mecburiyetten yapıyorum dün sabahtır. boynum tutuldu ve sebebi de farklı bir yastıkta bir gece uyumuş olmam.. uyandığımda başımda derin bir ağrı vardı ve boynum kaskatı olmuştu. mecburiyetten.. başka türlü ağrı kesilmiyor.
Koridor yayınlarından çıkmış, Dr. Henry Cloud a ait olan kitap. dr. bu kitabında; insanın kendisine, diğer insanlarla ilişkilerine ve hayata dair çok temel bir kavramı oldukça detaylı bir şekilde anlatmıştır. kitapta anlatılanların çoğunluğu hemen herkes tarafından bilinen gerçekler olmalarına karşın, bu gerçekler üzerine yapılmış dikkat çekici analizler, kitabın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. kitabın içeriğinin sistematize bir şekilde, hayattan alınmış hikayelerle desteklenerek ve akıcı bir üslupla yazıya dökülmesi, çokca analiz içeren sıkıcı bir kitap olma hüviyetinden sıyrılmasını sağlamıştır.
şu an kitabın yarısındayım. beğendim, güzel bir kitap. sınırları, kendinize ait olan bir evin bahçe duvarlarına benzetiyor. duvarın içinde istediğinizi yapmakta özgürsünüz. yapacaklarınız sizin bileceğiniz işlerdir. tabi özgürlüğün yanında evinizin ve bahçenizin sorumluluğu da size ait. içindekileri düzenlemek, yenilemek, korumak.. gibi sorumluluklar. bahçenin kapısını ise diğer bahçeli ev sahipleri ile olan iletişim kanalına benzetiyor. kapıyı ne kadar genişletirseniz o kadar çok insanla iletişim kurabilirsiniz. ve diğer insanlar.. onların sınırları ve bahçe kapıları..
bence asıl özgürlük burada saklı, yani sınırlarda. sınırlarını iyi belirlemiş bir insan diğer insanların sınırlarını da bilir. kendi sınırları içinde özgürdür. arkadaşı ve dostu olan insanların sınırları ile de iletişim halindedir, yani muhabbet halinde.. tanışık olmadığı insanlarla da tanışmaya, muhabbette açıktır. kendi sınırlarında serbestlik, diğer sınırlarla iletişim ve muhabbet*. asıl özgürlük tanımı bu olsa gerek.
neyse fazla uzatmayayım: kitap güzel. bu tür kitaplara ilgisi olanlara tavsiye ederim.
benim gibi tiryakilerin hepsi sigaranın zararlı olduğunu ve bırakılması gerektiğini biliyorlar elbette. ancak buna rağmen bırakması da kolay değil.
tiryakilerin, sigarayı bırakmamak için bir nedenleri olur. kendimizce sigaranın faydalı bir yönü olduğunu düşünürüz ve içmeye devam ederiz. veyahut ileride bir tarihte bırakacağım deriz ve o tarih geldiğinde bırakamayıp içmeye devam ederiz. ben de öyle idim. sigaranın faydalı bir iki yönünden ve hatta sigarayı sevdiğimden bahsediyordum. bırakmaya da çalışmıştım ve birkaç başarısız deneme yapmıştım. sonra bir liste yaptım.. "sigaranın zararları? - yararları?" şeklinde bir liste. zararları belli.. sağlığa zararlı, cebe zararlı, çevremizdeki insanlara zararlı.. "zararları?" kısmında, daha bir çok madde yazılı ve bu listeye çokca madde ile devam edilebilinir. bu maddeler tüm sigara tiryakileri tarafından bilinen kesin doğrulardır. yararlarına gelince: stresimi azaltıyor, psikolojime iyi geliyor, para harcadığım bir iki zevkimin arasında *, içmediğimde tadını arıyorum.. ve benzeri bir iki madde daha.. ancak şunu iyi anladım ki; yararları kısmında ne yazılı ise hepsi benim* kendimi(zi) kandırmam(ız)dan başka birşey değil.
şunlar mesela: içilmediğinde strese neden olan birşey, içildiğinde stresi gideriyorsa; ona nasıl "stresi alıyor" diye "iyi bir sıfat" koyulabilinir ki?! stresin kaynağı zaten içilmemiş sigara! kendi oluşturduğu stresi yine kendi alınca bu onu "faydalı" yapmaz. benzer şekilde; psikolojiyi olumsuz etkileyen de içilmemiş sigaradır. ve sigara içmenin psikolojiye iyi gelmesi, "faydalı" bir yönünün olmasından değil, kendi bozduğunu kendisinin onarmasındandır. dahası da var aslıda ama işi ehline bırakmak lazım.. bu konuda allen carr'ın sigarayı bırakma yöntemleri videosunu tavsiye ederim.
bırakma yöntemine gelince; ben kendi yöntemimi yazayım:
bir kere; sigaranın hiçbir faydasının olmadığını, fayda gibi görünen şeylerin aslında birer tuzak olduklarını aklıma kazıdım. sonra arkadaş dedim kendi kendime; madem hiçbir faydası yok, ben bunu bırakacağım, açık ve net bırakmam gerekiyor, ve bırakacağım. ve bıraktım.
bence en önemli iki nokta şu: kesin karar ve motivasyon. kesin kararı veriyorsunuz. ardından 1- 1.5 aylık bir sürece geçiyorsunuz. bu süreci daha rahat atlatmak için de motivasyona gerek var. süreci tamamladığınızda ise bırakmış oluyorsunuz.
ne kadar detaylandırılmış ve kesin bir karar alırsanız o kadar başarılı olursunuz. bunun için siz de bir liste yapabilirsiniz. faydalı yönleri üzerinde araştırma yapın*, yararlı değil tuzak olduklarını kavrayınca bırakma kararınız iyice keskinleşir. listeye, sigarayı bıraktıktan sonra hayatınızda ne gibi değişiklikler olacağını da ekleyin. mesela: bıraktığınızda hissedeceğiniz başarı duygusu özgüveninizi artıracak, ekleyebilirsiniz. sigara parası ile aylık taksidi 150-200 tl * olan birşey satın alabilirsiniz. belki yeni bir eşyaya ihtiyacınız yoktur ama en azından elinizdeki eşyalardan birini yenileyebilirsiniz, hatta daha kalitelisi ile değiştirebilirsiniz. sigara ile hassasiyetini büyük ölçüde kaybeden burnunuz temiz havaya ve güzel kokulara karşı tekrar hassasiyet kazanacak. yiyeceklerin tadlarında da aynı durum meydana gelecek. en önemlisi de sağlık. sigaranın kimyasalları vücuttan temizlendiğinde sağlığınıza kavuşacaksınız, bu sayede futbol, basketbol, vücut geliştime veya herhangi bir spor dalında daha verimli hale gelebilirsiniz. ve daha pekçok şey..
listenizdeki "faydaları?" kısmı bırakma kesin kararını almanızı destekleyecek, hayatınızdaki değişiklikler kısmı da motivasyonunuzu artıracaktır. böylece, sigarayı bırakma sürecinde iradenizi daha etkili kullanacak ve daha az zorlanarak süreci daha rahat atlatacaksınız. *
kıskançlık, her insanın doğasında az veya çok bulunan bir duygudur, malesef. kardeşler arasında bile vardır. bir kardeşin sahip olduğuna diğer kardeş sahip değil ise, aralarında bir çekememezliğin olması şaşılacak birşey değildir. imrenme, yani gıpta ise kıskanmaya göre oldukça pozitif bir duygudur. kıskanmak gibi, insanların arasını açmaz. tam tersine; daha önce hiç muhabbetleri olmamış insanları bile birbirlerine yaklaştırabilir. bir insan başka bir insanın sahip olduğu birşeye gıpta ile bakıyorsa; bu, gıpta edilen kişi ile gıpta eden kişi arasında ortak bir nokta vardır demektir. bu sayede aralarında bir muhabbet gelişebilir.
kıskanmanın pek çok olumsuz yanları vardır. şiddetine göre; kıskanılan insan hakkında yalan söyleme, karalama, karalamanın daha kötüsü olan iftira gibi insana yakışmayan hareketlerde bulundurur. ondan gitsin, kendisinde olsun. hatta sadece kendisinde olsun istetir. Gıpta ise elbette daha tatlıdır. karşısındakine zarar gelmeden* kendisi de sahip olsun ister.
"doğasında yok" demek yerine "potansiyelinde var" demek daha doğru olur zannımca. böylece tam doğru bir önerme halini alır. önerme doğrudur, bu sebeple; ilk çocuk anne için "ilk gözağrısı", baba için "ilk gözağrısı olmanın yanı sıra babalığı öğrendiği tecrübesidir".
bu yöntemi kullanarak dersten geçmeme yetecek notu çoğunlukla almışımdır. hatta 2. sınıfın 28 dersinin 26sını alta bırakmış ve yine de okulu 4 yılda tamamlamış biri olarak diyebilirim ki; 26 dersin en az 10-12 tanesini bu yöntem ile geçtim.(o sene üniversite sınavına tekrar hazırlandım, ama istediğim bölümü kazanamayınca okumakta olduğum bölüme devam ettim.)
yapılması gereken şey basit: ilk 2-3 saatte tüm konuları hızlı bir şekilde 1 kere bitirilir. ardından, önemli görülen, soru olarak gelme ihtimalinin olduğunu varsayılan yerler belirlenir. son olarak da sadece bu belirlenilen yerler çalışılır. toplamda en fazla 7-8 saat süren bir yöntem.
okulu uzatmadan bitirmemin sebebidir bu yöntem. ama önemli bir sakıncası var. o da şu: bu yöntem kullanmış ve sınavdan 100 puan alınmış olunsun. yani bu yöntem ile tüm sorulara doğru cevap verebilecek kadar bilgi, hafızaya yerleştirmiş olunsun. çok değil 1 ay sonra o bilgierden hiçbiri akılda kalmıyor.*
birçok dersi bu şekilde geçtim. ama okul bitince o derslerin konuları hakkında pek az şey hatırlıyordum. iş hayatımda bu bilgilerden bazılarını kullanacak olduğum için, oturdum, işime yarayan bilgileri tekrardan öğrendim. 6 ay kadar günde 2-3 saat ders çalıştım. insan hayatının boşa giden zamanları ile karşılaştırılınca, okul sonrası ders çalıştığım zaman çok fazla değil. yine de en güzeli; dersi zamanında öğrenmektir. zamanında öğrenildimi bilgiler kalıcı oluyorlar.
ilk 3-4 bölümü etkiliyeci bir kitap olmasına rağmen ilerleyen bölümlerde saçmalıklar serisi başlıyor. Bitireyim diye zorladım kendimi ama son 3 bölümü okumadan kitabı bıraktım. ancak yine de; insanın olaylara bakış açısını genişleten bir kitap.
hemen her türlü konuda örnek alınası peygamberimiz s.a.v.
küçükken, daha 5-6 yaşlarında iken teravih için camiye gittiğimizde, cami cemaati bizi en son safa yerleştirirlerdi. en arkada 15-20 çocuk yanyana namaza dururduk. imam "allahu ekber" der, ayaktayız. bir daha aynısını söyler, eğiliyoruz vs.. ancak çocukluk bu ya; bir yandan da gülüşmeler başlıyor, kıkırtılar.. ama kimse duymasın diye sessiz sessiz gülüyoruz, sağ kol karna yapışık bir şekilde el ağıza götürülüyor ve gülerek "şşşş" işaretleri yapıyoruz.. ama yine sesimiz duyuluyor cami cemaatince. namazın ne olduğunu bilmiyoruz ki; usulunce kılalım. çocuğuz.
Sonra cami cemaatinden biri çıkıp 16ımıza, bir daha ses yaparsak bizi döveceğini söylemişti. biz de bunun üzerine sessiz bir şekilde biraz daha camide durduk ve namaz bitmeden çıktık. ertesi gün aynı adam bizi sokakta iken gördü. ve dün gece niye ses yaptın diyerek bir arkadaşımızı hakikaten dövdü. biz de ses çıkaramadık haliyle, çünkü; daha 6-7 yaşlarındayız ve o adama abi diyoruz. çünkü bize büyüklerimize hep abi de sesini çıkarma, diye öğretilmişti.
bu olaydan sonra camiden soğudum. uzun bir müddet isteye isteye gitmedim camiye. gittim, namazı kılıp çıktım. yapmam gerekeni yaptım ve ayrıldım oradan o kadar.
sonra; peygamber efendimizin cemaate namaz kıldırdığı bir gün yaşananları öğrendim. olay şöyle: torunları hasan ve hüseyin, peygamberimiz namazda secde anında iken, sırtına çıkarlar. peygamberimiz ise onlar ininceye kadar secdeden kalmaz. ne zaman kendi hallerinde inerler, peygamberimiz o zaman secdeden kalkar. namaz bitince de ikisini kucağına alır ve başlarını okşayarak sever.
o adamı çok uzun zamandır görmüyorum ve olayın benim için şu an bir önemi yok. ben peygamberimizden öğrendiğime göre yorumlarsam, demek ki; çocukların hatırları varmış. camiye gelen çocuklar dövülmeden de, azarlanmadan da namaz kılınabiliniyormuş. camilere karşı soğukluğum da bitti. tıpkı peygamberimizin namaza gelen çocukları beklediği gibi onları bekliyorum da artık. onların da camiden soğumalarını istemem.
yılın bazı zamanlarında insanlardan uzaklaşıp kendi aleminin insanı olmak lazım, hatta yılın değil ayın bazı zamanlarında.
(bkz: kafa dinlemek)
(bkz: iç muhasebe)
"o senin zıttın, ikizin, denklemin kendini eşitlemeye çalışmasının doğal sonucu.." demişti kahin, neo'ya, sımit için* ayrıca sımit filmde kendini tanıtırken peltek peltek "ecın sımit" diyor ya çok hoş söylüyor orayı karizmatik bakteri.
kendini kandırmadır. niye insanoğlu için koca evren yaratılmış olsun, madem başıboş bırakılacak? kimse bilemez mi? bilir bilir! bilmeyene de öğretirler öteki tarafta. *