woohoo. yepisyeni maldonadolar buldum lan. rabbime; bana bu günleri gösterdiği için şükrediyorum. ama yarattıklarını yaradandan ötürü sevemiyorum. nabim.
pkk ve yardakçılarına sık sık küfredildiği şu günlerde türeyen genetiği hoplatılmış organizmaların; büyük bir çoğunluğa cephe almak için giriştikleri masturbasyon. bu labunyalar; "küfürle vatan mı kurtulur?", "küfür edince pkk mı biter?" vs. gibi bizim de bildiğimiz bir ton zırva ile kıçlarına prim yaptırır. neymiş; "küfür edince ne oluyo?"muş muş. lan ben küfür edince sana noluyo amcıx? canım istiyo ki küfür ediyorum. hem ne yapaydım? alkış mı tutaydım?
al bak yine ediyorum; dağdakilerin anasını, inenlerin bacısını..
işsiz, güçsüz, asosyal, boş ve beleş adam olmaya dalalettir. ulan bi adam sadece çay ve ihtiyaç molası için mi sözlükten ayrı kalır? vay amınim. hani sözlüğe işyerinden girene amenna da, ya gerisi? alayı kaldırım taşı.
hele ki bu eylemi icra eden yazarın tespit yapmasına hasta oluyorum. lan sokağa çıkmazsın, topluma karışmazsın, bir şey yapmazsın. hani ne gördün de tespitini yaptın, tutanağını tuttun ve sözlüğe ekledin? bütün gün armut gibi monitöre bak, sonra sokaktaki gelişmeyi ya da tespiti bize aktar. yek yaa..
yemiyoruz efendim, damak tadımız buna müsaade etmiyor.
-"gece yarısı" ayrı yazılır ancak sadece 1 karakter fazlam olduğu için böyle yazmak durumunda kaldım-
istanbul'da insanların sokaklardan elini ayağına çektiği zamanlarda hortlayan ve tek başlarına yakaladıkları insanların altlarına sıçmasının müsebbibi olan köpek çetelerinden dem vurmak istiyorum azıcık. -sadece oturduğum semtte değil, pek çok semtte denk geldim bu ibnetorlara-
yahu bıradır; gece yarısı sokakların bomboş olduğu bir vakitte 3-4 tane köpek ile burun buruna gelmenin zorluğunu ekseriyetle yaşıyorum. senin de bildiğin gibi; alkol alınmaya başlanmış bir akşamın taa gece yarısına kadar sarkması çok sık yaşanan olağan bir hadisedir. sabah namazını kıldıktan sonra eve gittiğim de oluyor ancak onlar istisna. ben eve genellikle 3-4 arası dönmüş oluyorum. ancak bu eve dönüşlerin çok basit olmadığını parantez dışında belirtmek isterim. evet, pişmanlık yasası gibi kolaylıklar sağlayıcı etkenler de yok üstelik. eve dönüş sürecim götümden kan alınmasıyla eşdeğer bir zorlukta geçiyor.
caddede taksiden inmişiz arkadaşlarla. indiğimiz nokta öyle bir yer ki, herkesin evine olan mesafesi hemen hemen aynı. alkolik nezaketinin bize vermiş olduğu yetkiye dayanarak; öpüjemsli bir kaç kelamdan sonra ayrılıyoruz. başlıyorum eve doğru yürümeye. yolum 4-5 dk. lık bir mesafe, yakın.
yürümeye başlamam ve tek başıma ara sokaklara girmemle birlikte havlamaları duymam bir oluyor. -bağa bak bro, bu anlattığım tek seferlik bir mevzu değil, rutine bindi benim için- gidip gitmeme dilemmasında kaldıktan sonra kafa iyi de olsa sokakta yatamayacağımı net bir biçimde anlıyorum. yola devam ediyorum. ve bir anda o lanet olası köpek çetesi önümü kesiyor. kanım çekiliyor. ellerim titriyor. altıma sıçıyorum. "buyrun abi" çekiyorum itkopatlara. ehliyet ruhsat istiyorlar. yok, o çevirmelerde olur. şey, telefonu ve cüzdanı istiyorlar. ee, bu da olmadı. heh buldum, havlayarak üzerime koşmaya başlıyorlar. - yakaladım frekansı- onlar üzerime koşunca ben en yakında bulunan bir arabanın üzerine çıkıyorum. genelde yüksek araçlar daha iyi oluyor, yola daha hakim oluyorsun, ama bu şartlar tabii ki kullanırken geçerli. ben çıkmışım tepeye götümü kollama telaşesindeyim. itoğluitler aşağıda, ben ise yukarıdan nah yapıyorum o it sürüsüne. komik bir durum aslında. zira o an erol taş kahkahası atıyorum.
tabii ne kadar hayvanat olsalar da tünelin ucunda ışık göremedikleri için bırakıyorlar beni. siktir olup gidiyorlar. evime doğru yol alıyorum. hasarsız geçen bir gece ve eksiksiz bir vücut ile eve dönüş yaptıktan sonra tuvalete 2 el kusup uykuya dalmak üzere yatağıma uzanıyorum. ":)"
kürtçe bilmeyen yazarların; girilen entry'i anlayamamasına neden olacak yazar aktivitesi. entry; türkçe bir tanım içermiyorsa formata aykırı olsa gerek.
silahla vurulmak üzere olan birine kendini siper etmek ve o kişi yerine vurulmayı göze almaktır. mallık mı desem kahramanlık mı? ben adını koyamadım. adını koyamadım bari götüne koyayım emi?
son saniye üçlüğü gibi niye uçarsın bre enayi? madem hayat kurtarmak istiyorsun, kendini silah ile hedef arasına sokuşturacağına çekip alsana adamı. veya ittir, uçan tekme at ki; hedef olmaktan çıksın. yarım akıllı gibi kendini ne diye heba edersin ki, kurşun geçirmez misin amınim?
pkk ve apo lehine izinsiz gösteri düzenleyen ve bu gösteri sırasında çıkan olaylar neticesinde ölen pkklıdır. buna bir polis kurşunu da sebep olabilir, atmak üzere olduğu bir molotof kokteyli de, bunun benim için hiçbir önemi yok. benim için önemli olan o köpeğin gebermiş olmasıdır. bu; her ne şekilde gerçekleşirse gerçekleşsin sevindiricidir.
başlığın olması gereken hâli; "başıma molotof kokteyli gelmeyecekse kürtleri sevmiyorum" olacağdı. ne yalan söyliym iyi de olacağdı ama karakter sınırlamasına takıldı. olsun.
bir takım eli molotoflu eylemler yapan kürtleri sevmediğini belirten, ancak bunu dile getirirken de başına molotof kokteyli yiyebileceği endişesi taşıyan vatandaş vecizesi. haklı, çünkü her an bir yerlerden eli molotoflu bir dağ kaçkını çıkabilir.
bu dağ kaçkınları yüzünden taptaze bir acı yaşadık. gencecik bir insan hayatını acı çekerek kaybetti. kendisi bir sivil. tarafı olmadığı bir savaşın ortasında kalarak yakıldı. yarın öbür gün hepimizin başına gelebilecek bir şekilde; otobüsteyken.
he unutmadan ekleyeyim. bana; ırkçı, faşist gibi büyüklerinin ezberlettiği sözlerle gelen her 100. kişiye sürpriz hediyeler göndericem. çekilişsiz kurasız. kupon da yok.
ülke gündemini yakından takip eden vatandaşın gördüğü manzara karşısındaki hayıflanışı. öyle ama. bana bu ülkede iyi şeyler de oluyor dedirtemezsiniz. sırf bu yüzden haber izlemiyor ve gazete okumuyorum. kendimi porno sitelere adadım, nabim?
aga, gazete de okusam haberleri de izlesem aynı bok. millet birbirini sikiyor çok afedersin. cinayetler, tecavüzler, eli molotoflu itler, tüm kanallarda aynı içerik. e doğal olarak da insan soruyor kendine; bu ülkede hiç mi iyi bir şey olmaz? vallahi de olmuyor. olduramıyoruz.
iyi haber niteliği taşıyan tek olay; kedi ile köpek dostluğu, fare ile balık sevişmesi türünden boktan haberler. halkı önüne pozitif anlamda sunulan tek kare; bu ve bunun gibi lüzumsuz zamazingolar. gerisi hep kavga dövüş.
ambargo koydum anchormanlere. daha da izlemem şerefsizim.
not: soru başlığa cevap entry girmeyin, canımı yiyin.
tanım yapmıyor diye kızdığımız sürüsüyle adam yetmezmiş gibi bir de bunlar çıktı başımıza. başlığı öyle bir tanımlar ki evlere şenlik. kel alaka. bak bak hemen afişe ediyorum;
başlık: kedi siken kız entry: çok abazanca bir harekettir.
gördün mü? nasıl da tanımlayacağım diye debelendi garibim. anlamayana açıklayayım; başlıkta görüldüğü üzere tanımlanacak olan "kedi sikmek" eylemi değil, bu eylemi icra eden "kız" kişisidir. yani ortada tanım falan yoktur. onçin el kol hareketi yapma canım. geliyo sümsük.
başlık: kapalı mekanlarda sigara içme yasağı entry: yapması çok keyifli bir eylemdir.
la yapma etme arkadaşım yha. burada tanımlaman gerek zımbırtı "yasak". kapalı mekanlarda sigara içmeyi sevebilirsin, hatta halihazırda gerçekleştirebilirsin ama sözlüğün konsepti bu değil. cümleyi oku, ne denmek istediğini anla. ok?
***
bu ve benzeri haltları yiyeceğinize tanım yapmayın(zaten yapamıyosunuz) daha iyi abi. olmuyor. olduramıyorum. illa tanım yapacaksanız başlığı efendi gibi okuyun. saldırmayın hemen. sonra sizi reklam etmek zorunda kalıyorum, üzülüyorum.
tanım: özürlü değil hayvan herif engelli diyeceksin!
hakemlerin ve federasyonun; maçların beşiktaş lehine bitmesi adına özel bir çaba sarfetmeleri gibi komik ve bir o kadar da malca düşüncelere sahip olmanın getirdiği acınası vaziyet.
hiçbir takım taraftarı beşiktaş'ın korunduğunu ve kayırıldığını iddia edemez. ederse sikimde olmaz o ayrı. beşiktaş gibi yıllarca hakem katliamlarına kurban olmuş, gol ve golleri verilmemiş, sezon boyunca onlarca puanı gasp edilmiş bir takım daha yoktur. bu gasp edilen puanlar öyle bir raddeye gelmiştir ki; gazeteler ve spor programları hesap işlerine dahi girmişlerdir. objektif ve aklı selim olan birisi bu tabloyu net bir biçimde idrak edecektir. aklı selim dediğim için çoğunuzun anlayacağından şüpheliyim ayrıca.
bu kayırılma mevzusunu ortaya atanlar bir de çift sarılı yumurtlar olunca daha da ironikleşiyor canım. canına sıçayım.
"çükü var", "çok rüküş", "tipsiz" vs. gibi ithamlar ile sözlük ve diğer bir takım platformlarda beğenilmediği kanısına vardım. beğenmiyonuz yani. aga size bir şey söyleyeyim mi? bu karıyı size verseler üzerinde suşi yersiniz, mevcut delikleri yetmez de yenilerini açmak uğruna gırtlağını delersiniz, çükünü yalarsınız lan. abazanlar. size söylüyom şş!!
tuttuğu takımın maçını internet üzerinden beleş olarak izlemek isteyen tüm taraftarlarca aranan, bazı platformlar üzerinde istişaresi yapılan ve sanıyorum ki çok çok zor bulunabilen linktir.
hani sadece link yok mu link diye millete yalvarmakla olmuyor arkadaşlar. maç linki bulmak çok basit bir iştir. asıl önemli olan; birazcık görüntünün kalitesi, büyük bir bölümü de görüntünün donmaması. görüntü bir gidip bir geliyorsa izlenen maçtan keyif alınmaz. "kahveye gidip izleseydim keşke" pişmallığı yaşamayın. donmayan link bulun, herkese de verin ":)"
not: "donmak" fiilinden üretilebilecek olan her türlü espriye açık kapı bırakıyorum. "donuyorsa kanyak içsin mehehö" gibi gerzekçe esprilere göz yumuyorum. hadi yine iyisiniz.
aşırı derecede hormon yüklenmesi sonucunda cinsel çağrışımlar yapacak şekillere bürünen bilumum zerzevat. misal; vajinaya benzeyen şeftali, penise benzeyen dolmalık biber, göte benzeyen bal kabağı verebileceğim bir kaç örnek.
bunlar gibi bir çok organizma; küfür ediliyormuşçasına reyonlarda satılıyor, kimileri tarafından da tüketiliyor. koskocaman bir ayıp ile karşı karşıyayız. bu tip ürünlerle insanlara bir mesaj mı vermeye çalışıyorlar acep? mesela; damarlıya benzeyen bir pırasa için "tam ağzınızı lâyık, başka yerde yok vatandaş" diye bağıran pazarcıdan işkillenmemek elde değil. hakaret ediyor gibime geliyor ve millet bunun farkında değil. bir de gidip iyisini seçiyorlar. pazarcı haklı galiba, bu milletin ağzına her şey lâyık.
zerzevatın genetiğiyle değil, halkın gururuyla oynuyorlar. ah size bostan patlıcanı yerleştirmek vardı ya, yapamıyorum. dayak yerim diye korkuyorum.
belgesel kanallarını takip edenlerin mütemadiyen şahit oldukları bir karenin başrol oyuncusu. bu kimi zaman bir aslan, kimi zaman bir yılan olur. avını yakalar ve kaçamayacak hâle getirdikten sonra ölmesini beklemeden yemeye başlar.
kimi zaman ise bu avcı insandır. görmüşsünüzdür; balığı gebertmeden pişiriyorlar ve canlı canlı tabakta sunuyorlar. balık canlı, bunu balığın solungaçlarını hareket ettirmesinden anlayabiliyoruz. kolpa değil yani. diri diri mideye indiriyorlar.
ne zaman böyle bir kare ile karşılaşsam bi acayib olurum. hayvan canlı lan. bari öleydi.
gökten molotof kokteyllerinin yağmasını engellemek ve huzura erişmek adına bulduğum çözüm. artık ne şekilde arındırılır orası yetkililere kalmış. kıbleye domaltıp keser misin, yoksa kolilere koyup gömer misin, al sana bir kaç seçenek işte. duydun mu la yetkili?
dış kapının mandalı olup da eve ortak olmanın hiçbir mantıklı izahı yok. bu ülkeyi türk milleti kurdu ve türk milleti ne derse o olur. kürtler bu ülkede tanrı misafiri. ve türk misafirperverliğinin bir örneği olarak da onlara karşı fevkalade bir müsamaha gösterilerek hayatlarını sürdürmelerine laf edilmiyor. ama kürtler; hâlâ eşitlik, hukuk, gakguk ediyorlar. olm siz değil misiniz; cumhurbaşkanı, generali, sanatçısı, işadamı olan ve gelinebilecek olan en iyi mevki/makamlara gelen? daha neyin tantanası? neyin demokratikliği? kıt mısınız lan?
iyi niyeti suistimal etmekten başka bildiğiniz bir bok yok. en iyisi sizi fezaya yollamak. o zaman anlarsınız türkiye cumhuriyetinin kıymetini.
şu twilight serisi peyda olduğundan beri etrafta bolca görülebilen gerizekalılar ordusunun mensubu. alayı ergen. aşık olmuşlar lan vampire. "vampirim" desem oracıkta sikecekler beni. korkuyorum söylemeye.
vampir çocukluğumun bir korku öğesiydi. vampir ihtiva eden her filmi izlerdim. korkardım, valide hanımın "olm izlemesene, korkudan uyuyamıyosun sonra" demesine rağmen yorganın altından gözlerimi faltaşı gibi açıp odaklanırdım filme. biz vampiri böyle bildik, böyle büyüdük. yeri geldi altımıza sıçırttı.
lakin bakıyorum şimdilerde, vampir olmuş mu sana bir romantik, efenim bir metroseksüel, frikikleri 90'a çakan bir david beckham. yuh diyorum. vampir kavramının ağzına sıçmışlar, gerizekalı ergen kızlarımız da sıvıyorlar. hasta olmuşlar, bokunu yiyim ayakları. yok artık kont dracula.
bari gidin blade'e falan aşık olun. hem karizma, hem kahraman, hemi de zenci. değil sizi, 7 sülalenizi doyurur blade. he vallahahahaha.
çıkmaya başladığı dönemde insanın kendisini encük ağızlı gibi hissetmesine neden olan eziyet. sanki doğum yapıyorum amınim. epidural anestezi şeyettim, hâlâ tık yok.
hele ki çıkıp çıkmama dilemmasına düşmüş bir yirmi daş dişi daha da işkence çektirir insana. ha bele bi kısmı dekolte giymiş karı gibi olur. yarı çıplak. bi tarafı dışarı uç vermiştir ama diğer tarafı diş etlerini taciz ediyordur ve şişkinlik yapmıştır. bu durumda yemeği çiğnemek, acılı çiğ köfteyi çıkarmaktan daha zordur. sancılıdır.
kurban bayramını iyi analiz etmiş, konsepti tam olarak çözmüş uyanık dilenci. 1 tane değil, 4-5 tanesiyle karşılaşma şerefine nail oldum. bu model dilenciler; kapıya gelirler, "bayramınız müstahak olsun" derler ve 3-5 parça antrikot isterler. lan?
benim bildiğim kurban eti ihtiyaç sahiplerine verilir, dilencilere değil. bilinir ki; ben dilencileri sevmem ve muhtaç oldukları konusunda derin şüpheler duyarım. hemi de asalaktır bunlar. dilencilere karşı olan antipatim de buradan kaynaklı zaten.
özetle; dilenciler ihtiyaç sahibi olmadıkları için kurban eti, koç daşşağı, inek memesi vs. falan evde ne varsa vermedim. işi paraya döktü, yine sonuçsuz kaldı. beklentilerine cevap verecek saflık ne yazık ki bende mevcut değildi.
öyle şarkıcılar vardır ki; eline mikrofon verildiğinde söyleyebileceği bir tane şarkısı vardır. sadece o şarkısı tutmuş ve dillere dolanmıştır. hani geriye kalan şarkıları hep tırt. albüm dolsun diye ıkınılmış şarkılar. o dandik parçaları es kaza beyaz show'da söylese tüm erkek güruhu tarafından beyaza boyanacaktır, o derece bi kabızlık bununki.
örnek vermem gerekse de gerekmese de; bir ara tiziano ferro kod adlı bir şarkıcı vardı. perdono diye bir şarkı ile tanındı. lan klibi bile üst paragrafta anlattıklarıma denk bi adam. nokta atış. daha sonra da albüm yaptı, şarkılar söylemeye başladı, klip çekti vs. ama perdono isimli şarkıdan öteye gidemedi. hani şimdi size sorsam bu adamın diğer şarkılarını sayın diye çoğunluk sayamaz. ille de perdono der, siktir çeker, kavga ederiz.
ortalığı karıştırmak için sokaklara, dükkanlara ve polislere taş fırlatan, molotof kokteyli atan bölücü örgüt yandaşlarına karşı polisin sadece tazyikli su ile sis bombası kullanmaları ve bu kişilere caydırıcı herhangi bir müdahalede bulunmamalarıdır.
pkk'nın kuruluşunu kutlamak gibi eşsiz bir şerefsizliği icra ediyorlar aynı zamanda. ve türk polisi bu eylemler karşısında "sinek ısırığı" diye tabir edilebilecek müdahalelerde bulunuyor. alnıyın çatından vurmayı, tutuklamayı da geçtim, şöyle kolunu bacağını 2 cop darbesiyle kırsa ona da razıyım. ama yok. tazyikli suyla yıkıyorlar bir de üstüne. teröristlere gösterilen müsamahaya bak hele. çekicen vurucan arkadaş. bu kadar basit.
zaten kürt açılımı ortaya çıktığından beri birilerinin götü başı oynamaya başladı. açılım safsatası ayağına herkes istediği gibi atıp tutabiliyor. mesela o geri dönen "barış grubu"ndaki bir kadın terörist çıkıyor basın açıklaması yapıyor, ağzından sayın öcalan söylemi düşmeden. tüm medya önünde suç işlemeye devam ediyor. açılımın beraberinde getirdiği tavizcilik sayesinde tüm iyi niyeti(!) çok rahat bir şekilde istismar ediyor.
bu eylemleri gerçekleştirenleri de bir araştırsan alayının kürt olduğu açığa çıkacak abi. belki birazcık da zaza vardır içlerinde. diyeceğim şudur ki; pkk'nın beslendiği taban kitle kürtlerdir. meclise pkk'yı sokan da kürtler. sokayım..
atsan atılmaz, satsan 5 kuruş etmez moderasyondur. ne entry silerken, ne çaylak yaparken, ne de yazar silerken herhangi bir kıstasları yoktur. o an keyifleri nasılsa ona göre davranırlar.
en boktan entry silinme nedeni. demin bir entrym silindi. şimdi malum şahsa haykırıyorum;
ben küfür etmediğim entry'ye entry demem lan. sen gelmiş benim entrylerimi bu sebepten dolayı silmeye kalkıyorsun. şu sözlükte 5 milyon entry varsa, bunun %47.98 i küfür içeriyor. eee? diğerlerini niye silmiyorsun işe yaramaz?
gizli numaradan gelen çağrılara karşılık vermeyen vatandaş. sanki o telefonu açsa karşısındaki kulağına uzvunu falan sokacak. insan yerine koyup aramışlar lan işte. ne bu tribal hâller?
bir insan görünümlünün; gelen arama üzerine "aa, gizli numara. hayatta açmam" absürdlüğüne şahit olmam ile birlikte bu güruha karşı antipati beslemeye başlamış bulunmaktayım. öyle. bir kere tiksindim bu dandiklerden ve sanıyorum ki ilelebet devam edecek. kendimce sapık bir fantezi daha buldum bu vesile ile. bu tipleri fişliyorum ve numaramı gizliyerek arıyorum. açmıyor tabii. ben arıyorum, o açmıyor. ben tekrardan arıyorum ve allah'ın işi işte; yine açmıyor. eğleniyoruz karşılıklı. ya da bir tek ben. o eğleniyor mu soramadım daha. telefonu açarsa sorarım.
ufak tefek ayrıntıları kendine prensip edinen götoşlar; hepinizinle hesaplaşacağım. kıymetlinizi taciz edeceğim.
sizler için taa ebesinin amına uçtum arkadaşlar(ben uçabiliyorum). sırf sizlerden adriana lima'ya içten bir selam götürebilmek, az buçuk da kelam edebilmek için. işte o röportajın montajsız hâli;
***
ben - öncelikle çok güzel bir hanım olduğunuzu belirtmek isterim. lakin makyajsız hâlinizin güzel olmadığı yönünde bir iddia var. buna ne diyeceksiniz?
adriana lima - bu tür iddiaları atanların beni tenhada yakaladıkları zaman gırtlağımı deleceklerinden şüphe duymuyorum. çekemeyenler olabilir. sizin orda ne derler? şey, anten öneriyorum.
ben - bulunduğunuz konuma nasıl geldiniz? model olmak küçüklükten beri hayaliniz miydi?
adriana lima - ben buraya tırnaklarımla kazıyarak geldim. çok çalıştım. sabahları okula giderken, öğleden sonraları da ayakkabı boyayarak eve katkı yapmaya çalışıyordum. bir gün ayakkabısını boyadığım bir ajans sahibi tarafından keşfedildim ve bu günlere geldim. kısfmet işte. (hüzünleniyor)
ben - var mısın yok musun'a katıldığınız zaman kutunuzla ilgili çok geyik döndü. kutunuzda o an ne hissettiniz? (gülüşmeler)
adriana lima - en baştan beri kutumda 500 bin var diye düşündüm. yani en azından kutumun 500 bin edebileceğini düşünüyordum. şehrazat'ın 150 bin $ ettiği bir ülkede ben 500 bine kapış kapış giderim. kutumdan da o gün 100 tl çıktı. allah hepinizin belasını versin.
e ben - türkiye'ye geldiğinizde nereleri gezdiniz? kapalıçarşı'dan alışveriş yaptınız mı? türk erkeklerini nasıl buldunuz? rakı?
adriana lima - boğaz turuna bayıldım. türk erkeklerine gelince. hepsi de rakı içiyorlar ama bir türlü sarhoş olanına denk gelmedim. nedense içki sizde kimseyi çarpmıyor. sabaha kadar içersiniz size bişey olmaz.
e beeen - acun'un çok övdüğü bir uludağ sözlük var. oradaki tüm yazarların selamını sana bildirmek boynumun borcu. onlara bir kaç söz söylemek ister misin?
adriana lima - evet uludağ sözlüğü duydum. geldiğimde acun öve öve bitirememişti. burdan tüm yazarlara öpücük yolluyorum. beni izleyip asılmaya devam etsinler.
sen gelme lan ayı - sana çok teşekkür ediyorum adrianacım(samimiyiz). umarım başka bir zamanda başka bir yatak odasında tekrar görüşürüz.
adriana lima - asıl ben teşekkür ederim. onca zahmete katlanıp gelmişsin. inşallah tekrar görüşeceğiz. şu andan sonra olacakları umarım aktarmazsın. (yiyişmeler)
el sikiyle gerdeğe giremediniz sevgili gayribeşiktaşlılar. bu nedenle elinizdeki siki yavaşça yere bırakın. nasıl da böyle bir takım ısrar etmeler falan.
hezimet tahminleri tutmayınca da maça manu'nun yedeklerle çıktığı dile getiliyor. ulan sahaya bakıyorum; evra, owen, neville, park gibi oyuncular var. sonra diyorum ki, lan bu takımın yedekleri de pek bi iyiymiş. hani parasını neyim versen getiremezsin türkiye'ye. belki 40 yaşına gelirlerse bi ümit. hani tahammülsüzlüğün de bu kadarı diyorum. sen git sikindirik uefa'da oyna, şampiyonlar ligi maçına kılıf uydur. pff.