güdüsel biçimde aniden belirten bir istek. bir tek benim mi yaşadığım bir his, merak ediyorum.
şimdi bir kediyi güzel güzel seviyorsunuz, boynunu mıncıklayıp kulağının etrafında daireler çiziyorsunuz filan, ensesini okşuyorsunuz... işte bu sırada benim içimde aniden şoyle canavarca bi his beliriyor;
böyle kedinin boğazından sıkıp avucumun içiyle suratına bi tane osmanlı tokadı çakıp duvara fırlatmak, ondan sonra tekrar boynundan kavrayıp avuçlarımla bedeninin üstüne bastırıp tüylerini yolmak, bu da yetmezmiş gibi ayağımla sektirip rövoşata çekmek istiyorum. tabi bunlar zihinde çok hızlı bir şekilde belirip neyseki geçip gidiyor.
bu duygunun psikolojik analizini yapmak gerek aslında. Belki de fazla sevgiden doğuyor olabilir. sevgi ile şiddet arasında çok yakın bi bağ, çok ince bir çizgi var...
eczacılık yapmak için eczacı olmak gerekmediğinden doğru olabilecek düşünce. daha doğrusu, eczanede çalışmak için eczacılık okumaya gerek yok bildiğim kadarıyla. zira, rastladığım pek çok eczanede, gayet vasıfsız denebilecek, liseyi yeni bitirmiş öğrenciden tutun da bim'de kasiyerlik yapıp eczanede çalışmaya başlayanlardan -ki bizzat şahit oldum- pek çok çalışan var. birazcık okuma kabiliyeti olanlar, ilaçların yerini öğrenip dozlarını ezberleyen herkes eczacılık yapabiliyor. e gerisine ne hacet. 5 yıllık okuyup onca kafa patlatan da aynı şeyleri yapmıyor mu...
Her nedense bu ifadenin yarattığı dindarane titresimden dolayı bir garabet hissedilse de her tekel bayisinden çıkarken kullandığım bir selamlayistir. girerken de selamunaleykum diyorum. Çok ibneyim. Ehe.
kutlu ramazan ayımız süresince allah'a olan ibadetimizi gerçekleştirirken, çevremizdeki canlıların da aynı şekilde rabbimize inayette bulunmaları için yapılması elzem olan bir olay.
şahsen, evdeyken kendim oruçlu olduğumdan bahattin isimli kedime de hiç bir yiyecek vermiyorum, ne su ne de mama. akşam olduğunda orucumuzu güzel bir şekilde açıyor ve duamızı ediyoruz.
hem bir de, açıkçası karşımda şapır şapır su içmesine tahammül edemiyorum, benim de bi nefsim var. zaten şeker hastasıyım.
umarım bu şekilde amel defterime çift sevap yazılıyordur. bahattin'le cennette de görüşeceğiz inşallah...
Bilindiği üzre sütü kaynatıp hafif ilima derecesinde içine yoğurt kâtip 1 gün sarılı halde bekletince yoğurt haline geliyor.
Şoyleki, bu işlem ile sokak sutcusunden 5 kilo süt alıp yoğurt yaptım ancak, sanırım bir şeyleri yanlış yaptigimdan olsa gerek, tam kıvamında olmadı. Epey bi eksi oldu.
Ben de bunun üzerine yoğurdu kaynatıp içine sut ekleyip karıştırarak tekrardan süt olmasını bekleyeceğim. Mantıken olması lazım. inşallah olur. Dinimiz amin.
aslında pembe dizi formatında her gün çekilse çok daha güzel ve izlenecek olan dizidir. Güncel olarak haftalık takip etmeye degmiyor gibi. iyice biriktikten sonra ardarda izlemek gerek. bu sezondan sonra bırakacağım.. Şu gidişle 10 sezon daha sürebilir veya bu sezon da bitebilir gibi. garip bi dizi gerçekten.
(Tabi kitaptan bağımsız olarak konusuyorum)
Açıkçası kuran tek başına anlaşılması güç bir kitap. şu an bile onca gelismislige rağmen tam manalara ulaşamıyoruz. hele eski zamanlardaki insanların akıl ve kultur düzeylerini dusundugumuzde onlar için çok daha güç olsa gerek. Nereden okuma yazma öğrenecekler, akılları ile sorgulayip anlayacak ve yaşam biçimlerine entegre edebileceklerdir? işte burada özellikle yaşam tarzına nasıl tatbik edileceği konusunda hadisler gerekli diye düşünüyorum. tabi su an için bu gereklilik derecesi azalsa da eskiler için daha coktur herhalde..
Tabi buradaki sıkıntı ikisi arasındaki uyumluluk sorunu ama burada da tabi aklın devreye girmesi lazım. Akıl önemli..
bazen yalnızca duygusal ve hüzünlü kitaplarda değil, insanın kendi bilinç ve farkındalığını derinden sarsan, beyinde kurşun etkisi yaratan, insana, insanlığa ve benliğe dair hikmetli ve bir o kadar sarsıcı gondermelerde bulunan kitaparlarda da vuku bulabilir.
--spoiler--
bütün güzel, yüce şeylerin inceliğini anlamaya hazır olduğumu sırada, evet tam o sırada, bunları hissedeceğime, saçma sapan hareketler yapıyorum.
neden güzel ve yüce şeyler üzerine anlayışım derinleştikçe daha çok batağa saplanıyor ve boğulacak gibi oluyordum?
--spoiler--
bunu giderek artan bir ciddiyetle düşünüyorum, ancak beni alıkoyan şeylerden birinin bu sözlük olduğunu itiraf etmeliyim. Tabi su manada;
Simdi bence intihar dusuncesinin en büyük sebebi, tikanmislik ve daralma hissidir. yani tüm yolların çıkmaza girdiği saplantısı ve o 'çıkmaz yol' hissiyatinin kroniklesmesi.
Bunun da en büyük sebebi yalnizliktir herhalde. Tabi durkheim'in bahsettiği gibi, toplumla butunlesememekten veya fazla butunlesmekten kaynaklı egoist-alturist intihar türleri var ama en baskın olanın yalnızlık kaynaklı olduğunu tahmin edebiliriz, özellikle bizim ve turevi toplumlar için.. (bkz: anomi) Diğer turlusu, iskandinavya'da, japonya'da yaşanan intihar çeşitlerinin uç kaldığını söyleyebiliriz, en azından bizim zaviyemizden..
Şimdi sözlük mevzusuna gelirsek, burası yaşamdaki tıkanıklık ve boşluk hissini bir nebze dolduruyor acikcasi. herhangi bi konudan bi yığın şey geliyor aklına. Vay be, herhalde bu kadar boş değilmişim diyorsun, hayat da değil...
Bazen bir şey hakkında epeyce yazıp sonra bırakıyorsun, hoşuna gitmiyor, ve sonra başka bir konuya geçip onda da bi o kadar şey yazıyorsun. Bu böyle gidiyor gidiyor ve yüzlerce taslak yazi oluyor tamamlanması gereken. Bazen çok sonra dönüp yazını bitirip yayinliyorsun filan..
Yani şimdi intihar etsen, yok olup gitsen yüzlerce bitirilememis yazı bırakacaksın. Bu da aslında demek oluyor ki, hayatta yarım kalan, tamamlanması gereken çok şey var, daha değil, daha değil...
kürtlere karşı her türlü aşağılama, alay, seviyesizce itham ve küfürler yapılıyor bu sözlükte. yani sözlükte yapıldığına göre toplumun genelinin kürtler hakkındaki görüşü bu yönde demek.
sürekli yenge, eşek esprileri, fiziksek görünüş üzerinden saçma sapan alay ve sözde aşağılamalar...
bunları yapanlar da üstelik milliyetçi insanlar. işte milliyetçiliğin çapı budur. türk milliyetçiliği varlığını buna borçlu. kürtlerle alay etmeden milliyetçilik yapamaz bu zırcahiller. ondan sonra da ırkçı, faşist deyince bir de 'hümanist sevgi kelebeği' oluyoruz.
yemin ederim insanı zorla kürtçü yapıyorsunuz. bu ne seviyesizlik, bu ne laçkalık ya. harbiden bu mu yani cibiliyetiniz?
öteden beri bir nefret var kürtlere karşı. bu her kanaldan pompalanıyor bir şekliyle. şimdi bir kürt neden devlete bağlı olsun? neden isyan etmesin. neden kürdistan'ı kurup özgürce aşağılanmadan, kendi dinamikleri içinde yaşamanın hayalini kurmasın?
yemin ederim bu türklerle yaşanmaz. sonuna kadar hak ediyorlar kürdistan'ı. umarım bir gün başarılı olurlar...
bir tane kedi gördüm. sürekli peşimde dolanıp duruyor, çevremden hiç ayrılmıyor. onu def etmek istiyorum ama kıyamıyorum. neyse bi seveyim deyip ensesini okşuyorum ki, kolumdan ısırıyor beni. sonra hiç bırakmıyor. ne yaptıysam dişlerini ayırmıyor kolumdan. kollarımı sallıyorum, dört bi yana dönüyorum filan ama yok. hiç bir şekilde bırakmıyor. sanırım kedi pek hoş bir manaya sahip değil. nedir ki acaba bu rüyanın hikmeti..
geceleyin çıkıp apartmandaki komşuların ayakkabılarını çalıyorum. yalnız iki çiftini de değil, sadece bir tekini alıyorum. sonra her gün bunun dedikodusunu yapıp söyleniyorlar tabi. şimdi bu sabah yine başlamışlar, kim bu o.ç diye. bu gece de tekrardan ayakkabının bir tekini koyup diğer tekini alacağım. iyice kafalarını karıştırayım. çok eğlenceli oluyor lan. ahahah.