kutlamasını havaya silah sıkarak yapan türklerdir. her ırkın ilkeli bir başka olur, bizimki de böyle bir vahşi. kimin kafasını delmiş, kimi uykusundan etmiş, hangi çocuğu korkutmuş, hangi kuşu uçurmuş; çoğu şeyi umursamadığı gibi silah sıkmanın taşıdığı riskleri de umursamaz, orman ayısı gibi hissetmekten hoşlanır.
varlığını başka türlü kanıtlayamaz, bu şekilde kanıtladığını sanar. şimdi çok uzun laflar etmeye de gerek yok, ilkellik egoyu beraberinde getirir ne de olsa.
mesele kimin ne dediği de değil artık, mesele bizim ne yaşadığımızdır. bizim çektiğimiz sıkıntılar, bizim refahımız, bizim haklarımızdır mesele.
dış ülkelerin ortak derdi, iç savaşa sebebiyet vermektir zaten. ne görüşten olursak olalım diğer ülkelerin medyasına, basınına çok takılmamak lazım. hep gömerler. ha ama gelip de avrupa bizi kıskanıyor demek de... ne biliyim.
ülkemizin cumhurbaşkanı her şeyden önce çıkarcı olduğu için (sakın beni bu dediklerimden dolayı yargılamayın, siyasi bir kişiliğe saldıran kişiyi haklı çıkaran adalet beni düşüncelerimden dolayı suçlayamaz) kılıçdaroğluna yapılan saldrıyı neredeyse kutlamak üzeredir. ülkede yaşanan bu olaydan sonra ki halkı birbirine düşüren kişi odur, insanlara ne tatlı sözle bunun yanlış olduğunu, ne de sözde geçmiş olsun dileklerini iletmiştir. buradan çıkardığım sonuç, 10 kasımda anıtkabirde gördüğüm akplileri yumruklayabilirim; cumhurbaşkanımızın bunu meşru kıldığını anlıyorum çünkü. atatürkün şahsına ayyaş diyen bir parti sonuçta, chplilerin 10 kasım acısı yeterince büyükken, bir de siz gelip orada samimiyetsiz bir biçimde atamı rahatsız ediyorsunuz. sizi yumruklasam benim de elim öpülür mü?
imamoğlunun yanında oturan iki genç hanımefendi kübra ve amina hanım keşke bir genç olarak o görevde bulunabildikleri için sayın cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğanı anmadan önce bir kadın olarak siyaset içinde yer alabildikleri için önderimiz mustafa kemal atatürkü ansalardı. dilinize yapışmayacak, tabi insanın içinden gelmeli bazı şeyler de...
asıl çoğu devlet okullarındaki mescitlerin kapatılması gerekmektedir.
buna ayrı başlık açmaya lüzum var mı bilemedim.
il/ilçe farketmez. yasal bir suç olduğu halde, hala bazı ortaöğretim ve ilköğretim okullarında maalesef malum hükümet gereken denetimi yapmamaktadır. ilk/ortaöğretim çağında kilise, mescit, cami, sinagog; yasaktır. kısacası reşit olmayan bireyin inanç özgürlüğünü etkileyemezsiniz.
ben kullanmıyorum ve çevremdeki herkes saygı duyuyor ve bazılarıysa çok özeniyor. aslına bakarsanız çoğu insan instagramın onları gerçekten mutlu edip etmediğinin farkında değil. zamanlarını, enerjilerini o aptal içerikte geçirdiklerinin farkında olup üzülseler de çok azı hayatından çıkarmaya tenezzül ediyor. ben bunu başarıyorum ve zaten bir süre sonra çok saçma buluyorsunuz ve kullanasınız gelmiyor.
1'den fazla dünyada, 1'den fazla kişi olarak, 1'den fazla hayata sahip olabilmek için. bilmek için. bizzat yaşamadan yaşamak için. bizzat yapmadan, nasıl hissettirdiğini hissetmek için. yaşadım diyebilmek için. zamanda, mekanda, hayal gücünün sınırsızlıkları içinde yolculuk yapabilmek için. okumayanlarsa hayatlarını bu aptal sıradanlıkta harcamaya devam etsinler.
elin kolun bağlı oturup haklarının ırzına geçilirken bir şey yapamamak... seçme hakkı hiçe sayıldı. herkesin düşündükleri hiçe sayıldı. sadece chp'ye oy verenlerin değil. akp'ye oy verenlerin de. istanbula akp gelirse de kimsenin oyuyla gelmeyecek. demokrasi hiçe sayıldı.
karşındaki insan senin sevgini olduğu gibi göremez, anlayamaz ve buna yapacak hiçbir şey yoktur. o sevgi bazen sadece sana aittir, o bunun öznesi değil nesnesidir zaten. açılmayan kadın/erkek özgüvensizdir demek diğer genellemeler gibi aptalcadır.
sen sözcüklerin nesnelere iliştirilen etiketler olduklarını bilmiyorsun galiba, sözcükler nesne değildirler, nesnelerin gerçekte nasıl olduklarını hatta gerçekten nasıl adlandırıldıklarını bile hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz çünkü onlara verdiğimiz isimler, adı üstünde onlara verdiğimiz isimlerdir yalnızca.
(bkz: ölüm bir varmış bir yokmuş)
matematikte belli bir formülü uygulamak vardır, bir de neyi neden öyle yaptığının farkında olmak vardır. biri bizim eğitim sistemimizin dayattığıdır, çarpma-bölme işlemini bile neden yaptığını bilmeyerek problemi çözenler var... bir diğeri de zeki olmaktır, kanıtlar bulabilmek, cevap değil de sorular üretebilmektir. yani;
her matematik yapan zeki değildir ancak gerçekten yapıyorsanız zekisinizdir.