hatırlarsanız referandum kampanyalarının en başında akp'lilerin kullandığı söylem, "hayırcılar" teröristtir söylemiydi. sonra pek çok tepki geldi, parti içinden bile, ve taktiğin faydadan çok zarar getirdiğinin farkına vardılar.
kendilerine karşı olan herkesi terörist ilan edince kararsızlar haliyle hayır cephesinde toplandı.
ama anlaşılan bu söylemleri yerine yeni bir söylem geliştiremediler. bir kaç gün maddeleri tartışalım diye trollerini saldılar ama ağızlarına ağızlarına argümanları yiyince ondan da vazgeçtiler.
şimdi ise baştaki stratejilerine geri döndüler ve herkesi terörist ilan ederek yeterli sayıda kişiyi korkutabileceklerini zannediyorlar. ama iki hafta önce işi yaramayan fikir şimdi niye yarasın?
bu akp içindeki bölünmüşlüğü, kararsızlığı ve çaresizliği çok güzel bir şekilde özetliyor. yavaş yavaş akp'liler bile referandum için " biz bu boku niye yedik" diye düşünüyorlar ve verecek bir cevapları yok.
Zeka kısmını bilmem ama harbiden açıp referandumun içeriği nedir, benim hayatıma nasıl etki eder, bunlara bakmamış insandır. Tembel ve umursamaz olma ihtimali daha yüksek
Akp hükümetinin avrupa birliği ile restleşmesinin son meyvesi.
2020 ye kadar verilmesi planlanan 4 milyar euro nun askıya alındığını söylemiş alman yetkili. Bence adamlar türkiyeyi tamamen dışlayıp ambargo manyağı yapmadan birisi tayyibe olanları bir izah etsin. iran'ın yıllardır ambargo altında ne hale geldiği belli, iç politikada prim yapmak adına şu inattan vazgeçilsin bir an evvel.
muhtemelen şu sıralar gerçekleşen olay. tabii sadece almanya değil, diğer pek çok ülkede de bu yönde çalışmalara başlanıyor. artık uzun vaadede avrupa ve akp türkiye'sinin dost olamayacağı anlaşıldı. avrupa da ışid sempatizanlarında olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamak için bu defa işe daha erken başlıyor.
avrupada yaşayan akp'lileri bulmak için fazla zahmete de gerek yok. cami derneklerine kayıtlı olanların yüzde doksanı ya akp'li ya da fethullahçıdır. sonra bir de akp'nin almanyadaki taşeronu uetd var. eee onları da toplasalar zaten büyük ölçüde bir temizlik sağlanmış olur. zaten almancılar arasındaki akp'li oranı da referandumda ortaya çıkacak. uygulaması gayet de kolay.
avrupa'da adaletin ve insan haklarının tadını çıkarıp, türkiyeyi cehenneme çevirenlerin günleri sayılı.
insanların ücretsiz olarak kendi sitelerini kurmalarına yarayan site kurma servisi. Bedava site açılabiliyor ve blog yazmak veya sanal mağazayla e-ticaret yapmak da mümkün.
Benim deneyimim iyi oldu bunlarla. Kullanımı gayet kolay, bişey soruncada yardımcı oluyorlar, hem de Türkçe. Daha önce Blogger kullanmıştım onda bu yoktu mesela. Tasarımların gelişmesi lazım yalnız, ona bi el atmaları lazım.
ruşen çakırın iç burkan sözü. erdoğan polislerinin öldürdüğü metin lokumcuyu yine sanki kendisine taş atmış ve hatta otobüsten dengesini kaybederek düşen polisi yaralamış gibi suçladığı bir anda, ağzından kısık bir sesle dökülmüştür.
ezenin zulmünden allaha sığınan bir ifade. ölümle her hesabın kapandığını bilmeyen densizlere işlemez ama elden başka ne gelir...
tam olarak: rte'nin gönlünden geçen başkanlık sisteminin gerçekleştiremeyecek olması.
bu seçimlerde anayasayı değiştirecek çoğunluğu hayalinde bile bulamayacak olan rte'nin bu en derin isteğinin içinde ukte kalacağı gerçeğidir. kendisinin de belirttiği üzere ülkeyi uçurmak için gönlünde yatan başkanlık sistemi sadece akp'nin tek başına yapacağı bir anayasa ile mümkündür. bunun içinse 367 vekil çıkartmak ya da %60 civarı bir oy almak gerekir. bunun gerçekleşmeyeceği akp yandaşı araştırma şirketleri tarafından bile kabul edilmiştir.
eee bu adamın parti tüzüğü gereği bir daha başbakan olması mümkün değildir. zaten bu makamdan da sıkılmıştır. cumhurbaşkanı seçilmesi ise, bu seçimi halkın yapacağı ve halkın büyük kısmının kendinden nefret etmesi yüzünden mümkün değildir.
şimdi müjdem geliyor. bu seçim tayyip erdoğanlı son seçim olacaktır. hem siyasi cephanesinin ve vizyonununbitmesi, hem de bir üst seviyo olan başkanlık veya cumhurbaşkanlığına atlayamayacak olması, tayyip erdoğanın bu gün hayatında görebileceği en üst makama ve güç seviyesine ulaştığını gösteriyor bize.
bundan sonrası hızlı bir düşüş, kendi partilerinin bu düşüşle çökmesini istemeyen partililerin erdoğanı dışlaması ve erdoğan'ın ülkeyi kutuplaştırıp iç savaşın eşiğine getiren bir başbakan olarak tarih kitaplarında yer alması ile sonuçlanacaktır.
zaten dikkat ettiyseniz, ileri görüşlü yandaşlar batan gemiyi terketmeye başladı bile...
akp iktidarının artılarından birisidir. ilerleyen dönemlerde cop tarbeleri ve kurşunlara karşı da benzeri bir bağışıklığın kazanılması evrim bilimciler açısından sürpriz olmayacaktır.
fantastik ahmet davutoğlu ifadesi. söylediğine göre türkiye o kadar haşmetli, o kadar zengin ve o kadar gelişmiş bir haldeymiş ki, dünyanın diğer devletleri bizi takip edecek, bir karar verilecek olsa önce bize sorulacakmış.
durum böyle olunca avusturya macaristan kralı da bizim vezirimize denk olacakmıymış, onu merak etmeye başladım.
kafa 300 yıl önceki kafa ama beceriksizlik ancak osmanlı'nın son dönemiyle karşılaştırılabilecek seviye.
dostum daha geçen gün abd elçisinden azar işiten senin başbakanın değil miydi?
libya ve suriyedeki ikiyüzlü politikanla dünya aleme maskara olan sen değil miydin?
türkiye'nin avrupa birliğinde, natoda veya üye olduğu herhangi bir uluslararası organizasyonda gıdım ağırlığı var mı?
malesef fazla muhteşem yüzyıl izlemiş bakanın sikimsonik iddiası.
seçim meydanlarındaki kalabalıkların, halkla yapılan röportajların ve en son yapılan araştırmaların da gösterdiği üzere akp'nin önümüzdeki seçimlerde doğu ve güney doğu anadoludan silinecek olması durumu. eski akp seçmenlerinin ise büyük kısmının bdp'ye dönmesi, nispeten daha ılımlı olanlarının ise bir düzen ve devlet partisi olarak chp de kara kılması ile gerçekleşebilecek olay.
son günlerde, başbakanın chp başkanı kılıçdaroğlu vurmak için aleviliği öne çıkarması ve kötüye kullanması ile ilgili alevi bektaşi federasyonunun yaptığı açıklamadır.
evet vardır böyle hadiseler ne yazık ki. liseden tanıdığım ve fem dersanesi - abi evleri - fatih üniversitesi üçlüsünden mezun bir arkadaşımın hikayesidir bu, arkadaş diyorum çünkü o zamanlar öyleydik. mezuniyete yakın cemaatle ilişkileri en üst düzeye çıkmış, üst rütbeli cemaat mensupları arkadaşımı ailesiyle yaşadığı evde ziyaretler gelmeye başlamışlardır.
bu dini sohbetli ziyaretlerin birinde bu üst rütbelilerden birisi, arkadaşımın 16 yaşındaki kız kardeşini görmüş ve beğenmiş. adamın zaten iki eşi varmış ve bu yüzden bu kişi evlenme teklifi ile önce arkadaşıma sonra da babasına geldiğinde reddedilmiş. hem kızımızın da yaşı küçük denilmiş. kendisi kırklı yaşların sonunda olan bu zat bu durumu kabul etmemiş ve arkadaşa bir bakanlıkta, okuduğu bölümle çok da ilgili olmayan bir alanda bir iş teklif etmiş. "kabul edersen her şey ayarlanacak" denmiş kendisine. gözünü makam ve para hırsı bürüyen (eski) arkadaşım ise bu teklifi kabul etmiş. sonrasında ise ailenin bu evliliğe rıza vermesini sağlamış ve kız kardeşin ne düşündüğüne, yaşına ve eğitim durumuna (lisedeymiş haliyle) bakılmadan bu evlilik gerçekleşmiş.
işte size bir şakirtin kariyer basamaklarını nasıl tırmandığının göstergesi. artık görüşmediğim bu arkadaşım, tüm tanıdıklarına fiyakalı kart vizitini dağıtıyor, arabasıyla hava atıyormuş. daha reşit bile olmayan kız kardeşinin her gece yaşadığı kabuslarıysa pek düşünmüyorudur, ya da belki düşünmeyi komple bırakmış da olabilir.
akp'nin, başbakanın isteği doğrultusunda başkanlık sisteminin de içeren, yeni bir anayasayı yapabilecek çoğunluğu 12 haziran seçimlerinde bulamayacağından ötürü ortaya çıkacak durum. malum bu anayasayı bu istekler doğrultusunda geçirebilmesi için 367 millet vekili çıkarılması gerekiyor. yok eğer referanduma götürelim derlerse bu sayı yine 330 (ki referandumdan başkanlık sistemine evet çıkması çok düşük bir ihtimal). ama son bir kaç haftalarda akp'ye yakın şirketlerin anketlerine bakıldığında bile, oy oranının düştüğü gözlemleniyor (bi aralar %50 küsür diyenler şimdi %45 lerde). halbuki akp'nin mevcut durumda bu hayalini gerçekleştirebilmesi için %50 lerin çok üstüne bir oya sahip olması gerekiyor, diğer türlü bu üçte ikilik çoğunluğu bulmak imkansız.
akp'nin elindeki son koz mhp kasetleriydi. bu şekilde mhp barak altında bırakılırsa yine istenilen vekil oranı tutturulabilinirdi. ama bu son çabanın da geri tepmesi ile artık hem akp nin sadece kendi isteği ile şekillendireceği bir anayasa hem de tayyip erdoğan'ın başkanlık hayalleri suya düşmüş gibi gözüküyor.
uzun zamandır gördüğümüz ama son iki gündür inanılmaz boyutlara varan yüzsüzlüktür. temelinde, bir taraftan bu kayıtların yapılmasının ne kadar da insanın özel alanına tecavüz olduğu, dinen de insanların gizlilerinin araştırılmasının yasaklığı vurgulanırken, öte yandan "ama bu mhp'liler de çok ahlaksız canım, biz hiç öyle değiliz" temalı konuşmaların hemen peşine eklenmesiyle oluşur bu iki yüzlülük.
son günlerde ise, olayın akp tarafından düzenlendiği ayan beyan ortaya çıktıktan sonra, hedef saptırmak için farklı kişi ve gruplara işaret edilmeye başlanmıştır.
şimdi bunlara bakınca, biri mhp'nin iç meselesi diyor, biri chp yapıyor kesin diyor, bir diğeri ise (başbakan olan) mhp en kısa zamanda bize destek vermezse bu iş daha da büyür diyor. şimdi bu aba altından sopa gösterme durumlarını bir kenara bırakırsak, bu açıklamaların tek ortak noktası "valla biz yapmadık ama şunlar olabilir" deme çabasında olmaları.
ama hiç birinin cevap vermediği sorular ise şunlar:
- neden seçim meydanlarında bu kaset olayını sadece akp istismar ediyor?
- bu kasetle şantaj olaylarının, akp'nin yargıyı da ele geçirip tüm derin devlete sahip olmasından sonra gerçekleşmesi bir tesadüf mü?
- neden bu açıklamalarda hiç kimse "anayasa" kelimesini ağzına dahi almıyor? yoksa zaten deşifre olmuş planın hiç mi tutar yanı kalamz?
- her türlü internet sitesi ışık hızıyla kapatılırken, ve akp'ye dokunan kişiler ışık hızıyla tutuklanırken, bu kaset konusunda ve deniz baykal'ın kaseti konusuyla ilgili neden hiç bir şey yapılmıyor, yapılamıyor?
- bu kaset olaylarının sadece muhalefet partilerinin başına gelmesi bir tesadüf mü?
ve daha nice sorular var... ama sanırım tüm bu soruların cevabını devlet bahçeli "okyanus ötesi" diyerek yeterince cevaplamıştır.
bu gün hindistan topraklarında kalan kısmı jammu (ağırlıklı hindu), keşmir (ağırlıklı müslüman) ve ladakh (ahırlıklı budist) olarak üçe ayrılır. tarihi keşmir bölgesine, bu gün parkistan topraklarında kalan azad keşmir de dahildir. zamanında kuzeyden gelip hindistanın geniş kısımlarını fetheden babür şah, bu bölgeden geçerken "eğer dünya üzerinde bir cennet varsa, orası bura olmalı" demiştir.
