memleket için konuşacak olursak bu durumun artışta olmasının nedeni kadının bizim toplumumuzdaki rolü ve yerinin halen belirsiz ve karmaşık olmasıdır.
kadınlar el üstünde mi tutulmalı?
yoksa "yerini" bilip erkeklerin, yanında haddini aşmayan, erkeğe muhtaç, geri planda mı durmalı?
veya:
kadın, x aile yapısına örnek teşkil edebilecek bir anne mi olmalı?
yoksa kendi kaderini, hayatını şekillendirebilen, iş-eğitim hayatında başarılı bir irade sembolü mü?
bu ve bunun gibi ikilemler, belirsizlikler çoğaltılabilir. belki toplum olarak kadınlara taşıyabileceklerinden çok daha fazla yükler sırtlamaya çalışıyoruz, kimi zaman da belki hayata dair potansiyellerini, hayallerini, kendilerini gerçekleştirebilecekleri fırsatları ellerinden alıyor, onları önyargılardan ve geleneklerden oluşan, geçmişten gelen ve belleklerimize yer etmiş "kadın" imajına hapsediyoruz...
bu anlayış ve davranış kalıbı pozitif anlamda kökten bir değişime uğramadığı ve belirli bir standart çizgiye yaklaştırılamadığı sürece maalesef kadına yönelik şiddet olaylarının zihinsel ve kavramsal olarak engellenmesinde pek fazla yol alınamayacaktır.
olmayan süreçtir, akp'nin yıllardır uygulama sıkıntısı çektiği ve başarısız olduğu iç ve dış politikaları, geneli kapsamayan, tavizsiz, sorunlara değil kişilere yönelik aldığı diğer tüm siyasi kararları gibi batmaya mahkum olan süreçtir.
misal edinburgh dükü... adamın 1000 atlı, 2000 bin yaya, 3 koçbaşı, 5 savaş arabasından oluşan muazzam bir ordusu var ve kendileri hala bekar ;) . bu adamla evlenmek, çay toplantılarında bir araya geleceğiniz "ordusuz" toprak ağalarıyla evlenmiş olan prenses yahut leydilere karşı otomatik olarak üstün bir konumda olacağınız anlamına gelir. ordusuz adam gereksiz adam yani leydiler!!!
beğenmedikleri "dinci"ler ülkeyi babalarının harmanına çevirip, tepeden tırnağa tüm kamusal tesislerde alabildiğine köktenci teşkilatlandılar, bunlar "senin adamın yerleşmesin-o zaman benimki de yerleşmesin" diye birbirlerini yerlerken...
solcularda gereksiz bir elitizm, yersiz aristokrait bir hava mevcut olmuştur bu memlekette her daim. 3 kuruşluk ömrümde gözlemlediğim kadarıyla bunların ortamlarına-kampanya yahut etkinliklerine girebilmek, "bunlardan biri olabilmek için" bazı görünmez kaideler mevcut: yüksek kariyerli bir meslek, ileri düzey tahsil, fransızca bilmek zorunlu, sorbonne kütüphanesinden en az bir kitap alıp okumuş olmak... kolay kolay insan beğenmez allahsızlar.....falan filan!
asla halkla kucaklaşıp, tabana ulaşamadı bunlar..olduysa da ben görmedim!
daha çok ağlarsınız canlarım ciğerlerim.....
son söz: sağ/sol penaltı gol en iyisinin siz a.............
"olmuş" denebilecek filmdir...herhangi bir eksiği yoktur, heyecanı/macerayı/trajikomikliği her saniye had safhada ve dozunda verebilen nadir yapımlardan.
nedendir bilemiyorum lakin bana bir şekilde fargo'yu anımsattı bu film...
baktı ki açılacağı yok, bozuntuya vermeden kopça kısmını dişleriyle söküp atarak sevişmek üzere olduğu kadının gözünde tam bir "alfa" imajı yaratarak krizi fırsata dönüştürebilecek erkektir.
çocuk halen "küçük ve zeki" formundayken, matematik sevgisi ve düzenli kitap okuma alışkanlığı kazandırılıp, görsel-işitsel zekasına ve sosyal-iletişim becerilerine yatırım yapılarak, büyüdükçe daha da zeki bir birey haline gelmesini sağlamayı başarmanız halinde aşılabilecek durum.
kıvırcıklığa ek olarak: saç rengi kızıl yahut turuncu olup, yüzleri çilli, ön dişleri hafif tavşan, gözleri boncuk olanlarından huyu/suyu güzel, memur aile terbiyesi almış bir tanesine, deli divane gibi, ferhat yahut mecnun gibi, sırılsıklam, ölümüne aşık olmak istediğim kız modeli.
pkk ve uzantılarının aslında barışla marışla işlerinin-alakalarının olmadığının ve asla da olmayacağının bir kez daha anlaşılmasını sağlayan olay.
polisten fazla hazzetmesem de, toma içerisinden kaydedilen videoda: "ver lan, keleşi ver, keleşi ver lan bana!" diyerekten atarlanan memur bey saygımı kazanmıştır.
pkk kainattaki tüm kürtlerin ulvi temsilcisi ve koruyucusu sayılıp, dünya devletlerinin ortak rızalarıyla yapılacak bir anlaşma ile: türkiye'nin, ırak'ın, iran ve suriye'nin tamamı, bulgaristan, sırbistan ve bosna hersek'in yarısı, amsterdam ve paris'ten tarıma elverişli arazi, memphis, orlando, chicago, üstüne kobe bryant, holosko artı bir miktar para verilse bile çözülecekmiş gibi gözükmeyen sorun.
türk ve kürt halkları açısından en kötü çözüm senaryosu ise
iki tarafında savaşa savaşa, çarpışa çarpışa birbirlerini öldüre öldüre bitirmeye çalışmaları.
yani: sayıca çok olan toprakları kazansın yöntemi. şüphesiz iki tarafta da bu çözümün en kesin ve net metod olduğuna inananlar çoğunlukta...