Mantık çerçevesinde yer alan bir sual bahşetmiş olan er kişidir. Yani N'apsın, ingiliz Edebiyatından mı bahsetsin, Thomas More'un ütopyasını nasıl bulduğunu falan mı sorsun partnerine?
Ejderha mızrağı serisini de Türkçeye çevirmiştir. Emeklerine saygım sonsuz, kolay iş değil zira. Ancak, çok tatsız bir hal almış Ejderha Mızrağı zannımca. Özellikle şiir ve şarkı sözlerinin çevirileri korkunç, anlaşılır olmaktan çok uzak. Aksiyonlar çok güzel betimlenmiş, fizik motoru işlemiş resmen hikayeye ama yine de his ve duyguların paylaşımı, yani eserin gerçek yazarının tanrısal bakış açısını kullanarak okuyucuya aktardığı karakterlerin bireysel mevzuları yine çok yalın, çocuksu bir şekilde çevrilmiş.
Hoşlanan kişinin tetikte olması gerektiği anlardan bir tanesidir. Zira sonraki hamlesinde, aslında hep hissettiği ancak henüz resmiyete kavuşmamış friendzoned durumuyla karşılaşması an meselesidir. Karşılaşmayadabilir, bilemeyiz.
Allahın belası hikayelerdir. Taze olanı, fm 2016 isimli kanserojen oluşumda Hacettepe Spor ile başıma gelendir zira.
Şöyle, şimdi çok affedersiniz bu amınakodumun takımının aç gözlülüğü beni benden alıyor oyunun sistemindeki. Efendim bir Ankaralı olarak, gittim Hacettepe spor'u seçtim oyun Temmuz 2015'te başlıyor. Dedim Gençlerbirliği'nin pilot takımı bunlar zaten, ordan oyuncu kiralar 2. lig de takılırım. ilk sezon bu sistemle bala göte ligde ikinci oldum, play-off oynayıp Ptt 1. lige yükseldim. Kulübün beklentisi Ptt 1. lig'de küme düşmemem için savaşmamdı. Ligde ilk sezon 15. oldum, düşmedim yani. Sonraki sezon 12, bir sonrakinde de 14. oldum. Takımın başındaki beşinci sezonumda yönetim değişti. Yeni başkan gelip "Neden hiç kupa kazanamıyorsunuz?" dedi ve sözleşmemi feshetti. Be amınakoduğumun sen hayatında kupa mı gördün lan? Kulübün adını duyan yoktu 2. lige çıkıp düşen çıkıp düşen bir takımı dört sene Ptt'de tuttum, adam kupa kazanamıyorum diye kovdu beni. Sikerim öyle yapay zekayı. :/
Türkiye'nin en sikko yeri. iki yaz orada çalışmış biri olarak, diyeceğim tek şey "gitmeyin." iki aylık turizm sezonunda açlıktan çılgına dönen ada sakininin çirkinliklerine maruz kalırsınız. Merkezi deniz kenarında olmayan, vizyonu düşük yerleşim bölgelerinden bir tanesi.
Barışmak neymiş yahu, öyle bir şey politik alanda olmaz. Politik temaslarda iyi ya da kötü ilişkiler olur. Çıkarlar doğrultusunda sürekli olarak değişir. Barışmak ne, yok Rus uçağı vurulduğunda Putin Türkiye'nin son görülme tarihine bakmış, uçak düştüğünde türkiye çevrimdışıymış. O yüzden barışmışlar.
işbu yazarın yaşı 15 idi. Kuzeni Doğa camel içiyordu, bizim gerzek yazarımızın evi boş, kuzeni doğa ile bir haftadır takılıyorlar. Sonra kuzen Doğa gidiyor, giderken de sigara paketini evde unutuyor. Gerzek yazarımız paketi bulduğunda, içinde son bir sigara kaldığını görüyor. Alıyor ocakta yakıyor bu sigarayı, üflüyor. ilk kurduğu cümle "Ehehe iyi lan bağımlı olmadım işte" oluyor. Bildiğin mal. Kimse çıkıp da yazarımıza "bağımlılık" bakınızı vermiyor ki. Bizim gerizekalı yazarımız gidiyor kendine bir paket alıyor, "ben bunu mahallede içerim, arkadaşlara hava atarım" diyor. Böyle böyle bir iki hafta takılıyor, sonra bir gün yanlışlıkla içine çekiyor dumanı, başı dönüyor, götü başı ayrı oynuyor, yerlere düşüyor. Hal böyle olunca hoşuna gidiyor tabii. O tarihten beri de hiç durmadan sigara alışkanlığını devam ettiriyor. On sene olmuş, tam bir geri zekalılık örneği olarak akciğerlerini tarumar ediyor. Seviyor bir de sigarayı, hıyar.
Bir şarkı, aynı zamanda bir önerme. Karşıt bir önerme niteliğinde de Timur Selçuk'un Ayrılanlar için isimli balladı gösterilebilir. Zira kendisi yormayı tavsiye eder, unutursun der. Yersen tabii.
Dostoyevski'nin yazdığı Suç ve Ceza romanının baltalı manyağının soyadı. Ne zaman tekzene gitsem kendime şöyle güzel bir balta bakmama sebep olur, sonra vazgeçerim.
Sadece kadınlar güçlü olmak zorunda değildir, insanoğlu denilen yavşağın yapısı gereği, hayatta kalma içgüdüsü kapsamında yer alan güçlü olma eylemi, cinsiyet ayrımı yapmadan bütün insan oğluna özgü bir goygoydur. Zira kendimize tehdit oluşturan zibidilerden üstün olmalıyız, yani güçlü olmalıyız, ya da izole olarak bu tehditlerden kendimi savunmalıyız. Yoksa biliyorsunuz, tokatlıyorlar.
Bireyselliğe indirgemeye bile gerek kalmadığı olabiliyor, mesela ABD zibidisi Japonya'ya atom bombası attıktan sonra Japonya ereöröe falan demedi, izole oldu. Ekonomik ve teknoloji alaında devrimlere imza atmayıp, etnik ve fiziksel özellikleri ile böyle çekik gözlü katanalı falan kimseler olmasaydı bugün hiçbirimiz Japonya ve Japon nedir bilmiyor olacaktık, ancak kültürleri ilgi çekici olduğundan bir şekilde haberdar olduk.
Şöyle düşünebiliriz, gücü olmayan bir sürü zibidi ada ülkesi var, çoğu daha büyük zibidilerin sömürgesi ancak hiçbirimiz nerde olduklarını, kim olduklarını falan bilmiyoruz. Konu buraya nasıl geldi, ben ne anlatıyorum o da iyice karıştı. Özür dilerim, bir sik anlatamadım.
Serbest olarak da dahil olunabilen, benim de içinde bulunduğum bir mesleki goygoy. Nereye ve ne hakkında yazdığınıza göre işin sevimliliğinde pozitif ya da negatif yönelimler meydana gelebilir. Zira anahtar kelime odaklı* bir içerik üretimi gerçekleştiriyorsanız, yazarlık dışında aklınıza gelebilecek pek çok şeyi yapıyorsunuzdur. Blog yazarlığına benzemez, genellikle sipariş usulü çalışılır, bünyeyi darlar, yaratıcılığı besliyormuş gibi gözükse de insanın beynini başını çatlatır. Bırakın, ben de bırakacağım bir gün. Gidip yazmaya değer şeyler hakkında yazalım, onu da kimse okumuyor bunları da.
Bu metin yazarlığı işi, daha doğrusu bir metin yazarından bu günlerde beklenen şey, arama motorları optimizasyonlarında, üretilen içerikte bulunan anahtar kelime, yani kilit ögeler sayesinde iyi bir konum elde etmek, içeriğin yayınlanacağı siteye trafik sağlamak amacıdır. Yani mesela Google'da bir şey arıyorsunuz, atıyorum "Beşiktaş 19 Ağustos Maçı Saat Kaçta?" yazıyorsunuz. Sonra google'da ilk sıralarda yer alan o beş siteye bakıyorsunuz, içerikte bir ton zırvalık var ve bi sik anlatmıyor, size de hayvani uzun bir yazının sonunda maçın saatini söylüyor, bazen de hiç söylemiyor. işte o iğrenç şeyleri genellikle biz yazıyoruz. Daha nitelikli üretimler de gerçekleştirilmiyor değil, ancak geneli bu yönde.
Sadece "güzel" bireylerin fotoğrafları olarak algılanmaması gereken, sözlüğe dair güzel olan ne varsa fotoğraflarının paylaşılabileceği, viran eyleyen bir başlık.
Yazın ey yeni nesil. Biz geldiğimizde de dörüncü nesil bize şekil yapıyordu, bakın şimdi ne oldu? *
tanım: Geçerli bir sebebi olmayışından on birinci nesil yazarların yazmaya utanmama durumu.
Sesi ve tarzı ninet tayeb'i andırdığı için heyecanlandıran yeni ve genç müzisyen. Keep Lying adında youtube'da beğenilen orijinal bir şarkısı bulunuyor. Ayrıca Hotline bling'i de delikanlı gibi cover eylemiş. Delikanlı gibi rock soundu elde etmiş, ancak Selena Gomezlere benziyor. Normal heralde, 1995-6-7-8 tarihlerinden birinde doğduğunu varsayarak, kendisinin "selena gomezlere" benzemesini normal görüyorum. Yaftalıyor, önden yargılıyorum. Neyse ki güzel müzik yapıyor, şimdilik. ***
imzasını attığı şarkı şu