Kelime kökünde ikiz ünsüz (şedde) yan yana bulunmaz.
Kelime kökünde ikiden fazla ünsüz yan yana gelmez.
iki ayrı ve birbiriyle çelişen madde. kelime kökünde iki ünsüz yan yana bulunamıyorsa kelime kökünde ikiden fazla ünsüz yan yana gelmez ibaresine bakılmamalı zaten. iki tanesi yan yana bulunamazken üç tanesine neden bakıyoruz ki? koyduğumuz kuralı yıkıp önceki kuralı ihlal ederek yeni kural koyuyoruz bu nasıl yaman bir çelişkidir.
iki ünsüz yan yana zaten ki bunun türkçe bir kelime olmaması gerek onu geçtim bu çelişkinin üstüne dilimizin adı da türkçe ve türk kelimesi ile başlıyor.
"tabi ki nasıl yardımcı olabilirim?" şeklince cevaplanabilecek sorudur.
görüldüğü kadarıyla sağlık bakanlığının yeni uygulaması olacakmış. çok fazla etkili olacağını sanmıyorum ama yine de etkili olacağını düşünüyorum. kuru bir ifadeyle yer alacaksa bu yazı yani renklendirilip bir gülücük falan konulmayacaksa sönük kalır dikkat bile çekmez. yapılması taraftarıyım ancak yazılar gülücüklerle süslenmeli ki belki soru soracak kişi bunu gördüğünde bir tebessümle sorar sorusunu ve küçük de olsa bir ihtimal gülümsemeyle cevap alabilir.
gün içinde başımıza gelenleri, duygu ya da düşüncelerimizi sosyal paylaşım sitelerinde paylaşmaktır.
günümüzde çoğumuzun yaptığı eylemdir. oturup ciddi ciddi düşünülmesi gereken bir durumdur. içten içe iletişim sorunu olmaya başlar zamanla.
insanoğlu olarak içimizi dökmek rahatlamak zorundayız. kah yüz yüze konuşarak kah yazıp çizerek. ancak gelişen teknoloji bizi uzaktan iletişim kavramına itmektedir her geçen gün. bu durum hayatımızı kolaylaştırsa da dezavantajı da vardır. eski sıcak samimi sohbetlerin, jestlerin, mimiklerin yerini hiçbir zaman tutamaz.
nedeni nedir bilinmez: teknolojiye-çağa ayak uydurmak mı, yaşamımızı kolaylaştırmak mı, yalnızlık mı, yaptıklarımızı yaşadıklarımızı paylaşma zorunluluğu mu ya da tamamen farklı bir sebep mi?
sanırım cevabımız yalnızlık zira sevdiklerimizle, arkadaşlarımızla birlikte vakit geçirirken bile yaptıklarımızı biran önce sosyal ağlarda paylaşmalıyım düşüncesi mevcuttur çünkü toplum içinde bile yalnız hissedip bir şeyleri kanıtlamak zorunda hissediyoruz sanırım kendimizi. tamamen saçma bir şekilde mantıklı bir nedeni olmadan neredeyse her anımızı paylaşmaya çalışırız.
bu durumun sonu nereye varacak merak ediyorum. eğer böyle devam ederse yakın gelecekte birbirimizle iletişim kuramama problemi vücut bulacak düşüncesindeyim. çünkü konuşarak bir şeyleri çözmeye çalışmıyoruz, sitemlerimizi neşeli anlarımızı öfkeli anlarımızı leb demeden leblebiyi anlamak gibi sosyal platformlara döküveriyoruz. susup içimizde kalanı yazıyla, resimle ya da videolarla kendimize ait sayfalarda sergiliyoruz.
yaşadığımız gerçekleri yapay dünyaya sunuyoruz. eskinin sıcak muhabbetlerini mumla arıyoruz sonra. en samimi en sıcak sohbetler kahvelerde ya da cami bahçelerinde oturup çayını yudumlayan üç beş belli yaş üzerindeki amcaların muhabbetleridir dikkat ederseniz. imreniyorum onlara. teknoloji yok bir şeyleri ispatlama niteliğinde söylemler ya da paylaşımlar yapmalıyım hissiyatı yok. yalnızlıklarını birbirleriyle sohbet ederek gideren hoşsohbet insanlardır onlar. imkanınız olursa sohbetlerine misafir olmanızı tavsiye ederim. ve böyle bir ortamda bulunma şansını olursa şayet günümüzle bir kıyaslayın lütfen. onlar mı daha mutlu biz mi?
sabah gördüğüm başlıktan esen bir yakınmaydı sadece sözlük. belki yanlıştır belki düşündüklerimi ifade edememişimdir belki de saçma gelecektir çok kişiye ancak bana göre bu şekilde devam edersek yakın gelecekte ciddi düzeyde iletişim problemi olan bir topluma sahip olacağız.
ara ara da olsa teknolojinin kucağından çıkıp birebir iletişim yoluyla hoşsohbet tadı almalıyız, doğayla baş başa kalıp kendimizi dinlemeliyiz.
not: eğer karmakarışık kafanızı bulandıran bir yazı olmuş ise affola değerli vaktinizi ayırdığınız için seri eksi verebilirsiniz.
genellikle eski soruları çalışın geçersiniz denilen sınavlarmış.
öğrenmek istediğim bir konu var:
açıköğretimden herhangi bir bölüme atıyorum edirne de kayıt yaptırıp sınavlarına atıyorum erzurum da girebiliyor muyuz? yoksa kayıt yaptırdığımız şehirde mi girmek zorundayız? bilgi sahibi yazarlarımız aydınlatabilirlerse eğer müteşekkir oluruz.