wisestar
0 (düz adam)
on birinci nesil yazar 0 takipçi 0.03 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ateistlerin kutsal kitabından ayetler

    7.
  1. aslında ateist yoktur. dine inanınca sorumluluk alacağı için sorumluluktan kaçanlar vardır. bunlar için esas olan hiç bir kurala bağlı olmadan yaşamaktır. ancak gerçekte ateist olduğunu iddia edenler dahi metafizik unsurlardan etkilenir ve bu duygulara tepki verirler. bu konuda netgeo da dahi yayınlanmış sosyal deneyler mevcuttur. ayrıca hayatlarını şekillendiren onlarca kanun ve toplumsal tabuya uymak zorunda olduklarını görmezler. onlar için esas olan bu kuralların dinden gelmemiş olmasıdır.

    komünizm parayı bulana kadar,
    feminizm evlenene kadar,
    ateizm uçak düşmeye başlayana kadar sürer.
    0 ...
  2. kuran ı kerim

    1747.
  3. şu web sayfasında bile müslümanla kafir ayrımını yapabilen kutsal kitaptır.
    0 ...
  4. kuran ı kerim

    1746.
  5. doğru ve yanlışı gösterdiği gibi müslüman ve kafiri de ayırt eden kutsal kitaptır. kuran ona yaklaşanın niyetine göre etki gösterir. iyi niyetle, öğrenmek ve anlamak için okuyanlar hidayet bulur. kötü niyetle yaklaşanların ise ancak azgınlığı artar. kalbinde iman olanlar onun sözlerini duyduğunda kalplerine huşu ve sevinç dolar. kafirler duyduğunda ise öfkeleri artar.

    Din felsefesinin temel kuralı şudur. Bilinen şeye inanılmaz, inanılan şeye ise bilinme ihtiyacı duyulmaz. Bu şu demektir. Esasen varlığı alenen ortada olan, beş duyu ile hissedilen bir varlığa inanılmaz. Zira var olduğu alenen ortadadır. Bir varlığa inanıyorsanız da o varlığın bilinmesine ihtiyaç duymazsınız yani, inanılan şey zaten apaçık ortada değildir. Örneğin islam’a göre insanlar öldükten sonra tekrar dirilecek ve mahşerde Allah’ın huzuruna çıkacaktır. Bu noktadan sonra Allah’ın varlığı apaçık ortada olduğundan inanma da olmayacaktır. Zira herkes duruma kendisi şahit olacaktır.

    şimdi isteyen inansın isteyen inanmasın. kıyamet günü Allah kullarını huzura çıkardığında her şey ortaya çıkacak. ama o gün geldiğinde pişmanlık için çok geç olacak.
    0 ...
  6. birtanem konyaspor ne istersen iste benden

    2.
  7. bu nasıl iş. konyalıyım ankarada yaşıyorum. ne olacak şimdi. böyle şey söylenir mi?
    0 ...
  8. kuran ı kerim

    1744.
  9. doğru yolu bulmak isteyenlere yol gösterici olan, insanlara doğru ve yanlışı gösteren, hükümler içeren Allah'ın kendi sözlerinden ve emirlerinden oluşan son kutsal kitaptır. esas amacı hayatta olan kişiler tarafınan içindekileri yaşamak olmasına karşın günüzmüzde sadece ölülerin arkasından okunmak için kullanılmaktadır. kurana göre hayat yaşamamız lazım diyenlere imansızların 1400 yıl önceki kurallarla mı yönetileceğiz tepkisini vermelerine neden olur. halbuki bu soruyu soranlar dünyayı kabala ve siyonizm öğretilerine göre yönetmektedirler ve bu öğretiler 4000 yıl öncesine dayanır. ayrıca kuran allah sözüdür ve kıyamete kadar geçerlidir.
    0 ...
  10. devletin dini yoktur insanların dini vardır

    39.
  11. Bir konu hakkında hüküm koyabilmek için öncelikle o konu ile ilgili temel yapıyı ortaya koymak gerekir. Zira asıl olan zihnimizde canlanan veriler değil, varlığın ve kavramın bizzat kendisi veya varlık ve kavram üzerinde yetkili olan varlığın ortaya koyduğu bilgidir.
    Devletin dini olur mu sorusuna cevap verebilmek için de kavramlara ve varlıklara bakmak gerekir.
    Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet varlık amacı nedeni ile yönettiği toplumu şekillendirir, kurallar koyar, uygulatır ve aksi davranışta bulunanları güç kullanarak cezalandırır. Yani devlet, devlete bağlı olanlar üzerinde güç ve kudret sahibidir. Zaten güç ve kudreti yoksa ortada devlet de yok demektir.
    Din, üyelerine bir bağlılık amacı, bireylerin eylemlerinin kişisel ve sosyal sonuçlarını yargılayabilecekleri bir davranış kuralları bütünü ve bireylerin gruplarını ve evreni bağlayabilecekleri (açıklayabilecekleri) bir düşünce çerçevesi veren bir düşünce, his ve eylem sistemidir. Din, inanç sistemi üzerine kurulu olan bir yaşam biçimidir. Yani dini kurallar insanların yaşamlarını, hareketlerini ve düşüncelerini yönetir ve yönlendirir. Hayatınızı yaşarken vicdani olarak, ruhsal nedenlerle, belli kurallara bağlı olarak yaşıyorsanız, adı olsun olmasın aslında bir din yaşıyorsunuz demektir. Kişi, hiçbir dine inanmadığını söylese dahi, ortada zorunlu bir otorite olmamasına kaşın, hayatını şekillendirirken vicdani kurallara bağlı hareket ediyorsa dini inancı var demektir.
    Devlet ve din kavramlarını bir arada ele aldığımızda her ikisinin de insan hayatını şekillendiren bir yapı olduğu görülecektir. Dünya üzerindeki insanlara baktığımızda neredeyse tamamının bir dini inanca sahip olduğu görülecektir. Şu halde devlet ve din kavramının her ikisi de insanların yaşam şekline müdahale ettiğine göre bir çatışma olması kaçınılmazdır. Bu durumda ya devlet dinin alanına girerek din üzerinde baskı ve hakimiyet kuracak ya da devlet dine uyarak dine göre hareket edecektir. Bu karşılaşmada başka ihtimal olmadığı gibi, din ve devlet işlerinin ayrı olmasının da fiili olarak bir karşılığı yoktur. Ütopik ve bir söylemden öte değildir.
    Buradaki bir başka dikkat edilmesi gereken nokta, devlet denen kurumun işleyişinde yer alan varlıkların da insan olmasıdır. Şöyle ki bir tarafta devlet üzerinde söz sahibi olan bir grup insan, diğer tarafta ise devlet yönetimine tabi olan başka bir grup insan vardır. Devleti yönetenler de insan olduğuna göre insan olmanın getirdiği özellikleri dolaylı olarak devlet de gösterecektir. Kanun koyucu insanlar inanç değerlerini aldıkları kararlara yansıtacaklardır. Din tanımında olduğu gibi, vicdani olarak içindeki sesi dinleyerek hareket eden her insan aslında bir inanca sahip demektir. Sonuç olarak, devletin tamamen inançtan bağımsız olarak yönetilmesi sözde olsa da fiili olarak mümkün değildir.
    Meseleye dini açıdan bakılacağında her inanç sisteminin devlete bakışının farklı olduğu görülecektir. Bir Müslüman olarak diğer dinlerin detayına girmeden meseleye islam çerçevesinden bakalım.
    islam, ilahi dinlerin sonuncusudur. islam’ın iki temel kaynağı vardır. Birincisi Kuranı Kerim, ikincisi peygamberin yaşamı, sözleri ve davranışlarıdır. Peygamberin yaşamı, Kuranın ve dolayısı ile islam’ın hayat içerisinde uygulanmasının fiili örneğidir.
    Bir kişinin Müslüman olabilmesi için Allah’ın hükümlerinin tamamını kabul etmesi gerekir. Yani Müslümanım diyen kişi işine gelsin veya gelmesin, mantıklı olsun veya olmasın, Kuranı Kerimde yer alan altı binin üzerindeki her bir ayetin Allahtan geldiğini ve hiç tereddütsüz buradaki emirlere uymakla yükümlü olduğunu bilmek ve buna göre hareket etmek zorundadır. Benzer durum peygamberin yaptığı ve söylediği şüphesiz ortada olan söylem ve davranışlar için de geçerlidir.
    Kuranı Kerimde, miras, ceza, devletlerarası ilişkiler, ekonomik ve mali sistem, yaşam vb. pek çok konuda emir veren, hüküm koyan ayetler vardır. Bu ayetlerin gereğini bir ferdin yerine getirmesi mümkün değildir. Örneğin suçsuz yere insan öldüren kişinin öldürülmesi, hırsızlık yapanın elinin kesilmesi, eşkıyalık yapanın öldürülmesi, faizin yasak oluşu gibi. Bu hükümler ancak bir devlet ve otorite tarafından uygulanabilir.
    Peygamberin hayatı incelendiğinde islam’ın Medine’de devlet yapısına büründüğü ve Allah’ın emirlerinin devlet olarak uygulandığı görülecektir. Bu konuda herhangi bir şüphe ve tereddüt yoktur.
    Sonuç olarak islam’a göre devlet de dine uygun olarak yönetilmek zorundadır. Hem mantıken de bu durum böyledir. Zira öyle bir Allah düşünün ki, tüm kâinatı ve insanı yaratmış, her şey üzerinde güç ve kudret sahibi olsun, ancak toplumu şekillendirme ve güç kullanma yetkisine sahip olan bu kadar önemli bir yapı olan devlet üzerinde söz sahibi olmasın, insanların toplumsal hayatını kendi fikirlerine bıraksın.
    Şimdi bu noktadan sonra devletin dini olmaz veya olmamalıdır diyebilir misiniz, tabi ki diyebilirsiniz. Ancak bu durumda Müslüman olamayacağınızı da bilmelisiniz. Zira islam açıkça devlet yönetimine müdahalede bulunur ve Kuran’ın tek bir hükmünü bile kabul etmeyen kâfirdir. Bu konu hiç şüphesiz açıktır. Tüm bunlara rağmen hala din devlete karışmamalı diyebilirsiniz. Bu durumda mahşer günü dinle devletin ayrı yapılar olduğuna Allah’ı ikna etmeye çalışabilirsiniz. Tabi gücünüz yeterse. Ha zaten hesap gününe inanmıyorsanız, Müslüman olmadığınız için bu dünyada her türlü şeyi deme özgürlüğüne sahipsiniz.
    0 ...
  12. rte neden hergün konuşuyor

    16.
  13. meydanı çakallara bırakmamak için aslan olarak kükrüyor.
    0 ...
  14. türbanlı öğretmen

    35.
  15. 28 şubat sürecinde zorla başı açtırıldığı, eğitim hakkı elinden alındığı, ağlatılarak okuldan atıldığı için yakın zamana kadar mecburen başı açık çalışmak zorunda kalan, ancak imkan bulunca örtünen öğretmendir. başındaki türban islamı temsil ettiğinden islam düşmanlarının kendisinden hoşlanmadığı ve bilgisine bakılmaksızın kötülendiği öğretmen türüdür. ayrıca kendisine bu tavrı sergileyenlerin kendilerini de müslüman olarak tanıtmaları, dedelerinin hacı olduğunu söylemeleri de ayrı bir enteresan durumdur.
    0 ...
  16. 15 temmuz un öğrettikleri

    13.
  17. doğru kaynaktan beslenmeyen inancın nasıl şeytanlara hizmet edebildiğini ve ne kadar tehlikeli olduğunu öğrendik.
    0 ...
  18. kürt doğdum kürt yaşarım

    5.
  19. ırk yaşadıkça değişen bir şey değildir zaten. ne kadar yaşarsan yaşa kürtsen zaten kürtsündür.
    0 ...
  20. devletin dini olur mu

    7.
  21. Bir konu hakkında hüküm koyabilmek için öncelikle o konu ile ilgili temel yapıyı ortaya koymak gerekir. Zira asıl olan zihnimizde canlanan veriler değil, varlığın ve kavramın bizzat kendisi veya varlık ve kavram üzerinde yetkili olan varlığın ortaya koyduğu bilgidir.
    Devletin dini olur mu sorusuna cevap verebilmek için de kavramlara ve varlıklara bakmak gerekir.
    Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet varlık amacı nedeni ile yönettiği toplumu şekillendirir, kurallar koyar, uygulatır ve aksi davranışta bulunanları güç kullanarak cezalandırır. Yani devlet, devlete bağlı olanlar üzerinde güç ve kudret sahibidir. Zaten güç ve kudreti yoksa ortada devlet de yok demektir.
    Din, üyelerine bir bağlılık amacı, bireylerin eylemlerinin kişisel ve sosyal sonuçlarını yargılayabilecekleri bir davranış kuralları bütünü ve bireylerin gruplarını ve evreni bağlayabilecekleri (açıklayabilecekleri) bir düşünce çerçevesi veren bir düşünce, his ve eylem sistemidir. Din, inanç sistemi üzerine kurulu olan bir yaşam biçimidir. Yani dini kurallar insanların yaşamlarını, hareketlerini ve düşüncelerini yönetir ve yönlendirir. Hayatınızı yaşarken vicdani olarak, ruhsal nedenlerle, belli kurallara bağlı olarak yaşıyorsanız, adı olsun olmasın aslında bir din yaşıyorsunuz demektir. Kişi, hiçbir dine inanmadığını söylese dahi, ortada zorunlu bir otorite olmamasına kaşın, hayatını şekillendirirken vicdani kurallara bağlı hareket ediyorsa dini inancı var demektir.
    Devlet ve din kavramlarını bir arada ele aldığımızda her ikisinin de insan hayatını şekillendiren bir yapı olduğu görülecektir. Dünya üzerindeki insanlara baktığımızda neredeyse tamamının bir dini inanca sahip olduğu görülecektir. Şu halde devlet ve din kavramının her ikisi de insanların yaşam şekline müdahale ettiğine göre bir çatışma olması kaçınılmazdır. Bu durumda ya devlet dinin alanına girerek din üzerinde baskı ve hakimiyet kuracak ya da devlet dine uyarak dine göre hareket edecektir. Bu karşılaşmada başka ihtimal olmadığı gibi, din ve devlet işlerinin ayrı olmasının da fiili olarak bir karşılığı yoktur. Ütopik ve bir söylemden öte değildir.
    Buradaki bir başka dikkat edilmesi gereken nokta, devlet denen kurumun işleyişinde yer alan varlıkların da insan olmasıdır. Şöyle ki bir tarafta devlet üzerinde söz sahibi olan bir grup insan, diğer tarafta ise devlet yönetimine tabi olan başka bir grup insan vardır. Devleti yönetenler de insan olduğuna göre insan olmanın getirdiği özellikleri dolaylı olarak devlet de gösterecektir. Kanun koyucu insanlar inanç değerlerini aldıkları kararlara yansıtacaklardır. Din tanımında olduğu gibi, vicdani olarak içindeki sesi dinleyerek hareket eden her insan aslında bir inanca sahip demektir. Sonuç olarak, devletin tamamen inançtan bağımsız olarak yönetilmesi sözde olsa da fiili olarak mümkün değildir.
    Meseleye dini açıdan bakılacağında her inanç sisteminin devlete bakışının farklı olduğu görülecektir. Bir Müslüman olarak diğer dinlerin detayına girmeden meseleye islam çerçevesinden bakalım.
    islam, ilahi dinlerin sonuncusudur. islam’ın iki temel kaynağı vardır. Birincisi Kuranı Kerim, ikincisi peygamberin yaşamı, sözleri ve davranışlarıdır. Peygamberin yaşamı, Kuranın ve dolayısı ile islam’ın hayat içerisinde uygulanmasının fiili örneğidir.
    Bir kişinin Müslüman olabilmesi için Allah’ın hükümlerinin tamamını kabul etmesi gerekir. Yani Müslümanım diyen kişi işine gelsin veya gelmesin, mantıklı olsun veya olmasın, Kuranı Kerimde yer alan altı binin üzerindeki her bir ayetin Allahtan geldiğini ve hiç tereddütsüz buradaki emirlere uymakla yükümlü olduğunu bilmek ve buna göre hareket etmek zorundadır. Benzer durum peygamberin yaptığı ve söylediği şüphesiz ortada olan söylem ve davranışlar için de geçerlidir.
    Kuranı Kerimde, miras, ceza, devletlerarası ilişkiler, ekonomik ve mali sistem, yaşam vb. pek çok konuda emir veren, hüküm koyan ayetler vardır. Bu ayetlerin gereğini bir ferdin yerine getirmesi mümkün değildir. Örneğin suçsuz yere insan öldüren kişinin öldürülmesi, hırsızlık yapanın elinin kesilmesi, eşkıyalık yapanın öldürülmesi, faizin yasak oluşu gibi. Bu hükümler ancak bir devlet ve otorite tarafından uygulanabilir.
    Peygamberin hayatı incelendiğinde islam’ın Medine’de devlet yapısına büründüğü ve Allah’ın emirlerinin devlet olarak uygulandığı görülecektir. Bu konuda herhangi bir şüphe ve tereddüt yoktur.
    Sonuç olarak islam’a göre devlet de dine uygun olarak yönetilmek zorundadır. Hem mantıken de bu durum böyledir. Zira öyle bir Allah düşünün ki, tüm kâinatı ve insanı yaratmış, her şey üzerinde güç ve kudret sahibi olsun, ancak toplumu şekillendirme ve güç kullanma yetkisine sahip olan bu kadar önemli bir yapı olan devlet üzerinde söz sahibi olmasın, insanların toplumsal hayatını kendi fikirlerine bıraksın.
    Şimdi bu noktadan sonra devletin dini olmaz veya olmamalıdır diyebilir misiniz, tabi ki diyebilirsiniz. Ancak bu durumda Müslüman olamayacağınızı da bilmelisiniz. Zira islam açıkça devlet yönetimine müdahalede bulunur ve Kuran’ın tek bir hükmünü bile kabul etmeyen kâfirdir. Bu konu hiç şüphesiz açıktır. Tüm bunlara rağmen hala din devlete karışmamalı diyebilirsiniz. Bu durumda mahşer günü dinle devletin ayrı yapılar olduğuna Allah’ı ikna etmeye çalışabilirsiniz. Tabi gücünüz yeterse. Ha zaten hesap gününe inanmıyorsanız, Müslüman olmadığınız için bu dünyada her türlü şeyi deme özgürlüğüne sahipsiniz.
    0 ...
  22. devletin dini olmaz

    20.
  23. Bir konu hakkında hüküm koyabilmek için öncelikle o konu ile ilgili temel yapıyı ortaya koymak gerekir. Zira asıl olan zihnimizde canlanan veriler değil, varlığın ve kavramın bizzat kendisi veya varlık ve kavram üzerinde yetkili olan varlığın ortaya koyduğu bilgidir.
    Devletin dini olur mu sorusuna cevap verebilmek için de kavramlara ve varlıklara bakmak gerekir.
    Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet varlık amacı nedeni ile yönettiği toplumu şekillendirir, kurallar koyar, uygulatır ve aksi davranışta bulunanları güç kullanarak cezalandırır. Yani devlet, devlete bağlı olanlar üzerinde güç ve kudret sahibidir. Zaten güç ve kudreti yoksa ortada devlet de yok demektir.
    Din, üyelerine bir bağlılık amacı, bireylerin eylemlerinin kişisel ve sosyal sonuçlarını yargılayabilecekleri bir davranış kuralları bütünü ve bireylerin gruplarını ve evreni bağlayabilecekleri (açıklayabilecekleri) bir düşünce çerçevesi veren bir düşünce, his ve eylem sistemidir. Din, inanç sistemi üzerine kurulu olan bir yaşam biçimidir. Yani dini kurallar insanların yaşamlarını, hareketlerini ve düşüncelerini yönetir ve yönlendirir. Hayatınızı yaşarken vicdani olarak, ruhsal nedenlerle, belli kurallara bağlı olarak yaşıyorsanız, adı olsun olmasın aslında bir din yaşıyorsunuz demektir. Kişi, hiçbir dine inanmadığını söylese dahi, ortada zorunlu bir otorite olmamasına kaşın, hayatını şekillendirirken vicdani kurallara bağlı hareket ediyorsa dini inancı var demektir.
    Devlet ve din kavramlarını bir arada ele aldığımızda her ikisinin de insan hayatını şekillendiren bir yapı olduğu görülecektir. Dünya üzerindeki insanlara baktığımızda neredeyse tamamının bir dini inanca sahip olduğu görülecektir. Şu halde devlet ve din kavramının her ikisi de insanların yaşam şekline müdahale ettiğine göre bir çatışma olması kaçınılmazdır. Bu durumda ya devlet dinin alanına girerek din üzerinde baskı ve hakimiyet kuracak ya da devlet dine uyarak dine göre hareket edecektir. Bu karşılaşmada başka ihtimal olmadığı gibi, din ve devlet işlerinin ayrı olmasının da fiili olarak bir karşılığı yoktur. Ütopik ve bir söylemden öte değildir.
    Buradaki bir başka dikkat edilmesi gereken nokta, devlet denen kurumun işleyişinde yer alan varlıkların da insan olmasıdır. Şöyle ki bir tarafta devlet üzerinde söz sahibi olan bir grup insan, diğer tarafta ise devlet yönetimine tabi olan başka bir grup insan vardır. Devleti yönetenler de insan olduğuna göre insan olmanın getirdiği özellikleri dolaylı olarak devlet de gösterecektir. Kanun koyucu insanlar inanç değerlerini aldıkları kararlara yansıtacaklardır. Din tanımında olduğu gibi, vicdani olarak içindeki sesi dinleyerek hareket eden her insan aslında bir inanca sahip demektir. Sonuç olarak, devletin tamamen inançtan bağımsız olarak yönetilmesi sözde olsa da fiili olarak mümkün değildir.
    Meseleye dini açıdan bakılacağında her inanç sisteminin devlete bakışının farklı olduğu görülecektir. Bir Müslüman olarak diğer dinlerin detayına girmeden meseleye islam çerçevesinden bakalım.
    islam, ilahi dinlerin sonuncusudur. islam’ın iki temel kaynağı vardır. Birincisi Kuranı Kerim, ikincisi peygamberin yaşamı, sözleri ve davranışlarıdır. Peygamberin yaşamı, Kuranın ve dolayısı ile islam’ın hayat içerisinde uygulanmasının fiili örneğidir.
    Bir kişinin Müslüman olabilmesi için Allah’ın hükümlerinin tamamını kabul etmesi gerekir. Yani Müslümanım diyen kişi işine gelsin veya gelmesin, mantıklı olsun veya olmasın, Kuranı Kerimde yer alan altı binin üzerindeki her bir ayetin Allahtan geldiğini ve hiç tereddütsüz buradaki emirlere uymakla yükümlü olduğunu bilmek ve buna göre hareket etmek zorundadır. Benzer durum peygamberin yaptığı ve söylediği şüphesiz ortada olan söylem ve davranışlar için de geçerlidir.
    Kuranı Kerimde, miras, ceza, devletlerarası ilişkiler, ekonomik ve mali sistem, yaşam vb. pek çok konuda emir veren, hüküm koyan ayetler vardır. Bu ayetlerin gereğini bir ferdin yerine getirmesi mümkün değildir. Örneğin suçsuz yere insan öldüren kişinin öldürülmesi, hırsızlık yapanın elinin kesilmesi, eşkıyalık yapanın öldürülmesi, faizin yasak oluşu gibi. Bu hükümler ancak bir devlet ve otorite tarafından uygulanabilir.
    Peygamberin hayatı incelendiğinde islam’ın Medine’de devlet yapısına büründüğü ve Allah’ın emirlerinin devlet olarak uygulandığı görülecektir. Bu konuda herhangi bir şüphe ve tereddüt yoktur.
    Sonuç olarak islam’a göre devlet de dine uygun olarak yönetilmek zorundadır. Hem mantıken de bu durum böyledir. Zira öyle bir Allah düşünün ki, tüm kâinatı ve insanı yaratmış, her şey üzerinde güç ve kudret sahibi olsun, ancak toplumu şekillendirme ve güç kullanma yetkisine sahip olan bu kadar önemli bir yapı olan devlet üzerinde söz sahibi olmasın, insanların toplumsal hayatını kendi fikirlerine bıraksın.
    Şimdi bu noktadan sonra devletin dini olmaz veya olmamalıdır diyebilir misiniz, tabi ki diyebilirsiniz. Ancak bu durumda Müslüman olamayacağınızı da bilmelisiniz. Zira islam açıkça devlet yönetimine müdahalede bulunur ve Kuran’ın tek bir hükmünü bile kabul etmeyen kâfirdir. Bu konu hiç şüphesiz açıktır. Tüm bunlara rağmen hala din devlete karışmamalı diyebilirsiniz. Bu durumda mahşer günü dinle devletin ayrı yapılar olduğuna Allah’ı ikna etmeye çalışabilirsiniz. Tabi gücünüz yeterse. Ha zaten hesap gününe inanmıyorsanız, Müslüman olmadığınız için bu dünyada her türlü şeyi deme özgürlüğüne sahipsiniz.
    0 ...
  24. © 2025 uludağ sözlük