terörizm sempatizanı ve terörizmi savunan malum akademisyenlere karşı başlatılan kampanyadır. desteklerinizi bekleriz.
''bilindiği üzre sayıca 1000'i aşkın akademisyenin imzasıyla, devletin güneydoğu'da yürüttüğü terörle mücadeleyi karalayıp terör faaliyetlerini aklayarak, türkiye'nin batısından doğusuna yeniden yeşeren terör karşıtı kamuoyunda tereddüt yaratmayı amaçlayan bir bildiri yayımlandı.
üniversitelerde sürekli mobbing, psikolojik baskı ve itibara saldırı gibi yıpratıcı muamelelerine maruz kaldığımız, bilimsel çalışma sisteminden oldukça uzak olan bu akademisyenleri üniversitelerimizde istemiyoruz. menfaatleri ve siyasi hesapları uğruna, milletimizi karanlığa iten bu insanlardan öğrenecek bir şeyimizin olduğunu düşünmüyoruz.
ülkemiz bir bataklığa dönüşmeden, üniversitelerde gittikçe yayılan terör örgütü propagandası ve cübbe altına mekap giymiş misyonerlik faaliyetlerine karşı herkesi taşıdığı makam ve sorumluluk nispetinde dik bir duruş sergilemeye ve bizlere destek vermeye davet ediyoruz.
bu şartlar göz önünde bulundurularak, arkadaşımız fırat yılmaz çakıroğlu'nun katledildiği ege üniversitesi'nde rektörden araştırma görevlilerine kadar sorumluluğu ve terörist kayırıcılığı tespit ediledecek tüm görevlilerin mercek altına alınmasını ve bir sonraki duruşmada gereken yaptırıma tabi tutulmalarını talep ediyoruz.
terör örgütü propagandası yapan akademisyenleri hakkında hiçbir açıklama yapmayan odtü, boğaziçi üniversitesi, istanbul okan üniversitesi ve özyeğin üniversitesi'ni kınıyor, sorumluları milletimizin vicdanında mahkum edecek mahkemeyi kuracağımıza söz veriyoruz.
uludağ sözlük yazarları ve okurlarınca bu konuya değer verileceğini biliyorum. önemseneceğini de biliyorum. ülkemizin geçtiği şu zor zamanlarda, milletimiz kenetlenmezse, tedavisi olmayan yaraların açılacağını da biliyorum. o yüzden hiç bir etnik köken gözetmeksizin, ilk başta da yazdığım gibi, ''vicdanlı olanlardan yardım bekliyorlar.''
ığdır'dan genel ve yerel seçimlerde; aday adayı ve belediye başkan adayı olan, fakat mhp yönetiminin bir türlü 1.sıradan aday/belediye seçimlerinde aday göstermediği bir kişidir.
ığdır gibi bir yerde 2 parti kapışıyor. mhp ve bdp.. mhp'ye bugüne kadar oy veren kesim, artık bıkmış, istedikleri adayların bir türlü 1.sıradan yahut hiç aday gösterilmediğinden yakınıyor. bunun yanısıra, siyasetten anlamayan, iletişim yönü zayıf, vizyoner olmayan kişilerin aday gösterilmesi, ığdır'da mhp'ye karşı bir tepki oluşturuyor. mhp'nin genel anlamda sorunlarına değinen arkadaşlarımız olduğu için, mhp'yi yerel anlamda, misalen ığdır'da tartmak istedim bu entryde..
ığdır'da, önceki aday adayları arasında, akp ile sıkı bağlara sahip yahut sıkı bağlar oluşturmak isteyen kişiler de var, hala da var. bu kişilerin particilik ve siyaset anlayışları sağlıksız ve sorunludur. ığdır halkının istediği bu isim ise, mhp'den başka bir yöne sapmamış, atatürkçü ve elçibey'in çizgisinde olan bir kişidir. samimiyeti, gençlere değer vermesi, çağın gerektirdiği gibi hareket etmesini bilen, aydın bir kişidir. burada mhp propagandası yapmıyorum, lakin yapılacaksa da böyle adamları kaybetmeyelim diye yapmak lazım. mhp, seçimlerdeki aday cetveliyle silik bir portre çiziyor. istanbul gibi bir yerde rasim acar'ın aday yapılması bile bize bir çok şeyi farkettirebilir, ki bunu sadece ben söylemiyorum, istanbul'daki resmi oy oranı bile dile geldi.
ığdır'ın yapısı çok farklı.. demografik yapıdan çok unsurlu bir yapıya sahip olmakla beraber, azerbaycan türklerinin ağırlıkta olduğu bir ilimiz. bu ilimizde, kürt ve azerbaycan türkleri, her zaman iç içe yaşamışlardır. bundan kaynaklı olarak da bir rekabet söz konusudur. şimdi bu ilimizi temsil edecek kişi, sadece bu iki kimliği değil, ahıska türkleri ile ermeni kökenli vatandaşları da temsil etmelidir. bahsolunan kişi, yani isa yaşar tezel, bu görevin bilincinde ve kişilik olarak da bu yönde bir adaydır. mhp'nin özellikle ığdır gibi illerde, silik adaylarla değil, tırnak içinde belirtiyorum; ''halkın istediği'' adaylarla devam etmesi lazım..
umarım; hem mhp bazı şeylerin farkına varır ve tabanının sesini dinler, hem de ığdır için hayırlısı olur..
pranga adlı azerbaycanlı rap şarkıcısının şarkısıdır. başta ve sonda okunan şiir, şehriyar'ın kendi sesinden, kendi şiiri olan yar qasidi adlı şiirdir. o şiiri, ölen eşi için yazmıştır. neyse bu şarkı güzeldir, umarım beğenirsiniz;
korkut ata\'nın; han\'a yönelik, millete yönelik ettiği duadır. öykülerin sonunda soylamalar da vardır ki tadından yenmez.
duayı şöyle yazalım;
\'\'yom vereyim hânım:
yerli karadağların yıkılmasın!
gölgelice kaba ağacın kesilmesin!
kan gibi akan görklü suyun kurumasın!
kanatlarının ucu kırılmasın!
kaadir seni namerde muhtaç etmesin!
koşarken ak-boz atın sürçmesin!
çaldığında kara polat öz kılıcın kedimlesin!
dürtüşürken ala gönderin ufanmasın!
aksakallı baban yeri cennet olsun!
ak pürçekli anan yeri uçmak olsun!
allahın verdiği umudun kırılmasın!
en sonunda arı imandan ayırmasın!
ak alnında beş kelime dua kıldık kabul olsun!
derlesin, toplasın, günahınızı,
kaadir tanrı adı-görklü muhammed\'in yüzü suyunu bağışlasın!
bu duaya amin diyenler tanrıyı görsün!\'\'
azerbaycan mahnısıdır. aşıq şakir'e aittir. ashiq samire yorumlamıştır. doğaya olan sevgi anlatılıyor. sabah uyanıp, neşeli bir şekilde doğaya bakan kişinin ruh halini anlatıyor. milletimiz büyük bir millettir, doğaya sevgi duyan bir millettir.
orta asya ezgilerinde sıkça rastlanan hömey, şarkının ''yörüüü'' diye uzatılan bölümlerinde 'ü' harfinin uzatılarak, gırtlaktan çıkarılan sestir. bu şarkıya da ayrı bir hava katmıştır.
sözleri;
yüklenüp karanluğu, ışıklara yörürün,
yıldızlaru aş edüp, rüyalara yörürün,
göç dedüğün heç bitmez, bilünmeze yörürün,
gurbettür melmeketüm, yanluzluğa yörürün,
Yörüü...
kalmak istedü yaşlu, eksülerek yörürün,
bübek istedü gelmek, çoğalarak yörürün,
göç dedüğün heç bitmez, bilünmeze yörürün,
ev dedüğün heç durmaz, yol sırtunda yörürün,
Yörüü bee...
azerbaycan türk'ü olarak, pek sevdiğim şiirlerimizdir. bir deyişte geçenleri dinleyip yazmıştım, paylaşayım;
dünya tarixine gel salaq nezer
vaxtimiz boş yere getmesin xeder
sen düşünen qeder, sen duyan qeder
şair görmüştün mü bir bele dünya
unutma vurgunu, yad ele dünya..
elli il yaşadı ömrü senetqar
heyatı dumanlı, yolu şaxta qar
aydan arı, sudan duru sözü var
ister eleğinde sen ele dünya
unutma vurgunu, yad ele dünya..
bir şeirdi, ağ saçları qar kimi
yaşattı seneti senetqar kimi
çıxanda kürsüye cengaver kimi
düşerdi salona velvele dünya
unutma vurgunu, yad ele dünya..
bax göyler oğluna, yerler oğluna
o sene oğuldu, sen ona ana
qüdretin varsa nefes ver ona
dönüptü qarşında heykala dünya
unutma vurgunu, yad ele dünya..
vuranda hedefe söz mermisini
eşitdin mi partlayışın sesini
hırdala şairin bir cümlesini:
yaratdı qelpesi zelzele dünya
unutma vurgunu, yad ele dünya..
deniz bilimleri fakültesi öğrencisi olarak, oşinografi dersini de gören biri olarak 'yoh olum öyle bişi' dediğim başlık. derslerde gördük fakat ben herkesin anlaması açısından 'evrim ağacı' adlı siteden alıntı yapayım;
1) dünya'nın her bölgesindeki, birbiriyle bağlantılı olan her su kütlesi birbiriyle karışmak zorundadır. buna karşılık dünya'nın sayısız noktasında, özellikle nehirler, kimi zamansa okyanuslar ve denizler, içlerindeki mineral ve kompozisyon (içerik) farklılıklarından ötürü farklı renklerde görünürler ve akış yönlerine/hızlarına da bağlı olarak kavşak (conflux ya da confluence) denen buluşma noktalarında sanki birbirlerine karışmıyorlar gibi bir görünürler. halbuki bütün su kütleleri birbirine karışmak zorundadır; gerek yavaş, gerek hızlı. dışarıdan bakıldığında iki suyun birbiriyle karışmıyor gibi gözükmesi, bu kütlelerin gerçekten birbirinden ayrılmış olduğu anlamına gelmez. okyanusların birbiriyle buluştuğu noktalardan birinde ya da birkaçında, okyanus veya deniz kütlelerinin birbiriyle karışmadığını iddia etmek tamamen asılsızdır ve hiçbir bilimsel dayanağı yoktur.
2) farklı tuzluluk veya yoğunluk oranı olan sıvı kütlelerinin karşılaşması sonucu oldukça karmaşık bir kimyasal ve fiziksel denge oluşmaktadır. ancak bu denge statik değil, dinamiktir. örneğin yağ ve su aynı kaba konduklarında oldukça statik bir denge oluştururlar ve sabit kalırlar (her ne kadar esasında aralarındaki karışma bölgesi yine dinamik yapıda olsa da). okyanuslar ve devasa su kütleleri için bu hiçbir şekilde doğru değildir. farklı özelliklere sahip bu kadar büyük su parçaları bir araya geldiklerinde, ciddi anlamda dinamik bir dengeye ulaşılır ve sular kilometrelerce küplük hacimlerde birbirlerine karışırlar. sadece dışarıdan bakıldığında, suların içeriğine bağlı olarak ışığın farklı kırınımından ötürü renklerin farklı gözükmesi, alaska körfezi'nde olduğu gibi görünür ve suların birbirine karışmadığına dair bir sanrı yaratır. bu doğru değildir.
3) suların aslen birbiriyle karışmıyor gibi gözükmesine, farklı açılardan farklı yönlere doğru akan ve bir noktada buluşan nehirlerde rastlanır. çünkü nehirler, okyanus ve denizlere göre çok daha dinamiktir ve aktıkları coğrafi ve jeolojik koşullara bağlı olarak içerikleri bambaşka olabilir. bu da, okyanusların/denizlerin aksine, nehirlerde çok bariz renk farklılıkları yaratabilir. üstelik nehirler genelde belli bir eğim dahilinde aktıkları için, suları sürekli kaynaklarından beslenerek karışımın engelleniyor gibi gözükmesi süreklilik gösterebilir. ancak nehirlerde bile sular elbette birbirine karışır; zaten iki nehir birleştikten sonra tek bir nehir olarak akmayı sürdürürler. dolayısıyla bu bambaşka içerikteki suların bile karışabiliyor olması, denizler ve okyanusların neden birbirine karışmak zorunda olduğunun göstergesidir.
pek bilinmeyen bir konu. ya da duyurulmayan desem daha doğru olur. 40 yılı aşkın bir süredir ve hatta 450'den fazla nükleer deneme yapıldı. ki sscbde bugüne kadar gerçekleştirilen nükleer denemelerin üçte ikisi semeyde yapılmıştır. bu aynı zamanda şöyle de ifade edilebilir; dünyadaki nükleer denemelerin dörtte biri bu bölgede gerçekleştirilmiştir.
kendi adıma şöyle bir şey de söylemesem olmaz; kazakistanın semey'inde gerçekleştirilen ve iran'da da gerçekleştirilen bu tür çalışmaları (40 milyona yakın güney azerbaycanlı, horasan ve kaşgay türkünü, hala tehdit eden nükleer çalışmalardır) lanetliyorum.