belki vedaları sevmiyordur;belki hiçbir söz söylemeden gitmek o anı sahici kılmaya tanık olan sözcükleri ortadan kaldıracaktır, esas cümlesini bitirmemiştir belki de kendi içinde...
'yapamadıkları pişmanlıklarıdır asıl insanın' cümlesinden sonra gelen bir harekettir. nafile olduğunu bilirsin; lakin her umut ve de her ihtimal başlangıcını mutluluğa yüzü dönük bir mutsuzluktan almaz mı? işte tam da bu yüzden ihtimallerin gerçekleşmesini istersin neden olmasın o içinden gelen...
ikizler burcu erkeği olup da umarsızlıkla suçlanmayanı var mıdır? yegane sevdicekleri iletişim araçları ve bilimum medya-basın haraketleridir. bu erkekler daima parmak uçlarında yürüyerek yaşamayı severler. hissettikleri yaptıkları hep o anlık,iz bırakmayan türdendir. . dolayısıyla size bazen yalan atıyorlarmış gibi de gelebilir. o an için sizi çokcana mutlu edebildiği halde ikizler erkeğinin kalbine şöyle bir dokunup geçmiştir olanlar; haliyle üzülürsünüz çünkü siz eğer ki derinlere dalmayı seven bir balıksanız,ikizleri derinlerde değil yüzeye en yakın bir yerde arayın derim çünkü o asla durumları içselleştiremez.bunun yanında yengeç etkili bir ikizlerde durumlar değişecektir.karşımıza daha kırılgan daha duyarlı ve de daha edebi bir karakterin çıkabileceğini söyleyebiliriz.
şimdi öylesine kolay ki 'keşke hiç görmeseydim seni' demesi;içimden tekrarlıyorum defalarca ama haykıramıyorum içimi yakıyor pişmanlığın...oysa senden istediğim çok şey değildi sadece konuşmak; ama insan kalbini açınca birine savunmasız kalıyor,üşüyor sarılıveriyor sonra da tanıdık yalnızlığına...sıkıcı ve tekdüze ki bir bomba patlasın bir şimşek çaksın ama illa bir şey olsun istiyor insan ve hep senin yüzünden,boşu boşuna umut etmek bu.
red: çok içine kapanıktı. ne yürüyüşü ne de konuşması burdakilere benziyordu. onda sanki,hiç tasası olmayan parkta yürüyüşe çıkmış birinin havası vardı... üzerinde sanki onu bu pis yerden koruyan görünmez bir kalkanı vardı. evet sanırım bunu söylememin bir sakıncası yoktur; andy'i baştan sevmiştim...
-red: çocuklar sık sık ondan bahsediyorlardı, bana sorarsanız andy bunu fazlasıyla haketmişti. evet ama bazen hüzünlendiğim de oluyordu; andy'nin gitmesini düşündüğümde yani... ama kendimi 'bazı kuşların serbest kalması gerekir' diye avutuyordum, andy de onlardan biriydi. o kuş, uçup gittiği zaman onun adına sevinirsiniz tabi ama bir süre sonra onun gerçekten gittiğini anlayınca içinizde tuhaf bir burukluk ve boşluk olur...galiba dostumu çok özlüyordum...
hep kalmak;el sallamak, dert dinlemek,kendi hayatında figüran olmak...bir türlü gidememek. sevsen de kalmak sevmesen de ve bütün bunların bir getirisi belki vazgeçememek...
böyle bir korkuya yer yok hiçbir zaman gerçekten inanan gönüllerde...korkmamak için sığınmaz mıyız inanıp da sevdiklerimize? yüce allah şah damarımızdan yakın bizlere ve biz de yerden bitmedik nihayetinde...bizi bir yaradan var inanmayanlar bile ateist olanlar bile,doğduklarında biliyorlardı bunu...unutturan her ne ise hatırlamaları temennisi ile;çünkü allah'ın rahmeti boldur lakin adildir de son dakika da inanmak ne kadarını kurtarır bilinmez; ektiklerinin biçtiklerini.
farkına varılmadan kaybedilir,gözlerini seni inciten tüm yaptıklarına kapatarak...yavaş yavaş ve derinden işler bu arkadaş;onu hiç bulmadığını anladığın an,tamamen kaybedilir.aslında tüm insanlar onlarla ilk tanıştığınız an gibidir sizden habersiz,sonra bir diğerini buldular mı ayrılırlar sebepsiz...
iki kelime yetiyor seni seven kalbi kırmaya ,
Sonra roman yazsan ne fayda ...
iki adımda geçiyorsun yalnızlık denen tarafa ,
Sonra dağlar aşsan ne fayda ...
aklı selim bir tercih;bazen artık anlatsan da bir faydası olamayacağı için, bazense 'susma'nın diğer tüm durumları kapsayabileceği için...öyleyse şayet; birinci seçenek gibi ya frekans tutmaması vardır veya ikinci seçenek gibi konuşmadan da anlaşılma...
bu iki burç aynı akstadır. garip bir şekilde karşılıklı aynı ipi tutuyormuşçasına biri çekerken öbürü peşinden gelir. tamam zıt uçlardadırlar ama ayrı da yapamazlar. balık'ın aradığı değil midir sanki düzgün, analitik, o darmadağan kafasını toplayabilecek hafif ketum ve gizemli havasıyla; gözündeki gözlüğüyle ciddileşen, temizliğini, ütüsünü giyimindeki o tertipi bırakmayan hizmet insanları başaklar? ya başaklar'ın aradığı değil midir; duygularına tecüman olan, üzerlerindeki o sıkıcılığı atan arada bir boşverebilmelerini sağlayan, hayallerini genişleten ve bambaşka pencerelerden bakmalarını sağlayan balıklar... ve balıklar değil midir her daim sevgilerinin ardında duran; sevgilerini hesaba kitaba bağlamayan... öyleyse -hem yara bandım hem yaram- durumuna sokmayalım bu durumu.
cemal safi-rücu edişin.muazzez abacı tarafından şarkısı seslendirilmiştir.
Rücu
Sen benim gözümde bir rivayettin
ilk değil alçağı yüksek görüşüm
Sanma ki sen bana ihanet ettin
O senin aslına rücu edişin
Gün olur kediye düldül derim ben
Gün olur baykuşa bülbül derim ben
Tedirgin etse de gerçek ötüşün
O senin aslına rücu edişin
Caymadım cüceyi yüce görmekten
Caymadım cahile cüret vermekten
Gözümden düşse de hal ve gidişin
O senin aslına rücu edişin
ilk defa vurmadım başımı taşa
Yanıla yakıla geldim bu yaşa
Sanma ki sen beni aldattın hâşâ
Çoktandır başladı bende bitişin
O senin aslına rücu edişin
Kahrını çektiysem vardır bir neden
Sensin bu duyguyu bende üreten
Gübredir toprağı verimli eden
Kim kimi kullanmış şöyle bir düşün
O senin aslına rücu edişin
Oyun bitti bu son perde son gala
Güçlü olsan başarırdın pekâlâ
Aslan rolü yakışmıyor çakala
Bırak da kendine gelsin gidişin
O senin aslına rücu edişin...