vesaire
166 (çikita muz)
dördüncü nesil yazar 1 takipçi 5.30 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    makwan moloudzadeh

    1.
  1. iran'da eşcinsel olduğu için idama mahkum edilmiş kürt genç. kendisi henüz 21 yaşında. hiçbir din, hiçbir kutsal kitap tanrı'nın verdiği canı insanın almasını buyurmaz, nasıl bir günah işlemiş olursa olsun. günahlar kul ile tanrı arasındadır. insanın insan öldürmesine karşı çıkmak insanlıktandır, ve hiçbir kutsal kitapta bunun tersi söylenmez.

    info@dadgostary-tehran.ir, dr-ahmadinejad@president.ir, hadadadel@majlis.ir, info@iran-embassy.org.uk adreslerine idamın durdurulması için mailler atılıyor. yaşı, dini ve ulusu ne olursa olsun, hiçkimse anal seks yaptığı gerekçesiyle öldürülemez, öldürülememeli.

    kaç tanrı varsa hepsinin laneti ellerine insan kanı bulaşanların üzerine olsun. evet...

    http://www.everyonegroup....n_sentenced_to_death.html
    http://www.irqo.net/IRQO/English/pages/100.htm
    http://web.amnesty.org/library/index/engmde130592007
    0 ...
  2. icindeki yabanci

    1.
  3. transseksuel lezbiyenlik

    1.
  4. bir erkeğin cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirip kadın olduktan sonra, kadınlarla beraber olup lezbiyen olması durumu.

    (bkz: transseksuel homoseksuellik)
    1 ...
  5. transseksuel homoseksuellik

    1.
  6. bir kadının cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirip erkek olduktan sonra, erkeklerle beraber olup homoseksüel olması durumu.

    atmıyorum efendim, varmış böyle bir durum gerçekten. bir diğeri ise: (bkz: transseksüel lezbiyenlik)
    0 ...
  7. cok saglam geliyoruz

    1.
  8. 1 agustos 2007 besiktas fc sheriff maci 'nda tribünlerde görülen pek hoş pankartlardan birisi. aynı maçta bir başka pankart da azrail akıllı ol idi.
    3 ...
  9. dut gibi

    1.
  10. sarhoşlara denir. körkütük gibi. ama bu başka. dut gibi demeyi seviyorum. bir başına "dut" demeyi de seviyorum mesela. ama "dut gibi" ayrı. o başka bir şehirde akşama doğru sanki...

    kişisel entiri no 1: enry'yi entiri diye yazmayı seviyorum.
    kişisel entiri no 2: adımın vesaire olmasının bir anlamı var.
    kişisel entiri no 3: "herkes uyusun, iyi oluyor, hoşlanıyorum."
    kişisel entiri no 4: kelepçeleri sevmiyorum. ne zaman bir kelepçe görsem yangın yerine koşan çocuklar geliyor aklıma. onlara benziyorum biraz. ateş kemikleri yakar en çok. çocukların kemikleri yanıyor. kargalar var bir de, bir de karga sandığım karabataklar var. denizin üstünde karganın işi ne? o bir kara hayvanıdır. dalgakıranın üzerinde durup poz verenler karga değil, karabatak. bunu aklımda tutacağım. bir de leylekler var, beyaz çarşaflar var, yanlış adresler var. ördekler de var elbet, onlarsız olmaz. bir göl en çok ördeksiz olmaz. susuz bile olur bazen. hepimiz bazen susuz kalıyoruz, ben kimseyle aynı anda susamadım ama; reklamlar hep yalan söylüyor. oysa artık istiyorum, aynı anda susamayı.. bazen suyun tazeliğinden korkuyorum. üstüme sıçrayacak gibi oluyorum.
    kişisel entiri no 5: dutlar hep çok güzellerdi. öyle güzellerdi ki yemeye kıyamazdım. yerdim sonra, çünkü kendilerini atıyorlar, bilirsin işte. en güzel intihar eden meyvedir dut. yemezsen canın çıkar. parmakların ve dudakların.. en çok onlara intihar eder dut. dut gibi olasım var, parmaklarına ve dudaklarına. dutlar hep çok güzellerdi; belki ben de güzelmiş gibi yapabilirim.
    kişisel entiri no 6: insanlara ne oldu? hep aynı kandırığın içine uyuyakaldılar. eskiden buralar hep dutluktu. eskiden her yer hep dutluktu. biz yoktuk daha, dutlar hep vardı. senin annen bir duttu yavrum!
    kişisel entiri no 7: salıncağın üzerinden aşmak istiyorum.
    kişisel entiri no 8: dudakların hâlâ kırmızı, fazla uzağımda olmazsın?!
    kişisel entiri no 9: dutlara bakmaktan geliyorum. dutlara bakmaktan geliyorum. dutlara bakmaktan geliyorum.

    naylon entiri: "uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum"
    1 ...
  11. pique

    1.
  12. humanwine'ın muhteşem şarkısı

    family built of blood and rust
    find a place because we must
    shelter our heads from the poisoned wind
    squat or rot with the rest of our kin

    petrified tongues twisted and tied
    twisted and tied reciting your ridiculous lies
    and their minds a figment of itself
    their hearts are relics on the shelf

    the keepers of the spoils that leech of others toil
    spilling blood for oil these seeds are ours
    a gala for eris, lady of all chaos
    children carve altars to you in your skin

    un-warlike in our way of mind
    we are bound to rouse and rise
    those who still endure the sham
    all of the orphans of uncle sam
    and they're raised inerudite scorned from birth
    they do the job better for half what they're worth
    and their backs are broken but their hearts are pure
    so leave your ego at the door

    the tenders of the soil aren't loyal to the royal
    the bubble's reached a boil these seeds are ours
    we'll take what we grew we didn't plant it for you
    work for once cause these seeds are ours!

    wrinkled fists secure the right to discern
    which to keep and witch to burn and you see
    the world through onyx eyes
    watch the world flip on it's side

    answering... answering... "no!"..answering
    "no!"

    family built of blood and rust
    find a place because we must
    shelter our heads from the poisoned wind
    squat or rot with the rest of our kin

    answering... answering... "no!"..answering
    "no!"

    calm sooner or later...
    later calm
    2 ...
  13. script language

    1.
  14. bir humanwine şarkısı.



    trust in love not like some thing's above
    to fear to fake while you hold
    evolve human
    human instinct
    there is more to life than war

    do you see at all?
    do they see at all?
    do we see at all?
    sauyeigh
    leighthon
    sauyeigh
    heads are rolling on the ground
    rather to fight than lay down

    we objectify and sell the earth
    until the other side of birth
    and to each other jagged pins
    out of our mouths
    we object to these objects
    they are frail little locksets
    they are seizure while we leisure
    guarding our will

    do you see at all?
    do they see at all?
    do we see at all?
    sauyeigh
    leighthon
    sauyeigh
    heads are rolling on the ground
    rather to fight than lay down

    lna lna lna lna lna
    lna lna lna lna lna lna lna
    lna lna lna lna lna
    lna lna lna lna lna lna lna

    murder in a word army
    murder in a word army
    murder in a word
    used to be your comfort
    murder in a word

    lna lna lna lna lna
    lna lna lna lna lna lna lna
    lna lna lna lna lna
    lna lna lna lna lna lna lna

    murder in a word army
    murder in a word army
    murder in a word
    used to be your comfort
    murder in a word

    lna lna lna lna lna
    lna lna lna lna lna lna lna
    lna lna lna lna lna
    lna lna lna lna lna lna lna
    0 ...
  15. rivolta silenziosa

    1.
  16. bir humanwine şarkısı.



    they sling our marrow like its fodder
    mortaring morticious brothers
    well never get out of this place alive
    if these walls
    these walls keep closing
    into practiced chains of blather
    bubbling a thick blood lather
    washboard ribs and broken cribs

    these walls
    these walls keep closing in
    nana na na na na

    fear just fell from a loaded sleeve
    fluent in the tongue of greed
    a master at the art of sleaze
    whos walls whos walls are a fiendish
    grin of rotten desolation
    paranoid isolation
    fueling our blood stained machines
    the bells of free-dumb liberty
    the smell of gunshot bitter sweet

    these walls
    these walls keep closing in
    oh where do we begin
    our dismantling we
    call on all to sing
    these walls keep closing in
    oh where do we begin
    our dismantling we
    call on all to sing
    nana na na na na

    canisters of feigned dissent
    they load our bodies into them
    the prize surprise its eating at your eyes
    and drawing down the
    shades
    made out of skin
    it's kin eating kin
    cogs living in
    the burning city when
    will this day ever end
    will the words from within
    break down this wall
    our fall
    this wall

    will this dust ever settle even better now the sky is bent
    i got a a stomach full of fingernails and anothers femur on my head

    eyeballs plug the mouths like hoses
    scared of all the not-me noses
    poking into our daydreams
    while in the distance glistening
    that wall of bones that holds our tongues in
    scared of all the taste bud rows of
    hands that speak to you and me
    that sign rivolta silenziosa!

    these walls keep closing in
    oh where do we begin
    our dismantling we
    call on all to sing
    these walls keep closing in
    oh where do we begin
    our dismantling we
    call on all to sing
    0 ...
  17. fighting naked

    1.
  18. humanwine'ın ikinci albümlerinin ve ayrıca albüm sonrası çıktıkları turnenin adı. * tabi aynı zamanda mis gibi bir parça:

    step right up its your hero
    its your friend
    it'll save until the end
    we'll weed out the foes of our master plan
    guards grab that man
    who stands tall in front of the people
    and says

    thieves come out
    of this mouth
    spreading lies

    a one world plan
    where your blood dissolves in my hands
    en caustic sleeves
    like a leash round your
    right to abandon
    i'll haul you in tight
    and crush you will
    make it easy to please me disease
    the wells which drink
    they smell like death

    thieves come out
    of this mouth
    spreading lies

    hypocritical fascist porno priest on the tv
    selling you shit you don?t need
    bony hands greedily eating up v.d. grab bags
    'god save this man!'
    who got caught on the camera with his pants down
    while we sing

    thieves come out
    of his mouth
    spreading lies

    as it feeds on your waste of flesh
    haggard laughing all the way holding on 'till the day
    hold yourself down
    the hill you can barely see living through the dead debris wind but bodily
    bring in the hordes
    who feed on your fear you'll scream so you start running.
    will you ever stop feeding the hordes?
    0 ...
  19. two ton boa

    1.
  20. humanwine

    1.
  21. uzun uzun anlatmak isteyebilirdim ama bunu gereksiz buluyorum. boston çıkışlı bir anarşist müzik grubudur efendim humanwine. isimleri büyük harfle yazılır aslında ama sözlük el vermiyor. muhteşemdirler. sadece anarşistlikten değil, gerçekten muhteşemdirler. two ton boa misali, buralarda bilinmemeleri kalbimi kırıyor. gerçekten.

    iki albümleri var kendilerinin. türkiye'de yok bu albümler. ağlamak istiyorum.

    http://www.humanwine.org/
    http://myspace.com/HUMANWINE

    ve de;
    (bkz: big brother)
    (bkz: fighting naked)
    (bkz: rivolta silenziosa)
    (bkz: script language)
    (bkz: pique)
    0 ...
  22. mücadele çıkmazı

    1.
  23. taksim sıraselviler caddesi'nde bir çıkmaz sokak. ismi kim bulmuş çok merak etmekteyim.
    0 ...
  24. the time has come

    ?.
  25. the dresden dolls'un tadından yenmez bir parçası.

    the time has come to speak of many things
    of jacks and queens and kings

    i bared my wrists and promised to begin
    but you cut the blade straight in

    the time has come: let's play find the missing song
    there is something very wrong

    try hard my love, do you hear the distant strings?
    please remember what this means

    did i come back for all of this?
    it seems absurd somehow...
    with one well-placed flick of the wrist
    you've really done it now...

    (all of my blind ambition left me deaf with perfect vision)

    the time has come
    for things to come undone
    that we should not have begun

    at last i felt a numbness overcome
    and now you turn and run...

    the time has come
    to take me in your arms and touch these fragile scars

    you have the choice now so decide
    if you want in or out
    there is too much left for us to try
    you cant just give up now
    the time has come
    to speak of many things
    of jacks and queens and kings

    it took that cut to bring me back to life
    they're bleeding and they're frightened still i hold out both my hands:
    no one in the world will ever touch me there again.
    0 ...
  26. kisne kirazini ve goc mevsim

    1.
  27. bir kadın canıma mercan sokuyor
    dayamış ağzıma bir memesini;
    bir tel uzayıp gidiyor saçından
    damağına muhabbetle gömülmüş dişleri.

    bir mıknatıs tutkusunda ufuk,
    acıyoncam, çocuğum, bozkır çiçeği,
    bak şehla parmaklarının arasında
    şaşırıyor akrep eski trafiğini.

    bir kan halkasından geçiyor ısınarak
    boğazımdan dökülen sevda sözleri,
    güzel olan her şeye sinmiş o kederden
    özür mü zafer sesi mi teşekkürler mi?

    ben bir yük vagonunda açtım gözlerimi,
    firavun'un ekinlerini yöneten yusuf da
    arkadan yırtılmış gömleğiyle
    kanatları dökülmüş kuşa benzerdi.

    muhammed dermiş ki hediyeler veriniz.
    cinsel tarafı düşün hediyelerdeki
    beş duyunun birliğini görmek istersen
    yaklaştır şurama usulca bas hançerini.

    sonra su içtik ve uyuduk
    uzakta duru kurtlar, çakal lekeleri,
    dilsiz olandan karşılanmaz olana
    çözüldü damar damar doğanın belleği.

    gündoğusu ensekökümüz sırtımız
    açlıkla aşkın sarsılmaz köşebendi
    ve sonra günbatıdan - nasıl anlatsam
    bir küçük yusufçuk geldi.

    ikili, diyordu bir ses, ikili olsun; ikişer ikişer yan yana getirdik sevdiğimiz adları: hasan ile hüseyin'i, üsküdar ile kadıköy'ü, nazım ile hikmet'i, harp ve sulh ile kelile ve dimne'yi, kızılırmak ve yeşilırmak'ı, oğlak ve yengeç'i, adilcevaz'daki usta ile stradivardiyüs'ü, baston yapar bu usta; yaptığı bastonlar uğultulu ve serindir, ardıç kokulu ve ezgilidir değme kemanlar gibi; ve çok beğenilmiştir; ben o yıllarda... adilcevaz'ın nüfusu sekiz yüz doksan dörttür (kaymakamla birlikte); tanrıları bile yoktur, öyle yoksuldur ki insanları, delikanlılar çakmaktaşıyla traş olur, yüksek tütün içer ermişler; bir mıknatıs tutkusundadır ufuk; uçurumlar tazeliğini yitirmemiştir; ferit ile tanyeri'yi; yakışıklı süphan ile gizemli ağrı'yı; dört mevsim ile 365 günü; karaköse'deki boynu karışık tülü atlarla bunların sessiz binicilerini; bohçacı adapazarı ile izlenimci bursa'yı; 1847 ile 1916'yı; zakkumun verdiği deli bal ile batı bağlarının lepiska bilgeliğini; muhacir nehirler ile kurumuş sukentlerini. konuşsun diyor...

    konuşsun diyor bir ses
    konuşsun ve yağsın ve terlesin ve yansın
    konuş akkavakkızı dereden tepeden
    yağmursa da karsa da yağ içindekini
    düzmece töreler arasından
    dağların büyük uğultusuna doğru
    terle iliğindeki o en eski, o en etkin,
    o en uyarıcı zambak vahşetini

    ve sen, kıyı, yan! alart çevremizi.

    kent,
    kibar ve fahişe sıfatlarla
    kus barsaklarında tembelleştirdiğin ilkeyi.

    ve öteden gelen sarı tef sesi
    işte onbir taze başak dizdik bir sapa
    kargışla bizi.

    gözlerim. gözlerim yanıyor.

    kişne kirazını ve göç, mevsim.

    (bkz: cemal süreya)

    *
    [ hediyelerdeki cinsel taraf ve tek y'si düşmüş bir şairin eli. ve bütün bunlardan kocaman kocaman sözcükler dizilmiş kocaman kocaman kütüphaneler düşlüyorum ve hep küçücük kalıyor şiir, doldurmak güç oluyor. arada tek y'si düşmüş bir düzyazı da olmasa daha zor olmaz mıydı güzel olan her şeye sinmiş o kederi anlamak? bir de özür, zafer sesi ve teşekkürler var. sırası bozuk, ritmi aksak sesler gibi ve çarpar gibi surata. özür en son gelir sanırım; ya da sanmak bir sanrıdır. ama bildiğim kadarıyla, özür hep en son gelir; ilk gelen de teşekkür. teşekkür ve ardından zafer sesi. hep bu sıralamayla gördüm ben, teşekkür'ün zafer sesi'nin ardına saklanmışlığının bir niyeti vardır.

    ikili olmak bazen yetmiyor. bunu da sanıyorum bir düşmüş y harfinin üstüne. iki az geliyor çoğullanmak için, bir üç lazım en azından. üç kapatır kendini, bir üçgenseviciliği başlar ikişer ikişer yanyana getirdiğin adlara rağmen. tanrıları bile olmayan 893 + 1 ve çakmaktaşlarını düşünüp 3'ten de vazgeçersin, özre dönersin. teşekkür, zafer sesi ve özür de üç ediyor ama; geriye bir şey kalmayacak..

    "konuşsun diyor bir ses
    konuşsun ve yağsın ve terlesin ve yansın!"

    konuşsun,
    ve yağsın,
    ve terlesin,
    ve yansın!

    göçsün mevsim. ]
    3 ...
  28. cinsel ahlak

    1.
  29. bir kabilede (nerenin ne kabilesi idi hatırlamıyorum atmayayım şimdi) adetmiş, evlenmeden önce kadın ile erkek kişi, kızın bekaretini erkek kişinin en yakın arkadaşı bozarmış, zahmetli bir iş olduğundan. "ıyy iğrenç" seslerini duyar gibiyiz. yeni başladık. eskimoları biliyoruz, eve gelen misafire eşlerini sunuyorlar, adam kazara ev sahibinin karısıyla yatmak istemez ise, öldürülesi bir saygısızlık anlamına geliyor bu. yine bu ilginç gerdek geceleri ile ilgili bir araştırmada okuduğum üzere, bir yerlerde birileri düğünün yapıldığı yerde, herkesin içinde gerçekleştiriyorlar ilk sevişmelerini, ki herkes tanık olsun ilk olduğuna. başka bir yerde, doğumdan hemen sonra, küçük bir operasyonla kızların bekaret zarlarını alıyorlar ve tüm kadınlar hergün belirli vajinal kas çalışmaları yapıyorlar, erkeklerine daha çok zevk verebilsinler diye. buralarda kafamızı azcık geriye çevirsek gerdek gecesi ertesi asılı kanlı çarşaflar görebiliriz. kafamızı çevirmesek bile, hatırlarız ki insanlar gerdek gecelerinde intihar ettiler, ediyorlar; intihar etmemek, ettirmemek, ya da öldürülmemek için de "bekaret zarı diktirme ameliyatları" yaptırıyor insanlar. tüm bu örneklerin birbirlerinden farkı ne? biri islam hukukunun adetleri ise, diğerleri de illa ki dayanıyor bir şeylere. peki cinsel ahlak dediğimiz şey nereden geliyor? dinlerin emrettikleriyle şekillenen adetler hangi ihtiyacı karşılıyor? öncelikle bunu sorgulamak gerekir. birçok dinde ataerkil zihniyete hizmet ediliyor, kadının mal gibi görülmesi şimdiki zamanın kapitalist çıkmazlarından biri değil yalnızca, aynı zamanda feodal yapının ve dinsel cinsel ahlakın öngördüğü bir sonuç. biraz kurcalayalım:

    manu kanunlari der ki; "kadınlar gece gündüz ailelerindeki erkeklere bağımlı tutulmalıdır. kendilerini tensel zevklere adarlarsa, denetim altında tutulmalıdırlar." hinduizm'de bir kadın çocukluğunda baba, gençliğine koca, yaşlılığında oğullarının korumasında olmalı; ev işleriyle , dinsel ve ticari görevlerle meşgul edilmeli. ancak anne ailenin merkezi sayıldığından, kadının tek umudu çocuk yapmasıdır. pek çok metinde anne "en yüksek guru" olarak geçiyor. "on babadan daha üstün"dür "anne" hinduizmde. tüm bunların doğal sonucu olarak "annelik" kadının "tek"i oluyordu ve çocuklar evi terk edip, koca da öldüğü zaman ellerinde bir şey kalmıyordu. bu yüzden, yine aynı metinlerde "dulluğun üzüntülerin en büyüğü" olduğu söylenmiş. bunun da sonucu olarak geçmişte kalmış da olsa, kendi istekleriyle ya da zorla, kocalarının cenazelerinde dullar yakılıyormuş, yakılmış. aynı zamanda evlilik dışı cinsellik erkekler için yaşamın bir parçası sayılmakta ve hatta bunlar için yüksek sınıf fahişeler var. hatta kızlar daha küçükken hindu tapınaklarına, tanrıya birer hediye olarak veriliyorlar, tanrının hizmetkarları oluyorlar ve erotik sanatlar konusunda eğitiliyorlar, tapınak ziyaretçilerine ücret karşılığı sunuluyorlarmış. sonradan tapınak fahişeliğinin ünü bozulmuş falan. bu böyle; geçelim. budizm'den bahsederken direkt olarak digha nikaya'dan alıntılıyorum:

    "müridi ananda buda'ya sordu: "kadınlara nasıl davranmalıyız?" buda yanıt verdi: "onlara bakma." ananda itiraz etti: "ama onları görmek zorundaysak, ne yapmalıyız?" buda dedi ki; "onlarla konuşma." ananda ısrar etti; "ama onlar bizimle konuşursa o zaman ne yapmalıyız?" buda uyardı; "uyanık ol ananda."

    zerdustler ise eskiden her köy ve caddede adet gören kadınlar için bir ev bulundururlarmış. adet gören kadınların dokunduğu her şey kirlenirmiş, bu yüzden, özel olarak tecrit edilirlermiş adet dönemlerinde kadınlar. şimdilerde de aynı şey yapılmakta ama başka evlerde değil, aynı evin içinde başka odalarda. ayrıca zerdüştler fahişelerin de ölümü hak ettiği düşüncesindeler.

    geçelim kitabi dinlere. bir yahudi geleneği efendim; erkek kadını beğenmezse onun bakire olmadığını söyleyebiliyor ve bekaret önemli olduğu için, kadının bekaretini ispatlaması gerekiyor. tesniye'de belirtildiği üzere böyle bu; bu yüzden de böyle bir iddiaya maruz kalan kızın ailesi "bekaret işaretleri"ni yani, kanlı düğün elbisesini çıkarıp giysiyi kentin ileri gelenlerinin önüne sererlermiş. bu "bekaret işaretleri" kentin ileri gelenleri tarafından kabul edilirse, kızın adını lekelemeye kalktığından adama para cezası verilir ve kıza bir ömür bakması gerekirmiş. bekaret işaretleri kabul edilmezse veya bulunamazsa, kadın ölene kadar taşlanır imiş. çünkü, "israil'e aldatmaca getirmiş, babasının evinde orospuyu oynamış" oluyor. ayrıca eski ahit ve talmud'daki ataerkillik erkeğin eline neredeyse kadının tüm iplerini vermiştir. örneğin kadının boşanma hakkı yoktur, ancak erkek isteğiyle boşanabilir. sonradan reformist bir haham (gershom) çıkmış poligamiyi yasaklamış ve boşanmanın kadının onayı olmadan gerçekleşmesini de engellemiştir ya, neyse.

    hristiyanlık zaten cinsellik, kadın, evlilik, boşanma vb meselelerde kendi içinde gayet bölünmüş bir din olmuş bu zamana kadar. başta evlilik içi cinsel ilişki bile hoş görülmez imiş. isa'nın sözleri evliliği işaret ettiğinden, saygın bir tarafı olmakla beraber, bir yandan da bekaret evlilikten çok daha üstün görülürmüş, ki mükemmele ulaşmak isteyen biri bekaretini sürdürürmüş, ki bazı mezheplerdeki din adamlarının hiç evlenmemeleri şartının sebebi de burdan çıkmıştır.
    "hristiyanlığın kadına yeni bir statü verdiği sık sık tekrarlansa da, aslında kadının sosyal ve yasal durumu gerçekte değişmeden kalmıştır. "isa'da ne erkek, ne de dişi vardır." denir ancak; "her erkeğin lideri isa, her kadının lideri erkektir." diye de eklenir... "*

    evet, geliyoruz islama.

    bakara suresi (223): "eşleriniz sizin için ürün veren (verimli) toprak (gibi)dir; öyleyse toprağınızı dilediğiniz gibi işleyin, ama önce kendi ruhlarınız için bir hazırlık yapın. "

    bakara suresi (282): "erkeklerinizden iki şahit gösterin. eğer her ikisi de erkek olamıyorsa o zaman doğruluğuna güvendiğiniz bir erkekle iki kadın şahit olsun ki, biri unutunca diğeri hatırlatsın."

    nisa suresi (7) : "ebeveynin ve akrabanın geride bıraktıklarından erkekler bir pay alacaklardır. ebeveynin ve akrabanın bıraktığında, ister az ister çok olsun, kadınların da payı olacaktır; [allah tarafından] tayin edilen bir paydır bu!"

    nisa suresi (11): "çocuklarınız[ın varisliği] konusunda allah size [şunu] emreder: erkek iki kadının hissesine eşit [bir miktar] alacaktır; ama ikiden fazla kadın varsa onlara [ebeveynlerinin] geride bıraktıklarının üçte ikisi verilecektir; sadece bir tane varsa, onun yarısını alacaktır. "

    nisa suresi (15): "hayasızca davranışlarda bulunan kadınlarınıza gelince, aranızdan onların işlediği suça şahit olan dört kişi çağırın; bunlar onlar için şahitlik yaparlarsa, suçlu kadınları ölüm alıp götürünceye yahut allah onlara [tevbe etmeleri suretiyle] bir kapı açıncaya kadar evlerine hapsedin."

    nisa suresi (24): "meşru şekilde [nikah yoluyla] sahip olduklarınız dışında bütün evli kadınlar [size haramdır]. bu, üzerinize farz olan allahın buyruğudur. bunların dışında kalan bütün kadınlar, kendilerine mal varlığınızdan [bir kısmını] vermeniz ve gayrımeşru bir ilişki ile değil de evlilik bağı yoluyla meşru bir şekilde almak kaydıyla size helaldir."

    nisa suresi (34): "erkekler kadınları, allahın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı nimetler ve sahip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup gözetirler. dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten allahın koru[nmasını buyur]duğu mahremiyeti koruyan sadık ve itaatkar kadınlardır. kötü niyetlerinden korktuğunuz kadınlara gelince, onlara [önce] nasihat edin; sonra yatakta yalnız bırakın; sonra dövün; ve bundan sonra itaat ederlerse onları incitmekten kaçının. allah gerçekten yücedir, büyüktür."

    [ ataerkillik kadının cinsel organına sıkışmış bir beynin ürünüdür. yolda sigara içen kadınlara "kaşar" gözüyle bakan göz; karısını "sokakta rahibe, yatakta fahişe, evde nalbur" olacak şekilde seçen göz, öpüşen, sevişen kadınlara "kirlenmiş" diye bakan göz, kadın-kız ayrımına bile bile durmadan giden göz elbette aynada kendini göremeyen gözdür. gördüğünden hoşlanmaz ve yücelmek için yanında yöresinde ne varsa küçültür. kompleksli beyinlerin sıkışmış açlığıdır ataerkillik bir anlamda. sıkışıktır, çirkindir, her tarafından namus sözcükleri akar, namus sözcüklerinin kıyısından köşesinden damlayan psikolojik hastalıklar elimize yüzümüze bulaşır. ihtiyaç buradan gelmektedir. aynaya bakınız efendim; kadınların orasına burasına salınışına oturuşuna kalkışına değil de tam aynadakine bakınız. ]
    3 ...
  30. yes virginia

    ?.
  31. "yes! virginia"

    hole ve radiohead'in prodüktörü olarak bilinen sean slade ve paul kolderie tarafından kaydedilen dresden dolls'un üçüncü ve (şimdilik) son albümü albümü.

    01 sex changes
    02 backstabber
    03 modern moonlight
    04 my alcoholic friends
    05 delilah
    06 dirty business
    07 first orgasm
    08 mrs o
    09 shores of california
    10 necessary evil
    11 mandy goes to med school
    12 me & the minibar
    13 sing
    0 ...
  32. ay anlatiyor

    ?.
  33. kar yağıyor
    kesik kesik
    bir durup
    bir ilerleyerek

    yerin karbeyaz mendiline
    kanlı balgamını silip ay
    yürüdü
    sendeleyerek

    gar ıssız
    bekçiler uyukluyor

    monolog çeviriyor telsiz

    karanlığın öşünde şeytan
    kendi çocuklarını s...
    yapacak iş bulamadığından

    duvar saati çekilmiş maun kabına
    akrebini emziriyor

    ısıtmak için paslı ayaklarını trenler
    rayların oksitli ağızlarını öpüyorlar

    boyuna kar yağıyor
    enine kar yağıyor

    anlaşılan ağır olacak kış
    uzun sürecek
    kanama

    gardayım
    ay ayakta!

    parmaklarımda havalanan heyecanı
    bir kente başlamanın

    ay sendeledi geldi
    sırtını yasladı
    sırtıma

    i ç t i k. tütün sardık birlikte
    anlattı bin yıllık ezgisini

    i ç t i k. tütün sardık
    ağladı
    göğsümde

    samanyoluna düştü atkısı

    i ç t i k. söndürdük sigaraları

    söndürülmüş sigaralar gibi
    durduk bir zaman

    parmakları arasında
    g ö k ile y e r i n

    dedi: yer ile gök arası büyük
    sağır fabrika
    bir semah-ı cehennem
    kanınızla dönen

    dedim: çavdar yedim, ekin biçtim
    öğüttüm gençliğimi arasında
    hiç durmadı değirmen

    ata bindim, attan indim, at değiştirdim
    sevişip üredim, savaşlar gördüm

    terkimde hep gölgeydi ölüm

    dedi: i ç e l i m...

    dedim: kaçıncı düşükten sonra bilemem
    kaçıncı deprem ve metalden sonradır
    ağaçların gölgeleri uzun muydu boylarından
    yıldızlar ters mi giyerlerdi simli kazaklarını
    ağıra mı maloldum tanrılara
    ağaç kovuklarına bedavaya tünerken

    dedi: i ç e l i m...

    dedim: ay ayyaş bilici
    işte şarabın tütünün!

    su içer, ekmek yer, sevişir gibi direndim
    taş yonttum, mızrak düzdüm, can verdim demire

    canımı verdim ellerimin gölgesinde!

    rüzgarı düğümleyip saçlarıma
    suları arklara akıttım

    çark çevirdim buharın ıslığıyla!

    göklere kafa tuttum
    üfledim dumanımı gözlerine

    neden hala özgür değilim?

    (güle oyarken çok mu kanırttım çok mu incittim ki zamanı
    dizelerimde bile sesimi tebdil dolaşır görürüm? !..)

    dedi: evlat!
    suya sor yaşamın köklerini
    ağırbaşlıdır su.
    çözer senin için sevdalı mavi saçlarını

    uyanan günün gemisine bin
    sulara bırak sesini.
    şişirirse deli rüzgar yelkenlerini,
    sakın bırakma kürekleri

    kulaklarını yırtsa da gövdenden yükselen
    müzik!

    (gün keder fıçılarını yarıp
    isyan şarabını dökerken suların göğsüne
    köleler suyun tuzlu dudaklarında dinlendirirlerdi
    kırbaç yarımı gövdelerini. gövde değil
    yanık bir güldü akşam alacasında sularda titreyen

    gövdede gül gülde gövdeydi
    isyan! ..)

    dedim: unut hemen şimdi
    o büyülü sözleri -melih cevdet'in
    itaki odysseus'a söylettiği-
    ne kulaklarımı tıkarım
    ne de bağlarım kürekçileri

    kendimi geçmek de yetmeyecek çünkü bana!

    dedi: i ç e l i m...

    (dedi: senin ihtilal dediğin evlat
    elmas damarıdır tarihin
    parıldamaz asla
    halkın gözlerine değmeyince

    dedim: insanın zamanına
    çok var mı daha?

    dedi: i ç e l i m... )

    karda
    seçilmiyor şimdi
    harfleri gecenin
    buz tutmuş
    bütün heceleri
    kentin

    anlaşılan
    ağır olacak kış
    uzun sürecek
    kanama

    yüzlerimize
    tükürür gibi
    karı
    vuruyor fabrikalara rüzgar

    çılgınca yaratırken
    kan ter içinde hayatı
    baldırı çıplak
    gerçek tanrılar
    gebe bir rüzgar gibi haykırıyorlar:

    - evet yenildik,
    ama şenlik bitmedi daha baylar!
    kavalyesini bulur bulmaz
    dansa kalkar yine
    yumruklar!

    (bkz: fettah koleli)
    0 ...
  34. beni mektupsuz koma

    ?.
  35. "beni mektupsuz koma

    damarlarımı
    damarlarına bağlayan sevda kanalı
    hep açık kalsın aramızda

    ne kavgada
    ne de aşkta kazandık
    yine de
    ihtiyacımız yok yalanlara

    adımlarımız ne kadar uzağından aksa da
    yoldaşlarımızın yıldız tozlarına bulalı adımlarından
    sen hiç meraklanma benden yana
    terli bir at hazır duruyor kapıda

    daha alışmamıştı gözlerim
    gövdenin gecesine

    daha incecik masallar fısıldayacaktım
    kasıklarına

    sus nolur sözün menzili kısa
    yankılandıkça kanar yüreğin kayalıklarında

    neylersin can

    geceyse
    esmer bir ay parçalansın
    yatağımda

    gündüzse
    ayçiçekleri yoklasın
    yüreğimi

    beni mektupsuz
    koma

    ilikle lacivert yüzünü yıldızlarla yüzüme... "

    (bkz: fettah koleli)
    1 ...
  36. rastlantinin resti

    ?.
  37. "rastlantının restini gördük
    kaosun intikamını
    aklınızın itibarını iade etmek
    gelmiyor içimden

    cinayet mahalinde modern zamanların parmak izleri bulundu"

    (bkz: fettah koleli)
    0 ...
  38. sairin suresi

    ?.
  39. şairin suresi-iii

    i. şairsin, ki farz kılındın
    küfre meyil yaşamaya

    anonim beğeniye, kutsal etiğe!

    verecek meteliğin yok aşk denilen
    o çekirdek aile-i mimariye!

    orada duruyorsun, mansur'un derisine
    isyan'ı solfej'i kazıdığı yerde: "sürgün

    marjinal ve yabancı! "
    (ülkendir denilen yerde)

    sorarlarsa de ki: mesleğim
    düş ile kundaklamaktır gerçeği!

    ii. dalgalı ve sürekli mavi cinnet atları akıyor
    hayal imbiğinden

    imamların, polis şeflerinin ve üniversitelerin kutsayıp
    kolladığı, genel ahlaka, aykırı!

    belli ki, anısısın, bu çılgın evrenin; sözcük çökeltisi, mil
    ve bilinç sazlıklarında eyleşir, türkü söylersin geceleri.

    bir tek sen kaldın o büyük özgürlük anlatısından geriye
    çiğnendikçe anımsanan toz gibi.

    taşların sımsıkı kilitli ağızlarında sırlı gülüş gibi dingin
    şeker kağıtlarına sarıp gömdüğümü onurlu ölüler gibi dipdiri,

    dalgalı ve sürekli mavi!
    0 ...
  40. fettah koleli

    1.
  41. "sustugum yerleri isaretle" ve "kaybedecek hicbir sey yok artık" adlı iki şiir kitabı olan, fazla ünlü olmayan ve amacının bu olmadığını da sustuğum yerleri işaretle kitabının ilk sayfasındaki "bu kitap hiçbir yarışmaya katılmayacaktır! " cümlesiyle anladığımız şair.

    bu iki satırı arka arkaya dizip şair oldum'ların arasında şiddetle okunası, zorla ünlü edilesidir.

    (bkz: şairin suresi)
    (bkz: rastlantının resti)
    (bkz: beni mektupsuz koma)
    (bkz: ay anlatıyor)
    1 ...
  42. kadikoy de bir basinalik

    1.
  43. kadıköy'ün denizi ve kalabalığı yan yana değil, iç içedir. kadıköy'ün kalabalığı martıları ve balıkları da yutup denizin içine saklanıverir hep. kadıköy'ün bir ördeği bile var, balık pazarında, bütün gün balıkçılara yarenlik ediyor. o da denizin içinde aslında. kadıköy'ün mavisi de denizin içinde, ne garip. kadıköy aslında bir deniz içredir. ve sırf bu yüzden köpekleri bile bir başınadır. bırakın köpekleri, denize bakın, o da bir başınadır. kadıköy'de bir başınalık bir bilinmeyensiz matematiksel denklemdir. değiştiremezsiniz. bilinmeyeni yoktur, bu yüzden yorgun olmaz mavi, rengi kötüdür belki ama mavidir yine de. mavinin iyisi kötüsü olmaz. reklamın olur, o ayrı. kadıköy'den moda'ya yürünen o yol var bir de; bir de bahariye var, pilavcılar var. olmaz olsunlar!

    -daha darbukacılar var yiğidim! daha o fotoğraf karesiymişçesine çalan darbukacılar var, bir başınalık da neymiş?-
    0 ...
  44. © 2025 uludağ sözlük