içimde terkedilmiş sehirler biriktiyorum.
içimde patlamaya hazır volkanlar..
ve içimde küçük bir kız çocuğunun hüzünlü yüzü var.
içim burkulmuş bir bilek,
sakatlanmış bir hayvan.
içim yara.
içim katliam.
içimde cinayetler saklıyorum.
içimde yıkılmış duvarlar,
ve içimde günahkar bir insanın ağlayan evladı var.
içim kırık ayna,
keskin bıçak.
içim felaket...
bazen başka çıkar yol kalmaz. işte bilirsiniz, bir ilişkiyi kurmak için tek başına sevgi yeterli sebep olabilir ama devam ettirebilmek için daha fazlası gerekir. her şey toz pembeyken hissedilmeyen sıyrıklar, zaman geçtikçe sızlamaya başlar. tolerans düştükçe kırgınlık artar. öyle bir noktaya gelir ki her iki tarafta yorulmuş, pes etmiştir. sevgi yorgunluğu bir zamana kadar geçirir ancak bu noktada ne yazık ki, fayda etmez. geriye de başka bir yol kalmamıştır zaten, karşılıklı konuşulur, yollar ayrılır. bu esnadayken bile, sevgi dile getirilebilir, ancak biten bitmiştir.
girdiğiniz yere göre yaptırılan işler şekillenebiliyor.
çay taşımaktan fatura kesmeye, fatura kesmekten format atmaya kadar değişebiliyor. markete gönderilip sigara aldığımı biliyorum.
tek bildiğim karaciğeri çok yorduğu ve bu yüzden bol su ve yoğurt tüketmek gerektiği. fiziksel olarakta nemlendiriciler de cabası. gerçi daha ilk günümdeyim ilerleyen haftalarda bu entry'ye deneyimlerime dayanarak eklemeler yapacağım.
edit: 6. günüm. ilk 2 gün bel ağrısı, sonraki 3 gün içinde feci şekilde omuz kol köprücük kemiği ağrısı yaptı. 3. günden sonra dudaklarım kurumaya başladı, şuan sürekli nemlendiriyorum ve burnum falan soyulmaya başladı. toplamda 4-5 sivilce çıkardı onlarda şuan soyula soyula söndü zaten. kesinlikle peynir veya kırmızı et fastfood falan yemeyin, ertesi gün mutlaka bir yeriniz ağrıyarak uyanıyosunuz ya da bileklerinizde kaşınmalar oluyor. şimdilik bu kadar.
aylar sonra ibretlik edit: 2. ayın sonunda doktorum zorla bıraktırdı. monositoz değerlerim yüksekmiş hiç inmiylmuş ilaçtan beri, neden baştan beri söylemediyse artık.. size kolay gelsin, benden bu kadarmış.