western
456 (kalburüstü)
birinci nesil silik 5 takipçi 87.86 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    oylat

    2.
  1. seyride doyumsuz yaşanmasıda. oylatın diğer bi özelliği ise, türkiye'nin en uzun köyünden(hilmiye) geçerek oylata çıkıyosunuz. tarifle anlatılmayacak kadar müthiş güzelliklerle dolu bir gerçek tatil cenneti.
    2 ...
  2. dudağın kenarından öpmek

    2.
  3. dudağın tamamına hakim olmadan önceki basamak
    5 ...
  4. kadin kimi sever

    8.
  5. kadın; alınteri ile para kazanan ekmeğine sevdalı, kadınını baştacı yapan, sadık, duygusal, romantik, bazen maço, karizmatik, kültürlü, temiz ve bakımlı, eşini yürekten seven ve yücelten erkekten hoşlanırlar.
    0 ...
  6. orkid sarkisini babanin yaninda soylemek

    3.
  7. abesle iştigal edecek ve utanç verecek bir durumdur. ahlaki çöküşün ıspatıdır.
    0 ...
  8. havari kesar

    3.
  9. sözlüğün içtihat makamıdır, dürüst bir kalemdir kendisi. kısasa kısas anlayışı hakimdir. islami konularda istişare edilibilecek, akıllardaki sorulara cevap bulunabilecek bir yazardır.
    1 ...
  10. toplu taşıma araçlarındaki satıcı

    4.
  11. evet abiler ablalar, nane şekerlerim vaaarrr!

    kansızlığa, şekere, kansere, vereme, cüzzama, kızamığa, böbreklere, dişlere hatta ve hatta ailevi akdeniz ateşine bilenem iyi gelir diyerek elindeki ürüne methiyeler sıralar.

    veriyim mi ablacım?
    0 ...
  12. nefret etmenin bile yetmeyecegi insanlar

    3.
  13. ariel sharon, bush ve tüm emperyalistler.
    2 ...
  14. kadin kimi sever

    6.
  15. kendisini şerefli erdemlerle donatmış, mesnevi içerikli bir inanç ve entellektüel olacak kadarda kültürlü erkeği sever kadın. bu kriterleri taşıyan erkeği sevmeyecek kadına nuri alço ve çoşkun tavsiye edilir :)
    1 ...
  16. sevdigin adamla sevisip baskasina gitmek

    5.
  17. günümüzde revaçta olan bir ahlak tarzı, ne ekilirse o biçilir! birilerince abes olmayan bir eylem.
    0 ...
  18. aynanin ilk icadinda verilen tepki

    1.
  19. ahhahh şerrefsizim beni klonlamışlar :)
    4 ...
  20. degisen kultur ve toplumsal kirlenme

    2.
  21. acı olan nedir biliyor musunuz.? böyle bir başlığa hiç rağbet gösterilmemesi, bukadar mı yitirdik kendimizi!
    bukadar mı geçmişi içimizde saklayışımız

    gerçekten bitmişiz, yazık çoook yazıkk!
    1 ...
  22. uludağ sözlük ün lider olma yolları

    1.
  23. diğer sözlüklerin incelenerek yaptığı doğruları ve yanlışları dikkate alarak ve portalı(teknik detay) değiştirerek. *
    2 ...
  24. sozlugun agabeyleri

    3.
  25. degisen kultur ve toplumsal kirlenme

    1.
  26. yıllardan beri süre gelen dejenerasyon kasırgası, bizleri hortumunun içinde tutmayı basarmıs ve bunun yanında farklı kültürlerin asimile ile benligimize yerlestirilmesi toplumsal kirlenmeyi getirmistir yanında.

    biraz geçmisi hatırlamaya çalısalım; 20 ila 30 yıl öncesine baktıgımızda, ahlaki degerler, insani duygular, saygı-sevgi, edep-haya, merhamet-sefkat, yardımseverlik-komsuluk, din ve vicdan hürriyeti, hosgörü ve inanca saygı, kılık kıyafet gibi degerlerimizin varolusu aslında bizleri dünya üzerinde özel kılan erdemlerdi bunlar. ne acıdırki örnekledigimiz geçmisimizle bugünümüz birbirinden çok uzak artık, ne ırkımız belli nede bir millet olusumuz.
    müthis bir hızla yayılan ve dünya düzenin olumlu halini olumsuza çeviren dejenerasyon denen illetin yakamızdan düsmeye hiç mi hiç niyeti yok. gençligi özünden koparan yenilikler kesfediyor birileri veya bir sistem artık herneyse adını siz koyun!!

    japonya, malezya, çin gibi ülkeleri biraz arastıracak olursak karsımıza çıkacak çok net bir sonuç var; kendi öz degerleri ile yükselise geçmis olan bu ülkeler asla ve asla batının rüzgarına kapılmayarak ve bizzat kendi özgeçmisindeki kültürünü yasamaya çalısması dünyada söz sahibi olmalarında ki en önemli faktördür.

    bizler okadar dejenere olduk ki artık ne milletimiz belli nede ırkımız!! yooo sevgili arkadaslarım öyle önyargılı bir yaklasım sergilemeyin hemen, bakın geçmisle bugünü karsılastırın ne anlatmak istedigimi anlayacaksınız. babalarımızın ve dedelerimizin nasıl yasadıgına ve bu milletin dünya nazarındaki degerini yüceltmek adına neler yaptıgına baktıgımızda; basımızı önümüze egip bir utanç abidesi olmamız gerekirken, bizleri yoketmenin mücadelesini veren sistemin hergün yeni bir oyununa alet oluyoruz. eglence mekanlarının sex ve uyusturucu yuvası haline gelmesi, uyusturucunun orta ögretim okullarının önünde satılır olması, birbirlerinin kız arkadaslarıyla çıkmaları ve dahi birlikte yasamaları(nasıl bir mide varsa), saygının ve sevginin yitirildigi bir gençligin dinden bihaber yasaması ki diger ülkelerde ruhban okullarının sayıları; derslerde din dersinin zorunlu olusu ve hatta kilise papazları verdikleri vaazlarda çocuklarınızı sürekli kiliseye getirin, onlara dinini ögretin ve kızlarınızı din adamları ile evlendirin diye telkinde bulunurlarken bizlerde dinin uzaklasması için elimizden yaptık, özden koptuk, sevgiyi, sefkati, büyüge saygıyı, muhtac olana yardım eli uzatmayı, hasta bir yakınımızı ziyareti, akraba ziyaretini(sılayı rahim), anneye ve babaya saygıyı, dogru ve dürüst yasamayı çoktaaaan unuttuk!! bu unuttugumuz erdemler bizleri muassır medeniyetin içine degil karanlık dibine götürecek bir yasam biçimi haline gelmistir. soygunlar, hırsızlıklar, tecavüzler, cinayetler, ülkenin hazinesini bosaltmalar hep bu yitirdigimiz erdemlerin yoklugundan, batı medeniyetine ve ahlakına olan özentimizden degil mi?

    kork allahtan korkmayandan!!
    dini, ahlaki ve kültürel egitimlerden uzak toplumlar yok olmaya mahkumdur!!!!!

    bizler kirlettik herseyi, dogrular varken yanlısın pesinden kostuk hep, güzel ahlak dururken çirkinlikleri seçtik, hayvanlaştık bir nevi; çünkü, hayvanlar yasamak için birbirini öldürür iste bizlerde aynen böyle olduk!! yasamak için birilerinin yasamlarını elinden aldık, rahat yasayalım diye baska birinin rahatlıgını bozduk, kendi karnımız tıkabasa doysun diye birilerini aç bıraktık, sehvet duygularımızı tatmin için birilerinin yarınlarını kararttık veya duyguları ile oynadık!! oysa bizimde bir annemiz ve kızkardesimiz vardı unuttuk!!!

    toplumsdal temizlenme ancak bizlerin kendine çeki düzen verip yeni neslin bizlerin kötü yanını degilde iyi yanımızı örnek almalarını saglamak ile olur, dinimizi ve kültürümüzü benimsemekle olur!!
    öze dönüs, kendi atalarımızın ahlakına dönüstür toplumun temizlenmesi!!.???
    1 ...
  27. samsun216

    21.
  28. özde bir kişiliğe sahip tahminimce, asimile olmamış, özdili kullanmaya gayret eden takdirimde olan yazar arkadaş.*
    1 ...
  29. ecstasy

    9.
  30. kimyasal bir uyştutucu çeşididir. hap kullanıldığında kullananın psikolojisine bağlı bir kafa yaşatır. en büyük özelliği duygusala bağlatır, düşmanını dahi sever okşarsın. sinir yapmasıda meşhurdur, çene kemiklerinizi kıracak kadar sıktırır dişleribnizi, hiç umulmadık derecede cesur ve saldırgan olursunuz!!

    *
    10 ...
  31. rte nin türkiye ye kazandırdıkları

    16.
  32. idelojik bakılmaması gereken bir başlık. dar kalıp içerisindeki beyinlerin çok fazla yorum yapamayacağı bir durum. pardon! bu tip beyinlerin yapabileceği engüzel yorum; kelimelere takılan ve bir başbakana nasıl davranılması gherektiğini bilmekten yoksun, geçmişinde aşırı sol zihniyetli bir çiftçinin söylemine endeksli yorumlar ve irticacı gibi açıklamalar yapıp at gözlüğünden bakarak yapılacak yorumlardır.

    gerçekten saimice bakacak olursak 'rte' bu ülkenin dünya nazarındaki kalitesini artırmış, söz sahibi hale getirmiş, ekonomik anlamda dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir başarı yakalanmıştır.*

    bugüne kadar hiçbir ülke ekonomisini bukadar kısa zamanda yüzdeyüz değiştirememiş. vadeli ve rantiyeciliğe dayalı ekonomi tamamen üretime dönük alınterine dönük bir zemine oturtulmuştur, hortumlama olayı enaza indirilmiştir, vatandaşın hayali gerçeğe dönmüştür, memurun ve işçinin cebindeki paranın değeri artmıştır. toptan eşya fiyatları anormal derecede gerilemiş ve tüketiciye yansıması gayet memnuniyet verici hale gelmiştir.

    ülkenin dış dünyada kalitesi ve kredi notu yükselmiştir, ulusal garantide uzun vadeli krediler verilmiştir. birçok ülke ile aramızda gümrük kotaları kalmıştır ve vergiler düşürülmüştür. ilkdefa lider anlamında kendine saygı gösterilmesini sağlayan asil ve sağlam duruş sergileyerek vakariyetini ortaya koymuştur.

    ülke idaresini devraldığı döneme bir gözatacak olursak tamamen enkaz devraldı diyebiliriz. hazinesinden 121 milyar dolar hortumlanmış ve içi boşaltılmış birçok banka ile birlikte çökmüş bir ekonomiyi devralan hükümet inkar edilemeyecek kadar faydalı icraatlar yapmıştır. iflas etmiş bir şirketin yönetimini devralan bir patrondan ne bekleyebilir ortakları? yoooo ama tamahkar olan beyinler, iflas etmiş o şirketin hemen ayağa kalkmasını ve kar dağıtmasını bekler, yok öyle yağma!!

    aslında rte'nin icraatlarını yazmak bile komik * *
    5 ...
  33. ateşlenmek için tebeşir tozu içmek

    3.
  34. orta ve lise yıllarının vazgeçilmez numarası
    3 ...
  35. tcmb nin yeni baskanina bas ortusu engeli

    6.
  36. türkiye laik rejim ve cumhuriyet'le yönetilen bir ülke. kim bu ülke üzerinde istediği her maddeyi koymuş ve ne hikmetse bu maddeler hep islami düşünceyi karanlığa hapsetmeye yönelik. bu aşırı rejimci laik tutum birgün ters döner ve boyutları çok ürkütücü olan hadiseler cereyan eder.

    oturduğu yerden ülkenin yönetimine dair maddeler sıralanmış dinle alakası olmayan zihniyet tarafından. bu maddelere bakıldığında ben laik bir düşünceye sahibim diyen herkes mutlu, hayatına karışan yok, laik düşüncedeki kadın ve erkek nikahsız birarada yaşayabiliyo karışan yok!! çünkü, müslümanım diyen insanda hoşgörü ve saygı var. kimsenin özgürlüğüne ket vurmak gibi bir sevdası yok müslümanın.

    herkes müslümanım diyo, ya ifrit oluyorum bu düşünceye. ya kardeşim, bugün doktor bir vatandaş ile oturup şöyle bir sohbet etsek; doktor olmak için neler yaptınız desek.? alacağımız cevap sudur; 18 yıl öğrencilik hayatım oldu( ilkokul, ortaokul, lise, üniversite hazırlık ile 7 yıl) diyecektir, birde yükseklisans yaptıysa haklı olarak övüne övüne söyleyecektir. şimdi bunca çileyi eziyeti çekmiş ve neticesinde doktor olmuş bu şahsiyete desek ki; efenim siz bunca yıl okumşsunuz doktor olmuşsunuz, ben hiç okumadan doktorluk yapmak istiyorum dersek işte boku yedik demektir. gelen tepki aynen şudur; ben onca okul okudum, kafam kalınlığında kitaplar okudum, hastalıkları öğrendim, o hastalığın nasıl muayene edileceğini öğrendim ve doktor oldum, ama sen bunları bilmiyosun doktor olamazsın, 18 yıl okuman lazım, benim çektiğim tüm sıkıntıları çekmen lazım diye tepkisini gösterir. yahu deli etmeyin beni!! bir doktor olmak için 18 yıl okuyosunuz, bir sürü eziyet çekiyosunuz ve tabelanızı yaptırıp doktor erol beyin polikliniği diye asıyosunuz.

    ya allah peygamber aşkına bana söyleyin!! doktorluk bukadar zorken müslüman olmak kolay mıı? hiçbir ibadeti yapma, islamın emirlerini yasakla, müslümanın tüm özgürlüklerini elinden al sonrada çık sözlüğe çığırtkanlık yap, yok ülke laikmiş kuralları varmış, islam beyinde yaşanırmış, allah günahları affedermiş!!!
    kimsin sen yaa!!!

    bu ülke sadece laik düşünceye ait değil, bu ülkede azınlık muamelesi gören diğer din mensupları özgürce dinini yaşarken, dini islam olan ülkemizde müslümanların tüm hakları elinden alınmış, yasaklar getirilmiş, alla\'ın emri diye başörtüsü takmış bir kız üniversite okuyamamış.... vs. vs... nedir bu yaa!!
    bumu özgürlük, bu mu demokrasi?
    islam diyince adamın sanki anasına avradına sövüyomuşsun gibi bakılıyor artık, eşi başörtülü brokrat gören bu yasakçı düşünce azrail görmüş gibi oluyo, yahu bizlerden bukadar korkmayın!! biz insan yemiyoruz, senin başın neden açık diye dışlamıyoruz, sen neden alkol alıyosun idye yadırgamıyoruz!! inanın sizlerden daha modern ve çağdaşız, mevlana'nın hoşgörüsü düstur olmuş bizde, korkmayın islamdan bukadar, bu iktidrdan korkmayın, emin çölaşan gibi fitnecilerin sözüne aldanıpta islami hayata sahip insanların haklarını kısıtlamayın, özgürlüklerini elinden almayın.. yapmayın kardeşim etmeyin, hepimiz kardeşiz ve bu vatanın evlatlarıyız, bu tutum vatan için savaşmış dedelerimizin canını yakar, hesap ters döner, bukadar üstümüze gelmeyin bizler öcü değiliz!!! hep birlikte barış ve kardeşlik içinde yaşamak dururken nedir bu ayrımcılık, nasıl bir ülke olduk, kimler bizi birbirimizden ayırdı!! bu din düşmalığı kimseye fayda getirmez...

    hz.muhammed(s.a.v) hadisi: işi ehline verin ayrım yapmadan!! bu ülkeye kim faydalı olucaksa o gelsin idarenin başına, eşi başörtülüymüş değilmiş bu çok önemli değil. dürüst ve erdemli olsun, işinin ehli olsun bize gereken budur.
    3 ...
  37. kokain

    6.
  38. kokain denen madde, uyuşturucu ve uyarıcıdır. 2 çeşit kokain vardır.

    - toz halinde olan kokain.
    çizgi yapılarak burun yolu ile alınır ki burunda tahriş olması ve kanama yapması söz konusudur.

    - taş halinde olan.
    küçük su şişesi(pet şişe) ile nargilelik hale getirilip ağzı folyo ile sıkı bir şekilde kapatılır. folyo toplu iğne ile birkaç defa delindikten sonra üzerine normal sigara külü konur, taş halindeki kokainden küçük bir parça külün üzerine konur ve çakmakla yakılır, şişenin içinde biriken dumanı yavaşca içe çekilir. bağımlılık yapar. allah korusun, insanı fahişe ve ipne yapar. *
    23 ...
  39. tcmb nin yeni baskanina bas ortusu engeli

    1.
  40. liyakat sahibi ve merkez bankasını layıkı ile yönetebilelecek kapasitede olmasına rağmen, eşi başörtülü diye başkanlık görevi telikeye girmiştir. zaten böyle bir uygulama da ancak bizim ülkemizde olur. işin ehli olması önemli değil, az da olsa islamla ilintisi olmayan şahsiyet gereklidir anlayışı hakim. *
    2 ...
  41. dolmuş şoförüne 100 tl uzatmak

    5.
  42. evet ücretleri alalım

    + şöför bey, alır mısınız bir kişi.?

    - bu ne gardeş

    + abi 100 ytl, bir kişi alıcaksın!

    - tamam gardeş, sen hele gel şu vites koluna doğru

    + nedenki

    - la mna goduğum maytap mı geciyon lan benlen

    + in lan aşşağı ibne seniiii

    - ay tamam bee ne kızıyosun..

    + ancağ senin gibi ibneler yapar bunu zatenn

    vaaayyy herif harbiden ibneymiş ula
    15 ...
  43. ateist babadan kiz isteyen imam

    1.
  44. müs.b: müslüman baba
    at. b: ateist baba

    müs.b- merhaba efendim

    at.b - merbabaaaa, hoşgeldiniz..

    müs.b- eee daha daha nasılız efendim,

    at.b - eh nasıl olalım iyiyiz iste.. evrim ve mutasyon arasında gel git olayı yasıyoruz

    müs.b- cok güzel, doganın kanunu bu efenim

    at.b - siz bizim kapımızı calmazdınız hic, bu serefi neye borçluyuz..

    müs.b- efendim sebebi ziyaretimiz; malum doganın, yani tabiat ananın bir isleyis düzeni bir ahengi var, birlesip cogalmak gerek.
    oglumuz kızınızı begenmis, sanırım kızınızla iside pisirmisler, ehh bizede bu gençleri evlendirmek düser..

    at.b - tabiki bizede onların mutlu olmasını saglamak düser. eee oglumuz heralde evrim teorisi ve mutasyon'nun ne oldugunu biliyodur, zira ben darwin'i bilmeyene kız vermem..

    müs.b- tabiki efendim, valla oglum diye demiyorum kendisi tam bir darwin hayranıdır, hiçbir programını kaçırmaz

    at.b - !!!

    dmt - sevgili kayın babacım, babam darwin'le ilgili belgeselleri kasteddi

    at.b - heee tamam

    dmt - ohhhh !!!

    at.b - eh verdim gitti...

    .(!)
    5 ...
  45. lutilik

    1.
  46. lutilik (ibnelik, homoseksüellik) ilk defa sedum halkında görü lmüştür. bunlar, kur'an-ı kerimde; el-mü tefikât = alt üst edilen yer olarak bildirilen bölgede yasarlardı. bunlarda, adaletsizlik ve zulüm kol geziyor, zayıf insanlar eziliyor, fuhus ve ahlâksızlık olan söz ve fiiller, herkesin içinde alenî olarak yapılıyordu. edep ve hayâ tamamen yok olmustu. ayıp ve günah olarak bilinen her sey topluluk içinde rahatça yapılıyor, bugün olduğu gibi yapanlar daha çok itibar görüyordu. en kötüsü; bu yapılan çirkin ve igrenç hareketlerden kimse kimseyi sakındırmıyor, bu hareketleri yapmayanlar ise, toplumun dısına itilip ayıplanıyordu.
    allahü teâlâ, lût aleyhisselâmı bunlara gönderdi. hz. lut, yapmıs oldukları sapıklıklardan ve kötü islerden vazgeçmelerini istedi. sedum sehrinin halkı, bu davete uymadı. uymadıkları gibi ayrıca, lût aleyhisselâma ve ona inananlara hakaret ettiler, zulmettiler. allahü teâlâ, inananlar çaresiz kaldıgı, ahlâksızlıgın zirveye ulastıgı bir zamanda, yerin dibine batırarak bu kavmi helak etti.
    bu ahlâksız, lanetlenmiş toplumun yaşadığı bölgede, allah'ın gadabının nisanesi olarak, pis kokulu ve siyah bir su çıkıp göl oldu. o sehirlerin izleri hâlâ durmaktadır. bunda insanlar için ibret vardır. allahü teâlâ, o beldede bir isaret bıraktık buyurarak, bu durumu haber verdi.
    bugün sedum bölgesinin yerindeki göl, lût gölü adıyla anılmaktadır. suyunda balık cinsi canlılar mevcut değildir, rengi siyahtır. allahü teâlânın kudretinin büyüklügünün ve düsmanlarından intikam almasının isareti olarak, her devirde yasayan insanlara büyük bir ibrettir.
    bu fiile, kur ân-ı kerîmde, habîs istir buyurulmuştur. islâmiyetin bildirdiği büyük günahların en büyüklerindendir. allahü teâlâ kur ân-ı kerîminde; sizden önce âlemlerin hiç birinin yapmadığı hayasızlığı (livâta- erkek erkege cinsel iliski) mı yapıyorsunuz. ; buyurarak çirkin bir fiil oldugunu bildirmistir.
    peygamber efendimiz de;lût kavminin isini (livata) yapan mel'ûndur. benden sonra ümmetim hakkında en çok korktugum şey, lût kavminin yaptıgını yapmalarıdır. lûtî olanlar (livata yapanlar) kıyâmet gününde maymun ve domuz sûretinde hasr olunacaklardır buyurmustur. ayrıca, erkek erkek ile livata yaparken ars titrer, sallanır. melekler de bu igrenç ise muttalî olup, ya rabbî, emretsen de yeryüzü o ikisini cezalandırsa, gökyüzü onların üzerine tas yagdırsa derler. allahü teâlâ; ben halîmim, acele etmem. ben herseyi gören ve isitenim. buyurarak, livatanın kötü ve igrenç bir is oldugunu, er geç bunu yapanların cezasını verecegini bildirmistir.
    homoseksüellik veya escinsellik adıyla da bilinen livata daha çok insanların dinden uzaklastıgı devirlerde yaygınlasmıstır. dinsizligin yaygınlastıgı yirminci yüzyılın sonunda escinsellik hareketleri açık bir biçimde dile getirilmeye başlanmıştır. avrupa ve abd kânunlarındaki eşcinselliği yasaklayan hükümler yürürlükten kaldırılmıs, escinsellik suç olarak kabul edilmez hâle gelmistir. hatta resmen evlenmelerine izin verilmiştir. gözlerinin önündeki italya daki antik pompei şehri halkının durumundan da ibret almamıslardır.
    bu çirkin fiili yaygınlastıran toplumlar lut kavminin, pompei halkının akıbetine düçar kalacaklardır. allah, imhâl eder fakat ihmâl etmez. yani allahü teâlâ ceza vermekte acele etmez; fakat suç isleyenin cezasını vermeyi de ihmal etmez, eninde sonunda toplum cezasını bulur
    2 ...
  47. copy paste yaparak entry girmek

    3.
  48. bilmiyorsan sus,
    biliyor diyip adam sansınlar.
    biliyorsan konuş ilminden yararlansınlar.

    bu sözü hatırlatan bir başlık. copy paste, kişisel bilgi entrysinde kullanılması elbetteki saçma ve komik düşürücü. lakin, net bilgi verilmesi gereken başlıkların altına kaynak belirtilerek yapılan açıklamalı copy paste herzaman faydalı olmuştur. ilkokuldan üniversiteye kadar öğrendiğimiz tüm bilgiler, malumunuz hep bir bilgi kaynağından olmuştur. bilgi aktarımında copy paste yapmak, hem yapanı hemde okuyanı bilgilendirir. ciddiyet isteyen başlık ve konu altlarına, entryi lakayit tavırlı yazılarla açıklamak, (bkz: assos) kişinin kendi ciddiyetini gösterir. bu açıklamadan sonra, üstte yazmış olduğum deyimi algılama sorunu çeken bünyelerle zaten fikirsel bir birliktelik sözkonusu olamaz.

    tavsiye edilen şudur; eleştirme, bir tohumda sen at, filizlensin yeşersin ki başkaları fayda görsün.
    1 ...
  49. bursa tarihcesi

    1.
  50. Bursa Şehri Tarihçesi

    Araştırmalar sonucunda Bursa ve civarında M.Ö. 4000'li yıllardan itibaren çeşitli yerleşimlerin olduğu saptanmıştır. Fakat yöreye ait kesin bilgiler M.Ö. 700'lere dayanmaktadır. Homeros bölgeden Mysia olarak söz etmektedir. Günümüzde Bursa yöresinde Mysia yerleşmelerini anımsatan iki köy bulunmaktadır: Misi(Gümüştepe) ve Misebolu.



    Tarihi coğrafyada bölgeye Phrygia da denilmektedir. M.Ö. 700'lerde Skyth'lerden kaçan Kimmer'lerin Phrygia devletini yıktıkları bilinmektedir. Bursa adı, bu şehri kuran Bithynia Kralı Prusias'dan gelmektedir. M.Ö. 7.yy'da bu bölgeye göç eden Bityn'ler buraya Bithynia adını verirler. M.Ö. 185'te Kartaca'nın yetiştirdiği büyük generallerden Hannibal'in Kral I. Prusias'a Prusias ve Olympus kentinin kurulmasını örgütlediği bilinmektedir. Prusias adı zamanla Prusa, sonra da Bursa'ya dönüşmüştür. M.Ö. 74'te Roma imparatorluğunun egemenliğine geçen Bithynia Roma'dan gönderilen Proconsul(Eyalet Valisi)'lerce yönetilen bir Asya Eyaleti haline gelmiştir. V Bursa M.S. 385-1326 yılları arasında ise Bizans dönemini yaşamıştır. M.S. 555'lerde bölgede ipek üretimine başlanmış ve doğal sıcak sulu kaplıcaların üretilmesi ile küçük bir kaplıca kenti kurulmuştur.



    Prusa (Bursa) 1204-1261 yılları arasında Nikaia(iznik)'a bağlı, genelde kale içinde kalmış, fazla büyüyememiştir. Selçuk imparatorluğu'nun zayıflayıp dağılmaya başlamasıyla kurulan Anadolu Beylikleri içinde zamanla gelişen Osmanlı Beyliği çevredeki Tekfur'ların arazilerini de alarak güçlenmiştir. Bursa 1307 yılında Osman Bey tarafından kuşatılmış, uzun süren kuşatmadan sonra 6 Nisan 1326'da Osman Bey'in oğlu Orhan Bey kenti zaptetmiştir. 1335 yılında başkent Bursa'ya taşınmış ve kentte büyük imar hareketleri yaşanmıştır.



    Osmanlılar Bursa'yı aldıklarında kent sadece hisar içinden ibaretken Orhan Gazi şehri hisarın dışına çıkararak Orhan Gazi Külliyesini kurdurtmuştur. Surlar dışında mevcut yerleşmeye yakın, hakim noktalarda cami ,hamam, imarethane, darüşşifa, medrese gibi kamu yapıları inşa edilerek bu külliyelerin çevrelerinde konut alanları yaratılmış ve böylece bir yerleşme geleneği başlamıştır. I. Murad Hüdavendigar zamanında (1363) başkent Edirne'ye taşınmıştır. II.Fatih Mehmed'in istanbul'u fethetmesinden sonra ise Bursa'nın faal rolü son bulmuş ve yönetim merkezi niteliğini kaybetmiştir.



    Tanzimat sonrası dönemde Hüdavendigar Vilayeti merkezliği yapan Bursa'ya 1900'lü yılların başında Bilecik, Kütahya, Karesi (Balıkesir), Karahisar (Afyon) sancakları bağlı bulunmaktaydı. Milli mücadele dönemlerinde çeşitli ayaklanmaların yaşandığı Bursa, 8 Temmuz 1920'de Yunalılarca işgal edilmiş; 30 Ağustos savaşından sonra Türk birliklerince geri alınmıştır.



    Bursa'da Roma ve Bizans Dönemlerinden günümüze ulaşabilmiş yapı yoktur. Eski kenti çevreleyen surların ilk olarak Bithynialılarca yapıldığı, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde ise onarılarak kullanıldığı düşünülmektedir. Bursa, Osmanlı imparatorluğunun ilk 200 yıllık döneminde diğer kentlere göre büyük gelişmeler göstermiş, bir çok mimari yapı ile süslenmiş, devrinin tanınmış medreseleri ile bilim aleminin merkezi olmuş, canlı bir ticaret şehridir. I.Murad zamanından başlayan Hüdavendigar Külliyesi, I. Beyazıd'ın yaptırdığı Yıldırım Külliyesi, I.Mehmed (Çelebi) döneminde başlayıp II. Murad zamanında tamamlanan Yeşil Külliyesi Bursa'nın mekansal gelişimini etkileyen ve bugünde ayakta duran büyük komplekslerdir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte planlama çalışmalarına başlanan şehirde, 1960'lı yıllardan itibaren sanayinin önemi artmış, kentin nüfus ve kentsel gelişimi hızlı bir değişime uğramıştır. Coğrafi konumu, tarımsal, ticari ve sanayi potansiyelinin yüksek oluşu kentin çekiciliğini her dönem korumasını sağlamaktadır.

    ~http://www.bursa-bld.gov.tr/bursa/bursa.asp ~
    2 ...
  51. uftade

    1.
  52. Mehmed Muhyiddin Üftade 895 (1490) yılında Bursa'da dünyaya gelmiş, 988 (1580)'de yine Bursa'da vefat etştir. Üftade, Bursa'da kurulup teşkilatlanan ve daha sonra Anadolu ve Balkanlar'a yayılan Celvetiye Tarikatı'nın Piri ve Aziz Mahmud Hüdayi'nin de şeyhidir.

    Üftade Adını Alışı

    Gençlik yıllarında bursa Ulucami ve Doğanbey Mescidi'nde fahri müezzinlik yapan Mehmed Muhyiddin'in sesi çok güzeldi. Halk O'nu dinleyebilmek için ezandan önce caminin etrafında erkenden toplanırlardı. Bir gün yaptığı bu hizmete mukabil caminin mütevellisi kendisine bir kaç akcelik maaş tayin etti. 0 gece rüyasında "mertebenden üftade oldun (düştün) itabına maruz kalan Mehmed Muhyiddin, derhal maaşı terk ederek kendisine "Üftade" lakabını taktı. Daha sonraları da bazı şiirlerinde kullandığı sanılan "Muhyiddin" makamını bırakıp Üftade makamını kullanmaya başladı. Bu gün elimizdeki Divan'ı bu anlamda yazılmıştır.
    1 ...
  53. apollo smintheus tapınağı

    1.
  54. Apollo Smintheus Tapınağı, eski adıyla Külahlı olarak bilinen Gülpınar Beldesi'nin kuzey-batısıyla, kuzey doğusu arasında kalan vadinin başlangıç eteklerinde Bahçeler-içi olarak adlandırılan mevkide yer alır. Su yönünden zengin olan bu yöre, yeraltı kaynak suları ile beslenmekte; büyük olasılıkla antik çağlarda oluşturulan yeraltı kanalları ile ana merkeze aktarılmaktadır. Tapınağın yapıldığı Helenistik çağda da yörede suyun bol olması Apollon kültünün bir simgesidir. Çünkü; tanrı Apollon kehanette bulunmak için her zaman suya gereksinim duymuştur.Tapınağın bu alanda kurulmuş olması da bu nedenle olmalıdır. Arkeologlar, mimarlar ve sanat tarihçileri için Helenistik Çağ (M.Ö.330-30) ve mimarisi çok sevilen ve ilgi duyulan bir konu olarak karşımıza çıkar. Gülpınar Apollon Smintheus Tapınağı da Helenistik dönem için konusunu Homeros'un Ilyada Destanı'ndan alan kabartmaları yanında mimarî tasarım ve stili ile dikkatleri üzerinde toplar.M.Ö.150 yıllarında Ion stilinde yapılan tapınak, kuzey-batı Anadolu'da, Troas bölgesinde bugün için tek örnektir. Tapınak'ta Helenistik Çağ Anadolu mimarlığına imzasını atan Mimar Hermogenes'in uyguladığı pseudodipteros (yalancı iki sıralı sütun) plân tasarımı kullanılmıştır.Ön ve arka cephelerinde 8, uzun kenarlarında ise 14'er sütun dizisi yer alır. Tapınağın ölçüleri; dar yüzler 23.20 metre, uzun kenarlar ise 41.65 metredir.Alt yapısında üç farklı tür taş kullanılmıştır. Temel, yöreye özgü volkanik tüf taşından yapılmıştır. Üzeri, çevrede çok görülen andezit-bazalt taşı ile kaplıdır. Temel ve 11 basamağın en son kaplaması mermerdir. Mermer bloklarla döşenen kutsal alan, üç odadan oluşur. Bunlar; giriş sırasıyla, pronaos (kutsal ön oda), naos (kutsal oda) ve opisthodomos (arka oda) tur.Naos'ta, Paroslu heykeltıraş Skopas'ın yaptığı ve 110 cm.lik bacak parçası ele geçen, tanrı Apollon'un heykelinin yer aldığı bilinmektedir.Alexandria Troas Helenistik Çağ sikkelerinde görülen ve antik kaynaklarda bahsi geçen tanrı Apollon'un tapınak cephesinde duran, adını aldığı fare-smintheus'a basar biçimde tasvir edildiği sanılan kutsal heykeli olasılıkla, 5metre boyundadır.



    Stylobat denilen plâtformda yer alan ve Anadolu Attik tipi bir kaide üzerinde yükselen 44 adet sütunun her biri üst üste konmuş 7 parçadan (tamburdan) oluşur. Yedinci sütun tamburu, boğa başı-çelenk süsleri veya mitolojik insan figürleri ile bezelidir. Bu son tamburun üzerine gelen başlık, Ion stilinde yapılmıştır. Sütunların üzerinde üst yapı elemanları olarak sırasıyla, inci dizisi ile süslü arşitrav (baştaban) ile friz adı verilen ve üzerinde,Yunanlılar ile Troialılar arasındaki Troia Savaşları'nı anlatan mitolojik konuları içeren kabartma bloklar yer alır. Yapı, daha sonra diş sırası (dentil), saçak (geison), üçgen alınlık (pediment) ve kırma çatı ile son bulur.Tapınak, yaklaşık olarak 5 katlı (15 metre) bir apartman yüksekliğindedir. Marmara Adası mermerinden inşa edilen tapınağın mimarı ve yaptırıcısı bilinmemektedir.Ilyada anlatımları, çeşitli çağlarda vazolar üzerinde, duvar resimlerinde, mermer lahitlerde betimlenmiştir. Ancak bir tapınakta, ilk kez olarak Gülpınar Apollo Smintheus kutsal alanında karşımıza çıkar

    ~http://www.canakkaletrave...canakkale/assos/index.htm ~
    0 ...
  55. assos

    6.
  56. Ayvacık'ın sahil köylerinin en önemli özelliği Adatepe'den başlayarak kıyıya paralel uzanan tepelerin deniz gören yüksek kesimlerinde yerleşmiş bulunmasıdır. Behram (Assos), Ayvacık'ın güneyi boyunca bir gerdanlık gibi dizilen köylerimizin ortasında adeta bir elmas gibi gözleri kamaştıran güzelliği ile boy göstermektedir. Dünyada antik şehir kalıntısı içinde yaşamaya devam eden biricik köydür.



    Assos, Eski Anadolu'nun batısında, Troas bölgesinin güney kıyısında, 238 metre yükseklikteki bir bazalt tepesi üzerine kurulmuş antik bir şehirdir. Örenleri, Behram Köyü civarında görülmektedir. Tepenin kuzey eteğinde, Satnioeis (Tuzla Çayı) akmaktadır. Assos, Lesbos (Midilli) adasındaki Methymna şehrinden gelen Aioller tarafından kurulmuştur. M.Ö.560-547'de Lydialılar'ın, M.Ö.547-479'da Perslerin egemenliği altında bulunmuştur. Bağımsızlığa kavuştuktan sonra Attika Deniz Birliği'nin bir üyesi olmuştur. M.Ö.405'te Assos'ta oligarşik bir hükümet kurulmuştur. M.Ö.366 yılında Phrygia satrabı Ariobarzanes, Pers Kralı'na karşı ayaklandığı zaman, büyük bir banker ve işadamı olan Eubulos Ariobarzanes ile bir olarak Atarneus'tan Assos'a kadar bütün kıyı bölgesini elde etmiştir. Ariobarzanes'in düşmanları Lydia satrabı Autophradates ve Karia satrabı Maussollos, Assos'u muhasara ettikleri zaman, Eubulos, şehri başarı ile savunmuştur. Sonunda Sparta Kralı Agesilaos'un işe karışmasıyla kuşatma kaldırılmıştır. M.Ö.350 yılında Assos'un idaresi Hermias'ın eline geçmiştir. Hermias, Eubulos'un bir hadım kölesidir; fakat çok kabiliyetli olduğu için, Eubulos onu öğrenim için Atina'ya göndermiştir. Hermias, orada Eflatun'un öğrencisi olmuş ve Aristo ile dostluk kurmuştur. Anadolu'ya döndükten sonra, hem para hem de devlet işlerinde Eubulos'un ortağı ve arkadaşı olmuştur. Hermias, Assos şehrini Eflatun'un öğrencileri olan Erastos ile Koriskos'a hediye etmiştir; onlar da orada bir felsefe okulu kurmuşlar, devlet idaresinde de Hermias'a etki yapmışlardır. Eflatun'un ölümünden sonra, Hermias'ın daveti üzerine Aristo, Ksenokrates ile beraber Assos'a gelmiş ve orada ilk felsefe okulunu kurmuştur. Bu şekilde Assos, Aristo'nun orada kaldığı üç yıl zarfında (347-345) Yunan tefekkür hayatının önemli bir merkezi olmuştur. Kıstoa Okulu'nun ikinci başkanı olan Kleanthes (330,231) Assos'ta doğmuştur.Hermias'ın ölümünden sonra (M.Ö.342) Assos, yine Perslerin egemenliği altına girmiş, M.Ö.334'te Büyük iskender tarafından kurtarılmış, ondan sonra bütün Troas bölgesi gibi, muhtelif hükümdarların egemenliği altında bulunmuş, sonra Bergama Kralları'nın ve bütün Bergama Krallığı ile beraber M.Ö.l33 yılında Romalıların eline geçmiştir. Assos adı, tarihte bundan sonra geçmemekle beraber önemini kaybetmemiştir. Assos'a Bizans zamanında Makhramion adı verilmiştir, bugünkü adı Behram, oradan gelmektedir.Assos'un önemi, özellikle Aleksandreia Troas'tan, Adramytteion'a, oradan da Bergama'ya kadar giden yola hâkim olmasındandır. Bu yüzden, şehir ilk zamanlardan beri iyice tahkim edilmiştir. Büyük bir kısmı iyi korunmuş olan surlar ve kapıları, M.Ö.IV ve III. yüzyıllarda yapılmıştır; bunlar Yunan tahkimat sanatının parlak bir örneği sayılabilir. Öbür binalar arasında özellikle şehir tepesinin en yüksek noktasında bulunan Athena Tapı-nağı'nın önemi, anılmaya değerdir. Bundan başka bir tiyatro, bir gymnasion ve agoranın kuzey kenarındaki bir stoanın örenleri de vardır. Deniz kenarından hala eski dalgakıranın kalıntıları görülebilmektedir. Batı Akropolis' te ise her iki kenarında da mezarlar bulunan bir sokak göze çarpmaktadır. Ayrıca birçok mezar anıtı da bu sokakta yer almaktadır.

    ~http://www.canakkaletrave...canakkale/assos/index.htm ~
    3 ...
  57. zeugma

    1.
  58. Zeugma kazıları sırasında ortaya çıkarılan ve bu alanda bir dünya rekoru Gaziantep'e ve Türkiye'ye kazandıran; bullalar'da Belkıs/Zeugma'yı eşsiz kılan özellikler arasında yer alıyor. Bulla mühür baskısı anlamına geliyor. Yani bir mektup , bir ferman , ya da paketi başka yerlere göndermek gerektiğinde , kapatılıp üzerine vurulan özel mühür baskı demek. Bu da Zeugma'nın devlet arşivinin günümüze yansıyan izleri sayılıyor. Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen bu önemli koleksiyondaki mühür baskılarının sayısı ekim ayı içerisinde bulunanlarla birlikte 100.000'i buluyor. Arkeoloji uzmanları bu rakamın Dünyada bir müze kayıtlarında bulunan en fazla bulla olduğunu belirtiyor. Pişmiş topraktan yapılan bu bullalar , üzerinde taşıdıkları son derece zengin tasvirler ile Belkıs/Zeugma'nın diğer antik kentlerle olan ilişkileri, dönemin ekonomik, sosyal ve dini hayatı üzerine benzersiz bilgiler edinmemizi sağlıyor.

    Zeugma'nın asıl önemi, kazılarla ancak küçük bir bölümü ortaya çıkarılabilen Roma Villaları ve bu villaların tabanlarını süsleyen mozaiklerdir. Benzerleri Türkiye sınırları içerisinde sadece Ephesus (Efes) Antik kentinde görülen bu yamaç villaları arkeolojik açıdan büyük önem taşımaktadır. Sadece A bölgesi kazılarında gün ışığına çıkarılan mozaiklerin alanının 1000 metrekareyi bulması Zeugma'nın tam anlamıyla bir mozaik kenti olduğunu ortaya çıkarıyor. Yapılan araştırmalar sonucunda uzmanlar Zeugma'daki kazıların tamamlanmasıyla Gaziantep Müzesi'nin dünyanın en büyük mozaik müzesi haline dönüşeceğini söylüyor. Yolların kesişme noktasında bulunması ve ticaret ve garnizon kenti olması Zeugma'yı sanatçıların gözünde çekici yapmış. Emekli olan subaylar bile kente yerleşmeye başlamışlar. Güvenli ve zengin bir kent olan Zeugma'ya dönemin en iyi sanatçıları akın etmeye başlamışlar. Böylelikle sanatçılar , kentte, günümüzde olaylar yaratan mozaikler, freskler ve heykeller bırakmışlardır. Zeugma çağımız yöneticilerinin nedenini bilmedikleri biçimde zenginleşirken, kültür ve güzel sanatlarda da gelişimini sürdürmüştür. Kentin hemen tam karşı kıyısında bulunan ve şimdi çoktan sular altında kalan Apameia kenti ise Helenistik çağdan sonra Zeugma'nın her alandaki rekabetine dayanamayınca terkedilmiştir. M.S.2.yüzyılda Zeugma'yı Apameia'ya bağlayan , ağaç kütüklerinden yapılmış salların oluşturduğu ahşap bir köprü bulunuyormuş. Zeugma'daki villa tipi yerleşimler , bu köprünün Fırat kıyısından başlayarak , batı yönünde yaklaşık 300- 350 metre yüksekliğindeki Belkıs Tepesi'nin üstündeki Akropolis'in eteklerine kadar ulaşmıştır. Yamaçların güney ve batı bölgesi nekropol (mezarlık) , doğu ve kuzeydoğu tarafı mahalleler, kuzey kesimi ise yönetsel bölümler ve lejyon bölgesiydi. Akropolis'in üzerinde ise Zeugma sikkelerinde sıkça rastlanan Tykhe (talih ve kader tanrıçası) Tapınağı bulunmaktaydı. Zeugma'nın genel topoğrafik yapısı , tam bir yamaç kenti görünümündeydi. Helenistik dönemde başlayan villa geleneğine göre , yüksek ve manzaralı alanlar seçiliyordu. Roma dönemine gelince , yüksek yerlerde oturmak, asillere özgü bir tercih ve ayrıcalık olarak kabul edilmekteydi. nedenle kent ve villaları , arkasındaki tepelere doğru açılmış taraçalar üzerinde konumlandırılmıştı.

    Zeugma'yı önemli antik kentler arasında farklı kılan diğer bir olay da Roma imparatorluğu döneminde üslenmiş olan ve çoğunluğu Anadolulu askerlerden oluşan Scyhthica (iskitya ) Lejyonu'nun bu kentte bulunmasıdır. Bu lejyon Roma imparatorluğunun en önemli 4 kentinden biri konumundaydı. Kaynaklar bu garnizonun daha sonraları Romalı bir yapıya bürünüp IV.Lejyon adıyla Fırat kıyılarının koruması görevini üstlendiğini belirtiyor.
    ~http://www.zeugmaweb.com/zeugma/onem.htm ~
    4 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük