xvala bere
0 (düz adam)
on ikinci nesil yazar 1 takipçi 16.62 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    veysel tiryaki

    14.
  1. akp li veysel tiryaki nin işçilere saldırması

    1.
  2. AKP'li Ankara/altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, belediyedeki işlerinden çıkarılan Hak-iş’e bağlı Hizmet-iş üyesi işçilerin belediye binası yanında kurduğu çadıra saldırdı. Tiryaki, Hizmet iş Ankara 2 Nolu şube Başkanı Recep Dere'ye yumruk attı.

    son dönemde hizmet-iş üyesi 46 işçi, altındağ belediyesindeki işlerinden çıkarılmıştı.

    https://www.birgun.net/ha...kanina-yumruk-atti-614576
    0 ...
  3. afganistanlı işçinin diri diri yakılması

    1.
  4. zonguldak'ın gelik beldesindeki bir kaçak maden ocağında çalışan afganistanlı muhammed vezir nourtani, 9 kasım 2023'te yakılarak öldürülmüştü. cinayetin ardından tutuklanan maden patronu ve mhp gelik eski belde başkanı hakan kornoş ile enver gideroğlu "taksirle adam öldürmek" suçundan 5 yıl 8 ay hapis cezası alırken, diğer sanıklara ise 1 yıl 8 ay ile 4 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verildi. sanıklar, üç ay sonra tahliye olabilecekler. böylece diri diri insan yakmanın karşılığında iki yıl bile hapis yatmamış olacaklar.

    https://www.birgun.net/ha...ine-odul-gibi-ceza-614610
    1 ...
  5. demirkırat

    22.
  6. 7. bölüm- isyan:

    uçak kazasından sonra diyalog olanaklarının tamamen ortadan kalktığını gören ismet paşa, yeniden sert ve hırçın bir muhalefete döndü. 1959 ilkbaharında bir yurt gezisine çıktı. gezinin ilk durağı, simgesel bir öneme sahip olan uşak'tı. uşak, büyük taarruzda yunan başkomutanı nikolaos trikupis'in maiyetiyle birlikte tutsak alındığı şehirdi. chp'nin "bahar taarruzu" olaylı geçti. uşak'ta çıkan olaylarda ismet inönü, kafasına gelen bir taşla yaralandı. istanbul'da inönü'yü dp'lilerin linç girişiminden askeri birlikler kurtarırken, kayseri'de ise hükümeti şok eden bir gelişme yaşandı. valinin emrine rağmen asker, inönü'yü durdurmayı reddetti. inönü'nün kayseri'ye girişini engellemekle görevlendirilen müfrezenin komutanı binbaşı selahattin çetiner, ismet paşa'ya "sizi engellemektense kafama sıkarım" diyerek bağlılığını bildiriyor, ertesi gün ordudan istifa ediyordu.

    kayseri'de yaşananlar, dp'lilerin endişelerini büsbütün artırdı. iktidar çevrelerinde chp'lilerin ordu ile el ele verip bir askeri darbe hazırladıklarına ilişkin korku büyüyordu. aslında inönü, olan bitenden az çok haberdar olsa bile darbe hazırlıklarının tamamen dışındaydı. darbeciler, kendilerine lider olarak yeni kara kuvvetleri komutanı cemal gürsel'i seçmişti. bir nato gezisi sırasında cunta üyelerinden sadi kocaş, gürsel'e liderlik teklif etmiş, gürsel ise bu teklifi ne kabul, ne de reddetmişti. darbecilere şimdilik bu kadarı da yeterliydi. ilk aşamada cuntacıları kilit görevlere yerleştirmesi istenmişti. gürsel bunu yaptı. alpaslan türkeş'i kara kuvvetleri genel sekreterliği şube müdürlüğüne, suphi karaman'ı erkan-ı harp dairesine, osman köksal'ı ise cumhurbaşkanlığı muhafız alay komutanlığına atadı. özellikle osman köksal'ın görevi çok kritikti. zira, osman köksal'ın cumhurbaşkanlığı muhafız alay komutanı olmasıyla birlikte darbe gecesi celal bayar'ın teslim alınmasının önünde bir engel kalmamış oluyordu. artık darbe çarkı işlemeye başlamıştı.

    işleyen çarkı durduracak tek çözüm erken seçim görünüyordu. bir erken seçimle her şey yatıştırılabilir, geliyorum diyen tehlike durdurulabilirdi. hükümet de bu formüle yatkın görünüyordu. o kadar ki, adalet bakanı esat budakoğlu, erken seçim için muhalefet partileriyle temasa bile geçmişti. ancak, tam da bu aşamada devreye cumhurbaşkanı celal bayar girdi. bayar, bir erken seçime taraftar değildi. bu gergin atmosfer içinde yapılacak bir erken seçimin ülkeyi korkunç bir kaosa ve kanlı olaylara sürükleyeceğini söylüyordu. nitekim, bir süre sonra erken seçim kararından vazgeçilmiş, erken seçim için uğraşan adalet bakanı budakoğlu istifa etmişti. böylece koşar adım gelen darbeyi engelleyecek son çare de ortadan kalkmıştı.

    27 mayıs'a bir ay kala türkiye, patlamaya hazır bir volkan gibiydi. demokrat parti, ana muhalefet partisi cumhuriyet halk partisi'nin "kanun dışı yollarla iktidara gelmek için silahlandığı ve hücre örgütleri kurduğu" iddialarıyla tbmm'de bir tahkikat komisyonu kurdu. bu komisyon, basının ve muhalefetin faaliyetlerini soruşturacak, bunu yaparken en küçük bir itirazla bile karşılaşmayacaktı. 15 dp'li vekilden oluşan komisyon, hem savcı, hem yargıç, hem de tanık olacaktı. bu komisyon, adeta muhalefetin idam fermanıydı. gazeteler sansürleniyor, haber yapmaları engelleniyordu. türkiye'deki gelişmeleri haberleştiremeyen gazeteler, bir süre sonra güney kore'deki halk ihtilalini haberleştirmeye başladı. tbmm'de inönü'nün "türk milleti, kore milletinden daha az haysiyetli değildir" şeklindeki sözleri, 12 oturum ceza almasına neden oldu. kore benzetmesi, iktidarın canını fena halde sıkmıştı.

    ama dp iktidarı için asıl can sıkıcı gelişmeler, gerilimin üniversitelere yansıması oldu. 28 nisan 1960'ta, tahkikat komisyonunun kurulmasını protesto etmek için istanbul üniversitesi bahçesinde toplanıp eylem yapan öğrencilerin üzerine polis ateş açtı, orman fakültesi öğrencisi turan emeksiz yaşamını yitirdi. olaylar ertesi gün ankara üniversitesi'ne sıçradı, orada da yaralananlar oldu. polise tepki gösteren üniversite hocaları da polis şiddetinden nasibini almış, hukuk fakültesi dekanı sıddık sami onar tartaklanmıştı. polis yetersiz kalınca yardıma çağrılan askeri birlikler ise öğrencileri dağıtmak yerine onlarla kucaklaşıyor, eylemler bir asker-öğrenci dayanışmasına sahne oluyordu. 28-29 nisan 1960 olaylarından sonra sıkıyönetim ilan edildi. asker sahnedeydi artık.

    28-29 nisan olaylarından bir hafta sonra tarihe 555k olarak geçen olay yaşandı. 555; yani 5. ayın 5. günü saat 5'te kızılay'da. bu parolayla günlerce örgütlenen gençler, 5 mayıs 1960 günü akşam saatlerinde kızılay meydanında yürüyüşe geçtiler. o sırada her şeyden habersiz biçimde makam arabasıyla başbakanlığa giden adnan menderes, bir anda kendisini eylemcilerin arasında buldu, onlarla laf dalaşına girdi, tartaklandı. adnan menderes, kendisini bir gazetecinin arabasına güçlükle atarak oradan uzaklaşabildi. eylemin devam etmesi üzerine devreye giren cumhurbaşkanı celal bayar, içişleri bakanı namık gedik'e "dağılmazlarsa ateş açılsın" emrini verdi. gençler, anonsa rağmen dağılmadı, ama ateş de açılmadı.

    cumhurbaşkanı celal bayar, sertlikten yanaydı. o kadar ki, daima akıl danıştığı, görüşlerine önem verdiği hukuk profesörü ali fuat başgil'in muhalefet ile uzlaşma önerilerine bile kulak tıkıyor, "zaman tenkit değil, tenkil zamanıdır" diyerek tüm uzlaşma ve yumuşama önerilerini reddediyordu. oysa türkiye, tüm bu gerilimin içinde bir askeri darbeye doğru yol alıyordu. bir süre önce darbenin başına geçmesi düşünülen kara kuvvetleri komutanı cemal gürsel, gidişi önlemek için 3 mayıs 1960'ta başbakan adnan menderes'e hitaben bir mektup yazdı. dp iktidarının hatalarını sıralayan gürsel, her şeye rağmen halkın önemli bir bölümünün menderes'e sevgi ve muhabbet beslediğini, bayar'ın istifa edip yerine menderes'in cumhurbaşkanı olmasıyla sorunların çözülebileceğini belirtiyordu. adnan menderes, bunun üzerine başbakanlıktan istifa etmeye karar verdi. plana göre istifa, bayar'dan gizlenecek, radyoyla halka duyurulacaktı. ancak, bu istifa kararının bayar'a tbmm başkanı refik koraltan yoluyla sızması üzerine bayar, adnan menderes'in yakın arkadaşı ve milli savunma bakanı ethem menderes'i yanına çağırarak "seninki istifa edecekmiş. söyle etmesin" dedi. ethem menderes, bu görüşmeden sonra başbakana giderek "cumhurbaşkanı istifa etmeni istemiyor" deyince başbakan istifadan vazgeçti. mektubun sahibi cemal gürsel ise üç aylığına izne çıkarıldı. nasılsa üç ay sonra emekliye sevk edilecek, böylece sorun kendiliğinden çözülmüş olacaktı.

    adnan menderes, 27 mayıs'a az bir zaman kala bir yurt gezisine çıktı. menderes'i izmir'de büyük bir kalabalık karşıladı. mersin'de ise oğlunu menderes için kurban etmek isteyen bir baba güçlükle caydırılabildi. bu gördükleri karşısında menderes'in kendine güveni artmıştı. istifayı o ana kadar düşünüyorsa bile vazgeçmişti. ancak, bu sevgi, menderes'in sonunu getirecekti. darbeye altı gün kala yapılan bir eylem, durumun vahametini daha net biçimde gösterecekti.

    21 mayıs 1960 günü hindistan başbakanı cevahirlal nehru, ankara'yı ziyaret edecekti. kara harp okulu öğrencileri, o gün öğle saatlerinde üniformalarıyla ankara'da yürüyüşe geçti. harbiyelileri gören polisler kaçışmış, bir yüzbaşı, ankara sıkıyönetim komutanı namık argüç'e meydan okumuştu. harbiyeliler, zafer anıtına kadar yürüdükten sonra istiklal marşı ve harbiye marşını söyleyip dağıldı.

    yürüyüşün ardından cumhurbaşkanı bayar, tehlikenin boyutlarını anlamıştı. artık ordu devredeydi ve darbe kaçınılmaz görünüyordu. ne yapılıp edilip bir önlem alınmalıydı. önlem olarak kara harp okulu'nun izmir'e nakli düşünüldü. karar, okul komutanı sıtkı ulay'a iletildi. oysa sıtkı ulay da cuntanın üyelerinden birisiydi. bir anda darbeciler arasında bir tereddüt ortaya çıktı. cemal gürsel'in yokluğunda liderliği üstlenen tümgeneral cemal madanoğlu, duruma müdahale ederek tereddütleri gidermiş ve darbe çarkı işlemeye başlamıştı.

    anlatanlar: metin toker, alpaslan türkeş, mükerrem sarol, mustafa tayyar, esat budakoğlu, cemal madanoğlu, nihat subaşı, ferda güley, altan öymen, ercüment yavuzalp, memduh yaşa, adnan çelikoğlu, fuat noras, rıfkı salim burçak, hayrettin erkmen, aydın menderes.
    0 ...
  7. demirkırat

    20.
  8. 6. bölüm- baskı:

    27 mayıs'a doğru geri sayım, aslında 10 nisan 1956 günü gaziantep'te adnan menderes'in yaptığı konuşmayla başlamıştı. menderes, "bazı komünist birliklerin hareket halinde olduklarını görüyoruz. eldeki yasalar yetmezse yenilerini çıkarırız" demişti. bu konuşmadan kısa bir süre sonra çıkan bir yasayla çok sayıda üst düzey yargıç ve savcı emekliye sevk edildi. bunu basın yasasının çıkması izledi. "resmi şahıslar hakkında kötü düşünceyi davet eden yazılar" yasaklandı. bu, oldukça muğlak bir kavramdı ve her türlü yazıya kolaylıkla bu yafta vurulabilirdi. nitekim, bir süre sonra gazeteciler, yasanın soluğunu enselerinde duymaya başladılar. dp'ye muhalefet döneminde destek veren gazetelerin çoğu, artık dp'nin karşısındaydı. bunun bedelini de sansürle ve cezalarla ödüyorlardı. ancak, baskılar sadece basınla sınırlı kalmıyordu. chp genel sekreteri kasım gülek ve cmp genel başkanı osman bölükbaşı da tutuklanıp hapse konuluyordu. baskılar o denli yoğunlaşmıştı ki, ana muhalefet partisi chp'ye il kongresi yapmaları için salon veren dp'li aydın belediye başkanı ismet sezgin bile başbakan adnan menderes'in hışmına uğruyordu.

    işte bu manzarada muhalefet partileri, güçlerini birleştirmek için harekete geçmişlerdi. onlara yol gösteren ise eski rakipleri, dp kurucusu fuat köprülü oldu. köprülü, "kurduğum partiyi tanıyamıyorum" diyerek dp'den istifa etmişti. basına verdiği demeçte menderes için ağır sözler kullanmış, "menderes'i iktidardan alaşağı etmek için birleşmek vatan borcudur" demişti. ismet inönü'nün chp'si, osman bölükbaşı'nın cmp'si ve lütfi fikri karaosmanoğlu'nun hürriyet partisi, seçimlere doğru inönü'nün heybeliada'daki evinde toplanıp güç birliği görüşmelerine başladılar. aslında üç parti de birbirine güvenmiyordu. ancak, güç birliğinin lafı bile iktidarı ürkütmeye yetti. menderes, ani bir kararla normalde 1958 yılının mayıs ayında yapılacak seçimleri 27 ekim 1957'ye aldı.

    1957 seçim kampanyası çok gergin geçti. menderes, inönü için "ismet paşa hastadır. hastalığının adı iktidar hastalığıdır" dedi. büyük bir gerilimin ardından seçim günü gelip çattığında chp'liler ümitliydi. ama, seçim günü oy verme işlemi sürerken radyodan dp'nin önde olduğu yerlerin ilan edilmesiyle ümitler, yerini gerilime bıraktı. bir süre sonra haberler kesilmiş, ama bu arada bir kısım muhalif seçmen "nasılsa dp kazanıyor" düşüncesiyle oy vermeye gitmemişti. seçim sonuçları ne iktidarı, ne muhalefeti memnun etmişti. dp, seçimlerden galip çıkmış, ancak oy oranı düşmüştü. 3.5 yıl önce %60'a yaklaşan oyu, bu seçimde yüzde 50'nin altına düşmüştü. bir önceki seçimde oyu yüzde 35 olan chp ise yüzde 41'i bulmuştu. diğer muhalefet partilerinin oyları da eklendiğinde dp, "azınlığın iktidarı" olarak anılmaya başlamıştı. adnan menderes, o geceyi büyük bir gerginlik içinde geçirmiş, "allah bana bir daha böyle bir seçim gecesi yaşatmasın" demişti.

    ordu içinde 1954'ten itibaren dp'yi devirmek için örgütlenen irili ufaklı pek çok cunta, 1957 itibariyle birleşmişti. ancak başlarında bir lider yoktu. cuntanın önde gelen isimlerinden yarbay faruk güventürk, milli savunma bakanı şemi ergin'e liderlik teklif etti. aynı saatlerde cuntacılardan binbaşı samet kuşçu, darbe hazırlıklarını devletin zirvesine ihbar ediyordu. bu ihbarın ardından 1'i emekli dokuz subay, "askeri darbeye teşebbüs" suçlamasıyla tutuklandılar. adnan menderes, bu olayın üzerinde durmadı. daha doğrusu önemsemedi. komitacılık geçmişi olan celal bayar ise tehlikenin boyutlarını tahmin ediyordu. olayın üstüne gidilmesi için çaba harcadı. ancak, yargılama sonunda faruk güventürk dahil sekiz kişi beraat ederken, yalnızca binbaşı samet kuşçu, "orduyu isyana teşvik" suçundan iki yıl hapis cezası aldı. böylece dokuz subay olayı kapanmış oldu.

    15 temmuz 1958 günü istanbul'da bağdat paktı toplanacaktı. bağdat paktı, ortadoğu'da yükselen nasır hareketine karşı türkiye, ırak, iran ve pakistan'ın batı bloku adına üstlendiği misyonun örgütlenmiş haliydi. toplantıya ırak kralı da katılacaktı. ancak, o gün ırak'ta ihtilal olmuş, ırak kralı faysal ve başbakan nuri said'i ihtilalciler ve halk, linç ederek öldürmüştü. bu olayla birlikte bağdat paktı da fiilen sona ermişti. üstelik, kısa bir süre önce dokuz subay olayıyla meşgul olan dp hükümeti için de önemli bir uyarıydı bu olay. nitekim, o yazın sonlarında kamuoyunun gündemine "ihtilal" ve "darağacı" sözcükleri girmeye başlamıştı. adnan menderes, dp balıkesir il kongresinde kendinden geçercesine yaptığı konuşmada "ırak'ı misal göstererek adeta 'bunları öldürecek bir serseri çıkmayacak mı' demektedirler. biz onların bu meşum maksadını seziyoruz. bir zamanlar atatürk'e dahi suikastler tertip edilmiştir. ama buna teşebbüs edenlerin sonu darağacı olmuştur" demişti. ırak'ta yaşananlar, menderes'i işte böyle derinden etkilemişti.

    1959 yılına gelindiğinde muhalefet ve iktidarda saflaşmalar iyice belirginleşmişti. hürriyet partisi'nin chp'ye katılmasıyla muhalefette saflar sıklaştırılmış, buna karşılık dp de vatan cephesi'nin kuruluşunu ilan etmişti. yurdun her yerinde mantar gibi cephe ocakları türüyor, radyodan her gün "vatan cephesi'ne katılan muhterem vatandaşlar" denilerek bir sürü isim sayılıyordu. bunların ne kadarının gerçekten vatan cephesi'ne katıldığı, ne kadarının sırf kalabalık gözüksün diye listeye konduğu ise meçhuldü. 27 mayıs'a bir yıl kala cephelere bölünmüş bir ülke manzarası vardı.

    işte tam da bu aşamada yaşanan bir uçak kazası, her şeyi değiştirmişti. kıbrıs cumhuriyeti'nin kuruluş antlaşması için ingiltere'ye uçan başbakan adnan menderes'in uçağı, londra'da kaza yapmıştı. 13 kişinin yaşamını yitirdiği kazadan adnan menderes, şans eseri hafif yaralı olarak kurtulmuştu. bir süre hastanede tedavi gören menderes'i ankara'ya indiğinde coşkulu bir kalabalık karşılamıştı. kendisini karşılayanların arasında ismet inönü ve kasım gülek'i de gören menderes duygulanmış, inönü ve gülek'e teşekkür etmişti. bu kazayla iktidar-muhalefet ilişkilerinde bir yumuşama olanağı doğmuştu. ne var ki burada devreye cumhurbaşkanı celal bayar girdi. bayar, menderes'in chp'ye göstereceği yakınlığın dp için prestij kaybına yol açacağını savunuyordu. yakın çevresinin tüm telkinlerine rağmen menderes, inönü ile diyalog kanalını işletmeyi reddetti ve yeniden sertlik politikası egemen oldu.

    anlatanlar: altan öymen, kasım gülek, ismet sezgin, ferda güley, metin toker, cüneyt arcayürek, esat budakoğlu, hayrettin erkmen, faruk güventürk, adnan çelikoğlu, baha akşit, muzaffer kurbanoğlu, mustafa tayyar, mükerrem sarol, mahmut dikerdem, mahmut tali öngören, melih esenbel, aydın menderes.
    0 ...
  9. demirkırat

    19.
  10. 5. bölüm- kriz:

    demokrat parti, 1954 seçimlerini ezici bir çoğunlukla kazanmış ve seçim sonuçlarının verdiği güvenle ikinci dönemine giriyordu. ancak, dp'nin iktidardaki ikinci döneminde hiç umulmadık şeyler yaşanacak, hükümet kendisini büyük bir bunalımın içinde bulacaktı.

    aslında bunalımın ilk işaretleri, 1954 yılında görülmeye başlanmıştı. başbakan menderes, seçimlerden kısa bir süre sonra hükümet programını açıklamış, ardından abd'ye uçmuştu. türkiye, kore savaşına abd'nin yanında katılmış ve ardından nato'ya üye olmuştu. menderes, bu müttefiklik ilişkisinin verdiği özgüvenle abd'de sovyetler aleyhinde ağır konuşmalar yapmıştı. ancak, iş istenen krediye gelince orada menderes'in hiç hoşuna gitmeyen bir yanıt geldi amerikalılardan. ekonomide tehlike çanları çalıyordu. ticari açık büyüme eğilimi gösteriyor, borç ödemeleri gecikiyor, enflasyon yükseliyordu. bu koşullarda verilecek kredi, batık kredi demek olacaktı. abd hükümeti, menderes'e istediği 300 milyon dolarlık kredi yerine 30 milyon dolarlık hibe verdi. menderes, sıkıntılı bir dönemin başladığını o ziyaret sırasında anlamıştı.

    adnan menderes, abd dönüşü muhalefet partilerine oy veren şehirleri cezalandırmaya başladı. önce cumhuriyetçi millet partisi lideri osman bölükbaşı'nın memleketi ve seçim bölgesi kırşehir, bir yasayla ilçe haline getirildi. ardından inönü'nün kalesi malatya ikiye bölünerek adıyaman ili oluşturuldu. basın bu uygulamaları eleştirmeye başlayınca baskılar devreye girdi. hüseyin cahit yalçın ve bedii faik akın gibi gazeteciler, ilerlemiş yaşlarına rağmen cezaevine atıldı. nihat erim'e para cezası kesildi. tbmm'de ise menderes ile inönü arasında laf dalaşı yaşandı. inönü'nün '46 seçimlerini savunmaya kalkması üzerine menderes, inönü'ye dönüp "1946'daki cinayetinin hesabını vereceksin" dedi.

    siyasi alandaki bu gerilim, bir süre sonra orduya da yansıdı. tuzla'da görev yapan dündar seyhan ve orhan kabibay adındaki iki subay, bir askeri darbe için cunta çalışmalarına başladılar. seyhan ve kabibay'ın çabaları sonucu bir süre sonra örgütlenme büyüdü. bu arada iktidar, alt kademelerdeki kıpırdanmalardan habersiz, orduyu dizayn etmeye çalışıyordu. ama bu doğrultuda yapılan çalışmalar, ilgili bakanların istifasıyla sonuçlanıyor, orduya hükümet bir türlü el atamıyordu. oysa ordu, iktidara el atmak üzereydi.

    seçimlerden sonra ilk aylardaki gerilim, 1955 yılının ilkbaharında yerini kısmi bir yumuşamaya bıraktı. o kadar ki, başbakan menderes ile ana muhalefet lideri inönü, ankara palas'ın balo salonlarında birlikte eğleniyorlar, karşılıklı içki kadehleri tokuşturuyorlar ve ankara palas'ın kapısından sarmaş dolaş çıkıyorlardı. ancak, bu yumuşama çok uzun sürmedi. inönü'nün damadı metin toker'in yönetimindeki akis gazetesinde çıkan ve dp grubu ile hükümet arasındaki ilişkileri konu alan bir yazı yüzünden dergi yönetiminden cüneyt arcayürek tutuklandı. ama asıl hedef arcayürek'ten çok toker, dolayısıyla inönü'ydü.

    aslında yazıda büyük oranda gerçek payı bulunuyordu. halk arasında ekonomik sorunlarla paralel biçimde yayılan yolsuzluk söylentileri, hoşnutsuzluğu artırıyordu. kimi bakanlar hakkında yaygınlaşan yolsuzluk iddiaları, gerilimi artırıyor, parti içi muhalefet yükseliyordu. bu arada bir grup dp'li milletvekili, ispat hakkı talebiyle ortaya çıktı. o güne dek bir yolsuzluk iddiası ortaya atıldığında bunun ispatlanmasına fırsat verilmiyordu. ispat hakkı talebiyle bu fırsat tanınacaktı. ama menderes bunu istemedi. "iftiraların sonunun gelmeyeceği" düşüncesiyle tasarıyı geri çevirdi. ispat hakkını savunanlar, bir süre sonra dp'den tasfiye edildi ve hürriyet partisi adıyla ayrı bir partide örgütlendiler.

    1955 yılında gündemdeki belki en önemli konu kıbrıs sorunuydu. kıbrıs'ta türk ve rum toplumları arasındaki gerilimin tırmandığı bir aşamada türkiye, ingiltere ve yunanistan'ın katılımıyla kıbrıs görüşmeleri yapıldı. ancak, kıbrıs sorununun yarattığı gerilimle hiç istenmeyen şeyler oldu. 6-7 eylül 1955 günlerinde, "atatürk'ün selanik'te doğduğu evin yunanlılarca bombalandığı" haberiyle birlikte korkunç bir provokasyon örgütlendi. gayrimüslimlere ait dükkanlar, evler, okullar, ibadethaneler saldırıya uğradı, ölenler ve yaralananlar oldu. ancak, tüm bu yaşananları içişleri bakanı namık gedik, "milli gençlik kıyamı" diye nitelendirerek onaylıyordu. bu yüzden kendi partilisi olan mükerrem sarol'un dahi tepkisini çekmiş, bir süre sonra istifa etmek zorunda kalmıştı.

    artık her şey kontrolden çıkmaya başlamıştı. ispat hakkını savunanlar dp'den tasfiye edilmiş, içişleri bakanı namık gedik istifa etmiş, ancak gerilim dindirilememişti. tam tersine, 1955 yılı biterken dp grubu adeta patlamaya hazır bir yanardağ gibi alev almıştı. 22 kasım 1955 günkü meclis oturumunda tüm bakanlar dp grubunca sorguya çekilmiş, hepsi birer birer istifa etmek zorunda kalmışlardı. başbakan adnan menderes tam bu aşamada istifayı düşünürken yakın arkadaşı mükerrem sarol'un önerisiyle istifadan caydı. sarol, menderes'e kişisel olarak güvenoyu istemesini önermişti. menderes, öneriye uydu ve dp grubundan kişisel olarak güvenoyu istedi. gemi batmış, ama kaptanı kurtulmuştu. menderes, yeni hükümeti kurdu. siyasi kariyeri adeta uçurumun kıyısından dönmüştü.

    oysa dp iktidarı, uçuruma doğru yuvarlanıyordu. partinin kurucularından fuat köprülü, "kurduğum partiyi tanıyamıyorum" diyerek istifa etmişti. diğer iki kurucu; cumhurbaşkanı celal bayar ve tbmm başkanı refik koraltan da uçuruma doğru gidildiğinin farkındaydılar.

    anlatanlar: melih esenbel, kasım gülek, cemal madanoğlu, suphi gürsoytrak, suphi karaman, adnan çelikoğlu, seyfi kurtbek, faruk güventürk, metin toker, cüneyt arcayürek, fethi çelikbaş, mükerrem sarol, mahmut dikerdem, rıfkı salim burçak, hayrettin erkmen, aydın menderes, ayhan timurtaş.
    0 ...
  11. akp lilerin filistin i satması

    1.
  12. abd başkanı donald trump'ın filistinlileri tehcir ederek gazze'yi las vegas'a çevirme projesini açıklaması üzerine akp'li kalemlerden bu planı destekleyen ifadeler gelmekte gecikmedi. akp'li yeni şafak yazarları taha kılınç ve ismail kılıçarslan, filistinlilerin bölgeden sürülmesini "hicret" diyerek güzellemeye başladı bile. sanki sorun filistinlilerin vatanlarında kalmak istemesiymiş gibi!

    https://velev.news/gundem...ona-erer/#google_vignette
    1 ...
  13. demirkırat

    18.
  14. 4. bölüm- iktidar:

    adnan menderes'in başbakan olarak ilk icraatlarından birisi, ezanın yeniden arapça okunmasıydı. dp, iktidara gelirken "halkın benimsediği inkılaplara dokunmama" sözü vermişti. ancak, halen tartışma konusu olan kimi inkılaplar vardı. bunlardan birisi de ezanın türkçe okunmasıydı. 1932'de alınan bir kararla ezanın türkçe dışında bir dilde okunması yasaklanmıştı. dp, iktidara gelir gelmez bunu değiştirdi ve ezanın arapça okunmasını serbest bıraktı. üstelik, bu girişimi kimi chp'li milletvekilleri de desteklemişti. yasa, onay için derhal celal bayar'a gitti. ancak bayar, işi ağırdan alıyordu. oysa menderes, yasanın ramazan ayına yetiştirilmesini istiyordu. ikili arasındaki güç savaşı, bir süre sonra menderes'in istifasıyla sonuçlandı. arapça ezan tasarısı, hiç yoktan bir kriz doğurmuştu. bir süre sonra bayar, yasayı onayladı ve menderes'le aralarındaki buzlar eridi. ancak ezanda arapçaya dönülmesi, o güne dek dp'yi destekleyen kimi aydınların desteklerini çekmelerine yol açtı. atatürk devrimleri konusunda duyarlı olan kimi çevrelerden de itirazlar yükselmeye başlamıştı.

    1950 yılının yaz ayları, aynı zamanda savaş aylarıydı. kore'de sscb öncülüğündeki sosyalist blok ile abd öncülüğündeki kapitalist blok arasında silahlar konuşmaya başlamıştı bile. dp iktidarı, bu savaşta abd'nin yanında konumlanmak, böylece nato'ya girmek için büyük bir uğraş veriyordu. en sonunda dp iktidarı, kore'de abd safında savaşmaları için tahsin yazıcı komutasındaki bir türk tugayını görevlendirdi. muhalefet ise hükümetin bu çabasını destekliyor, ancak kararın meclis tarafından alınmasını istiyordu. muhalefetin tüm isteklerine ve uğraşlarına karşın hükümet, meclis kararı olmadan kore'ye asker yolladı. bu çabanın karşılığı 1952 yılında nato üyeliği ile gelecekti.

    dp iktidarının, daha doğrusu adnan menderes'in önündeki bir başka sorun eski iktidardı. "devr-i sabık yaratmama" sözüyle iktidar olan, yani eski yaraları deşmeme, geçmişi geçmişte bırakma söylemiyle yeni döneme başlayan dp, iktidara geldikten kısa bir süre sonra eski iktidarın izlerini silmeye yöneldi. paralardan ismet inönü'nün fotoğrafının çıkarılması, inönü'nün beyaz treninin halka açılması, savarona'nın kullanılmaması vb. icraatlar ile adeta bir ismet paşa'yı unutturma kampanyası yürütülüyordu. üstelik, buna bir de sonraki yıllarda "chp'nin haksız kazanımları" sorunu da eklenecek; chp'nin tek parti döneminde elde ettiği her şey, hatta atatürk'ün vasiyetiyle partiye bırakılan ulus gazetesi bile "haksız kazanç" sayılarak chp'den alınacaktı. bu kadarı cumhurbaşkanı bayar'ı bile rahatsız etmiş, ancak sonuç değişmemişti.

    yeni dönem, yeni iktidar, chp için de yeniden yapılanma demekti. partililer içinde chp'nin miadının dolduğunu, kapatılıp yeni bir parti kurulmasını söyleyenler bile vardı. seçimlerden 1.5 ay sonra yapılan kongrede ismet inönü yeniden genel başkan seçildi. partinin ikinci adamlığı olan genel sekreterlik makamında inönü, nihat erim'i destekliyordu. oysa chp'liler, seçim yenilgisinden çoğunluk sisteminde ısrar eden nihat erim'i sorumlu tutuyordu. bu arada ortaya çıkan bir başka chp'li kasım gülek, etkili bir seçim kampanyasıyla inönü'nün adamı erim'i yenerek genel sekreter seçildi. kasım gülek ile birlikte chp'nin çehresi değişecekti.

    dp iktidarının ilk yıllarındaki en önemli başarısı, tarımda yaşanan makineleşme ve buna bağlı olarak gelişen ekonomik kalkınmaydı. yurtdışından alınan krediler ile tarımsal üretim patlama noktasına gelmişti. o kadar ki türkiye, 1953 yılında buğday üretiminde dünya dördüncüsü olmuştu. ülke bu denli büyük bir hızla gelişirken baraj gereksinimi de kendini gösteriyordu. böylece seyhan barajının yapılma düşüncesi ortaya çıktı.

    diğer yandan iktidar-muhalefet ilişkileri de gerilmeye başlamıştı. "haksız iktisaplar" konusu üzerinden chp sıkıştırılıyor, seçimlere az bir zaman kala diğer muhalefet partisi olan millet partisi ise "laikliğe aykırı faaliyetleri" nedeniyle kapatılıyordu. tüm bu gerilim içerisinde yaşanan ahmet emin yalman suikastı, gerilimi doruğuna çıkardı. vatan gazetesi yazarı ahmet emin yalman, köktendinci çevrelerin hedefindeydi. başbakan adnan menderes'in malatya gezisini izlemek için şehirde bulunduğu sırada silahlı saldırıya uğradı, ağır yaralandı. suikastçi hüseyin üzmez, 20 yıl hapse mahkum oldu.

    dp iktidarının ilk dört yılı böyle geçti. 1954 seçimlerinde dp'nin en önemli kozu, ekonomik kalkınmaydı. chp ise mağdur edilmiş parti olarak kitlelerden oy istiyordu. ortaya çıkan sonuç, bugün bile kırılamayan bir rekoru işaret ediyordu. dp'nin oyları %58'e yaklaşmış, chp ise yüzde 35'te kalmıştı. seçim sonuçları dp için ezici bir zafer, chp için ise ağır bir yenilgiydi. çoğunluk sistemi hesaba katıldığında tbmm'nin yüzde 93'ü dp'lilerden oluşuyordu. o sırada hiç kimsenin aklına gelmeyen ise şuydu: siyasette ulaşılacak en yüksek nokta, aynı zamanda inişin başladığı noktaydı. dp iktidarı için de olan aslında buydu.

    anlatanlar: metin toker, aydın menderes, cüneyt arcayürek, kasım gülek, mükerrem sarol, burhan ulutan, süleyman demirel, george mc ghee, hüseyin üzmez, muzaffer kurbanoğlu, rıfkı salim burçak, suphi baykam, altan öymen, nihat subaşı.
    0 ...
  15. 10 nisan 2025 çayırhan maden ocağı patlaması

    1.
  16. ankara'nın beypazarı ilçesinde bulunan çayırhan maden ocağında yaşanan gaz sıkışması nedeniyle patlama ve göçük oluştu. olaydan 1'i ağır 14 işçinin yaralandığı ifade ediliyor.

    bakalım hangi yetkiliden kaza, kader, fıtrat gibi açıklamaları duyacağız?

    https://www.evrensel.net/...uk-1i-agir-14-isci-yarali
    0 ...
  17. timur soykan ve murat ağırel in gözaltına alınması

    8.
  18. flash tv'nin kara para aklama suçlamasıyla tutuklanan eski sahibi ekrem kork'un şikayeti üzerine gözaltına alınmışlar.

    https://www.evrensel.net/...r-soykan-gozaltina-alindi
    1 ...
  19. rasim ozan kütahyalı nın padişahlık açıklaması

    8.
  20. volkan konak

    702.
  21. hakkındaki tüm karalamalara rağmen cenazesine binlerce insan katılmış, taraftarı olduğu trabzonspor takımının gençleri, u19 avrupa şampiyonasında aldıkları galibiyeti kendisine armağan etmişlerdir. bu da müslüman geçinip israil şekellerinden ziftlenen, 6. filo'yu kıble yapan haramzadelere dert olsun.
    2 ...
  22. demirkırat

    17.
  23. 3. bölüm- zafer:

    1950 yılı seçim yılıydı. 27 yıldır süren tek parti iktidarının sona ereceğine ilişkin işaretler, o yılın başlarında kalkan iki cenazeyle belirmişti. bu cenazelerden ilki, chp'li eski başbakanlardan recep peker'e aitti. peker'in cenazesi, devlet töreniyle kaldırıldı. diğer cenaze ise millet partisi genel başkanı ve kurtuluş savaşı kahramanlarından emekli mareşal fevzi çakmak'a aitti. ama fevzi çakmak'ın cenazesi, peker'inki gibi olmadı. devletin çakmak'ın cenazesi karşısındaki kayıtsızlığı ve radyonun neşeli müzik yayınına devam etmesi, halkın tepkisini çekti. çakmak'ın cenazesi kitlesel bir protestoya döndü, olaylar çıktı. bu iki cenaze, adeta iki büyük partinin kamuoyu yoklaması olmuştu.

    buna rağmen chp'liler iyimserdi. cumhurbaşkanı inönü, gittiği her yerde yoğun kalabalıkların alkış ve tezahüratlarıyla karşılanıyor, bu tabloyu gördükçe zaferden emin oluyordu. o kadar ki, kendisine seçimleri kaybedeceklerini söyleyen chp'li kasım gülek'in söylediklerini bile kulak ardı ediyordu. ancak, 14 mayıs 1950 günü sandıktan çıkan sonuçlarla gülek'in haklılığı ortaya çıkacaktı.

    14 mayıs 1950 seçimlerinde chp'lileri, hatta dp'lileri bile şaşırtan büyük bir sürpriz ortaya çıktı. oyların yüzde 54'ünü alan demokrat parti, tek başına iktidar olmuştu. 27 yıllık chp iktidarı sona ermiş, iktidar el değiştirmişti. o günlerde uygulanan çoğunluk sistemi de hesaba katıldığında dp için zaferin, chp için ise hezimetin boyutları büyüyordu. ne var ki zaman geçtikçe akıllara "inönü'nün sonuçları tanıyıp tanımayacağı" sorusu yerleşiyor, bu soru özellikle dp'lilerin içini kemirip duruyordu.

    gerçekten de seçim sonuçlarının kesinleştiği dakikalarda tsk'nin komuta kademesi, ismet inönü'ye chp'nin yayın organı ulus gazetesinin istanbul bürosu aracılığıyla bir haber göndermişti. inönü onay verirse tsk, seçimlere komünistlerin hile karıştırdığını söyleyip seçimleri geçersiz sayacaktı. ama inönü buna yanaşmadı. "madem millet dp'yi seçti, o halde iktidarı dp'ye devretmek gerekir" diyerek komutanların önerisini reddetti. aslında askeri müdahalenin ne getireceği de bilinmiyordu. ordu içinde dp'ye yakın çok sayıda asker de vardı. bir karşı darbe bile yaşanabilirdi. inönü, bu tehlikeyi bertaraf etti ve komutanları geri çevirdi. iktidar artık dp'nindi.

    dp iktidarı, 1950 yılının mayıs ayı biterken işbaşı yaptı. dp grubu, önce cumhurbaşkanı adayını belirledi. parti içinde bir grup, genel başkan celal bayar'ı hükümetin başında görmek istese de çoğunluğun kararıyla bayar, cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. başbakanlık için de başta fuat köprülü'nün adı geçiyordu. bu kararı bildirmek için bayar'ın yanına gelen adnan menderes'e bayar, "hayır adnan bey. başvekilim siz olacaksınız" dedi. böylece bayar cumhurbaşkanı, menderes başbakan oldu. celal bayar, cumhurbaşkanı seçildikten sonra, zorunlu olmadığı halde dp genel başkanlığından ayrıldı. sadece başbakan değil, dp genel başkanı da adnan menderes'ti.

    dp iktidarının işbaşı yapmasıyla birlikte ilk kriz de patladı. menderes'in ilk kabinesinde partinin çalışkan ve verimli isimlerinden çok şöhretli ama verimsiz isimlere yer verilmişti. bu durumdan bakanlık bekleyen pek çok dp'li hoşnut olmadı. seçim öncesinde yaptıkları çalışmalarla zaferde önemli pay sahibi olduklarını, yeni hükümette de çabalarının ödüllendirilmesi gerektiğini düşünen milletvekilleri, kısa zaman sonra isyan bayrağını açtı. menderes, bu durumun daha fazla sürdürülemeyeceğini fark etmişti. nitekim, bir süre sonra kabine çöktü. yeni hükümette dp'nin çalışkan isimleri bakanlıkla ödüllendirildiler.

    ancak tek kriz bakanlık değildi. dp iktidarının daha ilk haftalarında karşısına ordu çıkmıştı. tsk'nin komuta kademesinin bir askeri darbe hazırlığında oldukları haberi, haziran ayının ilk günlerinde başbakan adnan menderes'e ulaşmıştı. menderes, aldığı kararla genelkurmay başkanı dahil tüm komuta kademesini değiştirdi. genelkurmay başkanı emekliye sevk edilirken, başka kademelerde de değişiklikler yapıldı. böylece kriz aşılmış, askeri müdahale olasılığı ortadan kaldırılmıştı. ne var ki o yaz yaşanan başka bir kriz, bayar ile menderes'in arasını açacak, menderes istifaya kadar gidecekti. krizin adı ezanın yeniden arapçaya döndürülmesiydi.

    anlatanlar: özden toker, kasım gülek, nihat subaşı, cüneyt arcayürek, aydın menderes, orhan birgit, seyfi kurtbek, hayrettin erkmen, esat budakoğlu, mükerrem sarol, metin toker, baha akşit.
    1 ...
  24. fatma zehra kınık

    1.
  25. depremde çadır satmasıyla bilinen kızılay eski başkanı kerem kınık'ın kızı. 17 yaşındaki bir çocuğu aracıyla ezip öldürdüğü halde tutuksuz yargılanmaktadır. ancak, iddialar doğruysa tek vukuatı bu değildir. kendisi başka bir trafik kazasına daha karışmıştır.

    15 yıl hapsi istenen akp'li fatma zehra kınık'ın tutuksuz yargılandığını söylememe bilmiyorum gerek var mı.

    https://sendika.org/2025/...r-kaza-daha-yapmis-724154
    2 ...
  26. demirkırat

    16.
  27. 2. bölüm- dövüş:

    7 ocak 1946'da dp'nin kurulmasıyla birlikte türkiye'deki tek partili yaşam sona erdi. demokrat parti, siyasi yelpazenin sağında yer alıyordu. iki temel hedefi vardı; liberal ekonomi ile düşünce ve ifade özgürlüğü. partinin dört kurucusu; celal bayar, adnan menderes, refik koraltan ve fuat köprülü arasında yapılan oylamada genel başkanlığa celal bayar seçilmişti. diğer üç kurucunun oyları bayar'a giderken, bayar'ın kime oy verdiği açıklanmadı.

    dp, kurulduğu günden itibaren toplumun geniş kesimlerinden büyük rağbet görmeye başlamıştı. bu rağbet, iktidardaki chp'yi korkutmaya yetti. chp, kısa bir süre sonra bir dizi adım attı. işçilere sigorta, üniversitelilere örgütlenme hakkı, bazı vergilerin kaldırılması ve bir kısım suçların affedilmesi, chp'nin attığı adımlardandı. asıl sürpriz ise, normalde 1947 yılında yapılacak seçimlerin bir yıl öne çekilerek 1946'da yapılması oldu. dp, henüz yeni kurulmuş bir partiydi ve örgütlenmesini tamamlayamamıştı. bu koşullarda seçime katılsa yenilmesi kesindi. seçime katılmasa, sandıktan kaçtığı düşünülecekti.

    dp'nin önünde temmuzdaki genel seçimlerden önce mayıs ayındaki yerel seçimler vardı. parti, yerel seçimleri boykot etmeye karar vermişti. yerel seçimlere katılım az oldu. bu gelişme, cumhurbaşkanı ismet inönü'yü huzursuz etti. chp'li nihat erim'e "gerekirse bir süre daha eski usulde, tek partili düzende gideriz" demişti. nihat erim de ulus gazetesindeki yazısında "demokrasinin üzerine bir şal örtmekten" söz ediyordu. çok partili rejim, doğduğu yıl can çekişmeye başlamıştı. herkesin aklında "yeni bir serbest fırka olayı mı olacak" soruları dolaşırken dp, genel seçimlere katılma kararı vermişti. böylece kriz aşılmış oldu.

    ama yeni bir kriz kapıdaydı. 7 temmuz 1946'daki genel seçimler, bugün bile halen tartışılmaktadır. o günkü yasaya göre oy verme işlemi açık, oy sayma işlemi ise gizli yapılıyordu. hile kaçınılmaz görünüyordu. nitekim, birçok yerden seçmenlerin dövüldüğü, sandıkların ırmaklara atıldığı, oy pusulalarının değiştirildiği haberleri gelmeye başlamıştı. dp'de başlangıçta egemen olan zafer havası, saatler ilerledikçe yerini öfke ve isyana bırakmıştı. chp'liler, seçim hilesini kabul etmekle birlikte, inönü'nün dürüst bir seçim istediğini, sorunun bazı kötü niyetli bürokratlardan kaynaklandığını savunuyorlardı. ancak dp'liler, hiçbir zaman inönü'nün dürüst bir seçim istediğine inanmadı. seçim hilelerinden ismet paşa sorumlu tutuluyordu.

    aslına bakılırsa, seçimlerde hile olmasa bile dp'nin kazanma şansı yoktu. zira yeterli sayıda milletvekili adayı çıkarılamamıştı. ancak, yine dp'nin halktaki karşılığı çok büyüktü. dp'lilerin ankara'ya uğurlandıkları her yer, bir miting alanına dönüşüyordu. en dikkat çekici uğurlanma ise kurtuluş savaşı kahramanı, eski genelkurmay başkanı fevzi çakmak'a yapılmıştı.

    tbmm'de yeni dönem, müthiş bir gerilim içinde açılıyordu. cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşananlar, gerilimin boyutlarına ilişkin önemli bir ipucu veriyordu. chp'nin adayı inönü'ydü. dp ise inönü'nün karşısına fevzi çakmak'ı çıkarmıştı. tbmm çoğunluğu chp'deydi ve inönü, açık ara farkla cumhurbaşkanı seçildi. seçimden sonra chp'liler, inönü'yü ayakta alkışlarken, dp'liler ise "meclis kimsenin önünde ayağa kalkmaz" diyerek inönü'yü ayakta karşılamayı reddettiler. böylece tbmm tarihindeki ilk oturma eylemi de yapılmış oluyordu.

    seçimlerden kısa bir süre sonra inönü, şükrü saracoğlu'nu başbakanlıktan almış, yerine chp'nin şahinlerinden recep peker'i getirmişti. recep peker de sert yüzünü kısa sürede gösterdi. tbmm'de adnan menderes'in bir konuşmasına yanıt olarak kullandığı "psikopat bir zihnin ifadesi" sözüyle birlikte ipler koptu. dp'liler tbmm'yi terk etti ve meclisi boykot etmeye başladı. gerilim doruğa varmıştı. bu arada dp'liler, 1947 yılında "hürriyet misakı" adını verdikleri bir yemini kabul ettiler. bu yemin, üç önemli madde içeriyordu: parti başkanlığı ile cumhurbaşkanlığının ayrılması, vatandaşın oyunun güvenceye alınması ve anti-demokratik yasaların kaldırılması.

    chp ile dp arasında var olan gerilim, bir süre sonra inönü'yü de endişelendirmeye başladı. inönü, tarafsız bir cumhurbaşkanı gibi davranmaya başlamıştı. 12 temmuz beyannamesi ile iktidar-muhalefet ilişkilerinde bir yumuşama döneminin başladığı ilan ediliyordu. bu arada olan da sertlik yanlısı recep peker'e oluyordu. chp içindeki ılımlıların da kellesini istediği peker, bir süre sonra başbakanlıktan ayrıldı. yerine chp'nin ılımlı kanadından hasan saka getirildi. dp'de ise daha sert bir muhalefet yapılmasını isteyen bir grup, celal bayar'ı uzlaşmacılıkla suçlayarak yollarını ayırdı. dp'den ayrılanlar, fevzi çakmak liderliğinde millet partisi'ni kurdu. böylece her iki parti de bünyelerindeki şahinleri tasfiye etmiş ve uzlaşma yoluna gitmişlerdi.

    anlatanlar: metin toker, nilüfer gürsoy, esat budakoğlu, mehmet ali aybar, ayhan timurtaş, mükerrem sarol, muzaffer kurbanoğlu, berrin menderes, kasım gülek, ahmet ihsan gürsoy, vehbi koç, özden toker.
    0 ...
  28. sevinç eratalay

    17.
  29. kızıldere'de yaşamını yitiren devrimcileri andığı için gözaltına alınan sanatçı. halbuki ülkücü mafyaları veya sivas'ta insan yakan dincileri ansaydı bayağı itibar görürdü.

    https://haber.sol.org.tr/...y-gozaltina-alindi-397379
    0 ...
  30. metin cihan

    5.
  31. AKP hükümetinin ve AKP'li kodamanların israil'le yaptığı ticareti belgeleriyle ortaya koyan gazeteci. Bu yüzden AKP'lilerin türlü iftiralarına maruz kalıyor.
    1 ...
  32. trabzonspor u19 futbol takımı

    1.
  33. UEFA Gençlik Ligi'nde dün akşam inter'i 1-0 yenerek yarı finale yükselen takım. Böylece bir Türk takımının U19 seviyesinde elde ettiği en büyük başarıyı elde etmiş oldu. Inter galibiyetini pazar akşamı yaşamını yitiren trabzonlu ve Trabzonsporlu sanatçı volkan Konak'a armağan etmeleri de çok şıktı.
    0 ...
  34. mesut özil

    2459.
  35. Alman otomobilleri Audi ve Volkswagen'in Türkiye distribütörü Doğuş Holding'in boykot listesinde olduğunu görünce "milli birliğimize sabotaj" paylaşımları yapan yerli ve milli Alman futbolcu eskisi. Ey gidi bismark, kalk da gözün Alman milliyetçiliği görsün.
    0 ...
  36. piyantope katliamı

    1.
  37. 16 mayıs 1979 günü ankara'nın keçiören ilçesine bağlı etlik/piyangotepe semtinde türkiye işçi partisi üyesi mehmet çelik'e ait çelik kıraathanesinin dört ülkücü; ali bülent orkan, erol türkmen, nurullah akdoğan ve adı belirlenemeyen bir kişi tarafından taranarak yedi kişinin öldürüldüğü katliam. kıraathaneye gasp ettikleri taksiyle gelen saldırganlar, taksinin şoförünü bir ağaca bağlayıp tecavüz etmişler, katliamı gerçekleştirdikten sonra kayıplara karışmışlardı.

    katliamı gerçekleştiren ülkücüler, hummalı bir çalışmanın ardından belirlendi. piyangotepe katliamcılarından ali bülent orkan, 12 eylül darbesinden bir ay sonra, 12 ekim 1980'de izmir'de yakalandı. tetiği çekenlerden erol türkmen ise katliamı araştıran polislerden hikmet sökmener'in evini basıp 12 yaşındaki kızı simten sökmener'i öldürdükten sonra yakalanacağını anlayınca intihar etti. katliamın faillerinden ali bülent orkan, 13 ağustos 1982 günü ankara'da idam edildi.
    0 ...
  38. ülkücüler sokağa çıkarsa çok vahim şeyler olur

    14.
  39. levent dölek

    1.
  40. iü iktisat fakültesi öğretim görevlisi, devrimci işçi partisi genel başkan yardımcısı ve eğitim-sen istanbul üniversitesi işyeri temsilcisi akademisyen. dün sabah iü öğrencilerinin salı günkü boykot eylemine destek verdiği için gözaltına alınmış, bugün ise "toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefet" suçlamasıyla tutuklanmıştır.

    levent dölek, polonez ve cargill işçilerinden tutun da filistin eylemlerine kadar pek çok mücadelede, ezilenlerin ve emekçilerin yanında görebileceğimiz bir insandı. tutuklanması bu yüzden kesinlikle rastlantı değil, bilinçli verilmiş bir karar. levent hocayı özellikle tutukladılar.

    https://halktv.com.tr/gun...-dolek-tutuklandi-924814h
    1 ...
  41. demirkırat

    13.
  42. 1. bölüm- şef:

    türkiye'nin çok partili yaşama geçmesi kolay olmadı. bununla ilgili üç deneme; sırasıyla 1924, 1930 ve 1946'da yapıldı. üçüncü deneme, yani demokrat parti'nin kuruluşu ile türkiye'de tek partili yaşam, bir daha geri gelmemek üzere tarihe karıştı.

    1946'da kurulan dp'nin birçok kadrosu, aslında 1930'da kurulan serbest cumhuriyet fırkası'nın (scf) içindeydi. scp, 1929 ekonomik krizinden sonra cumhurbaşkanı mustafa kemal'in istek ve onayıyla kurulmuş, partinin başına da eski başbakan, sofya büyükelçisi ve mustafa kemal'in yakın dostu ali fethi bey getirilmişti. ne var ki, scf'nin bir süre sonra kontrolden çıkması, pek çok rejim karşıtının bu partiye akması ve en sonunda olaylı izmir mitingi, partinin kuruluşuna zemin hazırlamıştı. olaylı izmir mitinginde ali fethi bey'i karşılayanların içinde aydın il başkanı adnan bey de vardı. adnan bey, scf kapatıldıktan sonra tek parti konumuna geri dönen chp'ye katılacak, bir sohbet esnasında kendisini çok beğenen mustafa kemal'in isteğiyle 1933 seçimlerinde chp aydın milletvekili olarak meclise girecekti.

    1938 yılında mustafa kemal atatürk'ün ölümü ve hemen ardından patlayan ikinci dünya savaşı, türkiye için bir dönüm noktası oldu. türkiye savaşa girmemiş, ancak savaş türkiye'ye girmişti. savaştan kaynaklanan yokluklar, karaborsa ve derinleşen yoksulluk, tek parti iktidarına yönelik tepkileri kamçılıyordu. basın, her ne kadar cumhurbaşkanı ismet inönü'yü parlatma ve bu yolla otorite sağlama çabasına girse de bu çabalar ters tepiyor, halkın geniş kesimlerindeki hoşnutsuzluğu katmerliyordu. bu durum, atatürk'ün sağlığından itibaren inönü ile anlaşmazlık içinde olan celal bayar'ı da cesaretlendiriyordu. celal bayar, kendisi gibi düşünen milletvekili arkadaşlarıyla bir araya geliyor, bayar'ın evi, bir muhalefet merkezi halini alıyordu. chp içinde tam bir soğuk savaş egemendi.

    bu soğuk savaş, 1945 yılına dek sürdü. 1945 yılında ikinci dünya savaşı bitmiş, almanya ve italya'nın başını çektiği mihver devletleri bloku yenilmişti. türkiye'de artık batı bloku'na yaklaşma düşüncesi egemendi. bunun için de en çıkar yol olarak çok partili yaşam düşünülüyordu. 1945 yılındaki köylüyü topraklandırma yasası ile başlayan tartışmalar, yasaya karşı çıkan ve hemen ardından parti içinde reform yapılması talebini içeren dörtlü takrir imzacısı vekillerin tasfiyesiyle sonuçlandı. dörtlü takrirde imzası bulunan vekillerden adnan menderes ve fuat köprülü, chp'den ihraç edilmiş, böylece celal bayar'a da gözdağı verilmişti. bir süre sonra refik koraltan ve celal bayar'ın da chp'den tasfiyesiyle birlikte artık yeni bir parti için bütün koşullar oluşmuştu. sonunda celal bayar başkanlığındaki dp, 7 ocak 1946'da cumhurbaşkanı ismet inönü'nün onayıyla kurulmuş oldu.

    anlatanlar: baha akşit, aydın menderes, özden toker, cüneyt arcayürek, metin toker, mehmet ali aybar, kasım gülek, nilüfer gürsoy, ayhan timurtaş.
    0 ...
  43. hükümetten peş peşe gelen boykot açıklamaları

    13.
  44. ak trollün tekine dert olan açıklamalar. filistin milistin bir şeyler yazmış.

    filistin madem o kadar umurunuzdaydı, niye israil'le ticaret yapıyorsunuz? niye gazze'de naklen yayın soykırım sürerken israil'e gemilerle mal gönderiyorsunuz? niye israil'le ticareti protesto ettiği için insanlar hapse atılıyor, haklarında davalar açılıyor? niye deik başkanı, aynı zamanda yandaş müsiad'ın üyesi nail olpak, "israil'le ticarete yeniden başlamaktan" söz ediyor? herkesi salak, bir tek kendinizi mi akıllı sanıyorsunuz?

    https://www.voaturkce.com...baslayabilir/7944458.html
    2 ...
  45. israil le ticareti kesersek chp iktidar olur

    1.
  46. akp'nin sosyal medyadaki yüzlerinden furkan bölükbaşı'nın türkiye-israil ticaretine tepki gösteren muhafazakar kesimi ikna etmek için kullandığı argüman. "israil isterse yüz bin kişiyi katletsin, yeter ki akp'nin çıkarlarına zeval gelmesin" demeye getirmiş.

    https://www.cumhuriyet.co...r&utm_source=Anasayfa
    0 ...
  47. israil le ticareti kesmemizi şer güçler istiyor

    1.
  48. geçen yıl akp sivas eski milletvekili ali turan'ın tv100 ekranlarında söylediği söz. burada başlığının açılmaması ilginç.

    https://t24.com.tr/video/...a-cekmek-istiyorlar,59657
    1 ...
  49. saraçhane vandalları hiç israili protesto etti mi

    19.
  50. israil gazze'de naklen yayın soykırım yaparken israil'e gemilerle mal taşıyanların sorduğu soru. hiçbir şey yapmadılarsa israil'le ticaret yapıp filistin için yalandan ağlayanlardan olmadılar en azından.

    (bkz: israil le ticareti kesmemizi şer güçler istiyor)

    (bkz: katliam ayrı ticaret ayrı)

    (bkz: israil le ticareti kesersek chp iktidar olur)
    1 ...
  51. boykot çağrısı çok tehlikeli bir yaklaşım

    1.
  52. chp genel başkanı özgür özel'in yandaş şirketlere yönelik boykot çağrısına tepki gösteren adalet bakanı yılmaz tunç, "Meydanlarda kontrolsüz gruplar önünde kışkırtıcı bir dil kullanılarak,ülkemizin büyümesine katma değer sağlayan markalarının isim isim hedef gösterilmesi, boykot çağrısı yapılması ve bu yolla ekonomimizin hedef alınması çok tehlikeli bir yaklaşımdır" dedi.

    özgür özel'in boykot çağrısı yaptığı şirketler şunlar:

    • Espressolab
    • D&R
    • idefix
    • Ülker
    • Kilim Mobilya
    • ihlas ev aletleri
    • Milli Piyango
    • Misli.com
    • iddaa.com
    • ETS
    • Milangaz
    • Likidgaz
    • Türk Petrol
    • Demirören AVM

    bu şirketlerin bir bölümü demirören ailesine ait. demirörenler, doğan medya grubunu satın alırken ziraat bankasından yüklü miktarda kredi çekmiş, ancak bu krediyi ödemediklerine ilişkin haberler basına düşmüş, bunlar da yalanlanmamıştı. ülke ekonomisine katma değer sağlayan şirketler, kamu bankasına olan borçlarını ödediler mi?

    https://www.birgun.net/ha...ikeli-bir-yaklasim-610154
    0 ...
  53. espresso lab

    22.
  54. siyasi bağlantıları sayesinde hızla büyüdüğü söylenen kahveci zinciri. ortaklıklarının bir ucu akp'li ibb eski başkanı kadir topbaş'ın ailesine, diğer ucu ise bjk eski yöneticisi emre kocadağ'ın ailesine uzanıyor.

    https://haber.sol.org.tr/...il-bu-kadar-buyudu-393385

    buna rağmen "bizi niye boykot ediyorsunuz? bizim siyasetle ne işimiz olur" diye açıklama yapmışlar.

    https://www.birgun.net/ha...digimizi-anlamadik-610169

    bu da akp ile ilişkisine ilişkin önemli bir örnek. nevşehir/ürgüp'e bağlı ortahisar beldesinin akp'li belediyesi, beldede 1892 yılında inşa edilen hüseyin galip efendi kütüphanesini espresso lab'e vermiş.

    https://haber.sol.org.tr/...-kullanimina-verdi-394794
    0 ...
  55. hükümetten peş peşe gelen boykot açıklamaları

    1.
  56. ibb başkanı ekrem imamoğlu'nun tutuklanmasından sonra chp genel başkanı özgür özel'in yaptığı yandaş şirketleri boykot çağrısı, hükümetin tepkisini çekti. cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, adalet bakanı yılmaz tunç ve cumhurbaşkanlığı iletişim başkanı fahrettin altun, boykot çağrısını sert sözlerle hedef aldı.

    adalet bakanı yılmaz tunç: boykot çağrısı yapılması çok tehlikeli bir yaklaşım

    https://www.birgun.net/ha...ikeli-bir-yaklasim-610154

    cumhurbaşkanlığı iletişim başkanı fahrettin altun: "Ana muhalefet" genel başkanının birkaç gündür yaptığı, yerli ve milli markaları hedef alan sözde 'boykot' çağrıları, ülkemizin huzur ortamını bozmaya, toplumsal kutuplaşma ve gerilim yaratmaya yönelik başarısız siyaset mühendisliği girişimlerinden biridir.

    https://t24.com.tr/haber/...boykot-aciklamasi,1228415

    cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan: sorumsuz boykot çağrılarıyla tüccarın, işçinin ve sanayicinin işiyle oynuyorlar.

    https://www.sozcu.com.tr/...l-e-boykot-yaniti-p155855

    demek ki bu boykot işi sandığımızdan da etkili olmuş.
    0 ...
  57. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük