western
456 (kalburüstü)
birinci nesil silik 5 takipçi 87.86 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    şeyh edebali

    1.
  1. Aslen Karamanlı'dır. ilk tahsilini memleketinde yapan Edebali, tahsilini Şam'da tamamlar. Tefsir, hadis, tasavvuf ve özellikle islam Hukuku'da ihtisas sahibidir. Hz. Mevlana gibi, zamanının büyüklerinin sohbetinde bulunur. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Sultan Osman Gazi'nin kayınpederidir. Zamanının büyük alim ve velilerindendir. Doğum tarihi kesin olmamakla beraber, 603/1206 yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir.

    ilimde derya, amelde yüksek, takva ve verada örnek, mal-mülk sahibi bir zat olan Edebali, Eskişehir yakınlarında itburnu denilen köyde yaşar, yaptırmış olduğu zaviyede öğrenci yetiştirir ve halkı irşad eder.

    Anadolu fütüvvet ehli Ahilerle yakın münasebeti olan Edebali'yi Osman Bey sık sık ziyaret eder ve sohbetinde bulunur.

    Yine Osman Bey'in zaviyede bulunduğu bir gece, gördüğü rüya üzerine Edebali, kızı Mal Hatun'u Osman Bey'e nikahlar ve görmüş olduğu rüyayı da söyle tabir eder:

    Sen babadan sonra Bey olacak, kızım Mal Hatun'la evleneceksin. Bende çıkıp sana gelen nur budur. Sizin asil ve temiz soyunuzdan nice podişahlar gelecek. Onlar nice deletleri birçatı altında toplayacaklar. Allahü Teala, nice insanların huzur ve saadete kavuşmasına, din-i islamla şereflenmesine senin soyunu vesile edecektir.”

    Gerçekten de öyle olur, altı asırdan fazla devam edecek olan bir Cihan imparatorluğu'nun temelleri atılır ve bunun ilk müjdecisi de Edebali Hazretleri olur.

    Uzun bir ömür süren Edebali 726 H./1325-26 yıllarında yüz yirmi yaşları civarında olduğu halde vefat eder. Cenazesi Bilecik'de zaviyesinin yanına defnedilmiştir.

    kaynak: konya.gov.tr
    10 ...
  2. armağan çağlayan

    1.
  3. medyapım film ve reklamcılık şirketinin genel müdürü, çok kılçık bir herif ayol, türkiye'nin yıldızları adlı programda jüri üyeliği yapmış bir vatandaş işte.
    3 ...
  4. uludağ sözlük ün lider olma yolları

    1.
  5. diğer sözlüklerin incelenerek yaptığı doğruları ve yanlışları dikkate alarak ve portalı(teknik detay) değiştirerek. *
    2 ...
  6. degisen kultur ve toplumsal kirlenme

    1.
  7. yıllardan beri süre gelen dejenerasyon kasırgası, bizleri hortumunun içinde tutmayı basarmıs ve bunun yanında farklı kültürlerin asimile ile benligimize yerlestirilmesi toplumsal kirlenmeyi getirmistir yanında.

    biraz geçmisi hatırlamaya çalısalım; 20 ila 30 yıl öncesine baktıgımızda, ahlaki degerler, insani duygular, saygı-sevgi, edep-haya, merhamet-sefkat, yardımseverlik-komsuluk, din ve vicdan hürriyeti, hosgörü ve inanca saygı, kılık kıyafet gibi degerlerimizin varolusu aslında bizleri dünya üzerinde özel kılan erdemlerdi bunlar. ne acıdırki örnekledigimiz geçmisimizle bugünümüz birbirinden çok uzak artık, ne ırkımız belli nede bir millet olusumuz.
    müthis bir hızla yayılan ve dünya düzenin olumlu halini olumsuza çeviren dejenerasyon denen illetin yakamızdan düsmeye hiç mi hiç niyeti yok. gençligi özünden koparan yenilikler kesfediyor birileri veya bir sistem artık herneyse adını siz koyun!!

    japonya, malezya, çin gibi ülkeleri biraz arastıracak olursak karsımıza çıkacak çok net bir sonuç var; kendi öz degerleri ile yükselise geçmis olan bu ülkeler asla ve asla batının rüzgarına kapılmayarak ve bizzat kendi özgeçmisindeki kültürünü yasamaya çalısması dünyada söz sahibi olmalarında ki en önemli faktördür.

    bizler okadar dejenere olduk ki artık ne milletimiz belli nede ırkımız!! yooo sevgili arkadaslarım öyle önyargılı bir yaklasım sergilemeyin hemen, bakın geçmisle bugünü karsılastırın ne anlatmak istedigimi anlayacaksınız. babalarımızın ve dedelerimizin nasıl yasadıgına ve bu milletin dünya nazarındaki degerini yüceltmek adına neler yaptıgına baktıgımızda; basımızı önümüze egip bir utanç abidesi olmamız gerekirken, bizleri yoketmenin mücadelesini veren sistemin hergün yeni bir oyununa alet oluyoruz. eglence mekanlarının sex ve uyusturucu yuvası haline gelmesi, uyusturucunun orta ögretim okullarının önünde satılır olması, birbirlerinin kız arkadaslarıyla çıkmaları ve dahi birlikte yasamaları(nasıl bir mide varsa), saygının ve sevginin yitirildigi bir gençligin dinden bihaber yasaması ki diger ülkelerde ruhban okullarının sayıları; derslerde din dersinin zorunlu olusu ve hatta kilise papazları verdikleri vaazlarda çocuklarınızı sürekli kiliseye getirin, onlara dinini ögretin ve kızlarınızı din adamları ile evlendirin diye telkinde bulunurlarken bizlerde dinin uzaklasması için elimizden yaptık, özden koptuk, sevgiyi, sefkati, büyüge saygıyı, muhtac olana yardım eli uzatmayı, hasta bir yakınımızı ziyareti, akraba ziyaretini(sılayı rahim), anneye ve babaya saygıyı, dogru ve dürüst yasamayı çoktaaaan unuttuk!! bu unuttugumuz erdemler bizleri muassır medeniyetin içine degil karanlık dibine götürecek bir yasam biçimi haline gelmistir. soygunlar, hırsızlıklar, tecavüzler, cinayetler, ülkenin hazinesini bosaltmalar hep bu yitirdigimiz erdemlerin yoklugundan, batı medeniyetine ve ahlakına olan özentimizden degil mi?

    kork allahtan korkmayandan!!
    dini, ahlaki ve kültürel egitimlerden uzak toplumlar yok olmaya mahkumdur!!!!!

    bizler kirlettik herseyi, dogrular varken yanlısın pesinden kostuk hep, güzel ahlak dururken çirkinlikleri seçtik, hayvanlaştık bir nevi; çünkü, hayvanlar yasamak için birbirini öldürür iste bizlerde aynen böyle olduk!! yasamak için birilerinin yasamlarını elinden aldık, rahat yasayalım diye baska birinin rahatlıgını bozduk, kendi karnımız tıkabasa doysun diye birilerini aç bıraktık, sehvet duygularımızı tatmin için birilerinin yarınlarını kararttık veya duyguları ile oynadık!! oysa bizimde bir annemiz ve kızkardesimiz vardı unuttuk!!!

    toplumsdal temizlenme ancak bizlerin kendine çeki düzen verip yeni neslin bizlerin kötü yanını degilde iyi yanımızı örnek almalarını saglamak ile olur, dinimizi ve kültürümüzü benimsemekle olur!!
    öze dönüs, kendi atalarımızın ahlakına dönüstür toplumun temizlenmesi!!.???
    1 ...
  8. tcmb nin yeni baskanina bas ortusu engeli

    1.
  9. liyakat sahibi ve merkez bankasını layıkı ile yönetebilelecek kapasitede olmasına rağmen, eşi başörtülü diye başkanlık görevi telikeye girmiştir. zaten böyle bir uygulama da ancak bizim ülkemizde olur. işin ehli olması önemli değil, az da olsa islamla ilintisi olmayan şahsiyet gereklidir anlayışı hakim. *
    2 ...
  10. ateist babadan kiz isteyen imam

    1.
  11. müs.b: müslüman baba
    at. b: ateist baba

    müs.b- merhaba efendim

    at.b - merbabaaaa, hoşgeldiniz..

    müs.b- eee daha daha nasılız efendim,

    at.b - eh nasıl olalım iyiyiz iste.. evrim ve mutasyon arasında gel git olayı yasıyoruz

    müs.b- cok güzel, doganın kanunu bu efenim

    at.b - siz bizim kapımızı calmazdınız hic, bu serefi neye borçluyuz..

    müs.b- efendim sebebi ziyaretimiz; malum doganın, yani tabiat ananın bir isleyis düzeni bir ahengi var, birlesip cogalmak gerek.
    oglumuz kızınızı begenmis, sanırım kızınızla iside pisirmisler, ehh bizede bu gençleri evlendirmek düser..

    at.b - tabiki bizede onların mutlu olmasını saglamak düser. eee oglumuz heralde evrim teorisi ve mutasyon'nun ne oldugunu biliyodur, zira ben darwin'i bilmeyene kız vermem..

    müs.b- tabiki efendim, valla oglum diye demiyorum kendisi tam bir darwin hayranıdır, hiçbir programını kaçırmaz

    at.b - !!!

    dmt - sevgili kayın babacım, babam darwin'le ilgili belgeselleri kasteddi

    at.b - heee tamam

    dmt - ohhhh !!!

    at.b - eh verdim gitti...

    .(!)
    5 ...
  12. lutilik

    1.
  13. lutilik (ibnelik, homoseksüellik) ilk defa sedum halkında görü lmüştür. bunlar, kur'an-ı kerimde; el-mü tefikât = alt üst edilen yer olarak bildirilen bölgede yasarlardı. bunlarda, adaletsizlik ve zulüm kol geziyor, zayıf insanlar eziliyor, fuhus ve ahlâksızlık olan söz ve fiiller, herkesin içinde alenî olarak yapılıyordu. edep ve hayâ tamamen yok olmustu. ayıp ve günah olarak bilinen her sey topluluk içinde rahatça yapılıyor, bugün olduğu gibi yapanlar daha çok itibar görüyordu. en kötüsü; bu yapılan çirkin ve igrenç hareketlerden kimse kimseyi sakındırmıyor, bu hareketleri yapmayanlar ise, toplumun dısına itilip ayıplanıyordu.
    allahü teâlâ, lût aleyhisselâmı bunlara gönderdi. hz. lut, yapmıs oldukları sapıklıklardan ve kötü islerden vazgeçmelerini istedi. sedum sehrinin halkı, bu davete uymadı. uymadıkları gibi ayrıca, lût aleyhisselâma ve ona inananlara hakaret ettiler, zulmettiler. allahü teâlâ, inananlar çaresiz kaldıgı, ahlâksızlıgın zirveye ulastıgı bir zamanda, yerin dibine batırarak bu kavmi helak etti.
    bu ahlâksız, lanetlenmiş toplumun yaşadığı bölgede, allah'ın gadabının nisanesi olarak, pis kokulu ve siyah bir su çıkıp göl oldu. o sehirlerin izleri hâlâ durmaktadır. bunda insanlar için ibret vardır. allahü teâlâ, o beldede bir isaret bıraktık buyurarak, bu durumu haber verdi.
    bugün sedum bölgesinin yerindeki göl, lût gölü adıyla anılmaktadır. suyunda balık cinsi canlılar mevcut değildir, rengi siyahtır. allahü teâlânın kudretinin büyüklügünün ve düsmanlarından intikam almasının isareti olarak, her devirde yasayan insanlara büyük bir ibrettir.
    bu fiile, kur ân-ı kerîmde, habîs istir buyurulmuştur. islâmiyetin bildirdiği büyük günahların en büyüklerindendir. allahü teâlâ kur ân-ı kerîminde; sizden önce âlemlerin hiç birinin yapmadığı hayasızlığı (livâta- erkek erkege cinsel iliski) mı yapıyorsunuz. ; buyurarak çirkin bir fiil oldugunu bildirmistir.
    peygamber efendimiz de;lût kavminin isini (livata) yapan mel'ûndur. benden sonra ümmetim hakkında en çok korktugum şey, lût kavminin yaptıgını yapmalarıdır. lûtî olanlar (livata yapanlar) kıyâmet gününde maymun ve domuz sûretinde hasr olunacaklardır buyurmustur. ayrıca, erkek erkek ile livata yaparken ars titrer, sallanır. melekler de bu igrenç ise muttalî olup, ya rabbî, emretsen de yeryüzü o ikisini cezalandırsa, gökyüzü onların üzerine tas yagdırsa derler. allahü teâlâ; ben halîmim, acele etmem. ben herseyi gören ve isitenim. buyurarak, livatanın kötü ve igrenç bir is oldugunu, er geç bunu yapanların cezasını verecegini bildirmistir.
    homoseksüellik veya escinsellik adıyla da bilinen livata daha çok insanların dinden uzaklastıgı devirlerde yaygınlasmıstır. dinsizligin yaygınlastıgı yirminci yüzyılın sonunda escinsellik hareketleri açık bir biçimde dile getirilmeye başlanmıştır. avrupa ve abd kânunlarındaki eşcinselliği yasaklayan hükümler yürürlükten kaldırılmıs, escinsellik suç olarak kabul edilmez hâle gelmistir. hatta resmen evlenmelerine izin verilmiştir. gözlerinin önündeki italya daki antik pompei şehri halkının durumundan da ibret almamıslardır.
    bu çirkin fiili yaygınlastıran toplumlar lut kavminin, pompei halkının akıbetine düçar kalacaklardır. allah, imhâl eder fakat ihmâl etmez. yani allahü teâlâ ceza vermekte acele etmez; fakat suç isleyenin cezasını vermeyi de ihmal etmez, eninde sonunda toplum cezasını bulur
    2 ...
  14. bursa tarihcesi

    1.
  15. Bursa Şehri Tarihçesi

    Araştırmalar sonucunda Bursa ve civarında M.Ö. 4000'li yıllardan itibaren çeşitli yerleşimlerin olduğu saptanmıştır. Fakat yöreye ait kesin bilgiler M.Ö. 700'lere dayanmaktadır. Homeros bölgeden Mysia olarak söz etmektedir. Günümüzde Bursa yöresinde Mysia yerleşmelerini anımsatan iki köy bulunmaktadır: Misi(Gümüştepe) ve Misebolu.



    Tarihi coğrafyada bölgeye Phrygia da denilmektedir. M.Ö. 700'lerde Skyth'lerden kaçan Kimmer'lerin Phrygia devletini yıktıkları bilinmektedir. Bursa adı, bu şehri kuran Bithynia Kralı Prusias'dan gelmektedir. M.Ö. 7.yy'da bu bölgeye göç eden Bityn'ler buraya Bithynia adını verirler. M.Ö. 185'te Kartaca'nın yetiştirdiği büyük generallerden Hannibal'in Kral I. Prusias'a Prusias ve Olympus kentinin kurulmasını örgütlediği bilinmektedir. Prusias adı zamanla Prusa, sonra da Bursa'ya dönüşmüştür. M.Ö. 74'te Roma imparatorluğunun egemenliğine geçen Bithynia Roma'dan gönderilen Proconsul(Eyalet Valisi)'lerce yönetilen bir Asya Eyaleti haline gelmiştir. V Bursa M.S. 385-1326 yılları arasında ise Bizans dönemini yaşamıştır. M.S. 555'lerde bölgede ipek üretimine başlanmış ve doğal sıcak sulu kaplıcaların üretilmesi ile küçük bir kaplıca kenti kurulmuştur.



    Prusa (Bursa) 1204-1261 yılları arasında Nikaia(iznik)'a bağlı, genelde kale içinde kalmış, fazla büyüyememiştir. Selçuk imparatorluğu'nun zayıflayıp dağılmaya başlamasıyla kurulan Anadolu Beylikleri içinde zamanla gelişen Osmanlı Beyliği çevredeki Tekfur'ların arazilerini de alarak güçlenmiştir. Bursa 1307 yılında Osman Bey tarafından kuşatılmış, uzun süren kuşatmadan sonra 6 Nisan 1326'da Osman Bey'in oğlu Orhan Bey kenti zaptetmiştir. 1335 yılında başkent Bursa'ya taşınmış ve kentte büyük imar hareketleri yaşanmıştır.



    Osmanlılar Bursa'yı aldıklarında kent sadece hisar içinden ibaretken Orhan Gazi şehri hisarın dışına çıkararak Orhan Gazi Külliyesini kurdurtmuştur. Surlar dışında mevcut yerleşmeye yakın, hakim noktalarda cami ,hamam, imarethane, darüşşifa, medrese gibi kamu yapıları inşa edilerek bu külliyelerin çevrelerinde konut alanları yaratılmış ve böylece bir yerleşme geleneği başlamıştır. I. Murad Hüdavendigar zamanında (1363) başkent Edirne'ye taşınmıştır. II.Fatih Mehmed'in istanbul'u fethetmesinden sonra ise Bursa'nın faal rolü son bulmuş ve yönetim merkezi niteliğini kaybetmiştir.



    Tanzimat sonrası dönemde Hüdavendigar Vilayeti merkezliği yapan Bursa'ya 1900'lü yılların başında Bilecik, Kütahya, Karesi (Balıkesir), Karahisar (Afyon) sancakları bağlı bulunmaktaydı. Milli mücadele dönemlerinde çeşitli ayaklanmaların yaşandığı Bursa, 8 Temmuz 1920'de Yunalılarca işgal edilmiş; 30 Ağustos savaşından sonra Türk birliklerince geri alınmıştır.



    Bursa'da Roma ve Bizans Dönemlerinden günümüze ulaşabilmiş yapı yoktur. Eski kenti çevreleyen surların ilk olarak Bithynialılarca yapıldığı, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde ise onarılarak kullanıldığı düşünülmektedir. Bursa, Osmanlı imparatorluğunun ilk 200 yıllık döneminde diğer kentlere göre büyük gelişmeler göstermiş, bir çok mimari yapı ile süslenmiş, devrinin tanınmış medreseleri ile bilim aleminin merkezi olmuş, canlı bir ticaret şehridir. I.Murad zamanından başlayan Hüdavendigar Külliyesi, I. Beyazıd'ın yaptırdığı Yıldırım Külliyesi, I.Mehmed (Çelebi) döneminde başlayıp II. Murad zamanında tamamlanan Yeşil Külliyesi Bursa'nın mekansal gelişimini etkileyen ve bugünde ayakta duran büyük komplekslerdir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte planlama çalışmalarına başlanan şehirde, 1960'lı yıllardan itibaren sanayinin önemi artmış, kentin nüfus ve kentsel gelişimi hızlı bir değişime uğramıştır. Coğrafi konumu, tarımsal, ticari ve sanayi potansiyelinin yüksek oluşu kentin çekiciliğini her dönem korumasını sağlamaktadır.

    ~http://www.bursa-bld.gov.tr/bursa/bursa.asp ~
    2 ...
  16. uftade

    1.
  17. Mehmed Muhyiddin Üftade 895 (1490) yılında Bursa'da dünyaya gelmiş, 988 (1580)'de yine Bursa'da vefat etştir. Üftade, Bursa'da kurulup teşkilatlanan ve daha sonra Anadolu ve Balkanlar'a yayılan Celvetiye Tarikatı'nın Piri ve Aziz Mahmud Hüdayi'nin de şeyhidir.

    Üftade Adını Alışı

    Gençlik yıllarında bursa Ulucami ve Doğanbey Mescidi'nde fahri müezzinlik yapan Mehmed Muhyiddin'in sesi çok güzeldi. Halk O'nu dinleyebilmek için ezandan önce caminin etrafında erkenden toplanırlardı. Bir gün yaptığı bu hizmete mukabil caminin mütevellisi kendisine bir kaç akcelik maaş tayin etti. 0 gece rüyasında "mertebenden üftade oldun (düştün) itabına maruz kalan Mehmed Muhyiddin, derhal maaşı terk ederek kendisine "Üftade" lakabını taktı. Daha sonraları da bazı şiirlerinde kullandığı sanılan "Muhyiddin" makamını bırakıp Üftade makamını kullanmaya başladı. Bu gün elimizdeki Divan'ı bu anlamda yazılmıştır.
    1 ...
  18. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük