az önceki entry'yi neden girdim bilmiyorum, öyle duruyormuş burda. neyse siktir et. ya ne yarrak kürek insanlarmışsınız siz. kırk yıl sonra geldim, mesaj kutumu inceledim de amına koyim derdiniz ne lan sizin. şurda bir ukte vermiş herifin teki, gelmiş benim kendisinin uktesini doldururken verdiğim linkin ne olduğunu sormuş sonra, o da yetmemiş, ben açıkladıktan sonra "özgün olursan sevinirim." demiş çekmiş gitmiş. "ulan at götü, ne istersem o olurum, nasıl istersem öyle yazarım sana ne dalyarak," diye cevaplayamamışım ben de. keşke uktesini vereydim de benden çıkaydı. insanlar kendilerini niye bu kadar ciddiye alır anlamış değilim hıamına. oğlum efendi efendi eğlencenize bakın yaa. ben size hiç "yarak kürek olmazsanız sevinirim." diye mesaj attım mı şimdiye kadar? atmam da. amınıza koyim. ızdırabınızı sikeyim. iyi sözlük. güzel sözlük. hoş sözlük. dışarıdan bakınca bok gibi geliyor da içine girince seviyor insan. şişman ve aşırı makyajlı bir orospu gibi. gecenin köründe ışıksız inşaatte sikilen yaşlı aşufte gibi. tatlı sözlük. şeker sözlük. aq insanları. yarak kafalılar.
(bkz: will there be water/#6758744) kendisi hakkımda yalan yanlış bilgileri basına sızdırmaktan çekinmemekte - halbuki ben burada bütün onurumla doğruları söylemek için bulunuyorum. ama daha uzun süre uludağ sözlük'e giremeyecekken (askere gidecek, "dünya evi"ne girecek filan) biraz da biz sallayalım:
kendisiyle tanışmam puslu bir boğaz turu gecesine rastlar. sulardan yükselen soğuk hava dalgaları ciğerlerini doldurur halde, feribotun altlarında elinde zavallı bir rakı şişesiyle sinmiş, saçma sapan sözler söylüyordu; üzerinde kendisini hasta olmaktan alakoyabilecek hiçbir şey yoktu - bense buz altındaki balıklarla alışveriş yapacak kadar sıkı giyinmiştim. acıdım kendisine, üzerimdeki kabanlardan birkaçını örttüm üzerine. sonra muhabbete başladık. karı kız, birkaç da güzel oğlana dair (o zamanlar biseksüeldi) muhabetten sonra, konu futboldan açıldı. bilirim, her erkek erkeğe muhabbette bunun tam tersi olur, ama anlamış olduğunuz üzere musty252 (kişilik haklarını ihlal sayılacağından ve sizin aklınızın ermeyeceği gerekçelerden dolayı gerçek ismini maalesef gizli, çok gizli tutmak zorundayız) farklı bir erkekti.
feribottan indikten sonra muhabbeti kesmeye razı olamadık ikimiz de. onun haliyse hala haraptı, görüyordum. "hadi bana gidelim," dedim. nerede oturduğumu filan sormadan "tamam," dedi. gördüğümüz ilk süpermarketten (tabelasında süpermarket yazmasına çok dikkat etmiştik) bir ülker çokokrem aldık. saate baktım. "03:56," dedim, "ezan yakın." "eyvallah," dedi, ciddiyetle, "çok teşekkür ederim." sonra havaalanına gittik bir taksi çevirip, ve ankara'ya geldik, bana...
gelir gelmez yatağa girdik ve uyuduk. uyandığımızda akşam ezanının okumasına 13 dakika kaldığını gördüm - musty252'yse yatağın içinde sağından soluna dönüp kibarca gaz salarak "ankara güzel şehir yaa..." dedi... "eyvallah," dedim, "çok teşekkür ederim."
bu kadar. bu ne lan. silin bu entry'yi aq. bizden başka kimseyi ilgilendirmiyor. niye yazıyonuz bunları.
bir tartışma var, diyelim. adamın biri çıkıp diyor, "dün karımla seviştik, kendimi baba hissettim." bir başkası öte yandan atılıyor. "sen ne gonuşuyon! ben karımı hamile bıraktım!" bir başkası alçak alçak gülerek mevzua yaklaşıyor, "benim karım önceki gün doğum yaptı," diye. o da bir şey mi diyor öteki "benim iki çocuğum var! gerçi biri karımın önceki kocasından ama olsun! ben daha babayım!" öte yandan sona kalmış olmanın verdiği güvenle ortamın en yaşlı bireyi konuyu kapatıyor: "benim iki oğlum var ve ikisini de kendim yaptım - sadece kendim! en baba benim." alkışlar kopuyor, hezeyan hezeyan, bu cümle tartışmaya nokta koyuyor, ama aynı zamanda ben de düşüncelere dalıyorum! "ne zaman asrî medeniyetlerin seviyesine çıkacağız? ne zaman en baba olanlar en az üç çocuk yapmış olanlar olacak? babalık böyle çoluk çocuğa kalacak müessese mi?" diye kederleniyorum, ve bir rakı şişesi daha deviriyorum! muhallebi çocukları üstüme yürüyorlar, "ulan!" diyorlar, o elimizdeki son rakıydı, onu da mı döktün şerefsiz!" hiç umursamıyorum bile.
şimdi geldik dillerin varoluşundan bugüne değin söylenmiş en iğrenç tartışma cümlelerinden birine. adamla tartışıyorsun, adamın argümanlarını bir bir çürütüyor, ona meyve'nin niçin meyva değil meyve olduğunu ispat ediyorsun. adam hala sana "en azından bence meyva da denebilir," diyor. bırakın desin, bırakın mümkünse başka da bir şey söylemesin. ya da başına üniversite kaydı sırasında ailelerin başının etini yiyen ağbiler ağbiler ağbilerden birkaçını salın. çift taraflı ömür törpüsü. ağır geyik.
gizemli iz. gecen yine her zamanki gibi moskova'dayim. dayimlar filan hep birlikte dedik, hadi gelin, o kadar moskova'ya gidiyolar da bi st. petersburg gormemis dedirtmeyelim su aysel teyze gile, hadi bi de orayı gorelim. neyse iste atladık bi tane kupa arabasına, kupa arabası filan ama ne kupa! çok fena bi kupa. atlar desen zaten fransa'dan daha yeni gelmisler, yani gayet konforlu bi yolculuk bizi bekliyor. evet, st. petersburg'a kupa arabasıyla gidiyoruz, bakin buna itiraziniz varsa gerisini lutfen okumayin. neyse, iste, ciktik kuzeye dogru yola, tam velikiy novgorod'a girmek uzereyiz, ustu basi kir pas icinde gomlek cebinde "капитана Лебядкина" ["yuzbaşı lebyadkin" - çev. notu] yazan sisko kirmizi burunlu bir zat arabAnin onune atladi. "vladimir," dedi, sonra elindeki ruju gosterdi, "vladimir," dedi tekrar... sonra "bessy," gibi birşeyler mırıldanarak vefat etti. arkasindan yuzu bembeyaz lakin yuzundeki hava kapkara kisaboylu kisa sacli iyi giyinmis biri yaklasti kısa winston icerek. arabanin icinde carpilmis gibi oturan bizlere bir kez olsun donup bakmadan adamin elindeki ruj izini sildi, sinsi bir sekilde guldu ve bizlere sirtini kotu niyetlice donup gitti. o gunden beri ailem eldeki ruj izlerine sakinimla yaklasir.
el salvador gurularıyla ünlü bir memleket ama el salvador'da gurulara prim verecek altyapı yok. bu durumda gurular ne yapıyorlar? geleceği düşünüp "çocuklarımız sıkıntı çekmesin," diye yeraltına iniyorlar. yeraltında ne yapıyorlar? yapı. hayır, yapı yapmıyorlar. peki, ne yapıyorlar? rap. tabii adamlar guru, adamlar bilgili, ve adamlar kendi ülkelerinin kendilerini anlamayacağını biliyor. bu sebeple ne yapıyorlar? türkçe rap. inanılmaz, ama böyle. en önemli mc, kendisine "Cuzcatlán zaferi" ismini takmış, atalarının hafızasına gönderme yaparak. bu mc'nin en önemli şarkısı "san salvador'un ziraî geçmişi". bir sosyal bilgiler dönem-ödevi gibi durduğuna bakmamalı. şarkı eski devlet başkanı arturo araujo'nun yanlış politikalarına karşı bir isyan niteliğinde olmakla birlikte, türkiye'deki internet kafelerde el salvador ordusuna karşı bir sivil itaatsizlik başlamasına da ön-ayaktır. bu açıdan çok önemli. sıkça kulak vermeli.
cep telefonu olan herkesin başına gelmiştir, hiç gereği yokken tanımadığı bir ülkeden çağrı alır insan. işte o çağrıları açar açmaz bu sözü söylerseniz çok gizli toplantılara yönlendiriliyorsunuz. olaylar olaylar yani...
angola anadili ingilizce olmayan bir ülke, lakin "underground" dediğimizde mesele değişiyor. bu açından angola underground rap de oldukça ilginç meyveler verebilmiş. meselâ modest freaks isimli grubun 2007'de united artists isimli plak şirketinden çıkan "jonas sawimbi in midtown madness" albümü, bahsi geçen tarz için mükemmel olmasa da yeterli bir emsal. "bembo bembe" ve "paulo lukamba's return to huambo"nun şarkı sözleri mükemmeldir. "paulo lukamba's return to huambo"nun sözlerinden bir örnek vermek gerekirse: "paulo lukamba, doin' samba, (glory to huambo), oh la la, yeah."
maalesef sözlüktaşlarımızın pek rağbet göstermedikleri bir başlık türü. bu durum bizleri dipsiz hüzünlere gark etmekte, hazan mevsimine doğru ilk adımlarımızı attığımız şu günlerde geleceğe dair ümitlerimizi suya düşürmektedir. bu sebeple nasıl ahlaklı başlık açılacağına ve entry girileceğine dair bir sanal-kılavuz oluşturma fikri, sözlüğümüzü ziyaret eden namuslu bayanlar, iffetli erkekler, genç öğrenci kardeşlerimiz ve hazret-i yusuf aleyhiselam açısından hepimize faydalı olacaktır.
aslında bunlar ve türevleri eskiden pek kalabalıktı, lakin artık yerlerini yazım kurallarına uymayanlara laf geçiren bir gençler topluluğu almış bulunmakta. çok pis laf sokuyorlar. mesela "hala herkes'in herkez diye yazılamıyacağını öğrenememişler!!!" filan diyorlar. e tabii okuyan adam acayip bozuluyor. sonra "hala daha yha yazanlar var!!!" diyor. tabii okuyan nereye kaçacağını şaşırıyor.
güzel bir kadın ününü biraz arttırdığında, sözlüklerde şurda burda kendisinin işine çamur atma huyunu geliştirmiş bir topluluk var - onların son kurbanı. herhalde ekrana gözlerini dikip "itici ol, itici ol," diye dua filan ediyorlar... halbuki ben de seyrediyorum o diziyi, göze olumsuzlukla batan tek bir karakter bile göremiyorum.
"daha hayata dair, daha anlamlı başlık görmek adına" bir veryansın olduğu iddia edilebilir, ama ispatlanamaz, daha çok inkâr edilebilir ve inkâr ispatlanabilir. kızların muhabbeti hayata dairse, aynı şekilde, erkeklerin muhabbeti de hayata dairdir. bir muhabbetin hayata-dairliği cinsiyete göre değişmeyeceği gibi, konuya göre de değişmez. yani bir müzik eserinden bahsetmek de bir maçtan bahsetmek kadar hayata dairdir - ve tam tersi: ikisi de insanların hayatlarını idame ettirmek için kazanmak istedikleri parayı, dolayısıyla ekonomiyi yakından ilgilendiren konular. bu açıdan bakınca ikisi de, "hayat"sa söz konusu olan, aynı ölçüde "anlamlı"dır da.
yok, erkek-egemenlikten bıkılmış da bu söz cinsiyetçilik-karşıtı bir nidayla söyleniyorsa, yine yanlış adrese gider. maç muhabbeti ve küfürün erkek işi olduğunu söylemek, kız işi olmadığını iddia etmek demektir - ki yanlıştır. kızlar da sporla ilgilenirler, kızlar da küfür ederler.
sözlük yazarları genelde yaptıkları tanımın tanım olduğunu belirtmedikleri sürece yaptıklarının tanım olduğunun anlaşılamayacağını düşünmekteler muhtemelen.
zamanda yolculuk edebilen bir makine icat ettim, lakin bu makineyle geçmişten maada bir tarafa gidebilmek imkanı yok. bir dahaki yazımda sana ayrıntıları da göndereceğim, ufak tefek kontrollerden sonra.
gecen moskova'dayim, simdi kapalıcarsi'da oldugum gibi, ruya diye bir sey goruyorum, ki o zamanlar icat edilmis degil, petersburg'a gitmek uzere tren garına ulasmisim tam. orda biri yasli memur, digeri genc bir subay iki adam, biri yasli bir teyze, digeri genc ve guzel bir bayanla muhabbet ediyorlar. hal ve tavırlarından belli ki teyze genc subayin anası ya da teyzesi ya da eltisi, ya da gorumcesi, ve asikâr ki genc ve guzel bayan yasli memurun bacisi olmakla mes'uller. neden sonra, akrep aska gelip yelkovanla iyi bir sevistikte, bir gurultu bir cingar bir feryat bir figan, goruyorum bu sevimli dortlunun yuzunde feci bir telas ifadesi. sonra genc subay bir kosu gidip geliyor, daha sonra ogrendigim uzere bir ray gorevlisi kendini moskova'dan hareket etmekte olan (ve benim kustuyu payi kacirdigim) trenin onune tutmus firlatmis oldugunu ogrenmis bir sekilde, ve mantiksiz bir ifadeyle genc, guzel ve basarılı anchorwoman'a donuyor, "askim olme," diye unluyor, sonra green peace gosterileri filan, girla...
yani demem o ki, bu acidan bakildiginda, yürek paralayıcı bir soz. hattâ daha da otesi - otenazi gibi bir lâfız, hafız. tum damacanalar, posetler birlesse, tum aynalar fuzuli yere erise benzeri soylenemez. yoksa, degil mi, neden harfler konusunda her turlu falso verebilme ihtimalini goze alarak, bu sozu en buyuk edebi eserlerden birindeymiscesine gosterelim. cok duygulandırıcı. askım olme, azgın sakirt.
BiR MiSAL VERiLMEK, EMSAL TEŞKiL EDECEK BiR ATASÖZÜ ALINTILAMAK ÜZEREYKEN SARFEDiLEBiLECEK EN iĞRENÇ GiRiŞ SÖZÜ. DAHA iĞRENCi VAR MI? VARDIR? O ZAMAN EN iĞRENÇ DEĞiL. BU DURUMDA NE YAPIYORUZ? GERi ALIYORUZ. NEYi GERi ALIYORUZ? CÜMLEMiZi. DEMEK Ki NE YAPIYORMUŞUZ? (SORULAR ORTA-OKULDAKi KADIN TÜRKÇE ÖĞRETMENiNiN DEViNiMLERiYLE SORULURSA ENTRYNiN ETKiSi DAHA DA ARTACAKTIR. BOMBONUS OLARAK GÖZLÜK DE TAKABiLiRSiNiZ, HANi TAKMA UKTENiZ VARSA DiYE.)
illuminati ne bilmiyorum da kendisi çok güzel. sürekli sevip okşayasım gelen insanlardan biri. belki de sadece bu kadını sevip okşayasım geliyor - bilmiyorum. kendisinden başka ünlü yabancı bi kadın da tanımış değilim gerçi.
bilmediği bir numaradan çağrı ya da mesaj almış cep telefonu kullanıcısının, kim olduğunu sorayım da "kimsin?" gibi tatsız tuzsuz ve kaba olmasın gibi olağan bir baskıyla yazdığı mesaj. samimice değil, ama normlar dahilinde.
yunanların, biz türklerden bir tür öç alma şekli. sen onca asırlık yunanlara her fırsatta yunanlı de, sonra yunanların makedonlara makedon demesini bekle... onlar make donlu.
çocuk doğuracam diye tuvalete yetişememiş bir annenin feryadı. çocuk doğururken, afedersiniz, kakası geliveriyor, insanlık hali ya, ama helaya gidemiyor ve altına yapıyor orada... sonra çocuk azıcık şımarıverince hemen başına kakıyor böyle: "ben seni doğurmak için helaya gitme hakkımdan feragat ettim, hangi anne yapar bunu?" diye... samimice.*
yok yaa, senindi buralar, girdim lan, dolduracam olum.
bir yazarın özellikle belirli bir yazar doldursun diye verdiği ukte. herhalde verdikten sonra doldurmasını istediği yazara da mesaj filan atıyordur - ya da atmayıp onun görmesini bekleyecek kadar "sabırlı" birisidir. aman bana ne..