türkiye'de henüz kullanılamayan bir yahoo hizmetidir. başta abd olmak üzere belli başlı ülkelerde yahoo mail hesabınızdan istediğiniz kişinin cep telefonuna ücretsiz sms gönderme imkanınız vardır.keşke bir an önce türkiye'de de başlasa dediğim uygulamadır.
en büyük ablanın kendini sorgulamasına ve içinden "evde kaldım ben ,evde kaldım ben." diye sayıklamasına neden olur. hele ki bu ailede 4 kız var ise en büyük ablamız da 30 sınırına dayanmışken 18 lik kardeşinin evlenmesi ile belirecek durumdur.parmakları ile tek tek kendine gelmiş olan görücüleri sayar. sonra o saydığı parmak sayısı kadar da kendine söver. belli etmez, etmez ama o kız kardeşi de içten içten yolmak ister. üstüne eve gelen dedikoducu akrabaların evde kaldığı imaları gelince fıttırması gerekir. evlenen en küçük kardeşin kısa zamanda çocuğu olursa ablaya yol gösterelim de buralardan gitsin. öyle bir ruh hali.
hayatını normal bir şekilde sürdüren güzelim insanların dikkatini hiç celbetmemesine rağmen psikolojik daralmalar yaşayan bünyenin fazlasıyla dikkatine mazhar olacak damlalardır.yağmur yağdıktan sonra aniden güneş açarsa daha bir belirgin olur bu izler. harıl harıl bayram temizliği yapıp herbir yanından ter damlayan annemin görünce sinir krizi geçirmesine neden olan damlalardır ayrıca.
neşe karaböcek' in güzel yorumundan mutlaka dinlenmesi gereken " seni buldum ya " şarkısında geçen düşündürücü sözdür. gerçi şarkıdaki sözlerin her biri birbirinden manalıdır. içe işler.
orhan gencebay yorumu da vardır. ancak neşe karaböcek ' in dere gibi akan sesinden daha bir etkili olduğu kanaatindeyim.
Bir meçhul aleme giderken dünya
Belki bir gerçegiz belki de rüya
Seni buldum ya seni buldum ya
Olsak ta hem gerçek hem rüya
Ask midir bu bilemiyorum
Sanki sensiz yasamiyorum
Sevdim ama diyemiyorum
Sensiz olamiyorum
Dünyaya yeniden gelmis gibiyim
Dünyami askina vermis biriyim
Sevince bir baska oluyor insan
Bir ömrü bir anda tatmis gibiyim
Ask midir bu bilemiyorum
Sanki sensiz yasamiyorum
Sevdim ama diyemiyorum
Sensiz olamiyorum
val mcdermid' in yarattığı altı kitaplık bir serinin başkahramanıdır. dedektif kate dense de adı kate brannigan ' dır. Oldukça meraklı bir yapıya sahip olan dedektif kate' in tüm maceraları esnasında başına binbir türlü olay gelir.
dilden dile söylenegelmiş bir masaldır. alışageldiğimiz üzere masalımızın kahramanı olan " lepiska saçlı kız" ; kumral, bebek gibi yumuşacık saçlara, kiraz gibi dudaklara ve elma gibi yanaklara sahiptir. insanlardaki şekilciliğin nereden geldiğini sorgulardım hep. evet, artık biliyorum. çocukluğumuzda bize dikte edilenlerden geliyor. masallardaki kızlar hep güzeldir, erkekler hep yakışıklı ve zengindir ve sonlar hep güzeldir.
eurovision ' daki enfes şarkısı ile gönüllere taht kuran arnavut şarkıcı. kendisinden daha iyi dereceler beklemekteydim ki eurovision ' un komşunun komşuya kıyak geçme yarışması olduğunu hatırladım ve şaşırmadım.
biyolojik sınıflandırmada dört üyeli canlılar grubuna verilen latince isimdir. bu canlılar önceleri su ortamında yaşamakla beraber zamanla kara yaşamına geçmiş ve bu yaşamın gereklerine adapte olacak evrimsel değişiklikler geçirmişlerdir.
temel reis ' in sevgilisi safinaz'ın kendisine sesleniş biçimidir. kabasakal ile mücadeleye giren temel reis, her defasında kazanan taraf olur ve safinaz " erkekim benim, hayatımın erkeki " (evet özellikle erkekim der, ünsüz yumuşaması olmaz burada ) diyerek temel reis' in boynuna atılır. durum karşısında istediğini elde eden ve bu yüzden oldukça mutlu olan temel reis piposunu öttürerek olaya son noktayı koyar. " the end" , " fin" .
1970'lerin ortalarında avrupa'da görülüp de türkiye'ye uyarlanan portakallı,vişneli,şeftalili versiyonları bulunan içecektir.günümüzdeki sprite'ın meyvelisidir bir nevi; ama daha değişik ve güzel bir tadı vardır.80 sonlarına kadar küçük şişelerde satılan bu güzel içecek her nedense birden ortadan kaybolmuştur( çakma olan içecekler var ama onun yerini tutamıyor işte). bir 80 kuşağı çocuğu olup bu gazozdan fazlaca içme şansına sahip olamasam da ağzımda bıraktığı güzel tatları ve boğazımı yakan soğukluğunu unutamam.kavurucu bir istanbul gününün verdiği yorgunluğun üzerine bakkal amcada açtırılacak gazoz birebir gelirdi.
not: lütfen, "gazozumu açar mısın?" muhabbetlerine dönüştürmeyelim. bu son derece masumane bir anıdır.abazanlıkla gölgelenmesin.
çocukluk zamanlarımızda ip çevirirken söylediğimiz tekerlemedir. bir taraftan ip çevirilir diğer taraftan saya saya bu tekerleme söylenir. şöyle ki:
laleli bir içeriye gir
laleli iki ormandaki tilki
laleli üç atlaması güç
laleli dört eteğini ört
laleli beş mezarımı eş
laleli altı altınımı çaldı
laleli yedi elmamı yedi
laleli sekiz......(hatırlayamıyorum)
laleli dokuz......(hatırlayamıyorum)
laleli on kırmızı don
not: eksiklerimi tamamlayanlar olursa çok makbule geçecektir.
içerisinde karides, dil balığı , patates, turp, patlıcan , mantar, sivri biber bulunan düşündüğümün aksine son derece lezzetli ve türk damak zevkine uygun bir geleneksel japon yemeğidir. bir nevi kızatmadır. sebzeler, karides ve balığın mısır ununa bulandıktan sonra kızartılması ile hazırlanır.herkese nacizane tavsiyemdir.japon mutfağına karşı olan önyargıların kırılması ve lezzetli yemeklerin tanınması için ilk basamaktır.
not: illa ki yabancı ve egzantirik yemekler yiyeceğim diye kendini kasan biri değilim. güzelim türk yemeklerimin kıymetini bilir ama diğer yemek kültürlerini tanımaktan da geri kalmam.
ayrılık sonrası sürecinde olan her bünyeye mutlaka bir tane gereklidir.şunların bulunmasında fiade vardır:
-paket paket kağıt mendil. yok o beni bağlamaz diyorsanız en yumuşak olanından tuvalet kağıdına sığınabilirsiniz. uzun olduğundan çek çek bitmiyor.bayağı bir süre idare eder kanımca.
-sütlü,bitter,hindistan cevizli vs. envai çeşit çikolata. eksi seviyelere düşen mutluluk hormonunu arttırabilmek adına.
-sigara kullanan bünyeler için en öldürücüsünden paket paket sigara. nikotin komasına girmek ve tüm dertleri unutmak adına birebir.
-bir adet çekiç ( ben illa ki arayacağım, mesaj çekeceğim , dayanamıyorum diyerekten telefona giden parmağı kırmak için)
-bir adet kibrit ya da çakmak (yaşanan günlerin anılarını yakmak yoketmek için)
-temiz bir kağıt ve bir adet kalem (eski sevgilinizin tüm kötü yanlarını sıralayıp dökmek için)
-sevdiğiniz ama sevgilinizle ortak şarkılarınızdan olmayan ruha gıda bir tane
-en sağlamından bir tane dost
-eski sevgilinizin başkasıyla mutlu olduğuna dair düşünceler ( ki sizin de mutluluk zamanınız gelmeli)
-sonu hüsranla biten ilişkiler adına kitap ( ki yalnız olmadığınızı bilesiniz)
bunların hiçbiri işe yaramıyorsa ayrılmakla yanlış yaptınız!
elbette ki bunun envai çeşidi vardır. gerek yasal yollardan gerek bireysel çabalarla. ben en ilkelinden söze girmek istiyorum. afrika kabilelerinde aldatan eşlerin (kadın ya da erkeğin aldatması ayrıma yabi değildir.herkes eşittir.) tüm kabile tarafından ağaca asılması ve sonra da derisinin yüzülmesi işlemi uygulanır. böylelikle kişinin içindeki şeytanın çıktığına inanılır. allah koruya türkiye'de böyle bir şey olmasın ne sağlam insan ne de onları asacak ağaç kalır.
zaman: miladi takvime göre ms 1990 yılları, rumi takvime göre
vici henüz uzun ince bir yolda gideceği gündüz gecelerin ilklerini yaşıyor.
üstelik bir daha kapanmamak üzere açılacak olan çenesi yeni yeni laflar etmeye başlamış.
çocuklarının bu sevimli hallerini arşivleyip yarın öbür gün büyüdüğünde dalga geçmek ve bolca gülmek isteyen 20'li yaşlarının ortalarına yeni gelmiş genç ve hevesli anne-baba kamera arar.
eee, tabi şimdiki gibi yeniyetmelerin bile ellerinde dolaşan, pikselleri her geçen gün artan telefonlar da henüz satılmıyor.hatta cep telefonunun esamesi bile okunmuyor.
ne yapmalı, ne yapmalı? zengin tanıdıklardan kamera isteniyor birkaç saatliğine. (o kadar değerli bir şey )
fesatlık değil mi işte, vermeyecekleri tutuyor.
anne baba ne yapsak ne yapsak diye çırpınırken imdatlarına teyp yetişiyor.
hemen gıcır gıcır bir kaset alınıyor.
vici konuşuyor da konuşuyor.
arka fonda annanenin "bunun çenesi demir valla demir!" isyanları yükseliyor.(yıllar annanenin keskin tanı yeteneğini kanıtlarcasına vici çenesine daha da kuvvet veriyor.)
"hadi, sana bu kadar yeter biraz da kuzenlere ver sırayı" diyorlar.
erkek kuzen, "ben bir küçük askerim" şiirine başlıyor. ( hayatımın 3-7 yaş arasındaki patikalarında tanıyıp da küçük asker şiirini okumayan erkek tanımıyorum. pek bir popülerdi vakt-i zamanında.)
onu müteakip ablası "atam" şiirini okumaya başlıyor.
ama vici bu, izin verir mi!
kapatamıyorlar o demir çeneyi.
ne babanın yalvarışları ne de dedenin çıkışları amacından saptıramıyor onu.
bıkmadan usanmadan saatlerce çocukluk zamanının sloganı haline getirdiği "hey george versene borç" şarkısını söylüyor.
ee,peki yıllar sonra ne oluyor?
o kasetler tozlu raflardaki arşivlerden çıkarılıyor, elden ele tüm akrabaları geziyor ve tüm cümle aleme rezil olunuyor.
neticede vici hem bu tekerlememsi cümlelerden oluşan şarkıya hem de hakan peker'e geri dönülemeyecek gıcık duyguları beslemeye başlıyor.
80'ler kadar 90'ların başına da yetmiş ve tüm çocukların dillerinde tekerleme gibi söylenedurmuştur.
sanılanın aksine bolca bulunmaktadır. elbette, bir sürü ilginç versiyonu vardır; ancak ben gün itibari ile iki tanesine rastgelmiş durumdayım:
- affınıza sığınaraktan söylüyorum ki bu kimse tuvalette rahatlama eylemini (dışkılama işte anlayın) gerçekleştirdikten sonra su,bez vb. temizlenme gereçlerini kullanmaya gereksinim duymamaktadır. bir tane taş parçası( merak etmeyin gözlerinizde problem yok, bildiğiniz taş parçası) ile temizlenme işlemini gerçekleştirmekte ve sonra da o taşı kanalizasyona karışması amacıyla tuvalete atmaktadır. bu kişi ancak attığı taşların kanalizasyonu tıkaması sonucu ortaya çıkarılmıştır ve attığı taşlar bizzat kendisine toplatılmıştır.
- diğer egzantirik model insan da alaturka ya da alafranga farketmeksizin tuvaleti tersten kullanmaktadır. anlayacağınız popoyu tam zıt yöne vermektedir.bu kişide ortalık yerde dışkısını bırakması sonrası tespit edilmiş ve herkese ifşa olunmuştur.
ben bunları da gördüm ya, artık hiçbir şeye şaşırmam arkadaş!
sözlükte gezeceğiniz çok yerler vardır, okuyacağınız binlerce entry. yazılarını merakla takip ettiğiniz yazarlar vardır. her bir yazısını bıkmadan usanmadan okumak istersiniz. eksi ya artı oyunuzu bekleyen nice yorum vardır; ancak gelin görün ki kotanızın dolması endişesiyle rahat rahat coşamazsınız. çok can sıkıcıdır. sinir bozucudur. tek dileğiniz bir an önce limitsiz tarifeye geçebilmektir.
ilişki artık son nefeslerini vermeye çalışırken birkaç adım daha gidebilmek adına fedakarlıklar yaparak zorlamaktır. ne yapılırsa yapılsın faydası olmayacaktır. ilişkinin bitiş tarihi belki bir hafta ileri bir tarihe kayar; ama o kötü sondan kaçış yoktur. önce görüşmemeye başlanır. arada kısa mesajlarla geçiştirilir. sonra bu mesajlar sadece bayramlarda gelmeye ve neticede de hiç gelmemeye başlar. ilişki son nefesini verdiği anda her ne kadar üzgün olsanız da bir şeyleri netliğe kavuşturabilmenin rahatlığıyla siz de bir nefes alırsınız, ciğerlerinizi cayır cayır yakan bir nefes.
bugüne kadar türkiye cumhuriyeti hükümetinin başına gelmiş tüm yöneticiler kayıtdışı ekonominin ülke hazinesinden neler götürdüğünü açıkladı durdu. korsan ürün satanlardan tutun da vergi borcu ödememek adına fiş/fatura kesmeyene kadar tüm herkesi yelpazesine alır devlet büyüklerinin listesi. bunların haricinde kayıtdışı ekonomi listesinin zirvesine oynayacak ve maalesef gözden kaçmış( ya da zorla gözden kaçırılmış - o nasıl mı oluyor? üç maymunu oynayıp görmemezlikten, bilmemezlikten ya da önemsememezlikten gelmek oluyor) matruşka ekonomisi var. nacizane önerim, bundan sonraki kayıtdışı ekonomi listesinde türk erkeklerin milyon dolarları heba ettikleri matruşka zevkleri de yer alsın lütfen.
not: adamlar yemeden içmeden kesip pipi zevki yapıyorlardı onun da içine ettim, pipiyi yarı yolda bıraktım.allah kahretsin beni ya!
edit: bazı erkeklerin zoruna gidiyor. ondandır bu kadar göze göze sokmam. beni de anlayın canımm!
Let's go (okay), you know how we do now, you know how it's going down
Ooh (go) Ooh (go), Let's go
For my people on the dance floor
For all this time we've been around (yeah) (we've been around)
Ooh (go) Ooh (go), Let's go
Ok baby it's slow time
C'est mon dixième, un ptit conseil monte le son de ton système
On arrive !!, avec une décennie de souvenirs dans' mémoire y a d'quoi avoir le sourire.
Ça s'fête, ça s'célèbre, de savoir par exemple qu'à Moscou on est célèbre, qu'a Dubaï on est pénard et qu'au Bled les enfants on mon nom collé sur les lèvres
Bon, vite, à nous la devise, (ah ha) la vie est tempi de surprises (ah ha)
Personne t'entends, personne ne peut t'arrêter quand tu vis de rêves et de terres promises .Maintenant y a des hauts y a des bas, y a des bons et des faux, pas du pif et des coups bas
Crois-moi ça en vaut la peine, it's for the love of the games c'est le cœur qui t'appelle.
Let's go, you know how we do now, you know how it's going down (yes)
Ooh (go) Ooh (go), Let's go
For my people on the dance floor
For all this time we've been around (Go, Go, Go)
Ooh (go, go, go) Ooh, Let's go
Si tu savais !! les risques que j'ai pris, les folies que j'ai faites, le nombre de fois où j'ai testé ma vie, j'ai poussé à la limite le succès, pas mon 'ge, les excès dans ma rage, j'ai prié dans ma cage Eehhh, vas-y ouvre les champagnes, homey vas-y ouvre les champagnes, disons que c'est la vie qui nous g'te pour avoir trop de fois voulu nous briser les pattes !! et c'est bien, c'est la preuve qu'on avance, qu'on amasse les récompenses pensons à voir demain, qu'on est fiers du passé, mais qu'on vit pour l'avenir en n'oubliant jamais d'où on vient, pouvoir aider le pauvre c'est devoir être riche si t'as rien tu ne peux tendre la main,
Merci pour ces dix ans, cape money baby, big day for the family.
Let's go, you know how we do now, you know how it's going down (okay)
Ooh (go) Ooh (go), Let's go
For my people on the dance floor
For all this time we've been around (Ahh, depuis tant)
Ooh (go) Ooh (go), Let's go
C'est la preuve qu'on avance, qu'on amasse les récompenses pensons à voir demain, qu'on est fiers du passé, mais qu'on vit pour l'avenir en n'oubliant jamais d'où on vient, pouvoir aider le pauvre c'est devoir être riche si t'as rien tu ne peux tendre la main,
Merci pour ces Dix ans, cape money baby, big day for the family.
Let's go, you know how we do now, you know how it's going down
Ooh (go) Ooh (go), Let's go
For my people on the dance floor
For all this time we've been around
Ooh (go, go, go) Ooh, Let's go
Let's go, you know how we do now, you know how it's going down (come 'on)
Ooh (go) Ooh (go), Let's go
For my people on the dance floor
For all this time we've been around
Ooh (go) Ooh (go), Let's go
futbol dünyasından kısa zamanda ayağını çekecek futbol idollerinin yerini yeni ve genç futbolcuların almasıdır.
örneğin;
david beckham - cristiano ronaldo: güçlü fiziki yapısı, iyi oyunu ve herşeyiyle medyada yer alması nedeniyle( taktığı küpeden giydiği cekete, geçen gece hangi kızla beraber olduğuna kadar)
raul gonzalez- fernando torres: ispanyolların raul'dan sonra altın çocuk olarak gördükleri futbolcu olması nedeniyle
lionel messi- zinedine zidane: iyi bir futbolcu olması, futboldan başka hiçbir şekilde gündeme gelmemesi
oliver kahn- iker casillas: kahn'dan sonra kalesinde en sağlam duran kaleci olarak görülmesi nedeniyle.
edit: futbol stilleri bakımından değil, futbolcuların medyatik yanları değerlendirilerek dünya çapında yapılmış bir eşleştirmedir.beni uyardığı için abidin'e teşekkürler.
rus klasiklerinin başını herkesin bildiği üzere dostoyevski,tolstoy,çehov,gorki,puşkin gibi yazarlar çeker. rus klasiklerinin büyük bir kısmı 19. yy 'da yazılmıştır. fazlaca inceleme içerirler. betimleme dediğimiz bir kuşun kanatlarının renginden duruşuna kadar anlatılması ya da bir kadının ayakkabısının çıkardığı tak tak seslerinden bir saç telinin nasıl durduğunun anlatılması gibi yazıyı zenginleştiren anlatım şekilleri en ala şekilde ve hatta abartılarak kullanılır. daha çok iyi-kötü , zengin-fakir, din-dinsizlik (bilhassa dostoyevski'de) işlenir. rusya'da yaşanan sancılı ve bir o kadar karışık günler adeta yaşanıyormuşçasına hissedilir satır aralarında. raflarda bu kitaplara yer edindirmeli ve sık sık okuyarak ruha gıda vermeli.