aslında alınan hazzın derecesi yenilginin boyutuyla ilişkilidir.Zira CHP'nin iktidar parti olma olasılığı zaten yokken en azından iktidar partinin oylarının düştüğünü görmek CHP ye ve CHP'lilere pek de garip olmayan bir haz verir.
aranıza katılmış en yeni isim,en yakın zaman da çaylaklıktan kurtulup efsanevi bir sözlük yazarı olcağına şüphe yok.yakından tanınası isim.her konuda bilgi sahibi bilge kişi.adeta bir filozof...kendimi övmek gibi olmasın ama öyleyim biraz galiba napabilirim?
beethoven'ın en başarılı eserlerinden biridir.beethoven tüm besteciler arasından en öngörülü olanıdır ve besteleri günümüzde dahi klasik müzik denilince akla ilk gelenler arasındadır.fur elise de bunlardan biridir.okul zillerinden telefon bekletme melodilerine kapı zillerinden müzik kutularına en çok dinlenen klasik müziktir.sadelikle şatafat arasında sıkışmış akan bir bir parçadır.
bu eser dinlerken bile insanı kendisinden alıp başka diyarlara götürür.fakat asıl konu şudur ki;ayışığı sonatı nasıl bir insan tarafından çalınabilinir?müziğin içinde kendini hem kaybedecek hem kontröllü bir akışa bırakıcaksın ama bir yandan da aklında koca bir eserin notaları uçuşacak...bu parçanın tamamını çalabilen çok insan olmamakla birlikte bu sonatın üç bölümünü de kusursuz çalabilen en başarılı isim wilhelm kempff'tir ki çalarken piyano ya bakmaz bile...
dinlemenizi tavsiye ederim,mutlaka siz de kendinizden bir şeyler bulacaksınızdır.
avrupa yakasında duyup araştırmadan önce meyve adı sandığım kelime...sandığım anlamının gerçek anlamıyla uzaktan yakından alakası yokmuş tabii...aslında frapan;hoş,çekici,çarpıcı kadın demekmiş.
çağın dahi bilim adamı figürü,zira saçları tavırları ve sözleriyle ondan daha iyi bir figür bulunamazdı...aynı zamanda IQ su ne kadar yüksekse EQ(duygusal zeka) sunun o kadar düşük olduğunu öğrendiğim bir insan.
insanoğlunun ne kadar zavallı olduğunu kanıtlar nitelikteki filmi çekilmiş tarihsel bir olay.traji komiktir aynı zamanda...gemiye binme sahnesinde esas kızın zengin sevgilisinin söylediği şu söz beni hep çok güldürmüştür:"bu gemiyi tanrı bile batıramaz"...Düşünün işte biz bu kadar öngörüsüzüz ve hep kendi bencilliğimiz içinde kavruluyoruz.bu açıdan felsefik bir yön içermektedir,bu yüzden sevilesi bi filmdir...
artık günümüzde eski bedduaları takan kalmadığından şarkılara kadar girmişlerdir.(allah belanı versin-ismail yk)Ama bence beddualar da değişen çağa uyum sağlamışlar ve artık "kontörü biter inşallah","parmakların kırılsında mesajlaşama inşallah","allah internetsiz bıraksın seni"...gibi formlara bürünmüşlerdir.
fotoğrafı çekilen şahıslardan birinin çok komik pozlar vermesi ya da çok tipsiz gözükmesi veya burnunu karıştırırken çekilmesi vs.. gibi durumlarda oluşan durum.Böyle durumlarda fotoğrafı çeken şahıs tarihi bir anı çektiğinin farkına varır ve şeytani bir şekilde gülümsemeye başlar.Fotoğrafı çekilenlerle birlikte gördükleri zamansa bu şeytani gülümseme yerini komik çıkan şahsın utanç bakışları arasında kahkahalara bırakır.Böyle durumları kolay atlatmanın en kolay yolu sizin de utanmıyormuş gibi yapıp kahkahalara katılmanız olabilir...
defalarca izlemekten zevk aldığım nadir filmlerden,başlangıç bakımından gördüğüm en iyi film 25. senfoniyle başlar.Aslında hikaye incildeki habil ve kabil hikayesinin bir yansımasıdır,gerçeklikle uzaktan yakından alakası yoktur.Bir kardeş tanrı tarafından sevilirken diğeri dışlanır.
gerçekte böyle değildir tabii salieri de zamanında mozart kadar yetenekli bir müzisyen olarak görülüyordu ve daha çok tutuluyordu hatta schubert'ten beethoven'a tüm klasik müzik camiasının da hocalığını yapmıştır kendileri.