17 saatlik tren yolculuğu sonrası özbekistan'ın başkenti taşkent'ten, kazakistan almatı'ya vardık. almatı'da trafiğe kapalı ipek yolu caddesi'nden ilginç bir binanın resmi ve at etinden yapılan meşhur kazak yemeği beşparmak.
süreci hiç iyi yönetemedi. önce imamoğlu veya mansur başkandan biri aday olsun dedi, onlardan çelme yedi. ardından bir tv programında muhalif kesimin kulağına hoş gidecek şeyler söyledi diye ersan şen'e mavi boncuk attı. ya arkadaş sen değil miydin parti meclisim istemiyor diye kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı çıkan, ersan şen konusunda 5 dakikada nasıl ikna ettin parti meclisini de aradın, görüşelim dedin. hem, hiç b planın yok muydu ki ersan hoca konuşurken, "dur lan bu olsun" deyip aradın. ardından kanun ve tüzüklere uygunluğunu bilmeden belediye başkanları c.başkanı yardımcısı olsun diye teklif ettin. sonunda vardığın nokta oyu yüzde 1 bile olmayan demokrat partili adamla aynı durum, seçimi kılıçdaroğlu kazanırsa cumhurbaşkanı yardımcılığı. bu büyük bir yenilgidir. meral akşener iyi parti genel başkanlığı koltuğunu tartışmaya açmıştır ve orada daha fazla duramaz.
süreci hiç iyi yönetemedi. önce imamoğlu veya mansur başkandan biri aday olsun dedi, onlardan çelme yedi. ardından bir tv programında muhalif kesimin kulağına hoş gidecek şeyler söyledi diye ersan şen'e mavi boncuk attı. ya arkadaş sen değil miydin parti meclisim istemiyor diye kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı çıkan, ersan şen konusunda 5 dakikada nasıl ikna ettin parti meclisini de aradın, görüşelim dedin. hem, hiç b planın yok muydu ki ersan hoca konuşurken, "dur lan bu olsun" deyip aradın. ardından kanun ve tüzüklere uygunluğunu bilmeden belediye başkanları c.başkanı yardımcısı olsun diye teklif ettin. sonunda vardığın nokta oyu yüzde 1 olan demokrat partili adamla aynı durum, seçimi kılıçdaroğlu kazanırsa cumhurbaşkanı yardımcılığı. bu büyük bir yenilgidir. meral akşener iyi parti genel başkanlığı koltuğunu tartışmaya açmıştır ve orada daha fazla duramaz.
sarı mikrofon falan da izleseydin akşener, orada da aklı başında laf edenler var. o cevherlere de belediye başkanlığı, milletvekillik falan teklif et. arkadaş her türkün varabileceği en şerefli görev, cumhurbaşkanlığıdır. senin partinde ve siyasal hareketinde bu hayali kuran ve ersan hoca kadar donanımlı onlarca adam varken, canlı yayından prof kaldırmak da ne.
iyi ki iyi parti milletvekili değilim kendime hakaret sayardım. ikinci ekmeleddin vakası.
neden? ben bana dayatılanı neden kabul etmek zorundayım? neden 2 tane birbirinin laciverdi tek adam olma sevdalısını seçmek için uğraşayım? muhalif miyim? evet. ama benim muhalefetim isme değil ki. kılıçdaroğlu veya tayyip erdoğan'a muhalif değilim. ben, halk temayüllerini hiçe sayan, liyakati ayaklar altına alan, kişisel hak ve özgürlükleri tanımayan, hukukun üstünlüğünü geçerli kılamayacak herkesin muhalifiyim. bunlar ilk turda seçeneğim olsa ne, ikinci turda seçeneğim olsa ne değişir?
ben farklı bir konudan kendisini ele alacağım; kızı Dürre bint Ebu Leheb'tir. Mekke'de iken Müslüman oldu ve akrabalarından zulm gördü. Sonra tam Medine'ye göç etme kararı aldı ki Tebbet Sure'si nazil olduğu için bu sefer Müslümanlar babası yüzünden onu aralarına almak istemediler, hatta rivayetlerde kötü davranıldığı yazmaktadır. Ta ki Muhammed peygamber amcası kızı hakkında, Müslümanları uyarana kadar, Müslümanlardan da eziyet görmüştür. kısacası ebu leheb yalnız kendisini değil, Müslüman olmasına rağmen kızının bile hayatını karartmaya devam etmiştir.
bu seferki yenilgisinin de bahanesini buldu. eğer akşener destek olsaydı ve seçilemeseydi bu sefer istifaya zorlanırdı. ama şimdi arkamızdan vurulduk, akşener ihanet etti diyecek ve başarısızlığını örtmeye çalışacak. hatta chp'li troller şimdiden bu bahaneyi dillendirmeye başlamışlar.
daha önceki entrylerim burada duruyor. ekrem imamoğlu ve mansur yavaş'ın kesinlikle aday olmayacağını ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceklerini yazmıştım.
şimdi; bu da burada dursun o zaman. eğer öyle bir şey yapar da seçilemezse ki büyük ihtimalle öyle olacak. milletvekili seçiminde de aday olamayacağı için parlamentoya da giremeyecek. en fazla 5 ay içinde genel başkanlık koltuğunu kaybeder.
keşke meral akşener tarafından 13. cumhurbaşkanı olarak aday gösterilse denilen kişi. ülkücü camianın ve sağ seçmenin vicdanının sesi olmuş, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun genel başkan yardımcısı, inanılmaz başarılı bir hatip. verilecek bu karar Meral Akşener'in Kılıçdaroğlu'na yönelttiği, "şahsi hırsları için aday oldu" suçlamasına da cevap niteliğinde olur ve seçmene "ben hırsla değil, memleketin geleceği için fedakarlık yapıyorum" mesajını verir. akşenerin adaylığı maalesef anadolu seçmeninde erkek olmamasından dolayı karşılık bulmaz. bu yüzden yavuz ağıralioğlu aday göstermelidir.
bu düşünce sistemi ile nato ve pentagon Kılıçdaroğlu'na illa aday ol diye baskı yaptı. o zaman duruma bir bakalım Kılıçdaroğlu, Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun adaylığını kabul eden 6'lı masanın 4 lideri, masayı bozduğu için Akşener hepsi natocu ve pentagoncu.
eminim bunu yazan düz dünyacıdır.
eskisinden bile güçlüyüz. en azından kendi adıma konuşayım, demokrasi, fikir özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü adına hiçbir dayatmayı kabul etmiyoruz. ne erdoğan ne kılıçdaroğlu. halkın istediği kimse o aday olacak. kimsenin hırsına bu dakikadan sonra eyvallah diyecek halimiz yok.
savaş da diplomasinin yollarından biridir. uzun süredir kendisi 6'lı masa içinde diplomasinin sınırlarını zorluyor ve Kılıçdaroğlu'nun aday olmaması için üstü kapalı mesaj veriyordu. anlaşılan baktı ki konuşarak bir sonuca varmak imkansız, o da savaş başlattı. bu dakikadan sonra bence ne Mansur Yavaş ne de Ekrem imamoğlu'nu ikna edebilir. ikisinde de bu topa girecek cesaret yok. sonuçta eldeki belediye başkanlıklarından da olma ihtimali var. kendisinden adaylık için Yavuz Ağıralioğlu ismini bekliyorum.
daha fazla demokrasi vaadiyle iktidar olmak isteyen güruha bak. bana oy vermezsen, sen de karşımdasın. böyle mi insanları ikna edeceksiniz? neden iki kötüden birini seçmek zorundayım? neden bana dayatılanı kabul etmem gerekiyor? kılıçdaroğlu'nu da istemiyorum tayyip'i de. hainsem de hainim.
ülkenin tarihi boyunca yaptığı ve geri dönüşü olmayacak en önemli seçiminde, yine, yeniden kaybederek, gelecek nesiller tarafından lanetlenen isim olmak istiyor.
ayrıldığı mhp'nin milliyetçi-seküler-yarı seküler kanadını çekecek cazibe merkezi olmak yerine, çok isabetli bir kararla ortanın sağı-merkez sağ bir parti imajı veren ve oy oranlarını günden güne arttıran partidir. uzun yıllardır türk siyasi yelpazesindeki eksik olan bu renk, iyi parti ile yeniden dirilebilir. parti içindeki başta yavuz ağıralioğlu gibi mukaddesatçı ve ülkücü kesimin partide pasifize edilmesi, benim de çoğu kez gözlerim dolarak izlediğim ağıralioğlu'nun parti sözcülüğünden alınması da buna işarettir. yalnız her merkez sağ parti gibi onların da imtihanı, şu anda ak partinin çevresinde akp'li gibi gözüken yiyici, liboş, para ve güç düşkünü tayfanın partiyi ele geçirip geçiremeyeceğidir.
bunu diyen ya vatan hainidir ya da aptallıkta çığır açmış romantik bir komünist veya islamcıdır. bakın diyelim ki öyle oldu demiyorum, öyle olması düşünülse, bununla ilgili mecliste bir oylama yapılmasına karar verilse bile, aynı saatler içinde askeri darbe olur ve Pinochet tarzı bir askeri cuntayla yıllarca yönetiliriz. Sonuç olarak ülkede yaşayan en az 3-4 milyon kişiden bir daha haber alınamaz.
iyi de senin vatandaşının yüzde 90'ı, bugün imkan olsa Paris'te, Stockholm'de, Amsterdam'da, Londra'da yaşamak ister. demek ki metro çatısından önemli başka kriterler de varmış değil mi?
din dediğiniz olgu fiziksel bir açıklaması olmayan şeye metafizik açıklama yapmaktır. örneklendirirsek, hiçbir müslüman cenneti veya cehennemi görmedi ama hepsi/hepimiz cennete ve cehenneme iman ediyoruz. peygamber ashabıyla otururken, soğuk soğuk terliyor ve titreme geliyor, yanındaki herkes o halden çıktıktan sonra peygambere soruyor, neden böyle oldu diye? cebrail geldi, vahiy indirdi, ben de vahyin ağırlığından dolayı titredim ve terledim diyor. yanındaki hiçbir sahabe, "ya resullallah, bırak Allah aşkına, biz hiçbir şey görmedik, şurada şekilden şekle girdin, bizi mi kandırıyorsun" demiyor. o diyorsa doğrudur diyor. neden? çünkü din dediğimiz şey görülmeyene, veya görünenin aksine açıklamaya inanmak demektir. sizler hatta başta ben de, on binlerce bu tarz şirk beyanlarını akp'li kardeşlerimize anlatarak, yaptıklarındaki çelişkiyi izah etmeye çalıştım. ama inandıramadım. sonunda Akp'nin bir din olduğuna, bu dinin müntesiplerinin her ne denilirse iman ettiğine karar vererek vazgeçtim. dolayısıyla bu tarz ifadelerle kimseyi düşüncesinden vazgeçiremezsiniz. çünkü insanların dinini değiştirmesi kolay değildir. Akp'lilik bir dine ait olmaktır ve her din gibi kesin ve amasız bir iman ister.
kendisi huntington'ın medeniyetler çatışması kitabında yer alan fikirlerin aksine, Avrupa'nın (anglosakson elitist kültürün), Doğu düşüncesi ile barışacabileceğini savunmuştur. WW2 sonrası Holocoust ile yüzleşen Batının, anti semitizmi bir değer yargısı gibi belirlediğini söyleyen Edward Said, aynı Avrupa'nın emparyalizm ile de yüzleşmesi halinde bir çatışmaya gerek duymadan, Doğu ve islam kültürü ile de bir sentez oluşturabileceğini ifade etmiştir.
bu arada Said, kendisi gibi azılı birer anti emperyalist ve anti israilci olan Finkelstein ve Naum Chomsky gibi bir dilbilimcidir. amerikadaki dilbilimci akademisyenlerin, siyaset ve siyaset felsefesi üzerine bu kadar kafa yorması da bence başka araştırılacak bir konudur.