her tartaftan rütbeli subayların çıktığı, bir buçuk ay boyunca günde 5 defa revire rdm asker götürüp getirdiğim, askeri eğitim merkezi. revirin yanındaki pide salonunda hayatınız boyunca yiyebileceğiniz en kötü fakat mamak muhabere okulunda geçirdiğiniz süre boyunca yiyebileceğiniz en lezzetli yemeğin olduğu kışla. ayrıca merkez kantinde son zamanlarda şaşılacak derecede güzel hizmet vermekte.
100 askerden 50'sinin rdm olduğu bölükte vizite çavuşu (revirci) olmak. her gece intihar edeni mi dersin, verilen ilaçları arkadaşlarına parayla satanlar mı dersin, bir birini kesenler mi dersin. Lakin en iyi dostları olursunuz o ayrı mesele. çünkü istedikleri ilaçlara vizite çavuşu sayesinde ulaşır günü geceyi kafa bi dünya geçirmelerine vesile olursunuz.
kumsalda çıplak dolaşıp denize beyaz paçalı don ile girer yurdum insanı. Neyse ki henüz bu tip plajlara hazır değil güzide memleketim. (not: çorumluyum)
sayısız savaşa bizzat katılmış, savaştan bıkmış, vebaya karşı gelmiş ve hatta azrail ile sonucunun ölüm ya da yaşam olan bir satranç oyununa çekinmeden dahil olmuş, haçlı ordusuna bağlı bir şovalyenin "inanç taşıması zor bir yüktür. Ne kadar yüksek sesle çağırırsan çağır karanlıktan sıyrılıp hiç gelmeyen birini sevmek gibi." sözleriyle farkındalığın dibine vurduğunu anlatan (izleyenleri de düşündüren) bir hikayesi.
denize yakın bi kafenin terasında otururken elde tutulan ekmek ya da simit parçalarını martılara atmak suretiyle kuşları birbirine düşüren adamın kafasına kuşlardan birinin sıçmasını izlemek.
aşırı alkol tüketimi ve ortamın elverdiği ölçülerde belli bir samimi ortam sonucu alınan teklifin hemen ardından alkol tüketen kızımızın annesinden aldığı nasihati aklına getirip sonra annesiyle babasının ayrılmasını bahane etmek suretiyle salya sümük ağlamasına neden olan teklif. hayır arkadaş "-ağlama, tamam, geçecek," adı altında saman altından su yürüten er kişi bir zaman sonra kendisinin de ağlamasına anlam verebilmiş değilim. pardon değil. ben değilim o ben. ben o değilim dedik ya lan amaan!
sözlükteki hint keneviri işi yapan yazarları umursamayan kız tipidir efendim. hayır bir taşta iki kuş birden vuruyoruz arkadaş biz. hem kız ile buluşuyorum hem de tarıma olan desteğim sayesinde ülke ekonomisi kazanıyor. duyun bizi sözlükçü kızlar, duyun. duy yani. duy derken ampül götünden bahsetmiyorum. ha ampüle de ayrıca gıcığım. gıcık dediysekte elektrik faturasında ki o gereksiz saçma salak vergilerden ötürü. ha bir de boğazımda var bi gıcık öksür de öksür allah muhafaza ne menem illet lan o?
ayakta yolcu ve oturan yolcu şeklinde otobüs içerisindeki işaretlerden yola çıkılmış bir söylem. ayrıca ayakta kalan yolcular da ikiye ayrılır. bu grup ise içerisinde bir çok terimle ayrılırken bizi ilgilendiren kısmı için; (bkz: tutunamayanlar)
Her kısa ve uzun dönem askerlik vazifesini yerine getiren yükümlü ve tertibin uygun bir yere ( tuvalet, ranza, bank, ağaç, askeri bölge tabelası, v.b.) askerde kalacağı günü karalamaktır.
sözlük de çok bozdu istanbul zirvesi vasıtasıyla tanıştığım, mekana yeni geldiğimde yarım anüslük yer bulup oturmamla oturduğum koltuğa göz dikmesi bir olmuş, yerimden etmiş, allah affetsinmiş.
olur da bi zirvede karşılaşırsam benden çekeceği olan şaşkın bakışlı sözlük insanı. *