mükemmel topçu, daha da mükemmel bir transfer resmen. bu paralara gelmesi fanatik galatasaraylı beni bile düşündürmüştür, bu adam interden para yüzünden ayrılmadı mı lan?
ha bu arada gstv deki imza sonrası yaptıkları söyleşiden sonra tek diyeceğim şudur; olur da uyum sağlayamazsın, istemezsin oynamak bi zaman sonra falan, olmaz ya açıkta kalırsın, parasız kalırsınız belki... yeminle yengeyi (ki ayrı bir parantez açmak gerekir kendisine, uu beybi, açtım ve kapatıyorum) de seni de evlat edinirim lan bak vallahi. hiç gocunmam, yaşınıza başınıza bakmam alırım eve ısırırım falan ikinizi de. bu ne sempatiklik oğlum, bu nasıl bir egosu olmamak, nasıl kibar olmak lan. sanki dünya starı bizim mert çetin, anlayamadım kimi transfer ettik. adamım nasıl samimisin, nasıl sıcaksın yahu. çok sevdik biz seni, sen de bizi öyle sev.
çubuklu tosuncukların götlerinin yine kalkıp erken ötmelerine sebep olan maçtır. ama o göte neler girecektir belli değil henüz.
maçla ilgili ise;
öncelikle belirtmek gerekir ki trabzon oynamaya değil, oynatmamaya gelmiştir. bunu da başarmıştır. yanlı medyanın ve medyacıların da yattılar şöyle şike böyle bilmem ne diye yırtınmalarının gazını da arkasına alan, çanakkale savunması uygulayan trabzonu aldıkları 1 puandan ötürü tebrik ederiz tabii ki. her şeye rağmen helal olsun aslanlara.
faul olmayan saçma sapan pozisyondan hakemin trabzona hediye ettiği golü, haftaya kendi kalesinde görmesi halinde hakemin ne anasını ne bacısını bırakacak olan bayan ve çocuk taraftarlara bile sahip olan kulübün oksijensiz beyin hücreli taraftarlarınca eleştirilen, akılları sıra dalga geçilen en asil taraftardır.
ezeli rakibi denilen; ruhsuz, ezik, ağlak, hiçbir başarısı olmayan, 80 dakika tek gole yatmaya çalışan futbol düşmanı bir anlayışa sahip olan takımımsıların götünden bal damlayarak sahada ezim ezim ezilmesine rağmen maç kazan(dırıl)masına rağmen direklerden, son dakikada kaçırılan inanılmaz pozisyonlardan bir kaç haftadır muzdarip olan türkiye cumhuriyeti nin gelmiş geçmiş en başarılı, tek başarılı spor kulübüdür.
ama üzülüyor muyuz, tabii ki hayır. çünkü hiç bir rakibimizi ne içeride ne dışarıda saha içinde ezmeden göndermedik. işte o yüzden sonuç asla fark etmeyecek bizim için. aslan parçaları bize en güzel hediyeyi veriyorlar zaten, bu ülkede futbol oynanabiliyormuş bunu gösteriyorlar her hafta.
ligin en rezil hakeminin içine sıça sıça bitiremediği, ve çubuklu tosuncukların hakkında daha çok yorum yaptığı bir ilginç maçtır. götünüz tutuştu tabi di mi lan sahada gördüğünüz her iki takım da sizden 2-3 gömlek üstün top oynuyor, haftaya bunlardan birisi elinize verecek, playoff ta zaten ananız ağlayacak biliyorsunuz. ama olsun o zaman da biz nasıl bi süreçten geçtik biliyonuz mu böhü böhü diye yırtınacaksınız nasılsa. o yüzden, bu kadar kasmayın yavrular.
her gün karşılaştığım bayan tipidir. oturduğu yerden kalkan erkeğin koltuğuna -namahremin sıcağına diyorlar kendileri- oturmayan bayanların bir alt versiyonudur bir de.
davasının zaman aşımına uğra(tıl)ması hakkında "ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olsun" şeklinde padişah buyruğu olan acı olaydır. bu dünyayı bize dar etseniz de, bir avuç kalsak ta, gönlümüzde zaman aşımına asla uğra(tıla)mayacak acı olaydır aynı zamanda.
bazen gerekli olan şeydir bunu söylemek ve yapmak. zira bir çok kişi bilmese veya anlamasa bile sevgiden daha önemli şeyler vardır hayatta.
(bkz: saygı)
inanılmaz iyi saklanmış olan sırlardır belli ki. yıllardır arıyorum hadi ben salağım bulamadım, e ama bulanı da görmedim. gören, bulan varsa aydınlatsın bi zahmet!
matematikten nefret ederek büyüyen, sayısalcı ve sonrasında mühendis olup hala nefret eden birisi olarak; sayılardan konuşmak lazım dediğim oyun planıdır. evet olsa olsa türkiye ve türk insanı üzerine oynanan bir oyun planı.
şöyle ki, bu sisteme göre 6 yaşında bir çocuğumuz okula başlar. aradan 4 yıl geçer, bu çocuğumuz yaklaşık 120-150 cm boya sahip olmakla birlikte 10 yaşında olmaktadır, küçücüktür daha. ve bu anda hayatını şekillendirecek kararı vermesi gerekir. veremezse yerine veren bir büyüğü mutlaka bulunacaktır. şu şekilde olabilir bu kararlar;
isterse daha o yaştan acı bir türkiye gerçeği olan sınav sisteminde dönmeye çalışan bir çark olarak dershanelerde dirsek çürütmeye başlayıp sonrasında üniversite sınavında şıkları büyükten küçüğe sıralayıp, 1-2 milyon gencin hakkını yiyip, 6-7 sene sonrasında da doktor olabilir. ya da mühendis te olabilir. çok isterse öğretmen olup kendisi gibi nesiller de yetiştirebilir.
isterse evde eğitime yönelip kendisine göt kılları kadayıfa dönmüş namazlı niyazlı zengin bir koca bulabilir, evinin kadını, en az 3 çocuğunun anası olabilir. hatta günde 3 öğün şiddet görebilir.
isterse imam hatip liselerinin açılacak olan orta öğretim kısmına devam edip mezun olup evlenip kocasına 4 kadın almasını tavsiye edebilir, hatta gazeteci yazar bile olabilir.
isterse komisyona giren 100 kişiden 1 i olabilir. bir tasarı zamanında salona 1 saat önce gelebilir, hatta isterse ters düştüklerine 3-5 yumruk bile atabilir.
isterse hepsi bir yana sadece her 2 kişiden 1 i olabilir. 5 vakit namaz kılabilir. patron olup iş yeri kurabilir. günde 12 saatten 6 gün boyunca, ilk 4 senelik eğitimi almış kişileri işçi olarak çalıştırıp 886 lira brüt maaş verebilir.
evet, görüldüğü üzere über bir eğitim sistemi aslında, ne çok imkanı var artık gençlerimizin. seç beğen yap artık, nasılsa siz yaptınız oldu!
tükenmeyen, tüketen; tükettikçe büyüyen, büyüdükçe ne yazık ki güzelleşen, daha fazla anlam kazanan şarkı. aşka duyulan özlemin bestesi, güftesidir. aşka aşık olmaktır, her şeye rağmen...
ah güzel kız vah güzel kız, ne yapsak yaranamıyoruz sana da be!
severiz kaçarsın, kaçarız peşimize düşersin. severiz ağzımıza sıçarsın, ağzına sıçarız ağzını açıp iki laf etmezsin. ne dediğin belli, ne yaptığın. ne istediğini sen de bilmiyorsun işte kabul et artık. bulunmaz hint kumaşı değilsin, olamazsın da, bunun farkındasın da. ama öyle gibi davranırsın hep, hak etsen de etmesen de.
neyini eksik bıraktık bilmiyorum ama bir türlü rahat edemiyorsun, götün başın ayrı oynuyor. fenalıklar basmaya başladı artık. artık sen bi çay koy, ben gelmiyorum.
tanım: çok pis genelleme yaparak; bana gına getirmeye başlayan memleket hanımefendileri.
rezilliktir hatta bazı zamanlar, insanı zavallılaştırır belki. çaresiz kalırsın çoğu zaman, senin dışında gelişir olaylar çoğu zaman etki bile edemezsin. güvenli değildir çoğunlukla, kimileri asla güvenmez. heveslenip çıkarsın bu belirsiz yola, farkında bile olmadan belki. düşersin belki bir gün, düşersin ve kalkamazsın kolay kolay.
düşünce tekrar binmek, yola devam etmek istemezsin belki de. haklısındır da kendine göre, güvenemezsin tekrar. ne kendine, ne ona. istersin ama belki de yapamazsın kolay kolay, yapmamalısın der mantığın. ama yaparsın, pişman olacağını bilsen bile. zavallıdır motosiklete binenler işte. tehlikesinin farkında bile değildir bir çokları, rüzgarına kapılıp giderler sadece.
gökyüzü kararır bazen üstüne, yağmur yağar. az da yağsa, çok ta yağsa sana yağar. ıslatır. doğacak güneş umuduyla mantıksızca yola devam etmek istersin. kalbin konuşur seninle. yol uzundur, sadece sen ve o vardır. doğacak küçük bir sorun tüm birlikteliğinizi etkiler, yıpratır.
saçmadır motosiklete binmek. sen ona yeterince bakmalısındır ki o da sana baksın. sen ona ilgi göstermelisindir ki o da sana göstersin. nazlanır, somurtur. bazen bir türlü mutlu edemezsin. çabalarsın ancak. çabalar ve çabalarsın.
rahat değildir asla, zorlar insanı. konfor yoktur. huzurlu bir sıcaklık bulamazsın gittiğin yolda kolay kolay. üşürsün çoğu zaman hatta. saçmadır. mantıksızdır. her ayrıntıya dikkat etmek gerekir.
yol gider, trafik akar. bazen nerede duracağını, kendini nereye koyacağını bilemezsin. ait olmak istersin hep, ama olamazsın kolay kolay. zordur motosiklete binmek. saçmadır. değersiz hissettirir belki bazen. zavallılaştırır.
ama binersin motosiklete. her şeye rağmen binmek istersin. çok istersin. uykularını kaçırırcasına, aklını başından alırcasına, başka bir şey düşünemeyecek kadar. her şeye rağmendir. olmasa bir derttir, olsa bin dert. ama olmalıdır. olsundur. olsun istersin, her şeye rağmen.
işte bu yüzden, sadece... koca bir aşktır motosiklet.
dindar gençlik yetiştirmekle neredeyse aynı kapıya çıkacak rte söylemidir. zira yetiştirmek istenilen dindarların kafası en az tiner çekmiş kafa kadar uçmuş, içi boş, sorgulamayan bir kafa olacaktır. ve sanıyorum istedikleri, ve de ne yazık ki elde ettikleri, edecekleri de budur.
hafif pembemsileşen yanaklarını gererek, hafif salak bir gülümsemeyle etrafa ince bir bakış atıp kendi kendine hafif mırıldanan erkektir, sebepsiz. utanır sanki başarısızlıkla, altı üstü bir otobüs camıdır halbuki.
geldiği gibi malum kişiler tarafından bok atılmaya başlanacak adamdır. ama hepiciğine kapak olacaktır bu yiğit. ama yine de ne yalan söyleyim galatasarayımıza gelmeyeceğini düşünüyorum umarım yanılırım.
