Bi de onun gibi konuşmakta, onun jest ve mimiklerini kullanmaktadır. Geçenlerde bir arkadaşım hocam ya (birbirimize hocam deriz bu arada neden ben de bilmiyorum) sen ilber Ortaylı'ya benziyorsun deyince (yüz ifadesi - jest -mimik olarak tabii ki ) daha bi kendini kaptırmıştır
15 yaşında okuduğu 'Zaman Kaybolmaz'ın etkisiyle hücrelerine kadar ilber Ortaylı fanatiği olmuştur, kendini fena kaptırmıştır ,onun gibi olmaya adamıştır kendini, fakat bir yandan da bilir onun gibi olamayacağına. Ama yine de Türk tarihçiliğini bir yere getirmeye kendini hedef edinmiştir. Hatta kendilerine mektup yazmayı dahi düşünmüş fakat en etkili olanın tanışmak olduğuna karar vermiş ancak bir türlü tanışma fırsatı bulamamış zattır, zevattır. Ama kafasına koymuştur tanışmayı en kısa zamanda. Çok amalı,fakatlı bi cümle oldu lan bu
Kendisiyle sürekli muhabbet etmek istediğim ama her defasında odasına girdiğimde kendisini yemek yerken bulduğum arada bir 'ya adamı sürekli rahatsız ettiysem ulan' demekten kendimi, kütüphanesinden ise gözlerimi alamadığım canayakın, esprili hoca. ( Kütüphanesine göz koymadım değil hani )
Odtü Medya Topluluğu çatısı altında kurulmuş bağımsız bir öğrenci gazetesidir.Hocam gazetesi, Mart 2013 itibari ile yayın hayatına başlamış, Odtü'lü öğrenciler tarafından kurulmuş yerel/resmi bir gazetedir. bir Odtü'lü olarak çok gurur duyuyorum okul gazetemizden. Buradan kolaylıkla ulaşabilirsiniz efenim :
ODTÜ Tarih Bölümü hocasıdır efenim kendileri ayrıcana bugüne bugün hocamdır ülen. Ben öyle esprili , candan bir insan görmedim azizim. Olay bazlı değil süreç bazlı anlatır tarihi olayları dolayısıyla bu yönüyle diğer tarihçilerden ayrılır. Çok severim kendisini çok çok
Kendilerine akademisyen olduğu içün saygım vardır. ileride meslektaş olacacağız inşallah. Ama eleştirdiğim yönü Avrupa dillerini bilmemesidir.Onun öğrencilerinden aldığım bilgilere göre ingilizcesi orta düzeydeymiş. Halbuki tarihçi olabilmeniz için Avrupa dillerini çok iyi bilmeniz şarttır. Linguistik bilgi olmadan sosyal bilimler yapmak arşesiz keman çalmaya benzer. Dolayısıyla tarihçi olmayı isteyen birisinin kendisini linguistik açıdan yetiştirmesi gerekir.
ODTÜ Tarih Bölümümün ilber Ortaylı'sıdır. Kendilerini ilber Ortaylı ile kesinlikle kıyaslamam ama en az onun kadar kendilerini severim. Eninde sonunda seninle tanışacağum Soykut
Türkiye' nin Tanzimattan beri yetiştirdiği en büyük entellektüellerinden biridir. Almanca, Rusça ve Fransızcanın aksine ingilizcenin edebi bir dil olmadığı düşünen ve bu dili pek sevmeyen ama yine de eh bari onu bilin diyen kendisine aşık olduğum büyük tarihçi, filolog, sanatçı, seyyah
Geçmişte yaşamış insan veya insan topluluklarını yer zaman mekan gösteren, neden sonuç ilşkisine dayalı ve bunları yazılı yazısız ve görüntülü kaynaklara dayandırarak inceleyen nesnel bir bilim dalıdır. Teoride tabiki
Tarih Bölümü' ünde Mustafa Soykut diye bir adam vardır. italya'da doğmuş ve 6 dil bilmektedir. Bu adamla konuşmama 1 ay kalmıştır zira ben hazırlıktayım
Uğur Dündar'a fena giydiren bazen nasıl bir insan bu kadar mükemmel hafızaya sahip olur dedirten bazen de kendinden soğutabilen ama kendinden hiç vazgeçmeyeceğim büyük Üstat.
Kendileri Arapça' yı konuşur, ileri düzeyde Farsça yazabilir, Osmanlıcayı saymıyorum zaten. Fransızca ve ingilizcesi de vardır. ilber Ortaylımın en yakın dostudur
Tarihin Arka Odası adlı programda 19. yüzyıl önemli Rus şair ve yazarı olan Nekrasov' un Volga Volga adlı şiirini okuyan ayrıca beni benden almış büyük tarihçi.