bi arkadaşınızın her şeyini bilirsiniz mesela, en sevdiği yemeği, üzgünken hangi müziği dinlediğini, doğum gününü, uğurlu sayısını vs. ama o sizin hakkınızda hiçbir şey bilmez ya hani, ben neden bu kadar uğraşmışım der durursunuz, kötü yanı da değer vermeye devam edersiniz...
en sevdiğim aydır, kış ayları gibi iş hayatının yoğunluğuyla geçmez, yaz ayları gibi boş boş rahatlamanın etkisiyle hiçbir şey yapamadan bitmez, hüznü de, mutluluğu da, yoğunluğu da hafif hafif yaşadığım güzel bir sonbahar ayıdır. (doğum günüm de eylülde belki o yüzdendir)
"hani annen evde temizlik yapmak ister ya bazen, mutfak dolaplarını falan boşaltır. her tarafı temizler sonra yeniden yerleştirirken tabaklarla bardakların yerlerini değiştirir. sonra sen dolabı açarsın bi bardak almak için uzanırsın, karşına çukur tabaklar çıkar. aslında biliyosundur da, onların yerlerinin değiştirildiğini. ama alışkanlık ya, uzanırsın elin gider. 3,5,10... derken alışırsın ya bir gün, zamanla. artık bardaklar orda değildir."
a: canını bir şey acıtırsa ya da yaran olursa sen bana gel.
b: ahu'm sen anlamadın. ben sana gelemem ki yaram var diye.
a: neden?
b: yaram sensin benim.
gayet normal, hele de depresyona girilmişse, yiyip içip film izleyip ağlanıyorsa, akan gözyaşlarının alınan kiloları dengeleyemeyeceği oldukça açıktır.
riskli, zorlu bir tedavinin gözdesidir. sivilceler bitmiyordur, her şey denenmiştir, sonra doktor "yapacak tek bir şey kaldı" bakışı atar çaresizce. gerekli testler yapıldıktan sonra kullanıma uygunsanız başlarsınız, ben 20 kullanıyodum her gün, tabi bunun 10'u, 30'u, 40'ı da varmış. 6-8 ay arası tedavi biter genelde. bu süreçte dudaklar kurur, bel ağrır, depresyonlara girilir, surat yara bere içinde kalır, telefondan önce nemlendirici aklınıza gelir evden çıkmadan. "ya senin suratına n'oldu?" sorusunu ve benzerlerini sık sık duyarsınız. sonra zorlu dönemler biter, yağsız, siyah noktasız pürüzsüz bir yüzünüz olur. ha tabi her şeyde olduğu gibi bunun da garantisini vermek mümkün değildir.
hayalet: ama ben senin oranını sikeyim ya. sen ne biçim yiyon olm bunu la?
akbaba: o nasıl küfür la ataaazlı?
hayalet: la ataazlı, bi tane şan fıstık ye, ondan sonra arada bi tane arada leblebi at.
hadi çok seviyon, iki tane şan fıstık ye bi tane leblebi at. amınakoydun patoz ettin lan hepsini.
akbaba: olm bu işin raconu böyle. karışık çerez yiyosan önce antepleri yersin, sonra varsa fıstığı yersin, en son leblebiyi öldürürsün. alaalla.
hayalet: nerenin raconu la bu? he?
akbaba: la olm herkes öyle yer işte. karışık çerez yiyon diye karışık karışık yemek zorunda değilsin.