tek harf ile kısıtlamaya zorlanan başlık.
orijinali için;
eskortların grup seks için yaptıkları grup indirimi
+pardon ücretiniz ne kadar?
-saati 300 tl 2 saat 500 tl gecelik 1.000 tl alıyorum.
+efem ben ve arkadaşım size grup girmek istiyoruz. * bütün gece
-tamam bütün gece için sizden 1.200 alırım. kişi başı 600 yani
+tamamdır ;)
"ulan ben ne alacağım" sorusunu kendisine bin defa sorduğundan mütevellit, kafası bulaşık teline dönen bünye'nin çıkarmış olduğu azotlu sonuç
+artık yatarken beni hatırlarsın
-nasıl yani?
+**&???
Psikolojik bir rahatsızlıktır bu. Yaşadığı hayatı kendine zehretme sanatı. Olayları akışına bırakamama hastalığı.
3 tanım girdikten sonra detaya geçelim.
Kendini bildiği an'dan, son nefesini vereceği zamana kadar süren ve tedasivi olmayan bir sıkıntı. Zaman zaman hafif seyrederken çoğu zamanda şiddetli travmalara sebep olur.
Çalıştığı iş yerinde, okuduğu okulda, hatta ailesi'nin ve sevdiklerinin yanında bile tedirgin olur. Her zaman en kötüsünü düşünüp hazırlıklı olmaya çalışır.
Savunma mekanizmasını bu yönde geliştirir. Bu nedenledir ki yaşadığı mutlu anlarda bile olası muhtemel bir kötüyü düşünüp hazırlıklı olmaya çalışır.
ve işte bu yüzden filmlerde duyduğumuz o çok bilindik replik gerçektir. *
Beklenen ve gelmesi umut edilen güzel günlerin tohumunu, birlikte ömür düşlediğin kişinin rahmine aşılamaktır biraz. Biraz da dilemek.
Tüm iyi niyetlerle...
güzel ve romantik bir gece'nin ateşini yakmak ve beklemeye koyulmaktır.
mumları yakmak, yapılan hazırlıkların son aşamasına gelindiğini gösterir.
Artık şuh içinde sevgili beklenebilir.
Dadaş sözcüğü da (Farsça dert anlamına gelmektedir) + daş (Türkçe'de ortaklık,paylaşma anlamları veren yapım eki) tan türemiştir.Yani Dadaş "derttaş,aynı derdi paylaşan" anlamlarına gelmektedir. (Farsçadertanlamında bir da sözcüğü yoktur. Dadaş da Türkçe büyük kardeş demektir. Farsça da da Türkçeden alıntı olarak aynı anlamda kullanılır. Dadaş kelimesi Azerbaycanve TürkmenistanTürkçelerinde de aynı şekilde kullanılır.)
Dadaş kardeş demektir. Büyük abiye dadaş denir Erzurum yöresinde. ayrıca mert ve cesur gibi anlamlarıda barındırır bünyesinde. Ermenilerin Türklere yaptığı soykırım`dan,eziyetten ve işkencelerden kaçan insanların ortak sıfatı ve adı olmuştur.Kimilerinin dediği gibi Dadaş herhengi bir Türk boyunu, aşiretini ya da halkını temsil eden bir ad ya da sıfat değildir.
Dadaşlar Erzurum yöresinden Türkiye'nin çeşitli bölgelerine zorunlu olarak göç etmiştir. Göç
etmeyenler ise Ermenilerin yaptığı cinayetlerle öldürülmüştür.
kaynak: (bkz: Vikipedi)
Bu durum'un farkında olmalılar ki, bir tarafları'nın kalktığını gözlemledim. ( bu taraf bakış açıcı ve algıya göre değişiklik arzedebilir. kimine göre burnu, kimine göre götü )
Firmalar ya da şahıslara ait olan zarfları, zahmet edip kapıyı çalıp teslim etmek bir kenara dursun, posta kutusuna bile bırakmaya tenezül etmiyorlar. Ya bina'nın dış kapı aralığına sıkıştırıyorlar ya da zarfın üzerinde yazan adrese yakın bir yere fırlatıp gidiyorlar. Tamam, o gelen zarfların çoğunun içinde fatura olmuş olabilir ama; belki duygusal anına denk gelen bir arkadaşımın nostalji yapıp mektup göndermiş olma ihtimali de yok değil.
Bu tarz çalışma sistemini benimsemiş ve uygulamakta olan postacıları kınıyorum. Hatta denk gelirse bizatihi yumruk bile atabilirim.
acı bir gerçek! iyimser bir ihtimal, yolun yarısı demek. manasız sıkıntıların, sebepsiz kasvetlerin dönemi. başlı başına ağır bir sendrom.
geriye dönüp baktığın zaman yaşananlara; çoğu dönemler mutlu olunsa dahi, yeterli ve gerekiği gibi yaşanmamış gelir insana. ve ilerisi için kaygısız ve kayıtsız kalamadığın sınırlı bir döneme geçiştir. kısacası ağır bir bunalım.
en azından benim için
hapşırman'ın şiddetiyle orantılı olarak kaza yapma riskini artırır.
yaşanılması kuvvetle muhtemel en hafif kaza ise; yavaş seyreden trafikte, kısa mesafeli takip esnasında hapşırdığın an öndeki araca vurmaktır.
(bkz: çok yaşa) (bkz: geçmiş olsun) %100 kusurlu *
ilişkileri çok taze olan çiftlerin, henüz nefeslerin birbirine karışması'nın erken olduğunu düşündüğü ve belki "nefesim kokuyordur" kaygısıyla öpüşme süresince nefeslerini tutmaya çalıştığı enteresan durumdur.
elbetteki ilerleyen zamanlarda, bırak kokma ihtimalini, sigara veya ona benzer rahatsız edici koku oluşmuş olsa dahi önemsenmeden dil'in nefes'in birbirine karıştığı, tamamen içten geldiği gibi rahatça öpüşmeler yaşanacağı aşikardır.
BU doğal akış ve olması gerekendir.
Dişleri'nin arasına giren yiyecek parçalarına tahammül edemeyen bünye'nin o an eline ne geçirirse kullanarak çıkarmaya çalışmasıdır. Evet ekmek bıçağı da buna dahil. Ayrıyeten çatal, sigara paketi jelatini, çam ağacı yaprağı da kürdan vazifesi görebilir.
Yolculuk öncesi iç sıkıntısı ve kaygı ile beraber yaşanılan tedirginlik.
Şu an içinde bulunduğum durum.
Birkaç günlüğüne de olsa aileni, sevdiklerini bırakıp yaşadığın şehri terk etmek tedirgin ediyor insanı.
Sanki sevdikleri'nin yanında olduğun zaman onlara bir şey olmayacakmış gibi geliyor. Ve sanki sen uzaktayken kötü bir şeyler olacakmış gibi hissediyorsun. Belki ben biraz paranoyak davranıyorum ama, içimdeki sıkıntı'nın tarifi de bu.
Bana bir şey olsa onlar perişan olur. Onlara bir şey olsa ben ölürüm.
Gitmek zorunda olduğum için gitmeli ve bu tür düşüncelerden uzak durmalıyım.
????***/**??
Gitmesem mi lan acaba?
ilk önce hazır olmak gerekir. Hem fiziken hem de psikolojik olarak.
Sonra hijyen zaafiyeti olmayan tanıdık bir tuvalet olması lazım gelir. Elbetteki En rahatı evindeki tuvalettir.
Rulo halindeki tuvalet kağıtların'dan bir metreye yakın koparılıp, iki kat yapılarak klozet kapağı'nın kenarlarına konur. Bu işlem kapağın her üç noktasına da uygulanır.
Daha sonra pantolon'un paçaları yere değmesin diye dizlere kadar katlanır. En sonun da kemer çözülerek en rahat oturma pozisyonu alınır.
O an'dan sonra hiç birşey aranıza giremez artık.
Şartlar elverişli, ortam sakindir.
Ve artık gönül rahatlığıyla resital'e geçilebilir...
Yapılması planlanan ve unutma ihtimalini ortadan kaldırmak için, maddeler halinde kağıda dökülen liste
örnek vermek gerekirse şayet;
1:faturalar
2:araba taksiti
3:market alışverişi
4:diş hekimi kontrol
5:kaynana'yı ziyaret
6:veli toplantı
7:köpek veteriner
not: bu liste bana ait değil.
1:faturalar otomatik ödemede
2:araba taksidim yok
3:market alışverişine karışmam
4:diş hekimi ile işim olmaz
5:kaynana da ne işim var
6:henüz okula giden bir çocuğum yok. (daha çok küçük )
7:Köpeğim de yok!.
Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşu'nun 91'inci yıl dönümü.
Birinci dünya savaşında Erzurum, Çarlık Rus ordusunun ilk hedefi üzerindeydi. Erzurum 16 Şubat 1916'da Ruslar tarafından işgal edildi. 1917 yılında Rusya da çarlık rejimi yıkılmış Bolşevikler ülkede duruma el koymuşlardı. Rusya da bu yönetim değişikliği üzerine Ruslar işgal ettikleri Doğu Anadolu Bölgesini boşaltarak ülkelerine dönmeye başlamışlardı. Ancak Doğu Anadolu da Ermenistan hayalini yaşayan Ermeniler süratle silahlanarak Erzurum ve çevresinde soykırıma giriştiler. Erzurum Rus II. Topçu Kale Komutanı olan Twerdo Khlebov, Ermenilerin bu kanlı hareketlerine sadece seyirci kaldı. Erzurum'a giren Türk birlikleri şehir içinde (2.127) şehit defnetmişler, ayrıca Kars kapıda da (250) ceset bulmuşlardır.
Kazım Karabekir Paşa, 12 Mart sabahını şöyle dile getiriyordu: "Erzurum'da halk gözyaşları içinde kimi babasını, kimi kardeşini yakılmış ya da süngülenmiş buluyor, saçlarını yoluyordu, sokaklarda canlılıktan bir iz bile kalmamıştı. Yerlerde çocuk, kadın ve yaşlılar kanlar içinde yatıyordu."
Ermenilerin yalnız son gece (11-12 Mart 1918) (3.000) Müslüman Türk'ü öldürdüklerini, Erzurum'daki Rus Yarbayı Twerdo- Khelebof anılarında ifade etmiştir. "Demiryolu istasyonunda sanki bir mezarlık ölülerini dışarıya çıkarmıştı. Cenazeler arasından geçerek feci duruma gözlerimizle şahit olduk. Bilhassa Tahtacılar semtinde karşılıklı yer alan Osman Ağa ve Mürsel Paşa konaklarına doldurulup yakılan ve katledilen Erzurumlular insanı titretiyordu."
Erzurum'da resmi belgelere göre (9.563) yerli Türk ahali Taşnak Ermeni çeteleri tarafından şehit edilmiştir.
12 Mart 1918 günü Türkün kalbi olan Erzurum'un esaretten hürriyete, ölümden hayata kavuştuğu bir gündür. 12 Mart 1918 de Türk Hükümeti, Doğuda ki güzel toprakları, yüksek dağları mert kanıyla sulayarak, düşmana göğüs geren Erzurum'u karanlık bir günden kurtardığının yıl dönümüdür.
12 Mart 1918 tarihi Erzurum kalesinin beklediği kutsal sabahtır. 91 yıl önce bir 12 Martta zamanın saygısı altında kalan, hatırladıkça kanayan bir yara içimizi sızlatır, sevincimizi gözyaşlarımızın ıslaklığı, mutluluğu kederimizin hüznü, Hürriyetimizde kanımızın pahası, yaşamımızda Türk olmanın gururu, bayrağımızda varlığımızın manası vardır ve saklıdır, işte 12 Mart kutlu günümüzün bizlere hatırlattıkları bu duygu ve fikirlerdir. Tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun, nur içinde yatsınlar.
Türkcell'in 1.3 milyon dolarlık yatırımla, Doğu Anadolu'nun merkezi Erzurum da 1 Şubat 2006 tarihinde açtığı Erzurum Çağrı Merkezini ve 850 çalışan personel sayısını belirtmek için, Cumhur Seval'in seslendirdiği, erzurum şivesiyle çay bardağını konuşturduğu reklamı.
Neden Erzurum peki?
Çünkü Erzurum da iş güçü maliyeti düşük. istanbul ya da ankara da açsaydı o müşteri hizmetlerini; çalışanları'na 700-800 tl arası maaş vermek zorunda kalacaktı. Erzurum da durum öğle değil. Araştırmasını yapmadım ama, en iyi ihtimalle asgari ücretle çalışıyor oradaki personel.
Hesap orta da 850 çalışan x 800 maaş = 680.000 Tl.
850 çalışan x 457 maaş = 388.450 Tl. (asgari ücret net)
yani her ay çalıştırdığı işçi sayısından 291.550 Tl kar elde etmiş oluyor.
Yinede o tesisi erzurum'a açması kötü mü oldu? Hayır elbette.
Erzurumdaki binlerce işsiz genci düşünürsek, bir nebze de olsa hayatlarını idame ettirebilecek olanağı sağlamış oldu.
Sonuç olarak Türkcell'e teşekkür ediyor ve daha iyi niyetlerle yeni tesisler açmasını bekliyoruz.
Hakkında pek bilgi sahibi olmadığım fakat şiirlerini beğendiğim evsanevi şair.
Bir kaç şiir'ini paylaşmak isterim.
(copy paste)
Son Elveda
Duvardaki yarıktan sızan güneş ışığı
Aydınlatabilir mi ruhumu?
Silebilir mi gözlerimden akan yaşları?
Onarabilir mi kırılan onurumu?
Ya beynimdeki sorular?
Tek istediğim bir umut
Kaderim beni sorgular.
Acılı yılların eziyeti gözlerimde
Yalnız,buruk ve ağlamaklı
Boşalttım içimdeki nefreti
içimde kalan son sevgiyle beraber.
Anlamadı hiçkimse beni
Tek avuntum geceler
Sessiz,ıslak ve hüzünlü
Karanlık ruhumun en aydınlık yeri geceler.
Öldürme zamanı bu üzüntülü günü
Belki böylece beni boşluk sever.
Kaderimle hesaplaşacak gücüm yok
Bedenimi saran hiçliği engelleyemem artık!
Ateş bile beni yakamayacak
Ruhum buz kesmiş artık!
Taşlaşmış artık yüreğim
Feri sönmüş gözlerimin
Hayalerim de bile sadece yıkım.
Kabuslar almayacak acısını kaderimin
Yaşlar sel olacak her saniyemde
Durmayacak biliyorum acılar
Silinmeyecek izler bedenimde
Gözlerim kapanacak sonsuza kadar
Umutlar ölecek her nefes alışımda
Çığlığım yankılanmayacak dehlizimde
Üzerimdeki her küçümseyen bakışta
Öleceğim,öleceğim ellerinde.
Şimdi zamanı artık
Küçük düşür, sayma beni
Kapat duvardaki yarığı
Kus üzerime bütün kinini
Söndür aciz bedenimi saran ışığı
Gölgelerde bile yaşamamalıyım
Arkamda hiç bir şey kalmamalı
Sadece yerdeki kanlı gözyaşlarım.
Unutma sakın bu mutlu anı
Son elvedam olsun elimdeki gül
Kokla, okşa ve sev
Tıpkı gözlerimin herşeyi inkar edip
Seni sevdiği gibi...
******************
Hayatın Anlamı
Çiçekler kokmaz gibi gelir hani
Gözlerin görmez, kulaklarin da duymaz.
Sadece rüzgarin yüzüne çarpisini hissedersin.
Ayaklarina hakim olamazsin hani
Seni alip huzura götürüsünü seyredersin.
Insanlara uzanirsin ama kimse seni farketmez,
Haykirmak istersin sesin kisilir,
Yalvarirsin ama kimse seni istemez.
Iste o zaman hayatin anlamini anlayacaksin
Ve o günün gelmesi için diz çökeceksin.
Sen de gölge olacak, bir bedene saplanacaksin
Ve kabus olacak her saniyen
Tipki benim sen, senin de ben olman gibi...
**************
Nefretin Çocuğu
Nefretin çocuğuyum ben
Nefretten başka bir şey görmedim ki!
Sevgi masalları dinlerim ben
Sevgi nedir bilemem ki!
Sevemedim hiç kimseyi
Hiç kimse beni sevmedi ki!
Göz yaşlarım dinler beni
Başka dostum olmadı ki!
Aradım sevgiyi her yerde
Sevgi masalları çınladı içimde.
Kapılar kapandı yüzüme
Duvarlar yıkıldı gözlerimde.
Lanetlenmişim bir kere
Kutup rüzgarları ısıtmış yüreğimi
Asi olamam ki kaderime
Karanlık avutur bedenimi.
Dört duvarla çevrili hayatım
Karanlık kuytu bir köşesinde yalnızım.
Sevgiye uzanmaz oldu ellerim.
Bırakın! Artık kırılmaya dayanamam .
Nefretin çocuğuyum ben
Bırakın sadece nefret sevsin.
Söküp çıkarın kalbimi bedenimden
Nefret kalsın o günlerden.
Kendimden bile nefret ederim ben
Ezin,parçalayın,yakın beni.
Ne de olsa,
Nefretin çocuğuyum ben.
******************
Her Şey Yalan
Boş gözlerin sebebini soracak gücüm yok
Bitkin bir şekilde yıkılan bedenim suskun
Gözlerim gene hayaller için kapanacak
Acılardan uzakta bedenim yorgun.
Hayallerin kalesinde yükselen güneş
Parmaklarımın arasından akıp gider
Benliğimi yer yüzünden silen yanış
Ya da ölüm gök yüzünden düşer.
Bulutların arkasında beliren karartı
Kargaların sağır eden çığlıkları gibi.
Merdivenlerde ürpertici ayak sesleri
Hiçlikten başka kaybedecek bir şey kalmadı.
Uğultuların arasındaki inleyen sesler
Onları takip etmem için zorluyorlar
Duvardaki tablo anlatır acının gözlerini
Gölgeler kaçar, beklenen ölüm ayini.
Her attığım adımda beynimden bir anı silinir
Gözlerimden ise acının ruhu boşalır.
Sallanan koltuğun ölümü hissettiren sesi
Önüme açılan her kapıda hayaletlerin parmak izleri.
Bastığım her taşta benden önceki kurbanların yalvarışı
Ve etrafımda dönen sevginin haykırışı
Beni kolumdan yakalamaya çalışır.
Boş gözlerle ayaklarım yerden kesilir
Arzulu çağırışlar ağlamaklı çığlıklara döner
Sessizliğin her yere çöküşü sonu müjdeler
Yolculuk, gözlerden damlayan bir çift yaşla biter
Cansız beden boşlukta süzülerek yere yıkılır
O ana tanık beyaz güvercin kanatlanır
Bir kere bile arkasına bakmadan uçup gider.
..............
HER ŞEY YALAN!
Sevgi bile...
Yerdeki bedeni hiçbir şey kurtaramadı
Çıldırtan gülüş bütün her yeri kapladı
Bütün her şeyimi elimden söküp aldılar
Hiçbir umut beni kurtaramadı.
Yalanlar arasında boğularak gittim
Kızıl gözlerde galibiyetin kahkahasını hissettim.
Karanlık içimdeki boşluğun yerini aldı
Gözlerimdeki bir çift yaş soğuk taşların üstüne düştü
Ama birden bir el bütün karanlığı yararak elimi tuttu
Ter içinde gözlerim açıldı.
Sarıldım kurtarıcımın dizlerine
Rüzgarda uçuşan saçları gerçeği hatırlattı
Her şey yalan değil sözleri döküldü dudaklarından.
Hayallerin kalesi mahkum etmişti beni yalanlarına
Göz yaşlarına boğuldum mutluluktan
En sonunda surlar yıkıldı kalbimde
Sevgi ışığı parladı içimde
Dilim alışkan değil sevgi sözcüklerine
Ama gözlerim susmayacak biliyorum
Seni seviyorum diye haykıracak...
Ama kısa bir süre sonra ayrılacağız
Belki de sonsuza kadar...
Ve hayallerin yalanları tekrar öldürecek
Ama gene de kalbimdeki izleri
Hiçbir şey silemeyecek...
inan...inan...
Gelecek, iş, para kaygısı yok. Sorumluluk,kariyer sıkıntısı yok!
Aklın fikrin oynadığın oyunlar, kazandığın misketler ve annenden gizli mutfaktan aşırdığın kekler, kurabiyeler.
Gerisi boş, gerisi yalan.
Sanane ekonomik krizden, işsizlikten. Senin topun sağlam mı?. bisikletin ve üç beş arkadaşın var mı?
tamamdır işte. Zaman makinesi'nin icadını bekliyorum.
90'lara geri dönüp 10-11'li yaşlar da kalacağım.
Her defasın da baştan başlanılır.
Saç uzatmaya karar verilir. Oldukça kararlısındır.Bir kaç ay geçer. Sonra o saçın kısayla uzun arasındaki iğrenç döneme dayanamayıp gider kestirirsin. *
Akabinde de kim uğraşacak uzun saçla, bakımı zor zaten bana kısa saç yakışıyor der ve kendini teselli etmeye çalışırsın.
Bu saç uzatma girişimi bir kaç kez daha tekrarlanır. Ama her defasında krize girilir ve vazgeçilir. ****
ukteyi veren: salcali ekmek (22.01.2009 00:18)
Nizami olması için
(bkz: sevisirken partneri yatağa bağlamak)
Heyecan artıran bir eylem gibi gözükse de, pek tasvip etmediğimiz durumdur.
Netekim deprem bölgesinde yaşıyoruz. bir deprem anın da yatağa bağlı kişi'nin durumunu düşünmek bile istemiyorum.
Şişli ilçesine bağlı güzide bir mahalle. Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan * tiyatrosu, cevahir alışveriş merkezi ve polat residence Fulya mahallesi sınırları içerisindedir.