uzun süren susuzluk sorunları, üç günlük susuzluğun ardından aslında barajlarda 4 aylık suyun bulunduğunun ortaya çıkmasıyla insanlara ankaranın artık pek de çekici gelmemesi durumudur.
susuz günlerin yaklaşmasıyla ortaya çıkan ilginç buluşlardan biridir. Havadaki nemi alıp çeşitli mikroplardan bakterilerden arındırmak adına bir çok işlemden geçirerek bildiğimiz saf içme suyu haline getiriyormuş.
Fakat havanın doğal nemini almak ne derece mantıklı ya da sağlıklıdır. Bu da sorulması gereken sorulardandır. insan saf su içicem hem de su parası vermeden diye kuru havayı solumaktan bunalmaz mı? Ya da içi kurudukça içini kurutmasına sebep olan makinadan su içebilir. Kısır döngü deriz biz buna.
sadece çamaşırdaki bakterileri öldüren ve kötü kokuları yok eden, fakat lekeleri çok da iyi çıkartamayan çamaşır makinasıdır. bir kaç dakika önce haberlerde alt yazıyı okuduğumda yok artık daha neler dediğim, izlediğimde şok olduğum bir icattır.
su, deterjan, hijyen üçgeninini düşündüğünüzde insana garip geliyor. susuz geçicek günleri düşündüğünüzde de oldukça mantıklı. tabi sadece bakterileri ve kötü kokuları arıtıyor olması, yumuşatıcıyla karışmış deterjan kokusunu duymaksızın insana temiz bir kıyafet giyiyor hissi vermeyebilir.
ayrıca fiyatı da 3.000 ytl imiş.
ortaokulda matematik dersinde, ilkokulda resim dersinde, büyüdüğünde can sıkıntısında daire çizmek isterken,sağdan sola doğru kalemi kağıdın üzerinde oynttığında başladığın noktaya ulaşamamandır. ister küme yapmak iste, ister çöp adamın kafasını çiz, iki ucu bir araya getirmeye çalıştıkça yapamadığın, birbirine genelde teğet geçip sinirini bozan görüntü kirliliğidir. * hırs yapıp uğraştıkça silinmekten yorulmuş, yıpranmış, hayata küsmüş defter de cabasıdır. çözüm ise o sayfayı koparıp bembeyaz başka bir sayfaya yeni bir hırs ve heyecanla adım atmaktır.
(bkz: zor görevler seni bekliyor.)
usul usul istikametinde ilerleyen minibüs şoförünün, ters istikametten gelen minibüsü görünce aracın yanında durması ve, iki minibüs şoförünün ya muhabbet etmesi ya da para bozmaları esnasında iki minibüs yolcularının birbirlerini kesmeleri, karşı aracın içini ayrı bir dünyaymışcasına incelemesi olayıdır.
Al beni gidelim buradan
Yada ben gideyim senden
Gideyim,
Gidiyorum diye üzülme
Çekmem gözlerimi gecenden...
Hatırlatırım sana kendimi,
Anlamsız bir rüyanın son hecesinde...
Yarın sabah olmasa da
Bir sabah kalkacaksın
Her sabahtan erken, hiç gerek yokken
Dudaklarındaki tebessüm güldürecek insanları
Hep sevecekler seni
Benim seni hep sevdiğim gibi...
Anlamadın di mi?
Gittim ama mutluluğu bıraktım kanına! ..
çoğu aşığın zaman zaman düştüğü ikilemdir. uzun çarpışmalardan sonra yanınıza gelen sevgili bir süre sizinle oturup kapıya doğru yöneldiği anda
mantığınız git
duygularınızın kal
dediği yerde "gitmen gerekiyor" deyip kapıyı yüzüne kapatmak zorunda olduğunuz daha sonra da ne olduğunu anlamayıp kavramaya başladıktan sonra oturup saatlerce ağlamanıza sebep olan olgudur.
mükemmel bir ilişki için ikisini dengelemek gerekir..
bir insanın başına gelebilecek en kötü durumlardan biridir heralde.
günlerdir hastalıkla boğuşmakten hassas ve ilgiye muhtaçken bu da yetmezmiş gibi arkadaşlarıyla arasında ciddi problemler olduğundan gerginken, ailesini düşünmekten beynini yorulmuşken, sevgilinin koşulları eşitmişcesine bir karara körü körüne bağlanıp kendi kendine
"hayır olmaz duygusallaşma bi karar verdiniz arkasında dur!"
dedikten sonra karşı tarafın onun desteğine ihtiyaç duyduğunu ağladığını bile göz ardı ederek evden çıkıp gitmesi durumudur..
geride kalan bi süre zırlayıp kendi başının çaresine bakmayı öğrenmek ve onun gerçek yüzünü görmüş olmaya dayanmak zorundadır.