west indies
144 (şirin baba)
altıncı nesil yazar 1 takipçi 6.93 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    didier drogba

    909.
  1. türkiye'de izlemesi büyük heyecan verecek olan futbolcu. Bunu anlamayan geri zekalılara ne denir artık bilemiyorum. Adam 40 ında bile oynayabilecek güçte biri.
    0 ...
  2. mini etekle anıtkabir e giden bir grup laik kız

    18.
  3. gerçek atatürkçü olsalar o halde gitmeyecek kızlardır. Son tahlilde amaçları ahde vefa olmayıp dikkat çekmek olabilir. Bir başka deyişle ata sevgisi bir amaç olmayıp çağın gençlikteki önemsenme hastalığı adına bir araç olabilir.

    düşünsel düzlemde çarşafla gelen kızdan pek farkı olmayan kızdır. Dikkat edilsin, düşünsel yapı ve düzlemde!
    1 ...
  4. ön sıradakiler vs arka sıradakiler

    16.
  5. ön sıralar akasya durağı gibidir. Arka sıralar ise behzat ç.
    1 ...
  6. öğretmen maaşları diğer memurlara haksızlıktır

    7.
  7. eğitim denilen insan yetiştirme kutsalını, masa başı imza-mühür işiyle bir tutan bir zihniyeti görmemizi sağlamıştır. 1 saat insan eğitmek, bilimle uğraşmak ile 1 saat masa başı evrakla uğraşmak bir ülkede aynı değerde görülüyor ise, burdan şöylüyorum: bu ülke nah kalkınır!
    0 ...
  8. öğrenci evini soymak

    12.
  9. 'mesleki etik değerlere' sahip olmayan vicdansız bir hırsızın işidir.
    0 ...
  10. toplu taşımada potansiyel yer verici olmak

    3.
  11. bazıları bir maratoncu edasıyla, bayan kapida görünür görünmez yerinden fırlayanları vardır ki, birilerinin kendisine bunun centilmenlikten ziyade aptallık oldugunu söylemesi lazım. Ha yaşlı, hamile falansa ayrı tabi.
    1 ...
  12. borç ödemek için borç almak

    9.
  13. bankaları kredi vesilesiyle ayakta tutan bir realitedir de aynı zamanda.
    0 ...
  14. borç ödemek için borç almak

    8.
  15. bankaları kredi vesilesiyle ayakta tutan bir realitedir de aynı zamanda.
    0 ...
  16. okulların kapanmasına az kala not dilenmek

    8.
  17. bu tiplerin bir de 'hocam teşekkür-taktir kıl payı kaçıyor' diye dilenenleri vardır ki, akla ziyandırlar. Ama taşıma suyla hedefine ulaşanları da vardır ki şapka çıkarılasıdır.
    0 ...
  18. ön sıradakiler vs arka sıradakiler

    4.
  19. ön sıradakiler kapıya, tahtaya, ışığa, pc ye çöpe falan daha yakın olduğu için yer yer bir asistan tadı yaşarlar. Arka sıradakiler ise bundan mahrumdurlar. Öğretmen adlarını bilse kafidir bu tad için.
    1 ...
  20. n ç ye tecavüz edenlerin sıralı tam listesi

    76.
  21. kendimizi kandırmayalım. Sokaktan üç erkek tutsak, birinin büyük ihtimalle olaya dahlolacağı elzem bir olaydır bu. Toplumsal ahlakın suratına zevk suları boşalır bu haberleri okuyunca... Vehamet budur.
    0 ...
  22. fatih terim e 3 maç ceza verilmesi

    61.
  23. ırkçı söylemi hakaret olarak yalayıp yutan ve 2 maç ceza veren federasyon'un son fiyasko kararıdır.
    hayır, terim'e ceza verilmesin demiyoruz. "bu nasıl iki yüzlülüktür?" diyoruz!

    ve şu şiiri federasyona armağan ediyoruz:

    Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir,
    Temele taş bulmak gecikebilir,
    Devlete baş bulmak gecikebilir,
    Adalet gecikmez! Tez verilmeli...

    (bkz: NiYAZi YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU)
    0 ...
  24. erkeğin ağlaması

    232.
  25. bazısı ağlayamaz, yüzünü döker gider.
    (bkz: giderim)
    (bkz: ahmet kaya)
    5 ...
  26. audio

    9.
  27. National Geographic Channel'de bir çok belgesele sesiyle hayat veren büyük seslendirmen mazlum kiper'le beraber dublaj yaptığını belirtmiş (#8166435). Belki de defalar kere duyduğumuz güzel bir sesin sahibidir audio kimbilir?
    0 ...
  28. ön sıradakiler vs arka sıradakiler

    1.
  29. ön sıra öğrencisi her daim öğretmenin gözü önünde olacağından yaramazlık yapması, dersten kaytarması söz konusu olmayacaktır. ama arka sıra öğrencisi yer yer kafasına göre davranış sergileyecek, öğretmenin denetiminden alabildiğince uzak kalacaktır.

    -ön sıra öğrencisi davranışlarını mekanikleştirmek zorunda kalacağından yer yer asosyal durumlara zerkolacaktır. ama arka sıra öğrencisi ortamdan ortama, muhabbetten muhabbete akabilecektir.

    -ön sıra öğrencisi "özgür" değildir. arka sıra öğrencisi ise özgür sularda kulaç atar.

    -ön sıra öğrencisi "ödev yapmama zevki"ni bile doğru dürüst tadamazken, arka sıra öğrencisinin ise ödevle pek işi olmaz.

    -ön sıra öğrencisi defterine sadece ders notları tutarken, arka sıra öğrencisi istediğinde yanındakilerle yazışabilir. manitaya mektup-şiir bile yazabilir.

    -ön sıradaki "öğretmen her an beni kaldırabilir" korkusuyla gerim gerim gerilirken, arka sıradaki ise çok güzel komufle olabilmektedir.

    -ön sıradaki, arka tayfanın tahtayı iyi görememesi sebebiyle sık sık "koca kafalı" tarzı nitelemelere maruz kalırken, arka sıradaki tahtayı iyi göremese de bu onun için dert edilecek bir şey değildir.

    -ön sıradaki her ne kadar öğretmenle "samimi" olma "şerefine" nail olsa da, zamanla bu durum gizem mizem bırakmayacak, öğretmenin gözünde o öğrenciyi sıradanlaştıracaktır. ama arka sıra öğrencisi öğretmenin gözünde öyle ya da böyle gizemini bir şekilde koruyacaktır.

    -ön sıra öğrencisi için kopya pek söz konusu değildir. ama arka sıradaki kopyanın gözüne gözüne vurur.

    -ön sıra öğrencisi "inek"tir. arka sıra öğrencisi "kanka".

    -ön sıra öğrencisi "çete" üyesidir. arka sıra öğrencisi "çete" lideri.

    -ön sıralarda popülizm yaşanır, yüzlerde maskeler takılıdır. arka sıralarda hayatın ta kendisi...
    3 ...
  30. dexter

    528.
  31. showtime 6. sezonu müjdelemiştir.
    12. final bölümü için 40 küsür dk. bir çok girift olay için yetersiz gelecek olup olaylar çok hızlı geçmek durumunda kalacaktır. gönül ister ki lumen ile dex, debra ile guinn devam etsinler. lumen diziye misafir oyuncu olarak girmişti gerçi, bakalım yeni sezon için akibeti nasıl tayin olacak.
    -- az spoiler --
    şunu derim ki, sezon mutlu bir harrison doğum günü partisi ile bitecektir.
    -- az spoiler --
    2 ...
  32. akustikcinayet

    9.
  33. ismet özel hakkındaki şu tanımı ile "ezber bozacak" ve/veya "kafa kemiklerimizi eritinceye dek düşündürtecek" bir yazar olduğundan şüphem kalmamıştır...

    (bkz: #3832855)
    0 ...
  34. başkalarının hayatını yaşamak

    7.
  35. bana şair ismet özel'in sebeb-i telif şiirinin bir bölümündeki şu muhteşem bölümü hatırlatan önerme:

    başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
    ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
    düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
    siz gidin artık
    düşman dağıldı dedikleri anda
    anlaşılıyor
    baştan beri bütün yenik düşenlerle
    aynı kışlaktaymışız
    incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
    sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda
    tek başınayız.
    0 ...
  36. ahmet kaya

    1188.
  37. 10. ölüm yılında, "sonunu" hazırlayan malum gecenin mimarlarından serdar ortaç ile kıyaslaması için

    (bkz: #6214830)
    1 ...
  38. ücretli öğretmenlik

    38.
  39. kpss deki baraj puanı sebebiyle bir çoğu kadroya geçememekte, meb okullarında kadrolu meslektaşlarının aldığı ücretin neredeyse 3 te 1 ine talim etmektedirler. devletin böyle de mağdur ettiği emekçi camiadırlar.

    aynı okul kurumunda aynı işi yapmalarına rağmen, kadrolu öğretmen ek ders ücretiyle ortalama 2.000 alıyorken, onlar en fazla 750-800 tl almaktalar.
    kimse bana eşitlik, adalet, hak, hukuk, sosyal devlet, emeğin karşılığı falan demeye kalkmasın...

    ha, çözüm mü ne? çok basit:
    -eğitim fakültesi sayısını azaltacaksın
    -eğitim fakültesi kontenjanlarını makul seviyeye çekeceksin.
    -orta vadeli istihdam planı ile ne kadar öğretmen ihtiyacı olacak, ona göre fakültelerden öğretmen mezun edeceksin.

    çözüm kısaca bu. yoksa 100.000lerce elinde "öğretmen oldun" diploması olan genç beyni ehliyetsiz işlerde ve düşük işlerde süründürmeye devam edersin.

    duyuyormusun bu çığlığı nimet abla?
    18 ...
  40. kpss

    223.
  41. kpss mağdurları adına tayyip erdoğan a açık mektup

    1.
  42. Bu mektup, kendisini sevip sayan bir vatandaş olarak eğitim politikalarına karşı bir büyük isyanımdır!

    popülist politikalar sonucu neredeyse her ile bir üniversite açılmasıyla çığ gibi büyüyen işsizler ordusunun istihdamında yetersiz-beceriksiz kalan devlet katmanlarının, asıl açılımı buradan başlatması beklenirdi mesela.
    örneğin öğretmen olmak için 4 yıl (duruma göre daha fazla) beyin-dirsek çürütüyorsunuz, ama sonrasında kpss denilen bir büyük engel ile savaşınız devam ediyor.
    bu öyle bir savaş ki, dur durak bilmiyor.
    önce sbs denilen yarışta kafa kemiklerinizi eritiyorsunuz çalışırken. (bkz: kafa kemiklerini eritinceye kadar düşünmek)
    ardından öss denilen yarış ile kabuslar sürecinden geçiyorsunuz.
    bu büyük savaş sürecini atlatabildiyseniz, üniversiteyi maddi-manevi zorluklarla bitiriyorsunuz
    ardından kpss denilen ve gerçekten istihdam olabilecek puanın çok zor alındığı bir başka savaşla yüzleşiyorsunuz.

    ve sonuçta heba olmuş ve olmaya devam eden yıllar...
    erkekler için askerlik sorunu...
    iş sorunu...

    "dünyayı kahredecek kelimeler"le donatılmış olsanız da, işsizler ordusunun bir parçası olarak ortalıkta kalakalıyorsunuz...

    bu gençleri ne yapacağız sayın başbakanım? bu pırıl pırıl genç neslimizi ne yapacağız? yıllarca donanım sahibi oldukları, ehliyet sahibi oldukları istihdam alanlarından içlerinde bir büyük kırgınlık ve umutsuzluk ile onları geri mi çevireceğiz?
    onları "öldürecekmiyiz?" sayın başbakan? (bkz: köylüleri niçin öldürmeliyiz)

    köylerinden, varoşlarından yokluk içersinde, asosyal hayat şartlarıyla üniversiteyi bitiren ve ehliyetlerini alan bu gençleri yolsuz-yolculuksuz mu koyacaksınız sayın başbakan?

    evet, o köylerinden varoşlarından bilginin kalbine akın eden gençleri öldürecekmiyiz?

    köylüleri öldürecekmiyiz sayın başbakan? onları öldürmesek olmaz mı?

    (bkz: evet, isyan)
    5 ...
  43. tanrının günahkar piçleri

    1.
  44. Enfes bir Nedja ivanic şiiri. Zahmetli olsa da okunmalı...

    yere
    ve göğe
    ve yazgısı yazılmamış bir avuç toprağa
    belki henüz doğmuş bir çocuktu karanlık
    doğmamış bir ışık kadardı belki
    yanlızlık

    oysa doğdukça azalan
    azaldıkça çoğalan
    tanrılardık
    olmayandan çok
    ve olmayan kadar yok

    ateşe
    ve suya
    ve karanlığa gebeydi söz
    oysa hiç duyulmayan bir sesti hüküm
    ve gece emri kılan köz
    işıktı
    ol diyen tanrıdan ateşlerde sınanan yüküm

    ey yok
    bir ateş kıl dirilen topraklara
    ve bir kıvılcım ver ve bir kül

    ey har
    ve ateşte çırpınan kül
    beni köze hüküm kıl

    savrul topraklarıma
    közü söze kılan alevlerde kavrul

    oysa töze alevi katıp
    közü üşüten
    tanrılardık
    yaratırken
    yaratıldık!

    şimdi anladım say
    yok olandan var olan tanrıydı har
    ve ateş
    ve kül
    say ki sözümü yoka sayandı var
    say ki közümü vara sayan tanrıydı har

    ve
    yerin göğü emzirdiği kubbeydi tanrının titreyen elleri
    ve
    ateşin közü öptüğü yerdi buhurunda eriyen nefesi
    gecenin güneşi gördüğü
    ve
    toprağına suyun aktığı yerdi
    tanrının ıslanmış gözleri

    şimdi anladım say günü ve geceyi
    duydum say çatırdayan toprağın feryadıydı
    döl tutmuş tohumlar
    say ki ya çamurdandı
    ya kandan tohuma küs doğumlar

    ki ne zaman yağsa yağmur
    gök kubbede ağlar altıncı gün tanrılar

    ve çamur
    ve kan
    say ki bir bebeydi ağlayan
    say ki ilk nefesin feryadıydı toprağın kulaklarında çınlayan

    ırmak
    ve toprak
    birleşti dudaklarında tanrının ağarırken tan
    ey kan
    verip toprağın rahmine seni
    bana bula etimi
    daha kaç bebeye süt olur toprağın günahkar memesi

    ve bir çığlık yırtarken toprağın sızlayan rahmini
    doğdu topraktan doğu
    say ki gihondu
    akarken ellerim aden’in böğründen
    bir avuç suydu
    günah
    kendine doğup kendine dökülen

    ey kil
    öp doğunun çıplak tenini
    ve bil

    dökülüp ateşin koruna sağdım aşur’un gözlerinden
    tanrının dölünü
    say ki çocuktu tenimde kabaran ırmak
    say ki fırata soyunup
    dicleye giyinen anaydı toprak

    ve ne zaman doğsa güneş
    dört ırmaktan doğarım
    doğuya
    peşime düşer bir ateş
    anamın rahminde kül olur
    yanarım

    ki ne kadar doğuysa o kadar çıplaktı toprak

    ve su
    ve buğu
    yedi kez aktı tanrının ellerine
    ey tanrım okşa adenin savrulan saçlarını
    say ki ellerinde ağu der toprak

    ve tinime rüzgar
    ve tenime çamur
    şimdi içtim say bir avuç suyu
    gördüm say adenin kesilen göbeğini
    ve doğumu

    say ki deşerken toprağın kanlı rahmini
    tuttum tanrının çamurlu ellerini

    ki ne zaman ıslansa toprak
    bir doğum sancısı sarar tanrının gözlerini

    ve can
    ve kan
    aktı toprağın terli alnından
    ve karnından söküp tanrının sözlerini
    açtı gözlerini
    insan

    say ki gördüm inleyen toprağın günahkar bedenini
    say ki öptüm toprağın çatlamış ellerini

    ki ne zaman doğsa insan
    ağlar
    çamura bulanır yanaklarımda kan
    dirilir topraklar

    ve etim
    ve kemiğim sızladı
    dokunurken ellerim çamurlu göbeğime
    say ki dokunsam kendime ellerim günaha gebe
    ve tenim
    yalnızdı
    say ki sesim
    keşfedilmemiş ilk tanrısı kuşların
    ad verirken toprağa düşen her ete
    say ki dilimden yaratılmış tanrıydım

    belki bu yüzden ne zaman dokunsam kendime yalnız bir çığlık olur tanrı
    hep kendime kanarım

    tanrım kendi günahımda boğ beni
    senden doğdum
    sök etimi
    kemiğimi

    tanrım yarıp göğsümü çıkar kendimden kendimi
    say ki bana bir ben borçlusun
    say ki içimden
    yine etimden
    ve yine kemiğimden

    tanrım sol yanımdan al tözümü
    tanrım duy sözümü
    çatırdarken göğüs kafesim
    çırpınırken tenim
    tinime bağışla günahkar ellerimi

    say ki böğrümü deşerken yalnızlık
    söktüm kaburgamı
    say ki öptüm çamurlu ellerimi
    akıp beni yaratanın gözlerinden
    atıp kendimi aşur’un sevdasından
    kattım yokluğuma dirilen etimi
    günahımla yıkandım
    nasıl olsa tanrının gözü yaşlı çocuklarıydık
    doğduğumuz yerden doğurduk

    şimdi anladım say karnımda büyüttüğüm günahkar yanımı
    ki hangi yanıma dokunsam
    bir kadın sesi işitirim tanrıdan
    çamura bulanır sesim
    kendimden doğarım

    ve kadın utancıma biçilen kefen
    oysa topraktı tanrının ellerinde dirilen beden
    ve çırılçıplaktı
    say ki rahmine dudak sürdüğüm
    uykulara küs topraktı

    ey günah
    kadını terime sevap biç ateşe düşen tenimden
    say ki duydum tanrının soluğunu çektikçe içime havva’nın buğulu nefesini
    say ki
    kırıp toprağın hükmünü dinledim nasıl da inliyor tanrının aşk artığı bedeni

    şimdi anladım say tanrının yalnızlığına biçilen elleriyim ben
    dokundukça aşka çoğalan
    şimdi anladım say dökülürken dilim toprağa havva’nın bedeninden
    öptüğüm tanrının üryan dudaklarıymış meğer

    ve sesi
    ve nefesi işittim ateşin masum çocuklarından
    ne tenime secde edendi alev
    ne tinime zuhuru üfleyendi rüzgar

    belki bu yüzden estikçe ellerim havvanın saçlarından
    bir ateş sarar tanrının gözlerini
    kül olur savrulurum toprağın çamurlu koynundan

    şimdi anladım say iblisin tutuşan saçlarını
    say ki ne yılandı toprakta sürünen dilim
    ne yalandı günahlarda kavrulan elim

    belki bu yüzden
    ne zaman bir kadın öpsem
    bir meyve düşer dalından
    döner kaburgama secde ederim

    daha kaç günaha giyinir ki insan

    ve lanetti
    ve kehanetti
    üstümdeki elbise
    ya dilimdi karnının üstünde yürüyen yılan
    ya
    yapraktı havvanın tenine örttüğü yalan

    duydum tanrının lanetli sözlerini
    ve gördüm havvanın çırılçıplak tenini
    belli ki günaha akacak bir avuç suydum

    şimdi anladım say yuttuğum toprağın kokusuymuş ağzımda sütüm
    gördüm ki tenime kustuğum ateşin koruymuş dölüm
    say ki her ana biraz da günahıma gebe

    söyle bana tanrım tinime giydirdiğin et midir bu zulüm

    bildim
    anaymış bir avuç toprak
    bu yüzden acıyla doğarmış her evlat
    anladım ki bir çığlıkmış doğmak

    gördüm tanrım
    ne zaman dayasam dudaklarımı anamın memelerine
    toprakla dolar ağzım
    bu yüzden doğdukça ölüme büyür günahkar gövdem
    ve ne zaman haykırsa bir kadın
    çıldırır toprak
    acıyla doğarım

    belli ki anamın rahmine yazılmış son cezayım

    şimdi anladım say kadının zahmetini
    ve iblisin rahmetini

    kim bilir daha kaç kez ağlarım

    çünkü topraksın dedi dilim
    toprağa döneceksin

    tanrım kov beni cennetlerden ateşin kızıl koynuna
    koy adenin bahçesine kerubinin hışmını
    ve dört yanıma korlu kılıcını

    ey aşk bağışla beni tende soğuyan terin buğusuna
    ve tenimi şahit kıl havvanın kokusuna

    ve kadın ilk dinim
    şahittir ellerim

    daha kaç sevaba soyunur ki insan

    ve kaine düştü kinim
    ben ki günahın semeresiyim
    ve habile sustu dilim
    meğer ölüme gebeymiş ellerim

    say ki doldurup havvanın rahmine toprağı
    kasıklarından fışkıran kandı tenim

    ben ki
    duydum habilin kanının sesini yükselirken topraktan
    yırtıldı kulaklarım haykırırken kan

    ben ki kain’in lanetli etiyim
    ben ki habil’in çürüyen kemiğiyim

    işte bu yüzden ne zaman açsa ağzını toprak
    kan dolar dişlerim yedi kez yutarım öcümü
    toprak kusar kinini
    bir kez daha doğrarım

    ve eşti
    bir yanım kardeşti
    tanrım dilimi gömdüm dudaklarım doğururken
    aşk emdiğim memelerini
    gördüm ki günahım karnı burnunda bir ateşti

    tanrım
    daha ne kadar çiğner ki insan toprağın sırtına yazılmış hükmünü
    daha kaç ana çeker ki gömüldüğüm toprağın çekilmez yükünü

    ve hanok doğdu ağlarken adenin sol yanı
    ve irad hanokun kanı

    anladım ki çoğaldıkça kendimizden azaldık
    anladım ki bakarken yüzüne lamekin
    yetmiş yedi kere aldık öcünü toprağın
    say ki aşk için bedenlerimizi yaktık
    giyindikçe aşkı soyunduk
    günahkar bedenimizi inkardık

    şimdi anladım say eşi ve kardeşi
    say ki kurban ettiğimiz aşkı gömdük toprağın rahmine
    belki bu yüzden hep alnından öptük eşi
    belki bu yüzden toprak misali sırtımızdan besledik kalleşi

    işte
    ya aşkı inkardı insan
    ya öylece sevişmekti isyan

    işte
    biz ki böyle çoğaldık ey ademin dölü
    bastıkça toprağın yüzüne bir yanımız ölü
    biz ki böyle yıkandık günahlarımızla
    anladım ki günahkar doğarmış her bebek ey havvanın külü

    şimdi anladım say öldükçe nasıl çoğaldık
    gömerken havvanın günahkar piçlerini
    anladım ki sevişmeyi günah kıldık

    ey ilk doğan bebeğin feryadı
    bildim ki günahım bir avuç toprak
    kim bilir belki bu yüzden hep sırtımızda toprağın nefreti
    ne zaman doğsam
    o zaman kucaklayacak

    ve ademden doğan
    ve havvadan kalan
    ben ki günahın zürriyetiyim tanrının sızlayan etinden kopartılan

    şimdi anladım say tanrının sonsuz eziyetini
    say ki yırtıp yerin yüzünü
    gömdüm tanrının en mahrem sözünü
    say ki kurban ettim tanrının dilini soyunurken topraktan
    ben ki tanrının kırılmış elleriyim aşklardan arta kalan

    ve gördüm ve duydum
    ağladığını
    seni korkularla çoğaltan ben
    ey tanrım işte ben buydum

    şimdi anladım say tanrının pişmanlığını
    ve nuhun inayetini
    say ki aşk dileneceğim dirilen ateşlerden
    açıp yefetin günahkar ellerini

    ah aşk
    ben ki kendimi inkarım
    daha kaç ateşle tenimi yıkarım
    ben ki insan
    ya aşkı suya katar tanrıları yakarım
    ya köze basar etimi küllerimi yutarım

    şimdi anladım say tanrının aşk tüten feryadıydı nuhun gazabı
    anladım ki düşecek her yağmur damlası birazda toprağın azabı
    say ki günahlardan duyarım fırtınaların sesini
    şimdi terk ettiğimiz aşkı biçeceğiz tanrının gözyaşlarından
    belki bu yüzden ne zaman kopsa bir fırtına
    sırılsıklam sevişirken bulurum kendimi yükselen sularda

    daha kaç tufandan doğar ki aşk

    tanrım
    ben ki senin aşk tüten son çocuğun bağla göbeğimi
    toprağın yüzü üzerinden sil dudağımın izlerini
    şimdi nuh için ağla
    gözyaşlarını içeceğim aşk adına

    ve sustu yer
    ağlarken gökler
    kırk gece sevişip toprak gibi yıkandım çırılçıplak bir avuç suyla
    anladım ki hiçbir yaprak örtmez tanrının mahrem gözlerini
    bu yüzden sevişirken insan soyunurmuş toprak
    ne kopan fırtınalar paklar aşk kokan ellerini
    ne de günahkar dilim yıkar aşk içtiğim tenini

    daha kaç kez sevişip çoğaltacağım tanrım seni!

    ve çekildi sular toprağın dudaklarından karnına.....
    oturup araratın çırılçıplak göğsüne
    yedi gece girdim koynuna

    şimdi anladım say tanrının ahdini
    say ki duydum tanrının ağlarken sesini
    anladım ki aşka çoğalacak bedenimdi tanrı
    bu yüzden sevişin derim ey ademin bebeleri
    ne zaman girsen bir aşkın koynuna
    ter ile yoğurup varolduğun toprağı
    titreyen bedeninden tanrılar doğuracaksın
    şehvetinden sırılsıklam kül olup yanacaksın

    daha kaç aşkın kavmine düşer ki dölüm

    ey kavmim
    üstümü örtmeyin
    bil ki şarap ile yıkandı elim
    bil ki üzüm emdi benim günahkar dilim
    bu yüzden çıplaktır tenim
    örtmeyin üstümü ey nuhtan kopan kavmim
    ayıbımdan ellerinizi çekin

    ah dört yana dağılan kavmim
    şimdi anladım say nasıl bölündü bin bir parçaya nuh ile yıkanan bedenim
    say ki kopartıp şinar diyarında dört bir yana attığımdı günahkar dilim

    ateşlerde yıkanıp topraklarda yanandı aşka sürgün ellerim

    belki bu yüzden
    pişirip toprağı kor ateşlerde
    kerpiçten şehirler kurarım
    ne zaman bir medeniyete göçecek olsam
    hep ağır gelir toprağın sırtına ayaklarım
    gördüm ki
    bir ben çiğnerim toprağım yüzünü
    bir toprak çiğner benim yüzümü

    şimdi anladım say aşk uğruna kurduğum medeniyetleri
    say ki yırtıp göğün nefesini
    çıktım babilin tepesine
    say ki kavruldum bakarken tanrının gözlerine

    anladım ki babilden iner tanrı yeryüzüne

    işte bu yüzden ne zaman sevişsem döner babile bakarım
    nice aşktan medeniyetler kurar günahkar tenimde tanrılar yakarım

    ey aşk
    işte buymuş sana sunduğum sırrı dilimin
    sana söylenen sözlermiş dudaklarını yırtan ibrahim’in
    ey aşk
    senin için soyunup dudaklarını kadınlar ve erkekler
    dile gelir çırpınır aşka uzanan eller
    adını fısıldar günahkar geceler

    şimdi anladım say ibrahimin aşka konan sözlerini
    anladım ki ne zaman sevişsem
    ibranice bir şarkı söyler
    kanadı kırık serçeler

    ey aşk bana ibrahimin dilini ver
    giyinip söylenmemiş tüm sözlerimi günahlarla sevişeceğim
    sesimi aşka susan tanrı duysa yeter

    ey ses söküp dişlerimi
    koy ishakın avuçlarına
    ve ey toprak çiğneyip acıdan kıvranan dilimi
    tükür yakubun suratına

    ey kor
    beni yakubun yerine alevlerde yor
    ben ki tanrılara adanmış yalanların dağılmış külüyüm
    ben ki ishakın gözünü sokan yılanların dölüyüm

    bu yüzden kördür dilim
    sağırdır aşka dokunan ellerim

    ah aşk yükleyip sırtıma yakubun vebalini
    iki büklüm analara say toprağın çilesini
    beni anamın rahminden sorun ey yakubun bebeleri
    neden toprak kokar ishakın buruşuk elleri

    daha kaç bebeyi yıkar ki yağmur
    saçlarında ağarırken anamın
    daha kaç evladı kucaklar ki çamur
    böğrünü deşerken babamın

    anladım ki babamın kasıklarında büyüyen elleriyim aşkın
    tanrının evinden anamın kucağına uzanan

    ey aşk emzir beni rahelin günah akan göğsünden
    ben ki yusufun dudaklarıyım günahların sütünü emen
    ben ki kör kuyuların koynuna atılmışım ey aşk
    bırakıp sevaplarımı tanrıya sağ beni memelerinden

    şimdi duydum say yusufun feryadını
    say ki sustum ağlarken aşk
    atıp kendimi kör sağır kuyulara
    say ki seni çektim aşk tüten kasıklarımdan ey tanrı
    anladım ki seviştikçe yüzüne kustum içtiğim gözyaşlarını

    bu yüzden yusuf olur girerim her aşkın koynuna
    ben ki bin bir kadından doğarım aşk adına

    daha kaç kadın gebe tanrım sana!

    n.nedja ivanic
    2 ...
  45. nedja ivanic

    2.
  46. mustafa akaydın

    49.
  47. müslüman bir ülkede mezarlıkta yer sorununun çözümü için ölülerin yakılması önerisini getiren halkçı parinin halkçı (!) başkanı...
    Antalyalılar duysun kimi seçtiklerini.
    1 ...
  48. alamut kalesi

    30.
  49. samarcande

    27.
  50. ---tanım cüz'i miktarda spoiler içerir--
    ömer hayyam'ın yanında hasan sabbah için bile okunası kitaptır. dünya tarihine suikastı tanıtan, zamanın devlet adamlarını korkudan titreten bu adamı tanımak isteyen bu kitabı okusun. Özellikle alamut kalesinde geçilmez zırhtan hayatı ilgiyle okunasıdır.
    3 ...
  51. amin maalouf

    69.
  52. Eserlerini okuyanların gözünde doğu ve doğu kültürü yeniden resmedilecektir. Eserlerinde şehirlere ve o şehirlerin iz bırakan bilgelerine olan aşkı müthiş bir üslupla kaleme almıştır. Bu kadar duygusal geçişlerle ilerleyen kitaplarında ideolojik saplantılar, tarafgirlik argümanları pek bulunamaz. Bu yönüyle çağımızın yaşayan efsane yazarlarındandır.
    1 ...
  53. sözlük yazarlarının en son okuduğu kitaplar

    1842.
  54. mazlum çimen

    33.
  55. haydarpaşa tren garının dili olsa da konuşsa... konuşsa da anlatsa, ne büyük bir aşka tanıklık ettiğini.
    ve artık nerede bir tren gelip geçse yanımdan, içimden bir şeyler sökülüp parçalanır. yüreğim raylar altında dağılır.

    http://www.youtube.com/watch?v=rrwyxc09idm

    ayrıca (bkz: başımın belası)
    2 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük