çirkef gelinin kayın valideyi başından atma uğraşlarının bir parçasıdır. bulunan sudan sebeplere eklenen bir yenisidir. yazıktır günahtır o kaynanaya. halbuki hiç sesi soluğu çıkmaz. oğlu gelinine daha çok aşık olsun diye uğraşır durur. ama gelinde hayır yoktur. kaynanaya göre bisexüel bile olabilir o gelin.
kocasından ayrılmış olabilir kaynana. anlaşamamıştır, belki de aldatılmıştır. üstüne gidilmemelii, gelinin çenesi tez zamanda aslan oğlu * tarafından kapatılmalıdır. anadır lan! **
biraz önce ** arkadaşımla rnb hakkında fikir alış-verişi yaparken tanyelinin "ben araaanbıı yapıyom" yorumunu biraz irdeleyince arkadaşımın şok içinde sarfettiği tespit cümlesi. ***.
tanyelinin amerika ve kanada'da işletmekte olduğu dans okulları ve ciddi ciddi ordan para kazanıyor oluşu, koca poposu ve tarzı bu sonuca ulaşılmasındaki en büyük etkendir. üstelik bu yaptığına "araaaanbı" olgusunu yakıştırışı bizi bizden alır. hepbirlikte izleyelim:
en son mucizedir. sesi en iyi çıkan olduğu da iddia edilir. kameraların görüntü elde edememesi yüzünden sadece yanındakiler görme şerefine nail olmuşlardır. bir başka rivayete göre sur* olduğu iddia edilir. tartışmalar devam ediyor.
uzun zamandır kendi yatağında yatamamış olmanın hissettirdiği özlemdir. kendi kokunla karışmış deterjan, yumuşatıcı vs kokusu bulunamaz efenim başka çarşaflarda.*
eğer sevgiliden ayrılalı kısa zaman geçtiyse salya sümüğü bırak böyle beynin burnundan akana kadar ağlatan filmdir. her şeyi düşünür insan. eğer hala sevgi varsa, ayrılığı siz istemediyseniz," beni niye böyle sevmedi lan" diye sitemler edersiniz. senaryoyu gerçek gibi algılarsınız. filmdeki partnerini öperken dudakları tanıdık gelir. kendinizi boşlukta hisseder, kasarsınız, bıraktığınız anda düşecekmişsiniz gibi olur. filme dalıp gidersiniz, izlersiniz ama anılar geçiyordur o anda aklınızdan, yüksek sesle bir şey söyler irkilirsiniz, yanınızda sanarsınız bir an. karakterin bazı tavırları da gerçekte olduğu gibiyse o film milyon kez izlenir. sonra sonu gelir. eski sevgilinin canlandırdığı karakter ağlamaya başlar... o ağladıkça siz de insanlıktan çıkar hayvan gibi ağlarsınız. "seni ağlatanın..." diye diye. böyle masum bir tipin sizi nasıl üzdüğünü anlamazsınız. iyice karışır kafanız. gerçekle sanalı ayıramaz hale gelirsiniz.
sonuç olarak zordur bu filmi izlemek. eğer öyle bir durumdaysanız kırın dvdleri, yakın sonra da. *
rönesanstan bu yana batı edebiyatında ortaya çıkan edebi akımlara bakılınca anlaşılan durumdur. klasizm* hariç bütün akımlar kendinden bir öncekilere tepki niteliğinde çıkmışlar ortaya. bu durum ya akımların katı kurallara sahip olmasından ya da edebiyatçıların uzlaşmacı olmamasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. hiç yoktan bir rekabet ortamı yaratılmıştır. ha kötü mü? değil tabi. değişik akımlar çıkmış ortaya, biz de onları öğrenmeye çalışıyoruz okuya okuya. dadaizm de olmasa çekilmez ya hadi neyse. *
özellikle kağıt kesiklerinde meydana gelen psikolojik durum. yarayı görene kadar hiçbir şeyiniz yoktur ama gördükten sonra acımaya başlar. yara bandı arar durursunuz.*
küçükken haftasonu tatillerinde köye giden çocukların bir nevi eğitim-öğretim seminerinin temel dersidir. doğal yaşamda buldukları tüm canlıları bir şekilde ellerinin altında bulundurmak isterler ve böylece sıcaklığı uygun seviyeye getirilmiş su dolu kavanozun içine ilk buldukları kertenkeleyi atarlar. kertenkele ilk başlarda yüzmeye çalışır ancak abi tarafından kapatılan kavanoz kapağı, kertenkelenin beceriksizliğiyle birleşerek ölümüne yol açar. sonuç: başarısız.**
1978 amerika doğumlu güzel insan. tv dizileri ve sinemalarda rol almış. the rebound filmiyle tanınır genelde. aynı film için istanbul'a da gelmiştir kendisi. gözlerinin rengi insanı dehşete düşürür. merak edenler için: http://www.imdb.com/media/rm3618805248/nm0058581