devletleşme bazında olmayabilir. bağımsız devlet anlayışı çoktan bırakıldı zaten. ama görünüşe göre 1968'deki (dünyadaki sosyal hareketlenmeler) provanın pratiğe dönüşmüş hali olacaktır. diğer örnek için zapatistlere bakmak mümkündür.
ulan gereksizler, berkin katledildiğinde aynı sesi çıkardık. elindeki sapanı savunduk. şimdi kalkıp çocukların eline molotof verenler dersin öyle mi? haberin linkini tıkla önce, oyun oynarken vurulduğunu oku.
kaldı ki elinde molotof olması ölmesini mi gerektiriyor? insanlığınıza tüküreyim sizin.
dizi dünyasında harcanmasını istemediğim, uzun metrajlı filmlerde daha da kalıcı olabileceğini düşündüğüm bir yetenek. ses tonu ve mimikleri karakterin duygusunu çok iyi veriyor. ama işte dizi dünyası ile tüketicinin karşılaşması birçok karambole sebep olabiliyor. umarım bundan etkilenmez. kendisine başarılar diliyorum.
fazla bay pipo, türkiye'de mafya, derin devlet, abdullah çatlıyı kim öldürdü türü, türkiyede derin sol türü kitaplar okumamasını önerdiğim, alternatif tarih nedir bir baksın istediğim, girdiği 13371 entryle de beyninin yanmasından korktuğum yazar arkadaşımız. yavaş diyorum kendisine, dikkat öyle çekilmez.
ama sen napıyorsun?
paris başlığına neredeyse "çok güzel şehir ya, aq yeaa" yazacaksın
ünlü biriyle ilişkiye girmenin ekmeğini yemeye kalkacaksın(ekmek? valla kübalı arkadaşımız öyle düşünüyor) he mi gözüm? hatunlara kitap öner sen.
sabrina, tatlı cadı'dan bahsedip sinema zevkimizin içine sıç he mi gözüm? git acı adorno oku, sana ödev veriyorum. kültür endüstrisini ezberleyeceksin.
daha fazla dayanamicim entrylerini okumaya. bence sen 5 yıl yazma. 2,5 yılda 13371 entry sana da kitap önerdiklerine de yeter.
#26317025 nolu entrisine karşı "ne diyon la sen titrek?" diyesim olan yazar. ama ibret-i alem olsun diye cevap vermek istiyorum. bana akıl vermiş nickaltında. diyeceğim şudur: sen gel, seni bile cebime kor, çıkartmam.
not: burada sözümona zorlama vatansever kategorisine girmesinin esas sebebi benden önce entry giren yazarın entry girme gerekçesidir. acı uçkurunuza sahip çıkın gözüm. sonra arşivci kesilin.
bir gerilla hareketidir. 80 darbesi sonrası diyarbakır cezaevinde görülen işkenceler sonrası esas hareket alanını kazanmıştır. 1980 öncesi dönemde var olan kürt hareketlerinin dışında bir siyaset izler. kürdistan'ın sömürge olduğunu dile getirerek şiddeti araçsal olmaktan çıkarır. ismail beşikçi'nin bu konuda güzel çalışmaları vardır. ilk başlardaki marksist-leninist politikalarını biraz da sovyet blokunun çöküşüyle ve dünya siyasetinde artık sosyalizme pek prim verilmemesiyle beraber 90'ların başlarında bırakır. hep bir neden olarak görülen hareket esasta 70'lerin başlarında hareketlenmeye başlayan kuk, ala rizgari, kawa gibi hareketlerin form değiştirmiş hali olarak ortaya çıkar. ilk eğitim ve eylem yerlerinden birisi filistin'dir. 90'ların sonlarından itibaren türk soluyla büyük oranda ayrışmaya başlar. daha demokratik bir siyaset izlemeye başlar. hadep, dehap, dtp, bdp, hdp sırasıyla silahlı kanadın 90'lardan sonra legal alandaki siyasetinin izdüşümüdür.
oldukça yardımsever, almancası türkçesinden daha iyi olan über insan. bölümde hoca kaprisi olmayıp öğrencinin daha rahat diyalog kurabildiği bir hocadır. her yerde aranır.
işidci beyanı galiba. ardından "kellesini uçurmalı" beyanını da eklemesini beklerdim. tüh tüh, yazık oldu süleyman efendi'ye.
bu erkekliği taslayanların devlet karşısında, bürokrasi, patron karşısında el pençe divan durmaları da işin garibi. aha bunu da erkek kimliğimle söylüyorum. erkeklik yapacaksan kadına değil, sana üstlük kurana yapacaksın kirvem.
bir sürü nüvesi olmakla beraber, en hardcore arap ezgilerini taşımasına rağmen içerdiği tekno unsurlarla trans-national olma özelliği kazanan omar souleyman örneğini vermek istiyorum, enfes ötesi tabi ki.
bir sürü nüvesi olmakla beraber, en hardcore arap ezgilerini taşımasına rağmen içerdiği unsurlarla trans-national olma özelliği kazanan omar souleyman örneğini vermek istiyorum, enfes ötesi tabi ki. http://www.youtube.com/watch?v=yGbThoV1E6g
neden ciddiye alındığını (özelde) anlamadığım insan kategorisine dahil edebileceğim her neyse...
bugün iktidar dediğimiz yapının zaten devletleşme yolunda ilerlemesi için bu tür çekimler yaratması muhtemeldir. bir şafak sezer, bir yavuz bingöl, bir niran ünsal, bir derin futbol ya da tuğçe kazaz...
Farkındaysanız sanatın, sporun ya da kültürün iktidarın çarkına yağ sürdüğü, organik aydınların dağ gibi büyüdüğü bir dönem bu. o yüzden eleştiilecekse toptan eleştirilmesi gereken hususlar var. sadece tuğçe kazaz'la sınırlı bir muhabbetle karşı karşıya değiliz.
tarza göre farklı tatlar bırakabilmesi daha muhtemel olan alet. en çok caz müzikte, özellikle nu, acid ve smooth'ta kendini gösterir. akustiği artınca o orgazm denilen şeyi hissetirmesi daha bir mümkündür.
fender jazz bass bu noktada idealdir almak isteyenler için, ama tabi ki pahalıdır. fender squier vintage modified 70 serisi ayrıca fiyatça da uygun olan bass gitar modelidir.
grup kurma, gruba dahil olma hayaliyle almayın. onu istekle çalın, grup kendiliğinden sizi bulur.
torbacı sosyalizmi ne zaman insanların cinsel eğilimleri hakkında fikir sahibi olmaya başladı la? en son teşhir etmekle meşguldüler. hastalıkmış. hele siz ikide bir insanları teşhüüüür etmeyi bırakın da sonra ahkam kesin. çakma şoven devrimciler.
dostoyevsky romanlarının hepsini bitirip üzerine bir de mihail bahtin'in "dostoyevski poetikasının sorunları" kitabını çaktınız mı bütün klasikleri yalayıp yutmuş gibi olursunuz.
kaliteyi ne belirler diye sormak istediğim başlık. kalite dediğimiz şey zaten edebiyatı piyasalaştıran ve değerden düşüren bir tanım. tamam edebiyatın piyasalaşması bir eksiklik yarattı edebiyatta (yayınevine bağlı olarak yazma zorunluluğu, yazmanın içten gelmemesi). ama kalite derken anlatabilimi mi kastediliyor, edebiyat tarihine mi odaklanmış, sosyolojik içerik mi aranmış yoksa birey psikolojisi odaklı mı bir kalite aranıyor merak ediyorum.
ülkenin tarihi artık yavaş yavaş "kahramanlıkların" değil, "katliamların" çetelesinin tutulduğu bir tarih olmaya başlıyor. ermeni soykırımı, dersim katliamı, 6-7 eylül, maraş, çorum, roboski ve hatırlayamadığım çeşitli gün ve saatlerde ülkede yaşayan insanlara rahat verilmediği, diktanın hüküm sürdüğü bir tarih.