iran'da eşcinsel olduğu için idama mahkum edilmiş kürt genç. kendisi henüz 21 yaşında. hiçbir din, hiçbir kutsal kitap tanrı'nın verdiği canı insanın almasını buyurmaz, nasıl bir günah işlemiş olursa olsun. günahlar kul ile tanrı arasındadır. insanın insan öldürmesine karşı çıkmak insanlıktandır, ve hiçbir kutsal kitapta bunun tersi söylenmez.
info@dadgostary-tehran.ir, dr-ahmadinejad@president.ir, hadadadel@majlis.ir, info@iran-embassy.org.uk adreslerine idamın durdurulması için mailler atılıyor. yaşı, dini ve ulusu ne olursa olsun, hiçkimse anal seks yaptığı gerekçesiyle öldürülemez, öldürülememeli.
kaç tanrı varsa hepsinin laneti ellerine insan kanı bulaşanların üzerine olsun. evet...
girilen entrylerin kısa mesaj metinlerinden falan alınmadığı sözlük. bünyesinde çok çok iyi yazarları barındıran sözlük. iyi yazarlarının hemen hepsi birçok köşe yazarından iyi yazmaktadır. niceliğe değil de niteliğe bakacak olursak, -belki bugünkü haliyle değil ama -ki bu haliyle bile çok iyi yazılar görebilirsiniz-- birçok sözlüğü açık ara farkla sollayacak olan sözlük.
evet, bu aralar hastadır kendisi. kan kaybetmiştir çokça ama vardır sebepleri. reklam almaz bir kere, math kanıyla canıyla tek başına uğraşmaktadır sözlükle. yine de eleştirilebilir elbette ama yeniden canlanacağına da inancımız tamdır.
"duvara karşı ile midemize yumruklar atmıştı fatih akın. yaşamın kıyısında'nın aynı etkiyi yaratmadığı yönünde görüşler var. doğrudur. yaşamın kıyısında'yı izlerken koltuklarımıza yapışmadık, gerekmediği için.gerekmiyor, çünkü hayatın dramatik bir kısmını değil tamamını izliyoruz. Ölümler göstere göstere değil, pat diye geliyor mesela; ama gizemli bir şekilde de gelmiyorlar. bölüm isimlerinden anladığımız üzere gelecek olan ölümü beklerken aslında hiç de ölümü aramıyoruz. kahramanca ya da film karakterlerine yakışırcasına değil de tesadüfen gelişiyor olaylar. ne içimiz sıkılıyor ne heyecanlanıyor ne de korkuyoruz. biz sadece kendimizi ve olan biteni izliyoruz. bu yüzden o kuralları olan, soğukkanlı ve bir o kadar kendi hayatından sıkılmış akademisyen; o özlemleri olan hayat kadını; o daracık pencereden dünyaya bakan ihtiyar, o sınırlarını sevgiyle yıkabilen anne, o gözü kara ama bir o kadar da kafası bulanık devrimci çok tanıdık geliyor. sanki isimleri dilimizin ucundaymış da hatırlamaya çalışıyormuşuz gibi..."
yok canım, küfürle olmaz o işler. alacaksın eline satırı, döner bıçaklarını falan, dalacaksın meclise. yetmedi mi, git doğuya, doğra hepsini. yetmedi mi, azınlık çok arkadaşım. ermeniler var mesela. hem soykırım falan diyorlar, yüce türk kanına iftira atıyorlar. soykırmak da neymiş, kuşanın silahlarınızı, haydi bi de şu soykırımcılara gösterin günlerini. sonra baktınız hâlâ içinizdeki kin gitmiyor. kandavasının mağdur tarafısınız ya hani, alamadınız diyelim hıncınızı, hiç üzülmeyin. memlekette sosyalist var, anarşist var, feminist var, eşcinsel var... varoğluvar! size kesecek birileri illa ki var. bunları da kahramanca çarpışarak temizledikten sonra, en son akp'lilere türbanlılara falan da giriştiniz mi! tamamdır. ülkeyi yeşilden kırmızıdan mordan hepsinden kurtarmış olursunuz böylece. yüce türk ırkını daha da yüceltmiş olursunuz. hem yerdeki kanın üzerine vuran ay ve yıldızı da canlı canlı yaşamış olursunuz ki bundan büyük gurur olamaz. sırf bunu görmek için bile kesilebilir birileri.
artık tüm bunlardan sonra memlekette kalan bir avuç ulusalcı faşist olarak huzur içinde yaşarsınız. ha o zaman faşistliğinizin bir anlamı kalır mı onu bilemem. kedilere köpeklere türkün üstün ırk olduğunu anlatabilirsiniz belki. ya da kendi aranızda konuşup mutlu olabilirsiniz. belki o zaman türkiye gerçekten türklerin olabilir.
[ha bir de, değinmeden geçemedim, herkesi akp'li sanmak da çok komikmiş. yazık lan!]
akp iktidar oldu, dtp meclise girdi; pek bir değerli oldu kendisi. neymiş demokrasinin bekçisiymiş! yerler öyle demokrasiyi. demokrasi dediğin halkın seçimi değil midir ki, nasıl olur buna asker parmak sokabilir? asker yeşilinin yönettiği ülkelerin rejimlerine "demokratik" değil "faşist" sıfatı uygundur. ama asıl anlaşılamayan şey şu: bir halk, bunca acı çekip nasıl hâlâ darbe çığırtkanlığı yapabilir? hala nasıl bir genelkurmay başkanı için "demokrasinin bekçisi" denebilir. demokrasinin bekçisi olmaz. demokrasinin bekçisi de yaratıcısı da halktır. halkı sindiremeyenler lütfen demokrasiden yana olmadıklarını açık açık söylesinler artık. yahut kimseyi faşist söylemlerle fişteklemesinler.
büyükanıt demişken bakınız vermek farzdır ki: (bkz: şemdinli olayları)! yargılanmış mıydı büyükanıt? sonuç ne olmuştu? şemdinli davasının dosyaları nasıl kaybolmuştu? sonra, ümraniye'deki evde neler oldu? nasıl oldu? ve daha da önemlisi bütün bunlar nasıl unutuldu, hatta daha da önemlisi nasıl görmezden gelindi? demokrasi halının altında mıydı? peki ya hukuk?
ha bir de, asker yeşilinden bahsetmişken; o çok korkulan diğer "yeşil" var ya; o da askerin elinden çıkmamış mıydı? imam hatipleri serbest bırakan, din derslerini zorunlu kılan, tarikatlara yürü ya kulum diyen neydi? kimse solcu-sağcı olmasın, anarşiye sürüklenmesin ülke, bari müslüman olsunlar diyenler kimdi? darbelerin bize kattıklarından biri değil miydi o öcü sandığınız "yeşil"?
ve artık, bunları konuşmanın/düşünmenin zamanı gelmedi mi? her düğmeye basıldığında hafızalar silinip ordu yalakalığı başlıyor tekrardan. bunca acı artık yetmedi mi?
i love my country
by which i mean
i am indebted joyfully
to all the people throughout its history
who have fought the government to make right
where so many cunning sons and daughters
our foremothers and forefathers
came singing through slaughter
came through hell and high water
so that we could stand here
and behold breathlessly the sight
how a raging river of tears
cut a grand canyon of light
yes, i've bin so many places
flown through vast empty spaces
with stewardesses whose hands
look much older than their faces
i've tossed so many napkins
into that big hole in the sky
bin at the bottom of the atlantic
seething in a two-ply
looking up through all that water
and the fishes swimming by
and i don't always feel lucky
but i'm smart enough to try
cuz humility has buoyancy
and above us only sky
so i lean in
breathe deeper that brutal burning smell
that surrounds the smoldering wreckage
that i've come to love so well
yes, color me stunned and dazzled
by all the red white and blue flashing lights
in the american intersection
where black crashed head on with white
comes a melody
comes a rhythm
a particular resonance
that is us and only us
comes a screaming ambulance
a hand that you can trust
laid steady on your chest
working for the better good
(which is good at its best)
and too, bearing witness
like a woman bears a child:
with all her might
born of the greatest pain
into a grand canyon of light
i mean, no song has gone unsung here
and this joint is strung crazy tight
and people bin raising up their voices
since it just ain't bin right
with all the righteous rage
and all the bitter spite
that will accompany us out
of this long night
that will grab us by the hand
when we are ready to take flight
seatback and traytable
in the upright and locked position
shocked to tears by each new vision
of all that my ancestors have done
like, say, the women who gave their lives
so that i could have one
people, we are standing at ground zero
of the feminist revolution
yeah, it was an inside job
stoic and sly
one we're supposed to forget
and downplay and deny
but i think the time is nothing
if not nigh
to let the truth out
coolest f-word ever deserves a fucking shout!
i mean
why can't all decent men and women
call themselves feminists?
out of respect
for those who fought for this
i mean, look around
we have this
yes
i love my country
by which i mean
i am indebted joyfully
to all the people throughout its history
who have fought the government to make right
where so many cunning sons and daughters
our foremothers and forefathers
came singing through slaughter
came through hell and high water
so that we could stand here
and behold breathlessly the sight
how a raging river of tears
is cutting a grand canyon of light
politik şarkılar da yapan, şarkılarında ırkçılıkla ayrımcılıkla falan uğraşan, biraz "gitarımla savaşıyorum"gillerden, biraz biseksüel, biraz feminist, biraz anarşizan pek güzel sesli (kadife ses derler böylesine sanıyorum), pek güzel şarkıları olan, 1970 doğumlu ve bu genç yaşına kadar 16 albüm biriktirmeyi başarabilmiş müzisyen, şarkıcı.
ani difranco'nun fuck you olarak da bilinen şarkısı.
[çeviri denemesi]
{sen ve senin o dokunulamaz yüzün. siktirin gidin!}
gezintiye çıktığımı düşün
biraz kararsız hissediyorum
kimsenin beni takip etmesini istemiyorum
belki senin dışında
biliyorsun, seni mutlu edebilirdim
zaten olmasaydın
bir çok şey yapabilirdim
ve yaparım
doğrusunu söylemek gerekirse en kötünü tercih ederim
ne kötü, daha iyi bir yarı'n olmak zorundaydı
o hiç de benim tipim değil
ama ikinizin sonsuz olduğunu düşünüyorum
ve söylemekten nefret ediyorum ama kusursuz birlikteliksiniz
bu yüzden, lanet olsun*
sana ve senin dokunulmaz yüzüne
lanet olsun
ilk sırada yer aldığı için
ve ben kimim ki
dokunuşun için yarışmalıyım
kimim ben
bahse girerim bana o kadarını söyleyemezsin
sabahın 2:30'u
benzim depom az sonra boşalacak
neon işareti görünüyor
ayla vakit geçiriyorum
korkusuzca uykusuzluk edindim
fritöz hep açık
radyo top 20 listesini sıralıyor
verandanın ışığında bir sinek
rüzgarda bir bayrak gibi salınıyor
biliyorsun, seni yakında tekrar görmek için
uzağa bakmıyorum.
kendinin çok uzaktan çekilmiş
bir fotoğrafına benziyorsun
ne yapacağımı bilmiyorum
ne diyeceğimi bilmiyorum
ikimiz de muğlaktayız işte
ne düşünüyordum ki
bir sonrasında ne düşüneceğim
nereye saklanabilirim
arka odada bir lamba var
havuz masasının üzerine yanan
ve havalandırma açıldığında
bir taraftan diğerine salınıyor ışık
biz oynarken değişen bilyeler gibi
bir değişim var takımyıldızda
oryon'u görüyorum ve hiçbir şey söylemiyorum
söylemeyi düşünebildiğim tek şey
hakikaten dtp'li milletvekillerine oy verenleri dağdan o günlük şehre inip oyunu verip silahını kuşanıp tekrar dağa çıktı sanan birtakım herkese gönül rahatlığıyla terörist yaftasını yapıştırabilen zihniyetin "oh oh iyi olmuş, ne işi var onların meclis'te bile" diye karşıladığı olay. şimdi efendim, dtp'lilerin bu durumu nasıl karşıladıklarını falan bir tarafa bırakalım, şuna bakalım;
22 Temmuz 2007 - bağımsız adayların toplamda aldığı oy - 1.976.305 (%5.63)
tsk'ya övgüler yağdıran elitist "cumhuriyetçi"ler halkın sadece kendilerinden oluştuğu yanılgısına zaten sürekli düşmekteler ama kazın ayağı öyle değil. tsk o davete halkın bir kısmını davet etmemiştir kısacası. tsk o davette ne kadar taraflı olduğunu duyurmuştur. -ki bunu bilmek için buna gerek yoktu- ayrıca bu nasıl bir balık hafızasıdır ki darbelerin bu ülkede ne tarifsiz acılar yaşattığı böyle şıp diye unutulmaktadır. hâlâ darbeciler yargılanmamışken ve birileri hâlâ bunun mücadelesini verirken, birileri kalkıp "allah orduyu başımızdan eksik etmesin" diyor, sonra çıkıyor "demokrasiyi en iyi biz biliriz" diyor. yiyor muyuz? yemiyoruz!
ayrıca, ordu o lanetlediği pkk'yı gerçekten bitirmek istiyor mu dersiniz? (bkz: pkk/#2157487)
ders kitaplarının başında atatürk resmi yoktur. yok artık denir o kadarına. öte taraflarımızdan anlamaya müsait olduğumuzdandır o. videodo da görüldüğü üzere, o muhtemelen çin'de okutulan bir dünya tarihi kitabıdır. bunun için bir sınıfa aittir. yani her ders kitabında yoktur, bir dönem görülen dersler için hazırlanan tek bir kitapta vardır. onda da izlediğimiz gibi; gandhi, lenin, atatürk vs... resimleri var. saygıdan değil de liderleri tanıtan bir tarih eğitimi kitabı olduğundan olabilir. mesela güncel ansiklopedilerde falan da bush'un bile resmini görebilirsiniz. evet evet bush çok başarılı bir liderdir. di mi kuzum?
ha bir de; bunu böyle sunan doğu perinçek'ten bir kez daha nefret ettim, zaten nefret ediyor olduğum için kendimi bir kez daha takdir ettim.
ne kadar enteresan, bazıları "demokrasi" kavramının birtakım sahipleri var sanıyorlar. kapitalizmin insanı her şeye sahip olmak isteyen canavarlara dönüştürdüğünden midir nedir? kavramlar bile kapış kapış pazarda... demokrasiden bahsedenleri "gerici" ve "bölücü" diye nitelendirenler var mesela. ne kadar enteresan demokrasiden bir tek kendileri kendi anladıkları şekillerde bahsedebilir sanıyorlar. ve de ne kadar enteresan, ben mesela, bunun adını faşizm diye biliyorum, bunun adına bir tek faşizm diyebiliyorum. ve faşizm bütün kötülüklerin anasıdır, bunu görüyorum.
"duyarlı" yahut "kültürlü" olduğunu göstermek için türlü şaşırtıcılıklar yapan şovmen. makina bitti diye bırakmadı, hayır. makina biter, yarın başkası başlar. yine yüce insan okan bayülgen televizyondaki komiklikleri izleyicilerine sunup onlarla dalga geçer, "magazin terörü"ne çomak sokar, orada oturan üniversitelilere "abi" olarak öğütler verir, kızar, zekasını parlatır, ışıltısını akıtır üstümüze... yoksa bu akan ışıltı değil mi ki?
okan bayülgen o "eleştirdiği" popüler kültür adamlarını her hafta ağırladı programlarında, üstelik hepsine ayrı ayrı hayran olduğunu da belirtti her makina'da. o nefret ettiği "şarkı söyleyelim-dans edebilir misin- hoplamaya var mısın- kim daha güzel kıvırıyor-havada karada dans" yarışmalarından kim eleniyorsa o haftasonu makina'da boy gösterdi ve yarışma bu yolla eleştirilmiş oldu. peh! pek güzelmiş. ayrıca "onlar" skeçlerine olabildiğince belaltı sığdı. düzeysizliğin suyu çıktı. bu akan o olsa gerek. sonra...
bizim güzel abi'miz, pek değerli şovmenimiz televizyona kanmayın diyerek uyuttu bizi. zaten artık yaratıcılık yoksunu olan programında darbeci konuşmalar yaptı mesela. ertesi hafta da politik olsak suç olmasak suç minvalinde açıklamalar dizdi tepki gördüğü hayranlarına. yapma etme okan bayülgen, senin ne kadar "politik" olduğunu anlayan anladı zaten! uyanın uyanın diyerek programında aptal saptal kitap tanıtımları yapıyorsun diye, her filmin oyuncularını üçer dakika programa davet ediyorsun diye, arada bir iki tane çevreci adamı çıkarıp bir dakika konuşturuyorsun diye "duyarlıyım", "özgürlükçüyüm", "çevreciyim", "sanatseverim", "vallahi de sinema için her şeyi yaparım", "ulan tam da muhteşem insan modeliyim" tavırlarını yiyor muyuz yani?
ahu-meriç ikilisi ne kadar uyuşturduysa beyinleri, okan bayülgen ve programları da en az o kadar uyuşturdu/ uyuşturuyor/ uyuşturacak. ötesi berisi yok.