işte mücadele zamanında hazırlanan ama yayınlanması ancak bugüne nasip olan siklenmeyen yazarlar birliği manifestosu.
ulusözlük siklenmeyen yazarlar birliği manifestosu
1)siklenmeyen yazarların haklarını yine siklenmeyen yazarların kaale alınmamaları ve birliği kurtaracaktır.
2) ulu sözlük moderatörleri görevlerini yerine getirmiyorlarsa, sözlük yazarları yeni bir mod kurmalıdırlar, bu yeni moderasyon siklenmeyen yazarların yazdıklarına en ufak bir şekilde karışmamalı müdahae etmemelidir. siklenmeyen yazarlar tamamen özgür kalmalıdırlar.
3) moderatörlerin yanlı tutumlarına karşılık sözlüğün dört bir yanında siklenmeyen protesto başlıkları açılmasına devam edilecektir. ta ki hür siklenmyen yazarlar birliği elde edilinceye kadar.
birliğin dağılmasının asıl sebeplerinden birinin sözlükte bölünme yaratması ve ses getiren, moderasyonun istemeyeceği türden eylemler yapmış olması olduğunu görürüz. örnek vermek gerekirse başlık altına gelip siklenmeyen yazarlar çok * diye öten yazarların nick altına topluca saldırı yapmak gibi..
zamanında sözlükte* büyük bir ses getirmiş eylemleriyle sessiz çoğunluğun sesi mazlum yazarların tek sığınağı olmuştu tabi sonra kemik kadro dağılınca etkinliği de azaldı gitti bizden önce buralar hep dutluktu.
sizin mahallenizde oturmayan bir kişiyi takımınızda oynatamazsınız, misal misafir olarak dışardan kuzeniniz geldi ve aşağı mahalleyle maç var o akşamüstü.. e kuzeni kenarda bırakıp maça dalmak da olmaz oynatmak lazım bin bir türlü dil dökerdim o kadar da iyi oynamıyora getirirdim lafı ama bir türlü kabul etmezlerdi zaten yenileceklerini bildikleri için ulan biz zaten hep yeniliyoruz elimize bir fırsat geçti sonuna kadar kullanalım bari mantığındaydı rakip mahalle arkadaşlarımız.
(bkz: (#13619018)) zamanında galatasaraylı olmamın verdiği bizimoğlan * tavrı ile selçuk a biraz fazla sallamışım fakat holmen hakkındaki düşüncelerim iki yıldır sabit kaldı ve daha da iyiye gidiyor bu adam. ersun hoca daha çok sans vermeli feneri düşünüyorsa.
gereksiz protestodur, fakat yapın tabi protestonuzu taksim dekilerden ve dahi tüm protestoculardan bir şeyler öğrenmiş olmanız çok güzel demokrasi kültürünüz artmış oluyor en azından *, ama yani siz zaten adı geçen ünlülerin kitabını okumuyorsunuz, müziğini dinlemiyorsunuz, ne de yaptığı filmi diziyi izlemiyorsunuz -belki diziyi izliyorsunuzdur*- sizin yapacağınız boykotla onlar hiçbir şey kaybetmeyecekler ki belki bir parça daha hayran kitlesi edinirler simge isim haline gelirler o kadar.
fettah can ve luna park ile güzel bir şekilde başlamış olan şenliklerdir. biz adülüler olarak aşırı çok fazla memnunuz bu durumdan ötürü çünkü geçen sene bir bok olmamıştı ben buraya yine yazdıydım ama bir bok olmamıştı. aha:
--spoiler--
istenmeyen yağlar. Pahalı, butik sabunlar. Maaş çekleri, güzel bir ev, zarif mobilyalar. Yalnızlık ve yabancılaşma. Tüketimin susmayan arsız çağrısı. Yalanlar ve yalanlar. Nefret ve öfke. ilk kez yayımlandığı 1996'dan beri bir yeraltı klasiği olarak anılan Dövüş Kulübü, yeni bin yılın eşiğinde geçen bir anti-ütopya öyküsünü anlatıyor. Yaşadığı hayattan nefret eden, ölüm düşüncesini saplantı haline getirmiş, insani yakınlığı kanser dayanışma gruplarında arayan genç bir adam.
Chuck Palahniukun ilk romanı tüketim kültürüne, hırs ve üstünlük duygusuna, güzellik idealine ve iş dünyasına zehir zemberek bir eleştiri yöneltiyor.
--spoiler--
--spoilerkitap tanıtımından --
Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek...
Sahne Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyana'sı. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk
Aktörler Nietzche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. ihaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. inzivayı seviyor. Tanrı'yı öldürmüş. "Ümit kötülüklerin en kötüsüdür çünkü işkenceyi uzatır" diyor. Daha sonra, "Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenebilirsiniz?" diyecek. Ümitsiz.
Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca "ama" pozisyonunda yaşamış biri.
Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul.
Salomé: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor. Bazen aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var.
KONU Ümitsizlik. Bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salomé, Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. "Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin" der. Breuer, Salomé'yi tekrar görebilmek umuduyla "peki" der. Ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar..
Kendisiyle ve hayatla yüzleşmekten çekinmeyenlere...
--spoilerkitap tanıtımından --
aydın ın sokaklarını bir dolaşın ve izmir kızları ile yarışıp yarışamayacaklarını sonra görün. geçerler mi bilmiyorum kozmopolit bir şehir olduğu için * gördükleriniz aydınlı olmayabilir dikkat edin. * ama malesef ki üniversitesini dolaşın diyemiyorum çünkü aydın kızlarının yüzde 90 civarı eskişehir, izmir, ankara, istanbul gibi büyük şehirlerde ve güzel üniversitelerde okumaktadırlar. aydın a da yazın geçerken belki uğrarlar.
zannımca ülkesini ileriye götürmek isteyen sağcısı da solcusu da makbuldür. olmalıdır, insanlar farklı düşünebildikleri için insandır. ülke aleyhinde sırf ülkeyi bölmeyi hedefleyen ayrımcılık yapanlar da yekten faşisttir.
hayır örnek niye öcalan başka lider mi kalmadı koca dünyada? lenin de castro de ne bileyim günün anlam ve önemine binaen, chavez de neden öcalan amk elin bebek katilini sola örnek gösterirsen solcular teröristtir algısı nasıl kırılır, kırılır mı?
aleviler aleviliğin bir din değil mezhep olduğunu söylerler tamam eyvallah doğrudur. itirazım yok. fakat hani oldu ya bir kısım alevi vatandaş çıktı aleviliğe dindir dedi. laik devlet anlayışında buna saygı duyulmalı ve her türlü inanışını, ibadetini yapabilme özgürlüğü sağlanmalıdır. devlet dinin ismine bakmadan -sadece alevilik için değil her dine- aynı şekilde yaklaşılmalıdır. böyle tartışma olmaz. o yüzden denir ki bu tarz düşünceler var oldukça laiklik ilkesi hep vazgeçilmez ilkelerden bir tanesi olarak kalacaktır. *
--spoiler--
dönemin hapishanelerine sağlam geçirmiş iktidara sağlam bir eleştiri yapmıştır. bir yandan da siyasidir yani. fakat romanın ana teması bir insanın iç hesaplaşmasını gün yüzüne vurmakta, mahvettiği bir kadın hayatını geri kazandırma kendini affettirme çabalarıdır.
--spoiler--
aga yapmayın güzelim diziye ya. cennet mahallesi ne mafya karıştırma olayına dönecek nerdeyse amk. yok behzat ın abisinin yanına karı sokmalar, behzat ın anası orospu tutar behzat ı araştırsın diye, o orospuyu başka bi karanlık adam kaçırır, behzat ın abisinin yanındaki kız meğersem orospuyu kaçıran adamlardır. ölme eşşeğim ölme.. en güzelini muzo söylediydi gecen, amerikan katili miyiz aga biz öldürecez gömecez öldürecez gömecez.. aynı şeyi ben bahzat ç senaristi ercan mehmet erdem abime uyarlamak istiyorum, kurtlar vidisi mi aga bu, öldürün çözün öldürün çözün arada içsinler, arada eda harun ikilisi , arada behzat ın bunalımları, oh mis gibi valla ya daha ne..
normalleşen olgulara ayak uyduramamasıdır. normalleşen olgulardan kastım şudur: adam kayırmak, torpil yapmak, devlet dairelerinde kadrolaşma, polisi ve istihbaratı yanına çekme. türkiye de böyle şeyler artık normal kabul edilmektedir. sanki onlar gelse yapmayacaklar mantığıyla hareket eden kesim bu olaylardan şikayetçi değildir böyle şeylere tepki koymazlar.
bu kurumlarda bu paralara kendi memleketinde yada memleketine yakın yerlerde çalışmak yerine öğretmen olup 2200 lira maaşa doğuda, her an risk altında memleketten uzakta sıfır sosyal hayatla gençliğinin en güzel dönemlerini heba eden insanlara bu parayı fazla görenleri anlamak güç. aslında bu işi yapanları anlamk da güç. 1000 liraya kendi memleketinde bir işe girsen hem daha az masraf, hem sosyal hayatın olur ailen yanında, kendi memleketinde yaşamak varken, insanca ve hür yaşamak varken ah ahh..
anlatılmak istenen üst kimlik tartışmasından başka bir şey değildir. kürt milleti türk ulusu nun bir parçasıdır ve en büyük iki parçasından birisidir. * yalnız türk ulusunun içinde yalnız kürtler yoktur, türkler, lazlar, çerkezler de türk ulusunu oluşturan diğer parçalardır ve en az kürt milleti kadar türk ulusu içinde önem arz etmektedirler. bu yüzden kürt halkı diğer türk ulusu nu oluşturan halklar ile aynı haklara aynı özgürlüklere sahip olması gerektiği gibi türk ulusunu tek başına oluşturamaz yani türk ulusu ile kürt halkı eşit değildir, aynı şey değildir.
bir başka örnek verecek olursak; ulusa adını vermiş olan türk halkı da türk ulusu ile eşit görülemez çünkü o da bir bütünün bir parçasıdır. ve ulusu oluşturan diğer ırklarla aynı eşit haklara ve özgürlüklere sahiptir. demokrat olacağız diye diğer halklara özgürlüklerini tanırken türk halkının özgürlüklerini elinden alamazsınız. kürt halkı deyince hümanist türk halkı, türk ulusu deyince faşist ilan edemezsiniz, kaş yaparken göz çıkarmanın gereği yok.
tembel kişilerin yahu bunlar dünya işleri siktir et temalı konuşmalarına meze olan gerçektir. dinin arkasına saklanıp tembelliklerini ört bas etme cabasından başka bir şey değildir. oysaki çalışmak da bir ibadettir. bundan hiç bahsetmezler. ilk ayetten * hiç bahsetmezler. varsa yoksa bu hayat geçici..
starbuck denen kasıntı, statü bildiren bir mekan yerine; tamamen yerli mis gibi çay kokan yere gitmektir. hele bir de kömürde çay yapıyorsa tadından yenmez.
gecen sene bir ara beşiktaşlı topçulara hitaben söyle bir mesaj atmıştı twitter denen yerden. 'adam gibi oynayın ulan bu yaştan sonra futbola başlatmayın..' temalı. bu yüzden özlenir.
tecrübeyle sabittir. esmer kara saç kara göz boy pos falan daha çok gideri var türkiye de bir boka benzemesen bile esmer kara saç oldun mu yine de giderin vardır anlamıyorum valla anlamıyorum böyle düzen olmaz olsun. *
kusura bakmayın da sırf sadece alevi diye sevgilisinden ayrılan insanın ben ta.. * aşk dediğin şey bu kadar ucuz mu ki toplum baskısına göre hareket eden insan sürü insanıdır. (bkz: sürü insan) (bkz: nietzsche)