profiterol ilk kez 1800'lü yılların ortalarında büyük britanya'da ortaya çıkmıştır. o zamanların ünlü türk pastacısı hikmet sami erol bey'in birmingham şehrinde ufak bir dükkanda üretimine başladığı bu tatlı kısa zaman içerisinde büyük üne ulaşmış, hikmet sami erol bey'i çok zengin etmiştir. fakat üretildiği ilk günlerde bu tatlının ismi henüz konulmamıştı. bu tatlıyla büyük vurgun yaparak çok para kazanan ve adını dönemin zenginleri arasına yazdıran hikmet sami erol bey'i artık çok yakından tanıyan birmingham halkı, kendi aralarında bu tatlıya profit ve erol'un bir karşımı olan " profiterol " demişlerdir. Yıllar sonra hatıratına yazan hikmet sami bey tatlının orjinal adını muhallebiyi sultani olarak düşündüğünü belirtmiş olsa da birmingham halkının ortak kararı olan profiterol ismi günümüzde hala kullanılmaktadır.
1.
müthiş hareketli bir parçanın duyulmasıyla başlayan, bir anda kalkıp efsane bir kareografi ile dans edemeyeceğini bildiği için içine içine dans eden insanların yaşadığı sıkıntılar bütünü. doğru el - göt koordinasyonuyla bir nebze de olsa sıkıntı giderilebilir
her insanda farklı bir bölgenin ağrıması şeklinde zuhur eden, bendeki tipik hali ise ense kökü ile şakaklar arası olan evlerden ırak ağrı. ağrı kesici dışında varsa çözüm yolu bir entry kadar uzağınızdayım.
tavsiye edilir. fiyat/performans ölçeğinde ultra olarak nitelendirilebilecek bir ürün. baslar yeterli, tizler efsane. ayrıca 4 adet kulaklık süngeri göndermiş olmalarıyla, tarafıma '' yeter artık kaybetme şu meredi '' şeklinde bir ima da mı bulunuyorlar şeklinde düşündürdü.
kısaca fahasoakder. facebook dışında hiç bir sosyal ağ üzerinde hesabı olmayan yazarları birleştirmeyi hedefleyen oluşum. arma falan tasarlarız, oturur oralet içeriz, güzel olur lan aslında.
4+1+1 eğitim modelidir. bir sene uzatıldığında muhtemelen ikinici sene de garantidir fakat taksit taksit söylemek daha makbuldür.
ayrıca, (bkz: okulun uzamasını aileye söylemek)
yerken fark ettiğim olaydır. efenim şöyle ki; son lokmayı da ağzıma atıp hatır hutur çiğnerken gofretin aslında ne kadar saçma bir yiyecek olduğunu anladım. tatlı, doyurucu olmayan, yedikten 3 sn sonra neden yediğini açıklayamadığın bir besin. ama yeniyor işte. garip şeyler bunlar.
bach abimiz aralarında en büyüğüdür. bütün ailesi müzisyendir. 35 yaşında ebediyete uğurladığımız mozart efendi ise, üst üste 7 kere özürlü çocuk doğuran bir annenin 8. çocuğudur. mozart, bach'tan etkilendiğini hayatının bir döneminde dile getirmiştir. beethoven abimiz ise olaya sonradan dahil oluyor. 18 yaşında Almanya'nın bonn'undan yola çıkan beethoven, mozart ile çalışmak için viyana'nın kapılarına dayanmıştır. tabi ağır kış şartları ve kuşatmanın uzun sürmesi... bi dakka lan o başkaydı. neyse efenim viyanaya kopturan beethoven, mozartla çalışmaya başlar. önceleri besteci değil de, piyanist olarak tanınan bu genç adamın yeteneğini mozart usta fark eder. üstüne daha bir düşer. sen yaparsın, aslansın kaplansın der. daha sonraları, beethoven'ın annesi hastalanır, beethoven memleketine döner. viyana'ya geri döndüğünde ise mozart'ın, yukarıda da belirttiğim gibi 36. doğum günününü kutlayamadan öldüğünü öğrenir. yıkılır, kendini içkiye, karı kıza verir. şaka lan şaka beste yapar tabi. hemi de ne besteler.