west indies
144 (şirin baba)
altıncı nesil yazar 1 takipçi 6.93 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ön sıradakiler vs arka sıradakiler

    1.
  1. ön sıra öğrencisi her daim öğretmenin gözü önünde olacağından yaramazlık yapması, dersten kaytarması söz konusu olmayacaktır. ama arka sıra öğrencisi yer yer kafasına göre davranış sergileyecek, öğretmenin denetiminden alabildiğince uzak kalacaktır.

    -ön sıra öğrencisi davranışlarını mekanikleştirmek zorunda kalacağından yer yer asosyal durumlara zerkolacaktır. ama arka sıra öğrencisi ortamdan ortama, muhabbetten muhabbete akabilecektir.

    -ön sıra öğrencisi "özgür" değildir. arka sıra öğrencisi ise özgür sularda kulaç atar.

    -ön sıra öğrencisi "ödev yapmama zevki"ni bile doğru dürüst tadamazken, arka sıra öğrencisinin ise ödevle pek işi olmaz.

    -ön sıra öğrencisi defterine sadece ders notları tutarken, arka sıra öğrencisi istediğinde yanındakilerle yazışabilir. manitaya mektup-şiir bile yazabilir.

    -ön sıradaki "öğretmen her an beni kaldırabilir" korkusuyla gerim gerim gerilirken, arka sıradaki ise çok güzel komufle olabilmektedir.

    -ön sıradaki, arka tayfanın tahtayı iyi görememesi sebebiyle sık sık "koca kafalı" tarzı nitelemelere maruz kalırken, arka sıradaki tahtayı iyi göremese de bu onun için dert edilecek bir şey değildir.

    -ön sıradaki her ne kadar öğretmenle "samimi" olma "şerefine" nail olsa da, zamanla bu durum gizem mizem bırakmayacak, öğretmenin gözünde o öğrenciyi sıradanlaştıracaktır. ama arka sıra öğrencisi öğretmenin gözünde öyle ya da böyle gizemini bir şekilde koruyacaktır.

    -ön sıra öğrencisi için kopya pek söz konusu değildir. ama arka sıradaki kopyanın gözüne gözüne vurur.

    -ön sıra öğrencisi "inek"tir. arka sıra öğrencisi "kanka".

    -ön sıra öğrencisi "çete" üyesidir. arka sıra öğrencisi "çete" lideri.

    -ön sıralarda popülizm yaşanır, yüzlerde maskeler takılıdır. arka sıralarda hayatın ta kendisi...
    3 ...
  2. kpss mağdurları adına tayyip erdoğan a açık mektup

    1.
  3. Bu mektup, kendisini sevip sayan bir vatandaş olarak eğitim politikalarına karşı bir büyük isyanımdır!

    popülist politikalar sonucu neredeyse her ile bir üniversite açılmasıyla çığ gibi büyüyen işsizler ordusunun istihdamında yetersiz-beceriksiz kalan devlet katmanlarının, asıl açılımı buradan başlatması beklenirdi mesela.
    örneğin öğretmen olmak için 4 yıl (duruma göre daha fazla) beyin-dirsek çürütüyorsunuz, ama sonrasında kpss denilen bir büyük engel ile savaşınız devam ediyor.
    bu öyle bir savaş ki, dur durak bilmiyor.
    önce sbs denilen yarışta kafa kemiklerinizi eritiyorsunuz çalışırken. (bkz: kafa kemiklerini eritinceye kadar düşünmek)
    ardından öss denilen yarış ile kabuslar sürecinden geçiyorsunuz.
    bu büyük savaş sürecini atlatabildiyseniz, üniversiteyi maddi-manevi zorluklarla bitiriyorsunuz
    ardından kpss denilen ve gerçekten istihdam olabilecek puanın çok zor alındığı bir başka savaşla yüzleşiyorsunuz.

    ve sonuçta heba olmuş ve olmaya devam eden yıllar...
    erkekler için askerlik sorunu...
    iş sorunu...

    "dünyayı kahredecek kelimeler"le donatılmış olsanız da, işsizler ordusunun bir parçası olarak ortalıkta kalakalıyorsunuz...

    bu gençleri ne yapacağız sayın başbakanım? bu pırıl pırıl genç neslimizi ne yapacağız? yıllarca donanım sahibi oldukları, ehliyet sahibi oldukları istihdam alanlarından içlerinde bir büyük kırgınlık ve umutsuzluk ile onları geri mi çevireceğiz?
    onları "öldürecekmiyiz?" sayın başbakan? (bkz: köylüleri niçin öldürmeliyiz)

    köylerinden, varoşlarından yokluk içersinde, asosyal hayat şartlarıyla üniversiteyi bitiren ve ehliyetlerini alan bu gençleri yolsuz-yolculuksuz mu koyacaksınız sayın başbakan?

    evet, o köylerinden varoşlarından bilginin kalbine akın eden gençleri öldürecekmiyiz?

    köylüleri öldürecekmiyiz sayın başbakan? onları öldürmesek olmaz mı?

    (bkz: evet, isyan)
    5 ...
  4. tanrının günahkar piçleri

    1.
  5. Enfes bir Nedja ivanic şiiri. Zahmetli olsa da okunmalı...

    yere
    ve göğe
    ve yazgısı yazılmamış bir avuç toprağa
    belki henüz doğmuş bir çocuktu karanlık
    doğmamış bir ışık kadardı belki
    yanlızlık

    oysa doğdukça azalan
    azaldıkça çoğalan
    tanrılardık
    olmayandan çok
    ve olmayan kadar yok

    ateşe
    ve suya
    ve karanlığa gebeydi söz
    oysa hiç duyulmayan bir sesti hüküm
    ve gece emri kılan köz
    işıktı
    ol diyen tanrıdan ateşlerde sınanan yüküm

    ey yok
    bir ateş kıl dirilen topraklara
    ve bir kıvılcım ver ve bir kül

    ey har
    ve ateşte çırpınan kül
    beni köze hüküm kıl

    savrul topraklarıma
    közü söze kılan alevlerde kavrul

    oysa töze alevi katıp
    közü üşüten
    tanrılardık
    yaratırken
    yaratıldık!

    şimdi anladım say
    yok olandan var olan tanrıydı har
    ve ateş
    ve kül
    say ki sözümü yoka sayandı var
    say ki közümü vara sayan tanrıydı har

    ve
    yerin göğü emzirdiği kubbeydi tanrının titreyen elleri
    ve
    ateşin közü öptüğü yerdi buhurunda eriyen nefesi
    gecenin güneşi gördüğü
    ve
    toprağına suyun aktığı yerdi
    tanrının ıslanmış gözleri

    şimdi anladım say günü ve geceyi
    duydum say çatırdayan toprağın feryadıydı
    döl tutmuş tohumlar
    say ki ya çamurdandı
    ya kandan tohuma küs doğumlar

    ki ne zaman yağsa yağmur
    gök kubbede ağlar altıncı gün tanrılar

    ve çamur
    ve kan
    say ki bir bebeydi ağlayan
    say ki ilk nefesin feryadıydı toprağın kulaklarında çınlayan

    ırmak
    ve toprak
    birleşti dudaklarında tanrının ağarırken tan
    ey kan
    verip toprağın rahmine seni
    bana bula etimi
    daha kaç bebeye süt olur toprağın günahkar memesi

    ve bir çığlık yırtarken toprağın sızlayan rahmini
    doğdu topraktan doğu
    say ki gihondu
    akarken ellerim aden’in böğründen
    bir avuç suydu
    günah
    kendine doğup kendine dökülen

    ey kil
    öp doğunun çıplak tenini
    ve bil

    dökülüp ateşin koruna sağdım aşur’un gözlerinden
    tanrının dölünü
    say ki çocuktu tenimde kabaran ırmak
    say ki fırata soyunup
    dicleye giyinen anaydı toprak

    ve ne zaman doğsa güneş
    dört ırmaktan doğarım
    doğuya
    peşime düşer bir ateş
    anamın rahminde kül olur
    yanarım

    ki ne kadar doğuysa o kadar çıplaktı toprak

    ve su
    ve buğu
    yedi kez aktı tanrının ellerine
    ey tanrım okşa adenin savrulan saçlarını
    say ki ellerinde ağu der toprak

    ve tinime rüzgar
    ve tenime çamur
    şimdi içtim say bir avuç suyu
    gördüm say adenin kesilen göbeğini
    ve doğumu

    say ki deşerken toprağın kanlı rahmini
    tuttum tanrının çamurlu ellerini

    ki ne zaman ıslansa toprak
    bir doğum sancısı sarar tanrının gözlerini

    ve can
    ve kan
    aktı toprağın terli alnından
    ve karnından söküp tanrının sözlerini
    açtı gözlerini
    insan

    say ki gördüm inleyen toprağın günahkar bedenini
    say ki öptüm toprağın çatlamış ellerini

    ki ne zaman doğsa insan
    ağlar
    çamura bulanır yanaklarımda kan
    dirilir topraklar

    ve etim
    ve kemiğim sızladı
    dokunurken ellerim çamurlu göbeğime
    say ki dokunsam kendime ellerim günaha gebe
    ve tenim
    yalnızdı
    say ki sesim
    keşfedilmemiş ilk tanrısı kuşların
    ad verirken toprağa düşen her ete
    say ki dilimden yaratılmış tanrıydım

    belki bu yüzden ne zaman dokunsam kendime yalnız bir çığlık olur tanrı
    hep kendime kanarım

    tanrım kendi günahımda boğ beni
    senden doğdum
    sök etimi
    kemiğimi

    tanrım yarıp göğsümü çıkar kendimden kendimi
    say ki bana bir ben borçlusun
    say ki içimden
    yine etimden
    ve yine kemiğimden

    tanrım sol yanımdan al tözümü
    tanrım duy sözümü
    çatırdarken göğüs kafesim
    çırpınırken tenim
    tinime bağışla günahkar ellerimi

    say ki böğrümü deşerken yalnızlık
    söktüm kaburgamı
    say ki öptüm çamurlu ellerimi
    akıp beni yaratanın gözlerinden
    atıp kendimi aşur’un sevdasından
    kattım yokluğuma dirilen etimi
    günahımla yıkandım
    nasıl olsa tanrının gözü yaşlı çocuklarıydık
    doğduğumuz yerden doğurduk

    şimdi anladım say karnımda büyüttüğüm günahkar yanımı
    ki hangi yanıma dokunsam
    bir kadın sesi işitirim tanrıdan
    çamura bulanır sesim
    kendimden doğarım

    ve kadın utancıma biçilen kefen
    oysa topraktı tanrının ellerinde dirilen beden
    ve çırılçıplaktı
    say ki rahmine dudak sürdüğüm
    uykulara küs topraktı

    ey günah
    kadını terime sevap biç ateşe düşen tenimden
    say ki duydum tanrının soluğunu çektikçe içime havva’nın buğulu nefesini
    say ki
    kırıp toprağın hükmünü dinledim nasıl da inliyor tanrının aşk artığı bedeni

    şimdi anladım say tanrının yalnızlığına biçilen elleriyim ben
    dokundukça aşka çoğalan
    şimdi anladım say dökülürken dilim toprağa havva’nın bedeninden
    öptüğüm tanrının üryan dudaklarıymış meğer

    ve sesi
    ve nefesi işittim ateşin masum çocuklarından
    ne tenime secde edendi alev
    ne tinime zuhuru üfleyendi rüzgar

    belki bu yüzden estikçe ellerim havvanın saçlarından
    bir ateş sarar tanrının gözlerini
    kül olur savrulurum toprağın çamurlu koynundan

    şimdi anladım say iblisin tutuşan saçlarını
    say ki ne yılandı toprakta sürünen dilim
    ne yalandı günahlarda kavrulan elim

    belki bu yüzden
    ne zaman bir kadın öpsem
    bir meyve düşer dalından
    döner kaburgama secde ederim

    daha kaç günaha giyinir ki insan

    ve lanetti
    ve kehanetti
    üstümdeki elbise
    ya dilimdi karnının üstünde yürüyen yılan
    ya
    yapraktı havvanın tenine örttüğü yalan

    duydum tanrının lanetli sözlerini
    ve gördüm havvanın çırılçıplak tenini
    belli ki günaha akacak bir avuç suydum

    şimdi anladım say yuttuğum toprağın kokusuymuş ağzımda sütüm
    gördüm ki tenime kustuğum ateşin koruymuş dölüm
    say ki her ana biraz da günahıma gebe

    söyle bana tanrım tinime giydirdiğin et midir bu zulüm

    bildim
    anaymış bir avuç toprak
    bu yüzden acıyla doğarmış her evlat
    anladım ki bir çığlıkmış doğmak

    gördüm tanrım
    ne zaman dayasam dudaklarımı anamın memelerine
    toprakla dolar ağzım
    bu yüzden doğdukça ölüme büyür günahkar gövdem
    ve ne zaman haykırsa bir kadın
    çıldırır toprak
    acıyla doğarım

    belli ki anamın rahmine yazılmış son cezayım

    şimdi anladım say kadının zahmetini
    ve iblisin rahmetini

    kim bilir daha kaç kez ağlarım

    çünkü topraksın dedi dilim
    toprağa döneceksin

    tanrım kov beni cennetlerden ateşin kızıl koynuna
    koy adenin bahçesine kerubinin hışmını
    ve dört yanıma korlu kılıcını

    ey aşk bağışla beni tende soğuyan terin buğusuna
    ve tenimi şahit kıl havvanın kokusuna

    ve kadın ilk dinim
    şahittir ellerim

    daha kaç sevaba soyunur ki insan

    ve kaine düştü kinim
    ben ki günahın semeresiyim
    ve habile sustu dilim
    meğer ölüme gebeymiş ellerim

    say ki doldurup havvanın rahmine toprağı
    kasıklarından fışkıran kandı tenim

    ben ki
    duydum habilin kanının sesini yükselirken topraktan
    yırtıldı kulaklarım haykırırken kan

    ben ki kain’in lanetli etiyim
    ben ki habil’in çürüyen kemiğiyim

    işte bu yüzden ne zaman açsa ağzını toprak
    kan dolar dişlerim yedi kez yutarım öcümü
    toprak kusar kinini
    bir kez daha doğrarım

    ve eşti
    bir yanım kardeşti
    tanrım dilimi gömdüm dudaklarım doğururken
    aşk emdiğim memelerini
    gördüm ki günahım karnı burnunda bir ateşti

    tanrım
    daha ne kadar çiğner ki insan toprağın sırtına yazılmış hükmünü
    daha kaç ana çeker ki gömüldüğüm toprağın çekilmez yükünü

    ve hanok doğdu ağlarken adenin sol yanı
    ve irad hanokun kanı

    anladım ki çoğaldıkça kendimizden azaldık
    anladım ki bakarken yüzüne lamekin
    yetmiş yedi kere aldık öcünü toprağın
    say ki aşk için bedenlerimizi yaktık
    giyindikçe aşkı soyunduk
    günahkar bedenimizi inkardık

    şimdi anladım say eşi ve kardeşi
    say ki kurban ettiğimiz aşkı gömdük toprağın rahmine
    belki bu yüzden hep alnından öptük eşi
    belki bu yüzden toprak misali sırtımızdan besledik kalleşi

    işte
    ya aşkı inkardı insan
    ya öylece sevişmekti isyan

    işte
    biz ki böyle çoğaldık ey ademin dölü
    bastıkça toprağın yüzüne bir yanımız ölü
    biz ki böyle yıkandık günahlarımızla
    anladım ki günahkar doğarmış her bebek ey havvanın külü

    şimdi anladım say öldükçe nasıl çoğaldık
    gömerken havvanın günahkar piçlerini
    anladım ki sevişmeyi günah kıldık

    ey ilk doğan bebeğin feryadı
    bildim ki günahım bir avuç toprak
    kim bilir belki bu yüzden hep sırtımızda toprağın nefreti
    ne zaman doğsam
    o zaman kucaklayacak

    ve ademden doğan
    ve havvadan kalan
    ben ki günahın zürriyetiyim tanrının sızlayan etinden kopartılan

    şimdi anladım say tanrının sonsuz eziyetini
    say ki yırtıp yerin yüzünü
    gömdüm tanrının en mahrem sözünü
    say ki kurban ettim tanrının dilini soyunurken topraktan
    ben ki tanrının kırılmış elleriyim aşklardan arta kalan

    ve gördüm ve duydum
    ağladığını
    seni korkularla çoğaltan ben
    ey tanrım işte ben buydum

    şimdi anladım say tanrının pişmanlığını
    ve nuhun inayetini
    say ki aşk dileneceğim dirilen ateşlerden
    açıp yefetin günahkar ellerini

    ah aşk
    ben ki kendimi inkarım
    daha kaç ateşle tenimi yıkarım
    ben ki insan
    ya aşkı suya katar tanrıları yakarım
    ya köze basar etimi küllerimi yutarım

    şimdi anladım say tanrının aşk tüten feryadıydı nuhun gazabı
    anladım ki düşecek her yağmur damlası birazda toprağın azabı
    say ki günahlardan duyarım fırtınaların sesini
    şimdi terk ettiğimiz aşkı biçeceğiz tanrının gözyaşlarından
    belki bu yüzden ne zaman kopsa bir fırtına
    sırılsıklam sevişirken bulurum kendimi yükselen sularda

    daha kaç tufandan doğar ki aşk

    tanrım
    ben ki senin aşk tüten son çocuğun bağla göbeğimi
    toprağın yüzü üzerinden sil dudağımın izlerini
    şimdi nuh için ağla
    gözyaşlarını içeceğim aşk adına

    ve sustu yer
    ağlarken gökler
    kırk gece sevişip toprak gibi yıkandım çırılçıplak bir avuç suyla
    anladım ki hiçbir yaprak örtmez tanrının mahrem gözlerini
    bu yüzden sevişirken insan soyunurmuş toprak
    ne kopan fırtınalar paklar aşk kokan ellerini
    ne de günahkar dilim yıkar aşk içtiğim tenini

    daha kaç kez sevişip çoğaltacağım tanrım seni!

    ve çekildi sular toprağın dudaklarından karnına.....
    oturup araratın çırılçıplak göğsüne
    yedi gece girdim koynuna

    şimdi anladım say tanrının ahdini
    say ki duydum tanrının ağlarken sesini
    anladım ki aşka çoğalacak bedenimdi tanrı
    bu yüzden sevişin derim ey ademin bebeleri
    ne zaman girsen bir aşkın koynuna
    ter ile yoğurup varolduğun toprağı
    titreyen bedeninden tanrılar doğuracaksın
    şehvetinden sırılsıklam kül olup yanacaksın

    daha kaç aşkın kavmine düşer ki dölüm

    ey kavmim
    üstümü örtmeyin
    bil ki şarap ile yıkandı elim
    bil ki üzüm emdi benim günahkar dilim
    bu yüzden çıplaktır tenim
    örtmeyin üstümü ey nuhtan kopan kavmim
    ayıbımdan ellerinizi çekin

    ah dört yana dağılan kavmim
    şimdi anladım say nasıl bölündü bin bir parçaya nuh ile yıkanan bedenim
    say ki kopartıp şinar diyarında dört bir yana attığımdı günahkar dilim

    ateşlerde yıkanıp topraklarda yanandı aşka sürgün ellerim

    belki bu yüzden
    pişirip toprağı kor ateşlerde
    kerpiçten şehirler kurarım
    ne zaman bir medeniyete göçecek olsam
    hep ağır gelir toprağın sırtına ayaklarım
    gördüm ki
    bir ben çiğnerim toprağım yüzünü
    bir toprak çiğner benim yüzümü

    şimdi anladım say aşk uğruna kurduğum medeniyetleri
    say ki yırtıp göğün nefesini
    çıktım babilin tepesine
    say ki kavruldum bakarken tanrının gözlerine

    anladım ki babilden iner tanrı yeryüzüne

    işte bu yüzden ne zaman sevişsem döner babile bakarım
    nice aşktan medeniyetler kurar günahkar tenimde tanrılar yakarım

    ey aşk
    işte buymuş sana sunduğum sırrı dilimin
    sana söylenen sözlermiş dudaklarını yırtan ibrahim’in
    ey aşk
    senin için soyunup dudaklarını kadınlar ve erkekler
    dile gelir çırpınır aşka uzanan eller
    adını fısıldar günahkar geceler

    şimdi anladım say ibrahimin aşka konan sözlerini
    anladım ki ne zaman sevişsem
    ibranice bir şarkı söyler
    kanadı kırık serçeler

    ey aşk bana ibrahimin dilini ver
    giyinip söylenmemiş tüm sözlerimi günahlarla sevişeceğim
    sesimi aşka susan tanrı duysa yeter

    ey ses söküp dişlerimi
    koy ishakın avuçlarına
    ve ey toprak çiğneyip acıdan kıvranan dilimi
    tükür yakubun suratına

    ey kor
    beni yakubun yerine alevlerde yor
    ben ki tanrılara adanmış yalanların dağılmış külüyüm
    ben ki ishakın gözünü sokan yılanların dölüyüm

    bu yüzden kördür dilim
    sağırdır aşka dokunan ellerim

    ah aşk yükleyip sırtıma yakubun vebalini
    iki büklüm analara say toprağın çilesini
    beni anamın rahminden sorun ey yakubun bebeleri
    neden toprak kokar ishakın buruşuk elleri

    daha kaç bebeyi yıkar ki yağmur
    saçlarında ağarırken anamın
    daha kaç evladı kucaklar ki çamur
    böğrünü deşerken babamın

    anladım ki babamın kasıklarında büyüyen elleriyim aşkın
    tanrının evinden anamın kucağına uzanan

    ey aşk emzir beni rahelin günah akan göğsünden
    ben ki yusufun dudaklarıyım günahların sütünü emen
    ben ki kör kuyuların koynuna atılmışım ey aşk
    bırakıp sevaplarımı tanrıya sağ beni memelerinden

    şimdi duydum say yusufun feryadını
    say ki sustum ağlarken aşk
    atıp kendimi kör sağır kuyulara
    say ki seni çektim aşk tüten kasıklarımdan ey tanrı
    anladım ki seviştikçe yüzüne kustum içtiğim gözyaşlarını

    bu yüzden yusuf olur girerim her aşkın koynuna
    ben ki bin bir kadından doğarım aşk adına

    daha kaç kadın gebe tanrım sana!

    n.nedja ivanic
    2 ...
  6. nedja ivanic

    1.
  7. "sen benim gizli öznemsin" diyen bir büyük şair, düşünür.
    sırbistan asıllıdır ve türkiye'de yaşamaktadır.
    rumuzumu da mataramda tuzlu su ismet özel şiirini de ona ithaf ediyorum.

    protest şiirlerinden örnekler için:
    http://www.khaos.info/sii...-n-nedja-ivanic-siirleri/

    edit: link ölmüş, yenisi ile yeniledik...
    3 ...
  8. mehmet akansel

    1.
  9. uludağ üniversitesi'nda öğretim görevlisi, yardımcı doçent.

    sınıfa başörtüsü ile giren öğrencilere hakaretler eden, sınıftaki diğer öğrencileri onlar lehine kışkırtıp ikilik çıkartmak isteyen bir başka bilim (!) adamı.

    çarşamba günü stabilize dersiyle ilgili şu iddia, vicdan sahibi herkesi ilgilendirmelidir. ama vicdanınız yoksa sizin bileceğiniz iş:
    --alıntı--
    çarşamba günü 'stabilize' dersine giren yrd. doç.dr. mehmet akansel'in başörtülü öğrencilere ağır sözler sarf ettiğini aktaran öğrenciler, şu bilgileri verdi: "hoca başörtülü arkadaşlarımıza ağır laflar etti. başörtülerini açmadıkları için arkadaşlarının hakkını gasp ettiklerini savundu. sınıftakilerin başörtülü öğrencilere baskı yapmasını istedi. derse biraz geç kalan başörtülü bir arkadaşımız eşarbı elinde olmasına rağmen hocadan ağır sözler işitti. bunun üzerine rahatsızlanan arkadaşımız izin isteyip dışarı çıktı. okul girişinde rahatsızlığı artınca bir öğretim görevlisi aracılığıyla hastaneye kaldırıldı."

    öğretim üyelerinin amacının sınıfta başörtüler ile diğerleri arasında ikilik çıkarmak olduğunu savunan öğrenciler, "i̇stiyorlar ki diğer öğrenciler başörtülülere baskı yapsın. sınıfta huzursuzluk çıksın. ancak hiçbir arkadaşımız hocaların bu oyunun gelmedi." ifadesini kullandı
    -- alıntı --
    haber için link ( dikkat! fethullahçı linktir! ağır tahrik ve 'karalama' içerebilir!!)

    http://www.samanyoluhaber...calar-bakin-ne-yapti.html
    0 ...
  10. çocuğuna kendi adını veren ebeveyn

    1.
  11. Özgüven duygusu zayıf, kendi içersinde aile kurumuna karşı çelişkiler yaşayan insan modelidir.

    Ayrıca dünyada "isim bırakmak" konusunda o kadar aç gözlüdürler ki, isim bırakmak için dede nine olmayı bile bekle-ye-mezler. malumumuzdur, torunlara dede ve ninelerin isimleri verilegelmiştir.

    Ama bu yanlış ebeveyn kararının ileriki yıllarda çocukta bırakacağı tahribat pek düşünülemez.
    Örneğin bizim köyde adları "necip" olan baba-oğul var. oğul necip şöyle çağrılır yarı alayla hep:

    - Necip'in necip'i gördün mü?
    0 ...
  12. ismi aynı olan erkek ve kızın evliliği

    1.
  13. Az önce tv izlerken dikkatimi çeken ve düşününce çok ilginç olacağını anladığım sorunsaldır.
    Sorunsal diyorum zira -örneğin- isimleri "deniz" olan erkek ile bayanın evliliği resmi açıdan olduğu kadar toplumsal açıdan da ilginç olacaktır.
    Mesela "Deniiiiiz!" diye seslenilince cama kim çıkacak ya da yolda yürüyorlar ise kim dönüp bakacak?
    Varmıdır acaba türkiye'de böyleleri? Varmıdır ey sözlük ahalisi?

    Ayrıca:

    (bkz: ismi aynı erkek ve kızın karşılaşacağı sorunlar)

    edit: lukslerimi verin bana uyardı ve ben de başlıktaki "erkek ve bayan" uyumsuzluğunu "erkek ve kız" olarak değiştirdim. teşk.
    1 ...
  14. ajdar ın çikita muz şarkısının sırrı

    ?.
  15. an itibariyle youtube'de 20.539.398 kişiye ulaşan izlenme sayısıyla (kaldı ki youtube için bu rakam çok büyüktür) ajdar'ın büyük hiti çikita muzun sırrının ne olduğuna yönelik duyulan bir büyük meraktır.

    çözebilen insaniyet namına beri gelsin.
    0 ...
  16. konserde haydi eller havaya diyen şarkıcı

    ?.
  17. sahneye hakim olamayan, canlı performansı düşük, hitabet yönüde fazla gelişmemiş olan emrah tarzı şarkıcılardır.

    hayır arkadaş, rahat bıtrak milleti, oturan otursun, alkışlayan alkışlasın. sen diyorsun diye eller havaya mı kalkacak yani? Sen öyle bir performans sergile ki, millet coşsun, elleri değil ayakları bile havaya kalkar o zaman meraklanma sen.
    0 ...
  18. fransa da türk öğrenciye soykırım ödevi

    1.
  19. fransa'da demokrasinin, sözkonusu olan türkler ya da müslümanlar olunca nasıl işlediğine çok iyi bir örnek dahadır.
    faşizmin ayak seslerinin fransa'da da duyulmasıdır.

    http://www.internethaber....news_detail.php?id=216413

    edit: unutmadan ekleyeyim. 13 yaşındaki bu çocuğa 2 gün uzaklaştırma verilmesinin sebebi, yazılı kağıdına "soykırım yoktur, olduysa da haketmişlerdir" demesidir. elbette kabul edilir bir cevap olamaz. ne demek haketmişlerdir?
    ama işin öğretmen boyutunu asla atlamamk gerek. sonuçta o bir çocuk ve öğretmenin intikamcı, farklı fikirlere kapalı hareket edişi istikametinde olay dallanıp budaklanıyor. çocuğun soykırım aleyhinde konuşmasını kabullenemiyor ve işi yazılıda sormaya kadar götürüyor. ee sonra da çocuk o cevabı yazınca okuldan uzaklaştır!
    yiyeyim sizin çağdaş eğitim anlayışınızı pis fransızlar.
    zamanında kendi halkınıza "pasta yiyin" diyenlerde sizin atalarınızdı.
    2 ...
  20. baykal ın onur u

    ?.
  21. Deniz Baykal'ın grup toplantısına onur öymen ile beraber girmesi ve bu konuda hiç bir açıklama yapmaması üzerine, birgün gazetesinin atmış olduğu manşettir.
    http://www.haber7.com/gaz...yfalari.php?gazete=birgun
    0 ...
  22. bir seri katil ile evli olmak

    1.
  23. dexter dizisindeki dexter morgan ve Rita Bennett arasındaki evlilik ile örneklendirmesi yapılabilecek olaydır.
    seri katil ile evli olan kadın (ki seri katiller bildiğim erkektir. kadın seri katil hatırlamıyorum) zaten onun bu yönünü bilmiyordur. ve zaman zaman garip davranışlarına kuşkuyla baksa da, onu o yönüyle kabullenmiştir, seri katil olduğunu bilmeden...
    1 ...
  24. eve sarhoş gelen adam ile hanımının diyalogları

    1.
  25. cem yılmaz ve levent kırca skeçlerinde de sıkça görülen, eve sarhoş gelen adamın eşi ile olan ilginç diyaloglarıdır.
    adamımız aslında içtikçe güzelleşmiş ve duygusallaşmıştır ama, eşinden "bana ne ki bundan" karşılığında refleksler alır ve ayar üstüne ayar yer. Tabii sözü az çok geçiyor ise.
    ayrıca bu adamlar genellikle eşini arayan ve "bi şey lazım mı" diyen adamlardır ki, sorumluluklarını alkolün esir almasına da izin vermezler güya.

    ve bir de bu adamların, müslüm baba'nın (müslüm gürses), "seviyorsan oturup benimle içeceksin" şarkısında ifadeye bürünen hayalleri vardır ki, gerçekleştirebilirlerse ne ala.
    0 ...
  26. kafa kemiklerini eritinceye kadar düşünmek

    ?.
  27. düşüncenin uç noktalarına varılması durumu. belki de düşüncenin insanı "delirme noktasına" getirdiği noktasına ulaşılması.
    ama iyisi mi biz bu başlığı ismet özel'in:
    "düşündüm kafa kemiklerimi eritinceye kadar
    nedir bu kölelerin olanca silahları"
    mısralarının geçtiği propaganda şiiri (bkz: #1504550)
    eşliğinde düşünelim iyisi mi.
    1 ...
  28. bm binasından aşağıya atılmak

    ?.
  29. Nükleer enerji uzmanı Timothy Hampton'ın, Viyana'daki bm binasının 17. katından aşağı atılması iddiasıdır.
    ilgili uzmanın, yasadışı testleri rapor ettiği biliniyor.
    Habe için:
    http://www.haberturk.com/...cat=180&dt=2009/11/02
    0 ...
  30. akın özdeniz

    1.
  31. önceki yıllardaki gibi at yarışı oynamamama rağmen, eskilerden en çok özlediğim jokeydir.
    sert jokey olarak bilinirdi. atı getirebilmek için elinden ne gelirse yapar, bazen bindiği at ile yarış içersinde adeta savaşırdı. doğrumudur bilinmez ama, bir arkadaştan, bindiği at gelmeyince ata vurduğunu duymuştum. sertliğinden dolayı yayılan bir şehir efsanesi olabilir.
    ayrıca ganyan ortamlarında efsane olmuş söz bile vardır kendisiyle ilgili:
    (bkz: akınsız oyun akılsız oyun)
    0 ...
  32. okeyde ara taş jokeyde halis karataş

    1.
  33. cümle doğrudur ama, tekerlemeye ve kafiyeye uygunluk açısından daha çok "okeyde arataş, jokeyde karataş" şeklinde söylenmektedir.

    ek: bir de sert jokey olarak tanınan efsane akın özdeniz için bir söylenmişi vardı:
    (bkz: akınsız oyun akılsız oyun)
    2 ...
  34. küfrün karadenizlilerin ağzına yakışması durumu

    ?.
  35. normal şartlarda kızılacak, "aa şuna bak, ne kadar ayıp!" denilecek olan küfredilmesi durumunun, bir karadenizli şivesi ile söylenmesi durumunda insanı kahkahaya boğacak olan şeklidir.
    bir video ile destekleyelim (dikkat +18 dir!):

    &feature=related
    2 ...
  36. fazla biran var mı

    ?.
  37. birası yetmeyen kişinin arzuhalidir. genellikle bira az biraz ve yetmemesi muhtemeldir. gecenin ilerleyen saatlerinde birası fazla olan kişiye bu sual yöneltilir:
    -abi fazla biran var mı?
    -onu daha önce düşünecektin!

    gece bu mihvalde ilerler. birası olanın keyifle birasını çekmesi istikametinde ilerler gece. yaten ama artan biradan yarım bardak ödül ile sonuçlanır genellikle...

    demekkiki neymiş?
    1 tane fazla alacakmışsın...
    0 ...
  38. ahmet hakan coşkun vs bedri baykam

    ?.
  39. çok ayrı siyasi-düşünsel-inanışsal gelenekten gelen, dünya görüşlerinin aynı kulvarda buluşması için tek gerçek neden, dünyanın nimetlerinin adaletsizce bölüşülmesi ya da bunun çabası olan iki kişinin karşılaştırılmasıdır.

    bir kaç örnek vermek gerekirse:

    -ahmet hakan, geçmişini reddede reddede kapital hegemonya içersinde yer edinebilmiştir. bedri baykam ise, uç noktalarda olsa bile aslına sadık kalarak.

    -ahmet hakan kanal 7'de iken asla bir patronun kucağında yazılarına yol vermemişken şimdi aydın doğan menzilindedir. bedri baykam ise sahip olduğu dünya görüşü itibariyle sabittir.

    -ahmet hakan islamcı cenahta haber sunarken, "sol" görüşlülerce bile "iyi haberci" nitelemesini taşırken, şu anda karşıdan baktığı taraf içinde bulunup, içinden çıktığı cenahça lanetlenirken; bedri baykam ilk çıktığı zamanklarda da, şimdi de belirli kesimlerce lanetlenmekte, belirli kesimlerce desteklenmekte, duruşunda bir zik-zak yaşamamaktadır.

    -ahmet hakan bir diaspora edebiyatı ile doğan medyaya yamanırken, bedri baykam yamayan tarafın sesi konumunda olmuştur çoğu zaman.

    -ahmet hakan, islami değer yargılarıyla yoğrulmuş bir beyinle islam dışı bir aleme yürüyüp buraların nimetlerinden istifade ederken, bedri baykam dünyevi lezzetler neredeyse hep orada olmuş, hep orada kalmış, "beğenen beğensin, ötesinden bana ne!" düstürünü hep sürdürmüştür.

    -ahmet hakan sağ kesim yayın organlarında iken karşı taraf için "amman kırılmasınlar" hassasiyetinde iken, şu aralar yazdığı kesimde islamcılar için "amman ne hali varsa görsünler" düşünüş temelinde ilerlerken, bedri baykam "ben ekmeğimdeyim" düşünüş temellendirmesi istikametinde hayatta yol almaktadır.

    -bedri baykam spermli peçetesini "sanat" diye sergilemişken, ahmet hakan sergilenen o muhitte yeni "statülere" soyunmuş, orada bir varlık alanı aramamıştır.

    - ahmet hakan fikirsel göçebedir. bedri baykam ise yerleşik.

    -ahmet hakan dünün islamcısı, bugünün meteryalistidir. bedri baykam ise her daim kendidir, sevmiyor olsak da kendidir.

    -ahmet hakan onu sevdiğimiz yıllara lanet okutmaktadır. bedri baykam ise ona küfrettiğimiz yıllara ihanet etmemektedir...

    ek: ilham için bkz:
    http://www.haberturk.com/...cat=150&dt=2009/10/16
    1 ...
  40. yangına susuz giden itfaiye

    ?.
  41. van'a bağlı çatak ilçesinde yaşanmış gerçek bir olaydır.
    vatandaşlar itfaiye aracının deposuna kovalarlA su taşımışlardır.
    ve ayrıntılar: http://www.haber7.com/hab...e-yangina-susuz-gitti.php
    1 ...
  42. teslis katil

    ?.
  43. aşağıdaki bilgiler dexter dizisi için spoiler içerir...

    dexter dizisinde, 4. sezonda karşımıza çıkan, 30 yıldır seri cinayetler işleyen seri katil.
    cinayetlerini "üçleme" üzerine formüle etmiştir. yıllar önce işlediği cinayeti aynı mekan ve şartlarda tekrar işlemektedir. özellikle hedefinde kadınlar yer alıyor.

    4. sezonda, seri katil avında popüler bir ün yapan emekli ajan frank lundy ( https://galeri.uludagsozluk.com/r/32962/+ ), bu seri katilin peşine düşer ve miami'ye dönen teslis katili araştırmaya başlar. ve elbette yolu dexter morganve eski sevgilisi ( yattığı diyelim biz iyisi mi) debra morgan ile tekrar kesişir.

    teslis katil, kurbanlarını küvette öldürmekte, yukarıdan aşağıya atlamalarını sağlamaktadır. ve elemanımız dexter için bu seri katil, oldukça cazip hale gelmektedir.

    4. sezon 3 bölüm itibari ile senaryo iyi işlenmiş görünüyor. diğer bölümlerini ilgiyle izleyip burada paylaşacağız elbet.
    dexter hayranlarına duyurulur efendim.
    2 ...
  44. öğreten adam ve oğlu

    1.
  45. başarılı bir kaan ertem tiplemesi olsa da, kanımca oğlunun performansının babasına yaklaşamaması sebebiyle zamanla "cepten" yemiş olan, böylece de artık çizilmez olan karikatür kahramanları.
    0 ...
  46. kıllanan adam

    11.
  47. leman'ın leman olduğu dönemin (uykusuz ve penguen öncesi) derginin lokomotiflerinden ahmet yılmaz'ın efsane tiplemesi.
    kaan ertem'den bir benzeri için:
    (bkz: zıçan adam)
    ve bir de şu:
    (bkz: öğreten adam ve oğlu)
    0 ...
  48. dairesini disko olarak kullanan kişiler

    1.
  49. "alt ya da üst katta uyuyan mı var? yan-alt ya da üst katta olanların hastası, bebeği, ya da çalışma saatleri belirsiz olan üyeleri mi var?" gibi soruları asla önemsemeksizin, hangi varoluş isbatında olduğu belli olmayan, demokrasi ve insan haklarından, toplumsal etik değer ve anlayışından zerre nasibini almayan kişilerdir.

    bastırılmış ve toplum tarafından bir öneme haiz olmayan kişilikleri de cabasıdır...
    0 ...
  50. güz adamları

    ?.
  51. yaz mevsiminin yavaş yavaş çekilmesi, havaların hazana doğru yol alması ile, sokaklarda birden bitiveren adamlardır.
    en karakteristik özellikleri farklı giyim tarzlarıdır. ilginç şapka-bereleri, ceketleri ile hemen dikkat çekerler.

    aralarında bu dönemi sabırsızlıkla bekleyen ceket adamları vardır ki, görüldüklerinde saygı duyulasıdırlar.
    0 ...
  52. altılı ganyan

    6.
  53. ganyan bayii adamları

    1.
  54. çok ilginç yurdum insanlarıdır. üzerlerinde tez yazılsa yeridir.bazı özellikleri şöyledir:

    -sadece ve sadece ganyan arkadaşları olanları vardır ve birbirlerine devamlı tek ayaktan nasıl yattıklarını ballandıra ballandıra anlatırlar.

    -çoğunun bülten, kalem noksanlığı vardır ve masada 1 dk. kaleminizi-bülteninizi bırakmaya gelmez, hemen kapıverirler.

    -büyük çoğunluğu sigara içer ve sigara yasağından sonra performanslarında bir düşme görülmüştür. zira sigarasız ders çalışmak zordur.

    -bazılarının cebinde birden fazla küçük meblalı kuponlar vardır ve sürpriz-bomba bi at gelince, kuponlarından birini çıkarır ve "o at nasıl yazılmaz, bak galobu şöyle, annesi-babası şu" tarzında ahkam keserler.

    -bültenlerini arkadaş kahvehanelerinin gazetelerinden beleşe temin ederler genellikle.

    -halis karataş'a hayrandır büyük çoğunluğu. ama yazdıkları atı getirmeyince ya da sürpriz bi atı getirip kuponlarını yatırınca, dur durak bilmeden O'na küfür ederler.

    -sürekli favorilere oynayanlar vardır ki, umutla altılının "harçlık" vermesini beklerler.

    -bu adamların bir de, ganyan bayiindeki çaycıyla, ganyan sahibi-çalışanıyla kanka olma çabası içinde olanları vardır. karizma derdindedirler.

    -o küçücük ayrıntı dolu yarış bilgileri arasına gömülürler. bu yönleriyle ekmeğini taştan çıkaran adamlar gibi hissederler kendilerini. kaldı ki haksız da sayılmazlar.

    -heyecan ve adrenali zirvede yaşayan adamlardır. yazdıkları at burun farkıyla geçilince büyük travma yaşarlar ve kolay kendilerine gelemezler...
    4 ...
  55. sözlüğün seviyesini düşüren başlıklar

    1.
  56. bilgi verme kaygısı güdülmeden, ideolojik bakış açılarının forumlaşma ve "diğerlerine" ayar verme amacıyla açılan başlıklardır.
    dini ve cinsel konularda yoğunluk kazanmıştır sözkonusu başlıklar.
    3 ...
  57. biography channel

    ?.
  58. bio-ci adıyla digitürk 87. kanalda, crime and investigation network kanalıyla dönüşümlü yayınına başlamış olan kanaldır.
    0 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük