An itibarıyla oynanmakta olan Tottenham Manchester United maçında Avrupa Ligi finaline yakışmayan, yetersiz bir hakemlik performansı ortaya koyuyor.
ilk yarı basit fauller çalarak oyunu yavaşlattı. Basit fauller çalarsan herkes kendini yere atar, herkes her şeye itiraz eder. Oyun geri planda kalır. Nitekim öyle oldu.
ikinci yarı maguire - Romero birbirine horozlanıyor. Paşam bu ikiliye düdük çalıyor, bu ikisi hala bıt bıt birbirine laf yetiştiriyor. Fenerli, gassaraylı veya UFC seyircisi olmadığım için bir maçı açtığım zaman oyuncuların birbirine horozlanmasını izleme niyetim olmuyor. San mames'te toplanan on binlerce kişinin de bunu istediğini sanmıyorum. Öyleyse Çıkaracaksın ikisine de sarı kartı, mahalle karısı gibi didişmeyi bırakıp top oynayacaklar ama beyimiz çıkaramıyor.
Daha dakika 51'de Tottenham faul kullanmak için yavaş hareketlerle topa gidiyor, beyimiz Udogie'ye kart çıkaramıyor. Kart karneyle dağıtılıyor galiba.
Hakem bir maçı rezil de eder vezir de eder. Avrupa Ligi finaline böyle bir basiretsiz yakışmıyor.
ilkokul için olan hakkında yorum yapamam fakat ortaokul-lise için olan oldukça vasat, yetersiz bir listedir.
Esasen listeye ilişkin 2 problem var:
1) Liste 100 temel eserden ziyade 100 temel edebiyat eseri gibi.
Roman hikaye anı deneme.. Eyvallah bunlar da önemli ve güzel şeyler ama kurgusal olmayan kitaplar en az bunlar kadar önemlidir, dışlanmamalıdır.
Olması gereken bence edebiyat tarih ekonomi felsefe vb temel dalları tespit edip bu dalların en önemli eserlerini seçmektir.
Temel listenin alt listesi olarak 100 temel ekonomi kitabı, 100 temel edebiyat kitabı, 100 temel roman vb listeler yapılabilir.
2) Yer yer kalitesiz kitaplar var. Cemil meriç bu ülke sjfkgkg. Berbat bir kitap maalesef. Ya da ayaşlı ve kiracıları.. Yani okusan da bir okumasan da. Öyle bir kitap. Bir şeyler önerirken daha seçici olmak gerekir.
Bu durumlar düzeltilerek listeye çeki düzen verilmelidir.
MEB vatandaşın eğitiminden ve bilgisinden sorumludur, bu doğrultuda insanları en kaliteli kaynak kitaplara yöneltme yükümlülüğü vardır. Ortaokul lise çağındaki çocukları doğru kitaplarla tanıştırarak hayata iyi hazırlama yükümlülüğü vardır.
Karakter sınırı nedeniyle Tottenham Hotspur yerine sadece Tottenham yazdım.
UEFA Avrupa Ligi 2024-25 çeyrek final eşleşmelerinden biri. 1-0 kazanan Tottenham tur atladı.
Cristian Romero ve Mathijs Tel'i özellikle beğendim bu akşam. Heung Min Son'un yokluğunda Tel iyi performans gösterdi. Henüz 19 yaşında, öğrenecek çok şeyi var ama yetenek repertuarı heyecan veriyor. Birebirde rahat adam geçiyor. Zamanla topu daha iyi kullanacağını ve daha da iyi şut atacağını düşünüyorum.
Davide massa güzel maç yönetti, oyunun akışını bozmadı.
Frankfurt sağ beki christensen beğendiğim bir oyuncu ama son vuruşlarını muhakkak geliştirmeli ve daha sakin olmayı öğrenmesi gerekiyor. Her şeye itiraz etmeye gerek yok.
Tottenham ceza sahasını güzel savundu, pek fazla rahat şut imkanı vermedi. Ciddi kadro kalitesi/derinlği farkı var tabii, sahaya da yansıdı. Frankfurt'ta ilk 11 başlayan sağ açık Tottenham'da kulübeye bile zor girer.
Frankfurt iyi savunma yaptı ama hücumdaki imkanlarının azlığı ve genç kaleci santos'un tecrübesizliği elenmelerine neden oldu diyebiliriz.
Pek sevmesem de Leeds United'ın "atanın ve tutanın iyi olacak" klişesini doğrulayan bir yenilgi aldığı maç oldu.
Kalelerinde verdikleri tek pozisyonda kaleci kapattığı köşeden hatalı bir gol yedi. Girdikleri birden fazla pozisyonu değerlendiremediler.
Leeds'in hazırlayıcıları (James, bogle, tanaka, gnonto) bence bu akşam üzerlerine düşeni yaptılar Aaronson, piroe ve sonradan oyuna giren bamford bitiricilik bakımından bugün yetersiz kaldılar. iyi bir pivot santrfor en kötü beraberliği getirirdi bu akşam.
Ek olarak Leeds yay çevresinde biraz daha çabuk ve direkt olabilirdi diye düşünüyorum. Son 10 dakikaya kadar ceza sahası dışından hiç şut çekmediler.
Tabii ben bunları yazarken Leeds United şeytanın bacağını kırdı ama zirve mücadelesi veren Leeds için söylediklerim hala geçerli. Preston'a maç öncesi Leeds karşısında bir puan versen zaten maça çıkmazlardı.
Championship 21. hafta mücadelesi. Tv 8.5'ta yayınlanmakta. ilk yarısı az önce 1-0 ev sahibi lehine sona erdi.
Preston 1 kez geldi gol attı. Kosovalı forvet Osmajic golü attırdı, 30-40 metre topu sürdükten sonra güzel bir servis yaptı. Sırtı dönük oyunda da fena değil. Leeds United'da böyle baskın bir santrfor oyunu yok.
Leeds topa hakim olan taraf. Yakaladıkları 3-4 fırsatı özensiz kullandılar. Yakaladıkları en net pozisyonda Aaronson ceza sahasında topa çok kötü vurdu, yaydan kullandıkları serbest atışı da piroe kötü kullandı. Yine Byram ceza sahasında boş pozisyonda kafayla kötü vurdu.
Hakem sertliğe tolerans gösteriyor. Hatta takdir haklarını da bence biraz ev sahibi taraftan yana kullanıyor.
Adına devlet denen aygıtın bu orospunun piç oğlunu ya tuttuğu gibi ülkeye getirip yargılaması gerekir, ya da hiç uğraşmayıp orada kafasına sıkması gerekir.
şenol güneş tarikatı mensuplarının hala dönüp dönüp istatistiklerini paylaşarak sövmeye devam ettikleri, werder bremen ve bayern münihle toplamda 3 kez bundesliga şampiyonluğu yaşamış fransız eski futbolcu & lask linzle uel'de çeyrek final görmüş teknik direktör.
kendisinin beşiktaş kariyerine ve geçen sezona kısaca göz atalım.
geçen sezon (22-23) ilk 5 maçta 4 galibiyet bir beraberliği var. beraberlik yasin kol adlı hakem benzerinin sıçtığı maç. Valerien'in de o maçta kusuru yok değil, takımı çok geriye çekti ama yasin'in bu sitede başlığını açan benim, ilk 45 dakikada estirdiği terörü kalem kalem yazdım. Girin bakın.
5 maçlık serinin son galibiyeti ankaragücü maçı. maç sonu ankaragücü taraftarı altinsanlar sahaya atlayıp josef'e saldırıyor. Bunun için josef'e ceza verildi. Kendini savunmaması gerekiyormuş.
6. maç başakşehir maçı. kalede mert sakat, ersin formsuz. o yüzden şu an karagümrük'te orta düzey performans veren yedek kalecimiz emre oynadı o maç. Kaleye gelen tek şutta basit bir gol yedi. O şutun hemen öncesinde de necip saçma sapan bir top kaybı yapıyor. Aynı maç halil umut meler'in vermediği çok net bir penaltı, nkudu eşeğinin kaçırdığı 2-3 tane %100lük gol pozisyonu var.
Sonrasında beşiktaş giresun'u yeniyor, fener trabzon ve istanbulspor ile berabere kalıyor. Fener maçında orta karar bir performans. Trabzon maçında ise iyi oynadığımız halde kazanamadık. istanbulspor maçında ersin kalede çok güzel casper taklidi yapıyor, mert hala sakat. Hatay karşısında yenilgi gelince de valerien istifa ediyor.
Sonra şg geliyor. Weghorst gidince yerine daha iyisi geliyor, merkeze amir alınıyor, kalede de mert sakatlıktan dönüyor. üstüne de redmond form tutunca takımın hüviyeti değişiyor.
***
özetle bu adam geldi, şöyle veya böyle bir oyun oynatmaya çalıştı, hem medya hem de taraftar görünümlü vahşiler adamı yerli yersiz topa tuttular, adam baskıyı kaldırayıp başarısız olunca istifa edip gitti.
geriye dönüp bakınca sadece kalede mert olsaydı bile 10 maçta 7 galibiyet alırdı diye düşünüyorum. cenk'i ve gedson'u kesmesi oldukça mantıklı hareketler. Yürüyecek hali olmayan adamı ve pas atamayan orta sahayı oynatmaya gerek yok.
Bu ligde hoca olmak hakemlerle uğraşmayı, taraftar ve medya baskısına dayanıklı olmayı gerektirir. Kendisi bu iki bakımdan zayıf kaldı. Kendi doğrularında ısrar edemedi. En basitinden yazın hep 3lü savunma deneyip eleştiriler nedeniyle 4lüye dönmesi de bunu gösteriyor.
denedi ve başaramadı. Başaramayınca efendi gibi çekildi. Kendisinden razıyım. Yolu açık olsun.
ben olsam mesela del bosque gibi şöyle yüklü bir tazminat alıp öyle giderdim çünkü inanılmaz derecede saygısız insanlarsınız ve hak ettiğiniz şey bu. Adam delikanlı adammış, buradan da anlıyoruz.
Hala kendisine söven borazanlara da valerien gittiğinde sezonu şampiyon tamamlayacak olan gassarayın bir puan önünde olduğumuzu hatırlatmak isterim.
2000-2002 arası bitmişti. Yanılmıyorsam 3 yılda sadece 7 şehit verdik o dönem. O noktada artık yapılması gereken sosyal ve iktisadi anlamda bölgesel kalkınmanın sağlanmasıydı. Kökü kazınacaktı terörün.
Derken gürcünün biri iktidara geldi.
Önce Amerikan çıkarı için Türk ordusunu komşu devlete saldırtmaya çalıştı, istediğini alamayınca CIA köpeği badem bıyıklı kankalarıyla bir olup orduyu tarumar etti.
Ordu kışlaya hapsedilince PKK hem insan kaynağı hem lojistik yığdı.
Verdiğimiz şehit sayıları yıldan yıla arttı aqp döneminde. inanmayan açsın baksın.
Aqp ile ilgili olarak çocuklarıma anlatacağım onlarca rezillikten, onlarca ihanetten sadece biri bu.
Rakip takımın sol açığı ne zaman topu alsa bu arkadaş paytak bir şekilde koştura koştura adama doğru geliyor, bunu gören rakip takım sol açığı bekle ver-kaç yapıp onur'dan kolay bir şekilde kurtuluyor. Beşiktaş savunmasının sağ tarafı tarla gibi bomboş kalıyor.
Bu olay her maç en az 5 kez tekrarlanıyor.
Bu takımın bir teknik ekibi yok mu? Neden kimse bu arkadaşı uyarmıyor?
dün gruptan çıkamamış olması okan buruk'a yazar. senin kadron daha kaliteli. Daha iyi oynaman gerekiyor.
Adamlar topu sana bıraktı ilk yarıda, ceza sahasına giremedin. Çünkü tipik bir türk teknik direktör olduğun için devamlı topu havadan içeri göndermeye çalıştın. Adamların ceza sahasında kalabalık beklemesi yeterli oldu. Halbuki kaan-torreira ikilisinin önüne mertens atmış olsaydın topu ceza sahasına yerden indirebilirdin. noldu? forvetlerini topla buluşturamamış oldun.
Daha da çıkıp adamlara saygısızlık yapıyorsun basın toplantısında, yok çok bir şey yapmamışlar falan. Futbol basit bir oyun zaten. Adamın elindeki malzeme belli, o malzemeyi en güzel şekilde kullanmaya çalışıyor, senin gibi çarçur etmiyor.
gol yemeden değişiklik yapmamak da yine bir türk teknik direktör saçmalığı. ilk yarıda adamları açamadığın gibi 2. yarıda da açamadın işte, maçı kazanman gerekiyor gruptan çıkman için, niye gol yemeyi bekliyorsun?
Manchester kazansa sonuncu olacaktın grupta. Bu taktik yetersizlikle uefa'da da fazla ileri gidemezsin. Halbuki mesela glasner gibi ciddi bir hoca olsaydı şu takıma geride nelsson-sanchez-bardakçı ile gayet güzel üçlü oynatır, zaten savunma yapamayan angelino'yu savunma derdinden kurtarır, geride de boş alan bırakmazdı.
Sınırlarını ve gücünü bilmeden top oynatıyor takıma. Çıktı Bayern'e 70 dakika önde bastı, takım güçten düştü son yirmişer dakika geriye yaslanıp gol yedi. iyi kapanan bir takımı da orta kafa golle açmaya çalışıyor. Bırakın da okan hocam bir 30-40 orta daha açsın, belki gelir beraberlik golü.
Sonuç olarak şu kadronun başında türk hocanın olması net olarak takımı aşağı çeken bir faktör.
Çok koştu ve mücadele etti geçerli bir ölçüt değil. Necip de çok koşup mücadele ediyor.
Şurada yaptığım eleştiriye #46771062 ek olarak bir de kendini yere atıp sakatlanmış, güler misin ağlar mısın?
Geçen maç ilk yarı sonunda sıkışık bir pozisyonda hakem ilk yarıyı bitirdi diye böğüre böğüre itiraz ediyor, mümkünse bu olayı da tekrarlamasın.
Sarışın kardeşler olarak ne yazık ki oyuncularınıza böyle kötü huylar edindiriyorsunuz. Mesela geçenlerde Kaan Ayhan da ligde hakemi tehdit etti, sonra şampiyonlar ligi maçında da oranın şampiyonlar ligi olduğunu unutup hakeme atar gider yapınca zart diye yedi sarıyı, koşarak uzaklaştı.
Aman ferdi de dikkat etsin, ciddi bir yerde böğürürse milli takım sol beksiz kalır.
Twitter'da dolanırken bu kitaba denk geldim. Yazarın en az üç kez okuyun vb. iddialı söylemlerini gördükten sonra kitabın içindekiler kısmına göz attım. Faydalı olabileceğine kanaat getirip kitabı sipariş ettim.
2-3 yıldır şöyle böyle borsayla uğraşan biriyim ve sonuç olarak bu kitabın bana pek bir şey katmadığını söyleyebilirim.
Kitaptaki anlatım tarzının farklı olduğunu söylemem gerekiyor. Serbest yazım sebebiyle karmaşık bir kitap olmuş. Yazar bir şey anlatırken bir sonraki paragrafta bir anda başka bir şey anlatmaya başlıyor veya sayfalarca anlattığı şeyi bir anda reddedebiliyor. Kitapta yazarın söylediği şeyler sıklıkla birbiriyle çelişiyor.
Kullanılmayan tırnak işaretleri, virgüller, soru işaretleri okumayı zorlaştırıyor. Çok fazla yazım hatası (özellikle de/da ve ki bakımından) ve cümle düşüklüğü var.
Bana gönderilen kitabın kağıt kalitesi de düşüktü. Kitabı elimde tuttuğum için elim sanki gazete tutmuşum gibi siyah olmamalı.
Özetle; kitabın belki size faydası olur ama bana pek faydası olmadı. Mesela teknik analiz kısmında yazar kendi indikatörlerini ve bazı alım satım tekniklerini açıklıyor, ben teknik analizle ilgilenmediğim için çok işime yaramıyor ama belki ilgilenenlere faydası olur.
Yine de ülkemizde finansal literatürün gelişimi ve finansal okuryazarlığın artması bakımından bu gibi kitapların yazılması önemli.
dün akşam oynanan karagümrük maçında kendi savunmasının gerisine gereksiz koşu atıp karagümrük'te golü atan oyuncuyu ofsayttan kurtarıyor.
ikinci yarıda da ceza yayında bir top yumurtladı, nazım vurdu üstten dışarı gitti.
milli takımda mecburiyetten sol bek oynatıyoruz çünkü adam cenk özkaçar'dan ve barisic'i bir türlü kesemeyen rıdvan'dan daha iyi ama bir kulüp takımında bu adam sol bek oynamaz.
Aqp döneminde cumhuriyete yönelen sistematik saldırılar Atatürk'ün şahsına yöneltilerek başlamış; toplumdan gelen sert tepkiler üzerine Atatürk'e yönelen saldırılar azalmış ve sinsileşmiştir. Bu saldırılar daha çok ismet inönü ve devamında Şükrü Saraçoğlu üzerinden devam etmiştir.
Hükümet karşıtı ve "laik" görünüp bir yandan aqp hükümetinin şemsiyesi altında palazlanmaya devam eden, ülkenin en büyük sanayi kuruluşu Tüpraşı yok paraya ele geçiren, kanal istanbul kıyısındaki arazileri sessizce parselleyen koç grubunun temsilcisi Ali Koç, biricik hükümetine yaranma kaygısı içinde Saraçoğlu'na saldıranlar kervanının başını çekmiştir.
Eline kitap almayan, aldığında da Orhan Pamuk benzeri siksok yazarları okuyan Türk milleti de genel anlamda cahil olduğu için bu saldırıların mahiyetini kavrayamamış, "Aa ne güzel bak Ali Koç başkanım stadın adını Atatürk koyuyor helal olsun ne kadar da Kemalist bir adam" minvalinde düşük IQ tepkiler vermiştir. Bir cumhuriyet çınarı olan şükrü Saraçoğlu'nun genel anlamda tanıtılması ve işlerinin anlatılması gereği böylelikle ortaya çıkmıştır.
Şükrü Saraçoğlu'nun dikkat çekici faaliyetleri 3 başlıkta incelenecektir: Fenerbahçe'ye katkıları, dış politika ve iç politika.
Şükrü Saraçoğlu koyu bir Fenerbahçelidir (Duh). 1934-1950 yılları arasında 16 yıl Fenerbahçe başkanlığı yapmıştır.
iki konuda Şükrü Saraçoğlu'nun doğrudan inisiyatif alarak Fenerbahçe'ye çok önemli katkılar sağladığı görülmektedir.
Bunlardan ilki Fenerbahçe'ye stat arazisinin kazandırılması konusudur. O arazi o dönemde ittihat Spor Kulübünün elindeydi. Bu spor kulübü Kadıköy'de faaliyet göstermekteydi. Tüm ısrarlara rağmen bu kulübün sahibi stat arazisini Fenerbahçe'ye devretmeyince Şükrü Saraçoğlu döneminde her bölgede spor kulübü sayısının bire düşürülmesi kararı alınmış, böylelikle Fenerbahçe'den daha az üyesi bulunan ittihat Spor kulübü kapatılarak stat arazisi Fenerbahçe'ye devredilmiştir.
Şükrü Saraçoğlu'nun Fenerbahçe'ye ikinci büyük katkısı ise Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarları arasında çıkan kavga neticesinde Fenerbahçe'nin kapatılma noktasına gelmesi, Şükrü Saraçoğlu'nun bu esnada kulübe bizzat başkan olarak "Hadi bakalım, kapatabiliyorsanız kapatın" mesajı vermesidir. Kavga neticesinde kapatılmanın eşiğine gelen Fenerbahçe'ye Şükrü Saraçoğlu güçlü siyasi kimliğini kullanarak sahip çıkmış, kulübün kapanmasına bizzat engel olmuştur.
2- Dış Politika
(Borçların sildirilmesi, ikili siyaset izlenerek ülkenin savaştan korunması, Sovyet tehdidine karşı korunmanın sağlanması)
Osmanlı Devleti'nin 161 milyon lira borcu tespit edilmiş, bu borcun 107 milyon lirası Türkiye Cumhuriyeti'ne yüklenmiştir. Şükrü Saraçoğlu, yüklenen bu borçları 1927-1930 arasında 3 sene boyunca diplomatik hamlelerle sürüncemede bırakmış; 1929 iktisadi krizinin diğer ülkelerde yarattığı acil nakit ihtiyacını kullanarak bu borcun %98'ini sildirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, 161 milyon liralık Osmanlı borcunun sadece 8.5 milyon lirasını ödemiştir. Bu iktisadi başarı Şükrü Saraçoğlu'nun müzakere yeteneğini ortaya sermiş, bir politikacı olarak onun önünü açmıştır. Hem Atatürk, hem TBMM Saraçoğlu'nu takdir etmişlerdir.
ikinci dünya savaşından ülkenin uzak tutulmasında bir numaralı pay sahibi ismet inönü, ikincisi ise Şükrü Saraçoğlu'dur. Saraçoğlu 2. Dünya Savaşı'nın büyük kısmında dışişleri bakanı ve başbakan olarak faaliyet göstermiştir. Bu iki görevi birlikte yürütmüşlüğü dahi mevcuttur. Bu süreçte Şükrü Saraçoğlu, ingilizlerle ve Almanlarla farklı farklı ittifak anlaşmaları imzalayarak iki ülkeyi dengede tutmuş, Almanya'nın Türkiye'ye saldıracak gücünün kalmadığını anladığında Türkiye'nin savaş sonrasında Sovyet tehdidine karşı yalnız kalmasını önlemek için 10 saatlik bir oturumda TBMM'yi Almanya'ya savaş ilan edilmesine ikna etmiş ve Türkiye'nin birleşmiş milletlerde kurucu üyelerden biri olarak yer almasını sağlamıştır.
ikinci dünya savaşı sonrasında alman tehdidinden kurtulmuş, yayılmacı Sovyetlerin Türkiye'yi tehdit etmesine rağmen saldıracak gücü bulamaması buradan ileri gelmiştir. Şükrü Saraçoğlu'nun çabaları ile Sovyet saldırganlığına karşı Truman ikna edilerek Amerikan müttefikliği sağlanmış, böylelikle Stalin'in doğu Anadolu ve boğazlar üzerindeki emellerinin gerçekleşmesi önlenmiştir.
3- iç Politika (Varlık Vergisi)
Refik Saydam'ın ani ölümü sonucu Şükrü Saraçoğlu başbakanlık görevini devralmıştır. Halkın içinde bulunduğu iktisadi zorluğu gören Saraçoğlu, halkın vergi yükü altında ezmek istemediği için Varlık vergisi uygulaması ile ülkenin zenginlerinden vergi toplamayı uygun görmüştür.
Varlık vergisi uygulaması ile toplamda 314 milyon lira vergi toplanmıştır. istanbul Ticaret Odasının %87sini oluşturan gayrimüslimler, bu vergilerin sadece %52sine denk gelen 166 milyon lira ödeme yapmışlardır. Kalan paranın 115 milyon lirasını müslümanlar, 33 milyon lirayı ise yabancı tacirler ödemiştir.
Varlık vergisi sayesinde yüksek enflasyon karşısında kısa vadeli başarı sağlanmış, merkez bankasına iktisadi kuvvet kazandırılmıştır. Merkez Bankası 35 bin ton altın ve 12 milyon ingiliz parası rezerv oluşturmuştur.
***
Detaylı bilgi isteyenler Gürbüz Arslan'ın "Şükrü Saraçoğlu'nun Hayatı ve Siyasi Faaliyetleri" adlı kitabına bakabilirler, linki aşağı bırakıyorum:
Özetle Şükrü Saraçoğlu'nun kesip attığı ayak tırnağı, Ali Koç'tan daha değerlidir.
Osmanlı borçlarını sildiren, ülkeyi ikinci dünya savaşından koruyan, aqp hükümetinin yaptığının aksine olacak şekilde fakir halkı ezmek yerine zenginlerden vergi alan adamdır Şükrü Saraçoğlu.
Fenerbahçe'ye stadını kazandıran, kulübü kapatılmaktan kurtaran adamı eleştirmek; 6 senede bir şampiyonluk alamayan adamın haddine değildir.
Siz hükümetinize gluk gluk çekmeye devam edin, sinsice kesenizi doldurup 10 kasımdan 10 kaşıma Atatürkçülük taslayın, ötesine karışmayın.
Bundan sonra sol bekte hücuma destek ihtiyacı duyduğumuz her maçta sola Ferdi yazılır.
Yine Hırvatistan seviyesinde kapanmayı gerektirecek takım gelirse Cenk oynar ama onun dışında gerek yok. Çok kötüydü bu akşam.
Şu maçı mutlaka kazanman gerekse merkezden hücum katkısına ihtiyacın olurdu. Salih Uçan biraz 6 biraz 8 bir adam olarak ismail-Salih ikilisinden biri yerine böyle durumlarda düşünülebilir.
Zeki sağ bekte yeterli değil. Mert Müldür ne durumda bir kontrol etmek lazım.
Yusuf Sarı iyi bir yedek ama ilk 11'e yazmam. Başlarken sağda Barış Alper ileride Bertuğ daha iyi olur diye düşünüyorum.
Kerem böyle devam ederse Kenan ilk 11'i alır.
Sağ stoperde Samet yer yer iyi müdahaleler yapsa da patlamaya müsait görünüyor. Tayyip Talha 2. Yarıya yetişir ve iyi oynarsa ilk 11'e gelebilir.
Yusuf Yazıcı'yı milli takıma çağırmaya gerek yok.
Kale, sağ stoper, sağ bek, 8 numara yokluğu bu takımın defoları gibi görünüyor. Altay bugün iyiydi ama istikrarlı değil.
Eyyorlamam bu kadar. Hepinize iyi geceler dilerim.