Roxanne Tataei isimli, rox olarak bilinen hanım kızımızın şu sözlere sahip şarkısı:
Oh mmmm mmmm
Every thinkin how I got in this place
All this drinking has left me a sour taste
And my old flame is lying right next to me
Like the goodness but now that it's history
Ooh didn't guess the scene for tonight
With you edging in closer, your hands on my side
I'll stay true to my wit
That's the least you deserve
From the one that broke your heart
Why are you doing this to yourself
Cause tonight will end in tears
You'll be to blame with no one else
No going back on this one
The choice I made for life
Cause all the hurt that's been done
So many reasons why
I don't what to make of this
And I hoped you'd be over it by now
No going back on this one
Cause the hurt's been done
Oh and I feel the pressure as you draw closer to me
with my dress up, and with you stroking my feet
I caught a glimpse of, how good this all could have been
But then I woke up and said 'This ain't happening'
Why are you doing this to me?
Yes I've tried, and failed you twice, rejected love that's like a knife
No going back on this one
The choice I made for life
Cause all the hurt that's been done
So many reasons why
I don't know what to make of this
And I hoped you'd be over it by now
No going back on this one
Cause the hurt's been done
Ends right here, have no more thought about it
This my dear, we'll no longer talk about it
Yes it's clear, it's just the way that we roll
Yes we roll
Ends right here, have no more thought about it
This my dear, we'll no longer talk about it
Yes it's clear, it's just the way that we roll
Yes we roll
No going back on this one
The choice I made for life
Cause all the hurt that's been done
So many reasons why
I don't what to make of this
And I hoped you'd be over it by now
No going back on this one
No going back on this one
The choice I made for life
Cause all the hurt that's been done
So many reasons why
I don't what to make of this
And I hoped you'd be over it by now
No going back on this one
içli akustik versiyonu (dinlemekten ölebilirim) da buradan dinlenebilir:
bizzat duyduğumuz ya da facebook gibi platformlarda (platform topuk serbest çağrışımı eşliğinde) mıç mıç içerikli yorumlarda okuduğumuz hitaplardır. en komik formu, basit bir diyalog içinde yer bulmaları halinde görülmektedir. top 3 listem ektedir:
k1: daha ne kadar şehit haberi alıcaz bilmiyorum. sebep olanların hepsi ölse üzülmem.
e1: ama niye öyle diyosun yüreğim. böyle dersek onlardan ne farkımız kalır ki :(
k2: (facebookta erkeğin bir video paylaşması üzerine) yaa videoyu izleyemiyorum ama benn :(
e2: boşver sen aşk, mesajı alması gereken aldı
e3: hayatım telefonunu neden kapattın?
k3: şimdi açtım ömrüm, şarjım bitmiş.
sozluk yazarlarini memnun etmenin immmmkansiz oldugunu gostermis zirvedir. Yok afisi kotu yok feridun mu ogk yok gitmem yok giden ezik... Bi sivamayin arkadas yaa. En tuhafi da yer konusundaki elestriler. Neden istanbuldaymis... Dusun bakalim neden? Neden taksimdeymis... Beylikduzunde mi olsaydi? Icki cok pahaliymis. Taksimde 5tlden ucuza bira icilen yere kiz arkadasin bir kiz arkadasiyla gidebiliyor mu muhterem? Bu organizasyona gidebiliyor mesela..
Bastan edit : Sozlukten mod falan tanimam, hatta tanidigim sadece bir kisi var
bugün otobüste milli sporcu eşofmanıyla rastladığım, bütün otobüse rusya'da yaşadıklarını anlatan hanım. otobüsteki kimseyi tanımıyordu, evet. şirin ama.
o kadar ki gökhan özen'e tahammül ettiriyor, gökhan özen şarkısı nedir bilmeyen bilgisayarları gökhan özen ile tanıştırıyor.
"ne benimle ağır konuş ne de beni buna mecbur et" fazla gerçek bir cümle ama gülümseyerek hatırlamak çok zor be sözlük.
baro odasından temin edilebilecek bir adet kat planı ile kimselere "pardon, 3. asliye ceza neredeydi?" formatlı cümleleri sıralamadan ve yedinci blok senin birinci blok mübaşirin demeden tavafınıza gerek kalmadan işlerinizi kolayca halledebileceğiniz adliyedir. bilhassa günde 78 (abartıyorum tabii ki) kaleme girip çıkmak zorunda olan stajyer avukatlar için o kat planı candır, kandır. işleri kat bazında değil blok bazında programladığınızda fonda let the sunshine bile çalabilir. tabii fotokopi, baro pulu, vekalet harcı vs. lazımsa yapacak hiçbir şey yok. gerçi baro pulunu, meslektaşlarından isteye isteye bularak baroya yürümekten kaytaran avukatlar da yok değil. bu da kendince bir alternatif.
nereye elimi atsam altından çıkan yazar kişisi. hayatta belki de en sevdiğim şarkının başlığına bakıyorum, almış kendine nick yapmış, şimdi de hayatta belki de en sevdiğim şiirin (bkz: mırıldandıklarım) başlığına bir bakıyorum, 2. entry kendisinin. olmaz ki ama böyle! teoman'dan kıskançlık adlı şarkıyı kendisine adıyorum ve üç nokta bırakıyorum ...
film izlemeyi sevmem. enteresan ama evet böyle. uzun gelir bana filmler. "yapacak daha iyi şeyler vardır mutlaka" derim ve bulurum da. ancak zevkine güvendiğim bir kaç kişinin tavsiyesi üzerine film izlerim, bir de şanı almış yürümüş filmleri. bu film de tavsiye bir filmdi. evet belki yüzlerce film izlemişliğim yok bu hayatta ama "en" kesinlikle buydu. sıcak, içten bir aşk masalı. üstelik gerçek zamanlı. müzikleriyle mekanlarıyla amatörlük kokan ancak bir o kadar "iyi" bir yapım.
izledikten yıllar sonra şimdi düşündüğümde tek bir şarkı çalıyor beynimde.
en acı itirafımdır ki hiç aşık olmadım. olamadım. çok hoşlandım falan filan ama "onsuz olamıyorumm!"lar "onu görünce nefes alamıyorumm!"lar falan hiç inmedi gökten. hep aldım ben o nefesi...
"Çocukların cumhuriyeti için çocuk hakları" başlığıyla istanbul Haliç Kongre Merkezi'nde 25-27 Şubat 2011 tarihleri arasında düzenlenen kongredir efendim. rte falan da katılıyormuş yarın.
acı bir gerçektir. pis bu restoranlar arkadaş. evet çoğumuz zor anlarımızda koşuyoruz, hızlı ve ucuz bir şekilde doyabiliyoruz, kimimiz zaten tiryakisi. ama pislik...
bir kere pis kokuyor her ikisi de. girdiğiniz anda burun duvara toslayıveriyor. sonra o yerler... masalara bir anlık gafletle dokunsanız yapış yapış hissiyatlar sarıyor. ya yemekler? o ölmüş ağlayanı olmayan sarı marullar, asit nedir yaşamamış görmemiş kolalar... evet zararlıymış trans yağmış demeden yiyoruz ama pislik yahu!
baştan edit: işbu entrynin yazarı asla ve kata hijyen meraklısı hastalıklı bir kişilik değildir. bilakis...
ülkenin önemli sözlüklerinin moderatörleri ile sunucu sıfatıyla bir program yapacakken oturup entry nedir bilecek kadar araştırma yapmayandır. hadi bu kadar uzaksın bu dünyadan (nasıl oluyorsa?) açıp bir sözlüğe de mi bakmadın be adam!
bir de kız versiyonu vardır ki "ayy yine hangi salak mesaj attı acaba yaa" diye mailboxa koşandır. sanki facebook su içmek kadar elzem, o da bu mecburiyetin muzdaribi. mesaj atan/dürten vs. kişilerse hatun kızımıza yangın biçareler. yahu...
manaları da alakasız hani. gördüğüm her almana da sordum bir sırrı var mı bu psikopatlığın diye. hepsi nein dedi "bizim de elimizden bişey gelmiyor işte ne yapalım" ifadesiyle. illa ezberlenicek bunlar yani, illa. lanet gelsin sözlük!
evet müzik güzel, içli bir anlatım var, dinledikten sonra "çünkü ben seni suya hapsettim" derken de bulabilirsiniz kendinizi. öyle de bir dile dolanan. ama "ne anlatıyor şarkı?" diyen birine de cevap verecek cümlem yok. "yani işte suya hapsetmiş sevdiğini, kendini kaybetmiş" falan denebilir en fazla. yani kıyaslamıyorum tabi nankörlük etmek olur zira aksi hal ama bir serdar ortaç manasızlığı da yok değil şarkıda.