şimdi geldik dillerin varoluşundan bugüne değin söylenmiş en iğrenç tartışma cümlelerinden birine. adamla tartışıyorsun, adamın argümanlarını bir bir çürütüyor, ona meyve'nin niçin meyva değil meyve olduğunu ispat ediyorsun. adam hala sana "en azından bence meyva da denebilir," diyor. bırakın desin, bırakın mümkünse başka da bir şey söylemesin. ya da başına üniversite kaydı sırasında ailelerin başının etini yiyen ağbiler ağbiler ağbilerden birkaçını salın. çift taraflı ömür törpüsü. ağır geyik.
gizemli iz. gecen yine her zamanki gibi moskova'dayim. dayimlar filan hep birlikte dedik, hadi gelin, o kadar moskova'ya gidiyolar da bi st. petersburg gormemis dedirtmeyelim su aysel teyze gile, hadi bi de orayı gorelim. neyse iste atladık bi tane kupa arabasına, kupa arabası filan ama ne kupa! çok fena bi kupa. atlar desen zaten fransa'dan daha yeni gelmisler, yani gayet konforlu bi yolculuk bizi bekliyor. evet, st. petersburg'a kupa arabasıyla gidiyoruz, bakin buna itiraziniz varsa gerisini lutfen okumayin. neyse, iste, ciktik kuzeye dogru yola, tam velikiy novgorod'a girmek uzereyiz, ustu basi kir pas icinde gomlek cebinde "капитана Лебядкина" ["yuzbaşı lebyadkin" - çev. notu] yazan sisko kirmizi burunlu bir zat arabAnin onune atladi. "vladimir," dedi, sonra elindeki ruju gosterdi, "vladimir," dedi tekrar... sonra "bessy," gibi birşeyler mırıldanarak vefat etti. arkasindan yuzu bembeyaz lakin yuzundeki hava kapkara kisaboylu kisa sacli iyi giyinmis biri yaklasti kısa winston icerek. arabanin icinde carpilmis gibi oturan bizlere bir kez olsun donup bakmadan adamin elindeki ruj izini sildi, sinsi bir sekilde guldu ve bizlere sirtini kotu niyetlice donup gitti. o gunden beri ailem eldeki ruj izlerine sakinimla yaklasir.
el salvador gurularıyla ünlü bir memleket ama el salvador'da gurulara prim verecek altyapı yok. bu durumda gurular ne yapıyorlar? geleceği düşünüp "çocuklarımız sıkıntı çekmesin," diye yeraltına iniyorlar. yeraltında ne yapıyorlar? yapı. hayır, yapı yapmıyorlar. peki, ne yapıyorlar? rap. tabii adamlar guru, adamlar bilgili, ve adamlar kendi ülkelerinin kendilerini anlamayacağını biliyor. bu sebeple ne yapıyorlar? türkçe rap. inanılmaz, ama böyle. en önemli mc, kendisine "Cuzcatlán zaferi" ismini takmış, atalarının hafızasına gönderme yaparak. bu mc'nin en önemli şarkısı "san salvador'un ziraî geçmişi". bir sosyal bilgiler dönem-ödevi gibi durduğuna bakmamalı. şarkı eski devlet başkanı arturo araujo'nun yanlış politikalarına karşı bir isyan niteliğinde olmakla birlikte, türkiye'deki internet kafelerde el salvador ordusuna karşı bir sivil itaatsizlik başlamasına da ön-ayaktır. bu açıdan çok önemli. sıkça kulak vermeli.
cep telefonu olan herkesin başına gelmiştir, hiç gereği yokken tanımadığı bir ülkeden çağrı alır insan. işte o çağrıları açar açmaz bu sözü söylerseniz çok gizli toplantılara yönlendiriliyorsunuz. olaylar olaylar yani...
angola anadili ingilizce olmayan bir ülke, lakin "underground" dediğimizde mesele değişiyor. bu açından angola underground rap de oldukça ilginç meyveler verebilmiş. meselâ modest freaks isimli grubun 2007'de united artists isimli plak şirketinden çıkan "jonas sawimbi in midtown madness" albümü, bahsi geçen tarz için mükemmel olmasa da yeterli bir emsal. "bembo bembe" ve "paulo lukamba's return to huambo"nun şarkı sözleri mükemmeldir. "paulo lukamba's return to huambo"nun sözlerinden bir örnek vermek gerekirse: "paulo lukamba, doin' samba, (glory to huambo), oh la la, yeah."
maalesef sözlüktaşlarımızın pek rağbet göstermedikleri bir başlık türü. bu durum bizleri dipsiz hüzünlere gark etmekte, hazan mevsimine doğru ilk adımlarımızı attığımız şu günlerde geleceğe dair ümitlerimizi suya düşürmektedir. bu sebeple nasıl ahlaklı başlık açılacağına ve entry girileceğine dair bir sanal-kılavuz oluşturma fikri, sözlüğümüzü ziyaret eden namuslu bayanlar, iffetli erkekler, genç öğrenci kardeşlerimiz ve hazret-i yusuf aleyhiselam açısından hepimize faydalı olacaktır.
gecen moskova'dayim, simdi kapalıcarsi'da oldugum gibi, ruya diye bir sey goruyorum, ki o zamanlar icat edilmis degil, petersburg'a gitmek uzere tren garına ulasmisim tam. orda biri yasli memur, digeri genc bir subay iki adam, biri yasli bir teyze, digeri genc ve guzel bir bayanla muhabbet ediyorlar. hal ve tavırlarından belli ki teyze genc subayin anası ya da teyzesi ya da eltisi, ya da gorumcesi, ve asikâr ki genc ve guzel bayan yasli memurun bacisi olmakla mes'uller. neden sonra, akrep aska gelip yelkovanla iyi bir sevistikte, bir gurultu bir cingar bir feryat bir figan, goruyorum bu sevimli dortlunun yuzunde feci bir telas ifadesi. sonra genc subay bir kosu gidip geliyor, daha sonra ogrendigim uzere bir ray gorevlisi kendini moskova'dan hareket etmekte olan (ve benim kustuyu payi kacirdigim) trenin onune tutmus firlatmis oldugunu ogrenmis bir sekilde, ve mantiksiz bir ifadeyle genc, guzel ve basarılı anchorwoman'a donuyor, "askim olme," diye unluyor, sonra green peace gosterileri filan, girla...
yani demem o ki, bu acidan bakildiginda, yürek paralayıcı bir soz. hattâ daha da otesi - otenazi gibi bir lâfız, hafız. tum damacanalar, posetler birlesse, tum aynalar fuzuli yere erise benzeri soylenemez. yoksa, degil mi, neden harfler konusunda her turlu falso verebilme ihtimalini goze alarak, bu sozu en buyuk edebi eserlerden birindeymiscesine gosterelim. cok duygulandırıcı. askım olme, azgın sakirt.
BiR MiSAL VERiLMEK, EMSAL TEŞKiL EDECEK BiR ATASÖZÜ ALINTILAMAK ÜZEREYKEN SARFEDiLEBiLECEK EN iĞRENÇ GiRiŞ SÖZÜ. DAHA iĞRENCi VAR MI? VARDIR? O ZAMAN EN iĞRENÇ DEĞiL. BU DURUMDA NE YAPIYORUZ? GERi ALIYORUZ. NEYi GERi ALIYORUZ? CÜMLEMiZi. DEMEK Ki NE YAPIYORMUŞUZ? (SORULAR ORTA-OKULDAKi KADIN TÜRKÇE ÖĞRETMENiNiN DEViNiMLERiYLE SORULURSA ENTRYNiN ETKiSi DAHA DA ARTACAKTIR. BOMBONUS OLARAK GÖZLÜK DE TAKABiLiRSiNiZ, HANi TAKMA UKTENiZ VARSA DiYE.)
bilmediği bir numaradan çağrı ya da mesaj almış cep telefonu kullanıcısının, kim olduğunu sorayım da "kimsin?" gibi tatsız tuzsuz ve kaba olmasın gibi olağan bir baskıyla yazdığı mesaj. samimice değil, ama normlar dahilinde.
yunanların, biz türklerden bir tür öç alma şekli. sen onca asırlık yunanlara her fırsatta yunanlı de, sonra yunanların makedonlara makedon demesini bekle... onlar make donlu.
çocuk doğuracam diye tuvalete yetişememiş bir annenin feryadı. çocuk doğururken, afedersiniz, kakası geliveriyor, insanlık hali ya, ama helaya gidemiyor ve altına yapıyor orada... sonra çocuk azıcık şımarıverince hemen başına kakıyor böyle: "ben seni doğurmak için helaya gitme hakkımdan feragat ettim, hangi anne yapar bunu?" diye... samimice.*
yok yaa, senindi buralar, girdim lan, dolduracam olum.
bir yazarın özellikle belirli bir yazar doldursun diye verdiği ukte. herhalde verdikten sonra doldurmasını istediği yazara da mesaj filan atıyordur - ya da atmayıp onun görmesini bekleyecek kadar "sabırlı" birisidir. aman bana ne..
iyi bir arcade fire şarkısı. sözleri de var ama yazmam, niye yazayım? yok yani, niye yazayım? yazmam tabii ki...
so i wait my turn, i'm a modern man
and the people behind me, they can't understand
makes me feel like
makes me feel like
so i wait in line, i'm a modern man
and the people behind me, they can't understand
makes me feel like
something don't feel right
like a record that's skipping
i'm a modern man
and the clock keeps ticking
i'm a modern man
makes me feel like
makes me feel like
in my dream i was almost there
and you pulled me aside and said you're going nowhere
they say we are the chosen few
but we're wasted
and that's why we're still waiting
on a number from the modern man
maybe when you're older you will understand
why you don't feel right
why you can't sleep at night now
in line for a number but you don't understand
like a modern man
in line for a number but you don't understand
like a modern man
oh i had a dream i was dreaming
and i feel i'm losing the feeling
makes me feel like
like something don't feel right
i erase the number of the modern man
want to break the mirror of the modern man
makes me feel like
makes me feel like
in my dream i was almost there
but you pulled me aside and said you're going nowhere
i know we are the chosen few
but we're wasted
and that's why we're still waiting
in line for a number but you don't understand
like a modern man
in like for a number but you don't understand
like a modern man
and you feel so right
but how come you can't sleep at night?
in line for a number but you don't understand
like a modern man
i'm a modern man
i'm a modern man
i'm a modern man
i'm a modern man
genelde vıcık vıcık, sosyalizmden çok sisteme hizmet eden bir sosyalizm - ama tarihsel sürecin bizi getirdiği noktada zaten başka türlü muhalefet etmek de mümkün değil. bu yüzden pek de aşağılamayın. benim adım melis, ben ağlarım.
komşu-kızının halı yıkarken, kendisine "arap sabunu sür, arap sabunu," diye ısrarda bulunan annesine ağzından sabun köpükleri saçarak verdiği ültimatom. hangimiz işitmemişizdir ki - evladına düşkün anneler olarak?
oldukça atak bir elaman lanet olasıca kahverengi ahşap ve deri karışımıyla harman yerine çevrilmiş samanlıktan hallice bir kodaman ofisindeki masanın önünde dikilmiş yaptığı "eğer içeride adam yoksa ya böyle olacak ya şöyle - size kalmış" mealli önerisine alacağı cevabı beklerken, hiç ummadığımız bir şekilde elinde yaklaşık 10 cm kalınlıktaki viski bardağıyla şehrin manzarasını düşünceli düşünceli seyreden bembeyaz suratlı heriften bu cümleyi işitir. sonra esas adam gider, bir yerden kadın bir polis bulup onunla sevişir filan.. açılış sahnesi daha bu...
boş boş bakmayınız lütfen. aralarında birkaç kayda değer benzerlik gören ve bunun sorucunda kimlik problemi yaşamaya başlamış kimselerden herhangi birinin, bazen birkaçınıni nadiren hepsinin, kafa-karışmasını önlemek için kendi kendine tekrar etmeye başladığı anahtar kurallı cümle.
özne: yapım eki almış çoğul bir isim.
nesne: bildiğin zamir.
yüklem: olumsuz emir kipiyle çekimlenmiş, yapım eki de almış.
başlık parası vermemek için yapılan hinliklerden birisi, ama hiçbir işe yaramaz. komik yani... ahahah! o başlığı çaldığın aileden gidip kız alıcan sonra, o ne olacak ağbim? onu nasıl halledicez?
hastalandığımızda evin içine kar yağdığını gördüğümüz, hürriyet milliyet gazetelerinde "spra[y/t]t" içerken yakalandığımıza dair haberlerimizin basılı olduğu hissine kapıldığımız, annemizin babamızın ıslak bezleri havada turlar attırarak başımıza başımıza geçirdiği, halalarımızın amcalarımızın ve bilumum aile dedelerinin dermansızlığımızdan bihaber demlendikleri dertli geceler; robyn'in ve katy perry'nin kolkola dans ettiği, david fincher'in luis bunel'le aşık attığı, sean penn'in ağlamadığı, bob dylan'ın together through life gibi berbat bir albüm yapabildiği geceler. halbuki bu gecelerde neil young neler neler yapmıştır. neler neler yapmıştır. neler neler yapmıştır. neler neler yapmıştır.
adını vermenin bile buraya bir kamyon insan dökeceği bir inşaat şantiyesi vardır kadıköy yenibosna yolu arasında, üsküdar'da; iskenderiye'yi bilenler bilirler. orada kendini bilmezlerin gustave amcası gibi ileri geri konuşup vladimir başkan'ı rahatsız ederseniz bu derinlikli ünlemi işitir, kırmızı sorguçları ayaklarına geçirmiş görgülü muhafızlar. bu işlem sırasında olmayan haklarına kavuşmuş bulunan çorapçı arif'i saygıyla anıyor, huzursuz ailesine ahmet mümtaz (hamdi) taylan (tanpınar) selamı çakıyorum. evet, yaparım arasıra.
geçenlerde sevgilimin bana söyleyip yüreğime fenalıklar saldığı cümle. sevişecektik, ama ben onun külodunu çıkarmasını beklemeden mastürbasyon yapmaya başladım alışkanlıkla; bana böyle dedi; sonra da külodunu yere çarptığı gibi evi terketti gitti... o gün bugündür kadın külodu gördüm mü fenalaşırım, ateşim yükselir... önceden halbuki kadın küloduna çok iyi tepkiler veriyordum...