çoğu kişinin kullandığı kelimedir. "seviye" Anlaşılmayan ise bu seviye kime ve hangi kriterlere göre belirlenir. *
Genelde gergin sohbetlerin ortasında, tekme ve yumrukların yer almadığı sohbetlerde çok kullanılır. Ama en kötüsü artık cümle kuramayan kişinin kendine tedbir olarak kullandığı kelimedir. Ya da olumlu manada ilişkilerde, kullanılır.
+ çok seviyeli bir ilişkimiz var.
ilişki bitince ise: seviye düşüyor galiba. *
Bu kelime o kadar yayılmıştır ki, sanayideki abiler bile bu lafın arkasındalar.
+ Bırak salih abi ya düşme aq onun seviyesine
- yok ya ne düşücem o şerefsizin seviyesine
Artık salih abi bile seviyesi var daha ne olsun. * )
istanbul trafiği için yaklaşık 3 saat süren yolculuktan sonra, birde yağmur altında sırılsıklam olduktan sonra, bir hışımla ders kapısına koşma mücadelesi verdikten sonra, hocanın gözünün içine bakıp "acaba beni yok yazdımı" diye düşünürken, hocadan gelen "2 dakika önce gelseydin" cevabıyla yıkılınan andır.
zor aşk hakkında aslında haluk levent çok güzel sözler söylemiştir. "en güzel aşk zor olanmış" diye, nedendir bilinmez hakkaten de zor aşkların ayrı bir güzelliği vardır.
tahmin yürütmek gerekirse, aşkın tarifi belki ulaşılmaz olan olduğu için, kolay bir şekilde yakalanmayacağını için, belki de ender rastlanan birşey olduğu için, bu içinler herkez tarafından çoğaltılabilir.
sonuç olarak, kişinin içindeki aşk ne kadar büyükse onun zor aşkı da o kadar büyüktür.
kişinin açtığı msn ninde yazılı olan lüzumsuz olan yazıdır. örnekleri vardır; yokum, banyodayım, dışardayım, havuzdayım, amcamgillerdeyim gibi yazıların kişiye ne gibi haz verdiğini anlamadığım durumdur. ya da haz veriyor mudur bilmiyorum.
"yav arkadaşım madem özel hayatını bu kadar duyurmak istiyorsun, odanın her yerine kamera taktır, yayın falan yap yav, ya da o tip yarışmalara katıl " denilesi durumdur.
ayrıca, bu gibi yazılardaki durumu sanki kimse yaşamıyormuş gibi davranma da denilesi durumdur.
milletvekili ahmet türk ün her konuşmasında kurduğu cümledir. " nedir senin uzlaşacağın konular" denilesi durumdur.
soru: apo yu dışarı çıkarmak mı yoksa diye soru gelir akla, cevabı ise sana burdan dışarıya birşey çıkartırlar aklın şaşar yanıtı güzel olur.
ad olarak acil ama işleyiş açısından ağır ağır takılan bölümdür. hiç beklenmedik durumlarda kişinin başına gelen kötü durumda koşarak gittiği yerdir ama görevlilerin bu durumu hiç sallamadığı görülür. kişinin kolunun kopması durumunda bile "sıraya geçin, vezneye uğrayın" gibi laflarla insana verilen değerin ne kadar düşük olduğunu gösteren ayrıca böyle durumlarla devamlı karşılaşılması yüzünden oluşan rahat tarafın çok sinir bozucu olduğu yerdir.
bütün bir yıl boyunca düşlenen tatilin olmamasıyla birlikte, tatili bırak "bari dinlensem güzel olur be" demenin bile faydalı olmadığı günlerdir.
çalışarak, ordan oraya koşarak, stres üzerine stres yaşayarak geçirilen günlerdir.
yeni mecliste görüceğimiz olaydır. cezaevinden gelen mi dersin, soyu sopu belli olmayanın gelmesi dersin, 15 yıldır meclise giremeyip te bu dönemde 20 nin üstünde sayıyla meclise girmesi dersin. bu dersin kelimesinin çoğalabileceği durumdur.
burda araştırılması gereken nokta ise; bu dtp liler nasıl çoştu böyle?, veya kim bunları gaza getirdi?
bunun gibi soruların cevabını bulmak gerekir. birde bu sayının artışının bu yenilenen hükümet dönemiyle birlikte artması da, bazı şeylerin ne kadar boş bırakıldığı göstergesi olabilir.
sonuç olarak, ne bu cesaret denilebilir, nereye doğru gidiyoruz denilebilir, biraz Atatürk'ün çabalarını aklımıza getirelim ve o çabaların günümüzde boşa çıkmaması için sesimizi çıkarmamız gerekir denebilir.
"ben herşeyi bilirim" diye, çevresindekileri ve toplumun önde gelen isimlerini bilip bilmeden yargılayan yazar tipidir. tamam çok bilgiye sahip olabilir ama bu bildiklerini insanları kırmadan veya kendine yalan söylemeden aktarması zor olandır. eğer zor olanı yaparsa erdemli kişi karakterine bürünmüş olabilir.
sonuç olarak; bilgi önemli bir değerdir ama insanlıkla birleşirse tadından yenmez.
genelde erkekler arasında çok görülür. penisi kaşımak, hemen akabinde kulağı kaşımak ve en sonunda dişi kurcalayıp, çıkan ürünü arkadaşına "şakaa" diye fırlatması olayıdır. ama madem böyle bişey yapıyorsa kişi, yerini bilmelidir. her yerde yapılmaması tavsiye edilir.
bu haberin duyulmasıyla birlikte, mahalledeki amcaların bahçeye veya balkona nar yetiştirmek için gerekli malzemeleri toplamak için koşuşturdukları andır. amcalar ihtiyacı oldukça narı toprağıyla birlikte yerler. suyunu çıkarmak için uğraşmazlar. olayın zaten suyu çıkmıştır.
herkezin yorumuna açık bir başlıktır. kişi her yerden bilgi alış verişleriyle kendini donatabilir. ne biliyim, araştırır, gezer, okur, dinler bu şekilde her konuda bir cevabı olur. ama bu bilinen şeylerin, yerinde ve zamanında, çamur atmadan, duygusallıkla birlikte yoğurarak dile getirilmesi durumunda tadından yinmeyecek bilgilerdir.
almanya da "yaw adam ayağını haliç' e sokmuş gelmiş" gibi şikayetler üzerine vatandaşın polisi arayıp "bizi kurtarııııın" seslenmesi üzerine, polisin olay yerine ceset var ihtimaliyle yaptığı baskındır.
acaba ayağa ne gibi müdahaleler olmuştur. (ilk başta gaz maskeleri takılır, kapı kırılıp içeri girilir, eğitimli köpekler salınır ama onlardan da ses gelmemektedir. ) gibi müdahalerle sonuca varılmak istenmiş olabilir.
makina zirvesi dönüşü, herhalde şöfer kişisinin beklemekten sıkılıp " ulan yerim okan!ı içelim gitsin" diye kafasını dağıttığı, kurbanlarının da yazarlar olduğu yolculuktur.
şöfer kişisinin daha ilk dakikada kanal d binasının çevresindeki ağaçları koparmasıyla yolculuk başlar.şöferün durumundan herkezin haberi vardır.ama nedense sarhoş şöferle yola çıkmak makara konusu olmuştur.bunun sebebi de tartışılır.ayrıca olayın tehlike sebebi kesinlikle şöferle alakalıdır.zirveyi düzenleyenlere yüklenilmemesi gereken durumdur.ama yinede biz Türk'lerdeki olay yaşandıktan sonra ders alınması durumu aşılmalıdır.bu durumundan gerekli yerlere bildirilmesi gerekir.
yazın gelmesiyle birlikte, kimi insanın içinde doğan aşkımsı duyguları kabartan şarkılardır.kişi aşık olmak, sevmek sevilmek ister.sahilde ateş etrafında gitar çalıp o şarkıları söylemek ister.mesela ege'nin şarkıları yazın gelmesiyle tercih edilen şarkılardır.ege söyler bir şarkısında "gözlerim görmez, ellerim tutmaz olmuş, anılarla yaşamak ayrılıktan da zormuş, söylenen her şarkı bana seni anlatırken sen sonsuza dek sevildiğini bil yeter" der. işte bu sıcak havada gitarın verdiği havayla içini bir kıpırtatır.uzunca bir ahh çekilir.
evet bu tip kişileri şöyle gruplandırabiliriz.Birincisi, kopyala yapıştırcılardır.ikincisi, diğer yazarları okuyupta kendine göre birşeyler ayarlayanlardır.Üçüncüsü, televizyondan, radyodan çeşitli yerlerden duyduğu entrasan lafları cümle içinde kullanmaya çalışandır.Dördüncüsü, içine kapanık, kendi dünyasını yaşayan tiptir.Yani anti-sosyal kişidir.beşincisi, kelime dünyası çok güçlü, bilgisi kuvvetli ve bunları normal fazla ifade edemeyen(bu tipte çok ünlü edebiyatçılar vardır.)kişilerdir.
Şampiyonluk maçıdır.100 yılın takımı Real Madrid'den ayrılıp, o güzelim formayı son defa giymesi çok buruk bir andı.Aslında o kadar da buruk bir an olmazdı ama yeni takımı o 100 yüzyılın takımının 100'de 1'i olsa neyse, yazık olucak adama yazık.
kişilerin anne baskısıyla falan yanında bulundurduğu cisimlerdir.Mesela kesme şekeri,okutulmuş prinç,ilkokuldan kalma kalem çöpü gibi şeyler kişiyi saçma bir gaz haliyle sınava götürür.
eskiden oturduğum mahallede cümle kurmaya dikkat edilmezdi.Mesela kaportacı abimiz vardı.Sabah erken saatte herkez uyurken, bağırırdı;
Kaportacı abi:Salih, yemeğa gidiyoz mu lan?
yeni sitede ise 8 yaşındaki velet bile soyadımın başına sayın getirerek konuşuyor.Kardeşimin ahlakını bozuyor.Ordan da bir örnek veriyim.kardeşim çocuğa su sıkarken çocuk devamlı "Mersi Mersi mersi" diyor.
Sonuç olarak eski mahalle her daim insanların el ense gte parmak şeklinde dolaştığı, sitede ise ense yok parmak yok gt illaki yok, sadece uzaktan el sallanıldığı bir yerdir.Bunlar sadece ayrıntılar tabi
felsefi laflar, kişinin kendi iç dünyasında kelime oyunları yaparak, kendi fikirlerini tek cümleye veya birden fazla cümleye yükleyerek kurduğu anlamlı, içinde mesajı olan zihin açıcı laflardır.
"insanlar yalanı sevmez ama yalandan yaşarlar."
"Aşk, duvara yazılar yazmak değil, kalbine yazılar yazmaktır."
"Futbol hayata benzer; mesela çelme yersin, ya da çamurlu zeminde çok çukura girersin."
"Okul, kimine göre eziyet kimine göre meziyettir."
"Ölüme uzaklaşmak, yalana yakınlaşmak demektir."
"Hayatın biletli hali sinemadır."
Devamı gelir.
belediye otobüslerinde yaşanan garipliklerdir. örnek olarak şunu verebiliriz.
Bahçeköy den çıktım Levent e doğru arkadaşlarla makara yapmaya bindim 42m ye, gidiyorum. Neyse yanımda bi amca vardı. o kalktı yerine hatun insanlardan biri geldi, orman fakültesinden kıza bir baktım hafiften uyukluyor. buraya kadar herşey normal ama hatun kişinin, hafiften bana doğru yaslanması benim ve bütün otobüsün dikkatini çekti. Tabi Ben içten millet de dışa vurarak kopuyor.
Hatun iyice işi abarttı. kafasını da yasladı omzuma, lakin ben ikilemdeyim kaldırsam mı keyfini mi çıkarsam diye. insanlığım tuttu kaldırmaya çalıştım. Ama ne oldu hatun kalkmadı "Hanfendi" diyorum yok "bayan" diyorum yok. en sonunda kaldırdım kafayı "KALK" dedim. çünkü son durağa doğru geliyoruz, nihayet kalktı. "Ulan" diyorum "kız numara mı yapıyor?" diye. bana yavşamak için neyse bi kalktı. Alenen Sevişiyoruz hatunun suratla. Ben "GÜNAYDIN" dedim. hatun bozuldu biraz zaman geçti. Ve yine UYUDU son durakta.
artık bunu biraz salladıktan sonra ayılttım, gönderdim evine. Tabi o Sıra Ben Dahil Herkez Gülme Krizinde.
Amca:Ge bakem buraya ne kazandın sen söyle bakem?
Ben :Halkla ilişkiler ve Reklamcılık amca.
Amca:Haaaaaaaaaaa haa.
Ben :Efendim amca?
Amca:ilişki iyidir iyidir güzeldir ama reklam olmamış olum.
Ben :Niye amca?
Amca:Niye olucak la elaleme reklam mı edicen la bizi.
