bir şeyin ciddi olması güzel olduğu anlamına gelmediği ve mizahın rahat kafayla yapılması daha güzel olduğu için (bence) gereksiz kasıntı bir önermedir.
aşık olduğunuz insanın sizinle olması mümkün diildir. hayatı bambaşkadır. sizden büyüktür. konumu sizinle olmaya uygun diildir.siz sadece öğrencisinizdir. 20 yaşında bile olsanız. hem belki onun sevgilisi bile vardır. hem belki sizden hoşlanmamıştır. o size karşı kibar olmaya çalışır ama sizi mutlu etmez bu kibarlık. size iyi davranır, bu sefer umutlanıp tekrar üzülürsünüz.yine de kalbinizde ilerde evlenip barklansanız bile çıkmayacak kadar derin bi iz bırakır. bi keresinde dışarda karşılaştığınızda nası da sizi yanağınızdan öptüğünü ömür boyu hatırlarsınız ve bu tek hatırayla mutlu olmaya çalışıp hayatınıza devam edersiniz, bir şekilde..
son zamanlarda yapılmış en güzel türkçe şarkı. eğlenceli olması ve melodisinin güzelliği bir yana, sözleri düzgün dinleyince o kadar anlamlı ki, insanın gidip mirkelam'ın yanaklarını sıkası falan geliyo.
"sen her yerdesin...tamam da nerdesin?"
el ele yürüyen iki olgudur bunlar; biri düşünce diğeri elinden tutar kaldırır.
çünkü insan bilimle uğraştıkça tanrısallaşır, ve gittikçe kendisinden daha yüce bir varlık olduğuna daha az inanmaya başlar.
kendisi sadece ve sadece vasıfsız bir teroristtir. bu kadar ünlü olmasının sebebi dünyadaki güçlü insanların güçsüz insanları boş bir imajla oyalama çabasıdır.
diğer saç rengindeki hemcinslerinden pek farkları yoktur. kızları sadece dış görünüşlerine göre sınıflandıran erkeklerin "aman ne güzel, izlemeye doyamazsın, yanında otursun izle" gibi laflarına daha çok maruz kalırlar sadece. halbuki sen kimsin de elalemi izlemeye doyamam aman bilmemne gibi laflarla huzursuz ediyosun? beğeniyosan adam gibi beğenirsin; yok sevmediysen de kimseyi rahatsız etmeden uzak durursun. sanki dünyadaki bütün kızlar senin için yaratılmış da sen onların içinden seçim yapıyormuş gibi havalara girmek neden? gerçeğin çok daha farklı olduğunu bile bile hem de...
erkeklerin konuştuğu konular kadar boş değillerdir genelde. gerçi kıza göre değişir, eğer gider de kafası saç boyası ve kıyafet modasından ötesini almayan kızlarla takılırsanız, siz de onlardan birisiniz demektir (erkek olsanız da) ve dolayısıyla boş muhabbetlere maruz kalırsınız. sonra da bütün kızların böyle konuştuğunu zannedecek kadar cahilleşirsiniz.
belli bir tavır içinde olmayan ama izleyecek dizi bulamayan kadınlardır bazen. bütün dizilerde aşkın ve sevginin dibine kadar sömürülmesinden sıkılmışlardır, bir oyuncunun suratına romantik bir parçayla 5 dk boyunca yakın çekim yapıp seyirciden hislenmesini bekleyen yönetmenlerden tiksinmişlerdir, her senaryonun başka bir senaryonun artığı olmasından nefret etmişlerdir, beyinlerinin uyuşturulmasından tırsmaya başlamışlardır.
eğer düzgün diziler yapılsa izleyecek olan insanlardır yani.
sanatlarının ortaya çıkmasını genellikle o rahatsızlıklara borçlu olan kişiler. çünkü mutlu insanlarda uyuşuk bir rahatlık olur ve dünyayla fazla uğraşmazlar. sadece huzursuz insanlar değişik şeylere yönelip bu yolla iç dünyalarını en azından dünyayla paylaşmaya çalışırlar, eh yetenekleri de varsa bu onları sanatçı yapar zaten.
--spoiler--
rahatsız edici senaryosu ve çekimlerine rağmen insanın emeği geçen herkesi takdir etmesini sağlayan bir film. anlatmaya çalıştığı şey zaten normal insanların hayatı değil; size yabancı olan ve farklı gelen insanların hikayesi. normal insanların düşünmekten bile tiksineceği bir tür aşkı bilinçli ve bilinçsiz olarak yaşamış insanların verdiği tepkilerin karşılaştırması gibi. bilinçsizce yaşayan adamda kendinizin benzer bir tuzakta vereceği o aşırı tiksinme ve dehşet dolu tepkiyi görebiliyorsunuz; zaten en kötü hissettiren şey de bu.
--spoiler--
belki tek suçlu olmayan, ama yaratmaya çalıştığı korkunç hırslı kadıncıklar yüzünden insanın şöyle düşüncelere sahip olmasına neden olan dergi:
"eğer bir gün ben de kadın dergilerini okuyup onların tavsiyelerine uymaya çalışırsam,modaya uygun olmadığı ya da birileri sevmediği için sevdiğim bir kazağı giymekten vazgeçersem,aldığım şeyleri beğendiğim için değil gösteriş olsun diye alırsam,hayatımdaki insanlara önceden belirlenmiş taktiklere göre davranırsam,düşünmekten vazgeçip rahatlığı daha önemli bulmaya başlarsam,güçlü olmak için başkalarını kırarsam,insanları küçük görüp bununla eğlenebilirsem,umursamaz olabilirsem,başarılı olmak için birilerinin başarısızlığını kullanırsam, işte o gün ben kendimden ve dünyayı değiştirme hayallerimden vazgeçmişim demektir..."
kısacası cosmopolitan; en büyük fobilerimden birisi.
bir şarkının hem hafif ve eğlenceli hem de anlamlı olabileceğine bir örnek daha. klibi de çok şekerdir; ayrıca hiper güzel ve sevimli bir kadın oynamaktadır klipte.
bu kadını herkes çok sever takdir eder, tamam. gerçekten güzel kadın. ama ben mi eski görüşlüyüm bilmiyorum, şöyle bir durum var. hamile bir kadının kilo almamak için soytarılıklar yapması ve gazetelere "ben bu 4 kiloyu önceden alsam psikologları geziyordum şimdi" demesi nedense bana pek hoş gelmiyor. dünyada binbir sıkıntı varken şımarıkça gazetelere böyle şeyler söylemek cahilliğin en üst noktası bence.
yakışıklı olmasalar bile çekici olan erkekler. neredeyse hepsinde piç tavırlar vardır, çok içerler, serseri gibi görünürler ama aslında sevimlidirler. hayatı mutlu olmak için yaşamak genel tavırlarıdır, o yüzden gülümseyerek ve dünyayı sallamadan dolaşır çoğu.
nereye gitse kurutan kadın.
zira kendisi bütün siyasi platformlara girmeyi denemiş, ancak çok az insana nasip olacak bir cenabetlikle bütün bu ortamlardan dışlanmayı başarmıştır. en son yine gereksiz bir şekilde gereksiz bir ideolojiyi savunmaya çalışırken hapse düşmüştür. ki eminim o desteklediği insanlar bile gülmüştür bu duruma.
yani kültürlü, normal bir kadın olabilecek imkanları olan birinin ünlü olmak adına kendini bu hallere düşürmesi ne garip bir seçim...
tek işlevi kıç silmek değildir. zira, bilindiği gibi, grip olduğunuzda ve burnunuz aktığında genellikle burnun kenarları fazla silmekten yara olur. böyle durumlarda peçete, selpak gibi maddeler burna beton etkisi yapar. peçetenin kırışıkları acıtır; mendilse malesef 29999 katlıdır ve pek de kullanışlı değildir. kağıt havludan ise bahsetmek bile istemiyorum.
işte böyle çaresiz, böyle naçar durumlarda kaldığımızda burnumuzu tuvalet kağıdına silmek tek çözümdür.
rujdan ziyade dudağa sürülen parlatıcı, koruyucu türü şeyler için kullanılan bir terimdir. bunlar ikiye ayrılır: süs için kullanılanlar ve dudaklarınız büyük kanyon gibi yarıldığında kullanılanlar.
süs için olanlar janjanlı parlak şeylerdir. yapış yapış olurlar ve kuvvetle muhtemeldir ki saçlara anında yapışırlar. gün boyu kıl öpersiniz.
çatlak dudaklar için olanlarsa çok aptal şeylerdir. dudaklarınızı bembeyaz yaparlar ve sizi insan içine çıkamaz hale getirirler. ayrıca üzgünüm ama çoğu işe yaramaz. beyaz dudakların size bir faydası oluyorsa onu bilemem tabi...
son 1 haftadır can yoldaşım olmuş olan doz ayarlı burun spreyi. kendisi 4.59 YTL gibi bir fiyata sahiptir; ki bu tekrar işlevsel hale gelen bir burun için ödenebiecek bir bedeldir.
itü sozlük'teki kayser sozer nickli insanı taklit ettiği her halinden belli olan kişi. ama zaten kötü olan bir orijinalin kötü bir taklidi kendisi sanırım; ki bu kötü bir şey.
büyük bir ihtimalle sizin zaten farketmiş olmanız gereken bir duruma bozulmuş olan insanlar. yoksa durup dururken kimse kimseye hava yapmaz; yapıyosa da ona diycek bişey zaten yok. ama genellikle asıl sorun, insanların kendi hatalarını görmeyip başkalarını nedensiz yere tavır takınıyo sancak kadar saf olmalarından kaynaklanan bi durumdur.
hatırlamamak için kastığınız ama içinizden hiç atamayacağınız insanı size hatırlatan şarkı. 1 yıl da geçse, 10 yıl da geçse, sizi tutunacak dalınız yokken bırakan o insanı içiniz sızlayarak özlemenize neden olan şarkı. sözleriyle ve müziğiyle altüst eden, aylarca içinizde tuttuğunuz gözyaşlarını bi anda dökmenize neden olan şarkı. aşk acısıyla dalga geçer görünüp kendi içinizde en derinini yaşadığınızla yüzleşmenize neden olan şarkı.
"öylesine yıktın mı bütün inançlarımı.." derken yaşadığınız o hayalkırıklığını tekrar tekrar boğazınız düğümlenerek az önce olmuş gibi hissetmenize neden olan şarkı...