eksilemeden oku önce oku 12 ay askerliği senden istiyorlar ben iki dakikanı istiroyum oku.
vatanı 30 milyara satan insan başlığını görünce askere gitmek istemeyen vatanı kimlerden kurtarılması gerektiğini anlamayan ve bolca küfür yiyecek insandır.
vatanı kurtarmak istemeyen yazarın söylemidir. benim söylemimdir.
gazinoda türkü söyleyerek vatanı kurtaranlardan olmak istemeyen yazarın söylemidir. benim söylemimdir.
orduevinde kokoş subay karılarının saçlarını kesmek istemeyen yazarın söylemidir. benim söylemimdir.
paşaların kişisel şoförü olmak istemeyen bunun yerine şoför parasını verip paşalara özel şoför tutturacak yazarın söylemidir. benim söylemimdir.
kantinde çokomel satan er olmak istemeyen yazar söylemidir.
yok eğer 30 yıldır olduğu gibi,
amerikan çizgi filmlerindeki doğu batının komik durumu gibi,
afrika kabile savaşlarındaki insanlar gibi,
bizi yönetenlerin güneş gözlüğü takıp cenazemize bile prim yapmak için laf sokmak için geldiği gibi,
olacaksa boşa giden boşa sönen bir hayat yerine 30 milyar verip askerlik yapmak istemeyen insandır.
ve 30 milyar bundan önce ölen bütün askerlere hakarettir. bu hakaretin sahibi ben değil bu yasayı çıkartanlardır. gitmek istemediğimden vermek zorundayım. vicdani red daha şerefli daha namusludur.
edit: askerliğin herkes için 15 ay olduğunu zanneden ilkokul mezunları da var onlar için kısa bir bilgi,
1916'da çıkarılan bir yasaya göre Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki her erkek 20 yaşına geldiğinde ilk askerlik yoklamasını yaptırır. Günümüzde uzun dönem (tam dönem) askerlik 15 aydır. Yedek subay olanların hizmet süreleri 12 ay, kısa dönem erbaşlarınki ise 6 aydır.
6 yıl aradan sonra elimdekiler bitti diye mecburiyetten vesikalık çektirdim. 32 tane fotoğrafı elime verdiler, sadece bir tanesi lazımdı.
bana benzemiyor,
hatta bir yaşam formuna bile benzemiyor.
fotoşorttan bir insan bir insanın ağzına bu kadar sıçar arkadaş. hemen geri kalan 31 ini vana gönderdim kargoyla. bu kötü günlerde kahkaha atarlar belki diye.
demek istiyor ki bakın siz daha başlık açmadan ben burada bu konunun makalesini yayınlamıştım. ama dikkat çekmemişti ama çok kasmıştım haydi bir daha okunma fırsatı bkz veriyim.
klavyede atarlar facebook a girmek bile istemiyorum son 2 gündür gördüğüm durumdur. her şehit haberinden sonra yaratıcılığın ve ciğer yanmasının en üst formunu görüyorum millette. ertesi gün o kadar acıklı hiddetli öfkeli şeyi yazan şahısların hepsini gördüğümde "hacı naber puhahahahaha" modunda oluyor. hani üzgündün? ne oldu geçti mi? biri ikisi değil hepsi. yerim duyarlılığınızı sizin koçlarım. biz vatan hainiyiz siz vatan sevin.
yazdığım son dakikaların hiçbirini kabul etmeyen site. halbuki arkadaşlara kendi yazdıklarımı olm zaytungun son haberi şu diyince yırtılıyor piçler. üzüldüm şimdi.
salakça bir düşüncedir. ben mi söylüyorum kardeşim milyon dolarlar harcayın bir filme. 6 dakika oyunculuk için aktörlere 40 milyon dolar bayılın. sinema salonlarında zaten parayı götürüyorsunuz daha nedir bu isteğiniz. hem film 3 5 sene sonra zaten televizyonlara düşüyor orada bedava izliyoruz eeee daha ne ben birkaç sene erken izlemişim ne var bunda.
ha mecaz diyenler de var. peki bu mecaz anlam nereden gelmiştir. neden midemin sesini dinleyeyim ya da neden karaciğerim hep seninle diye bir deyim yok bu mecaz kalple ilgili çünkü dolaşım sistemi damarlar falanca filanca kalbin kan pompaladığı dolaşım sistemi organı olduğu çok sonralar ortaçağda keşfedilmiş bir şey. o zamana kadar kalbe hep başka anlamlar yüklenmiş. peki neden;
çünkü sesi duyulan hissedilen tek organ kalptir. sürekli atar. insan öldükten sonra düşünmeyi keser, kalp atmayı keser, düz mantık kalp düşünmemize yarayan organdır. bu bitin eski toplumlarda böyle gelmiştir. aztekler, mısır, babil örneği çok. günümüzdeyse sadece deyim mecaz olarak hayatını sürdürmektedir. mecaz diyen hiç kimse de düşünmüyor ki aga bu mecaz anlam nereden gelmiştir.