bayram günleri arko traş kolonyasının sponsorluğunda örgütlenip, gözleri dönmüş bir şekilde bir ayin, ritüel gibi el öpme işine koyulmuş alçak insanlar.
ne lan el öpünce ne oluyor kendinizi efendi biri gibi mi hissediyorsunuz? büyüklerine saygılı imajı mı yaratmaya çalşıyorsunuz kendi ufacık dünyanızda. titreyin...
kimilerine göre şiddetle savunulan bir önerme. ama yanlış. güzel kadın sıçmaz, sıçıyorsa güzel değildir zaten.
sırf sevgi pıtırcıklarına doğru bilgi verebilmek kız arkadaşarımın bazılarını bir odada topladım, gözümü kapadım ve yakaladığıma kaydım pardon yakaladığımı bir odaya kapatıp bir ay boyunca müşahede altında tuttum ve gördüm ki sıçmıyor. ara sıra işiyor. o da birazcık.
konsamatris muamelesi yaptığım kız arkadaşımla yaşadığımız bir gece gezintisinin sonrasında hesap ödemek için elimi cüzdanıma atmam ve sonrasında acı gerçekle karşılaşmam.
ilk defa böyle bi şeyden dolayı heder oldum, sevmem ama üzüldüm. sen bu ülke için çabalayacaksın ve sonra o güzel resmin paraları süslemeyecek.
lan bu adam avrupa'da olsa, yere göğe sığdıramazlardı. halkın alnına bile onun resimlerini basarlardı.
sonra dizlerimizi dövüyoruz bu ülke niye gelişmiyor diye. gelişmez tabi mına koyim.
(bkz: türkiye de ki sol düşünceyi aydın doğan ın satın alması) *
doğan grubunun l manyak promosyonu sonrasında gün gibi yüzünü gösteren melanet. sen kapital sisteme ve kendi deyiminle onun dişlileri ile yıllarca mücadele edeceksin, sonra utanmadan ruhunu satacaksın.
olmadı çocuklar, bunun muhalefet ile yakından uzaktan ilgisi yok. doğan'ın kucağındasınız artık ve beğenmediğiniz rte size çok büyük bir gol attı, aslında siz kendi kendinize gol attınız.
nasıl rahat mı doğan'ın kucağı? hoplatıyor mu sizi?
ruhunuza fatiha.
cine 5 in türk erotizm hayatında hükümranlı sürdüğü zamanlarda sivilceli her lise öğrencisinin tatmak zorunda kaldığı acı, keder.
yokluğun tüm hengamesi ile kendini hissettirdiği acı günlerdi, millet olarak bir bacağa ne bileyim bir memeye hasret kalmıştık. duyduk cine 5 diye bi şey çıkmış, geceleri i love mokoko tarzı filmler veriyormuş.
güm güm atıyordu kalbimiz, göt görecektik lan.
hep beraber arkadaşın eve toplandık, arkadaşın ebeveynleri uyuyana kadar okumadığımız kitap kalmadı. zaten o gecenin bize tek yararı sınavlardan iyi not almamızdır.
herneyse artık ebeveynlerde odalarına çekilmiş, düşük bütçeli bir erotik film çevirmeye başlamışlardı.
açtık cine 5 i, yeni başlıyordu playboy kuşağı. ve bir karı sahilde memeleri açık bir halde yürüyordu. ağzımızdan salyalar akıyordu, hatta arkadaşın teki mutfağa giderken bu salyaların üstüne bastı, kaydı, ağzı yüzü yamuluyordu az daha.
aradan beş dakika geçti geçmedi, çaaattt ekranı karıncalar kapladı. şifre girdi. dünyanın sonu idi bu an bizim için. ve şöyle diyaloglar gelişti aramızda;
- bu ne lan?
+ bu ne mına koyum?
- amuga goyyum ne oldu lan?
veli: vayy tarraklara geldik lan, şifre koydular.
- off hacı yiyişiyor mu lan bunlar, bak bak bak.
+ off karının göte bak lan.
veli : yok lan kadın sanki elbisesini düzeltiyor. arif anne babanın kaldığı odanın anahtar deliği nasıl büyük mü?
asosyal bir bünye olduğu için ne yapacağını şaşırmış bir şekilde türlü gerzeklikliklere imza atan, bulunduğu ortamı yas evine çeviren ebleh.
evet bazı kişilerin hayatlarında sözlüklerin çok önemli bir yeri vardır, sözlükle sevişir bu tipler ve teşbihte hata olmaz, sözlüğe boşalırlar.
çok merak ediyorum lan saatlerdir giremediniz sözlüğe, tırnaklarınızı mı yediniz bu süre içerisinde ya da toplanıp birbirinize kese mi attınız?
insanı derin endişe ve kederlere sokan, niçin sorusunu sıkça sormamıza sebep olan yanlışlık. ister sevin ister sevmeyin, misal ben hiç sevmem rte yi, hatta sırf muhalefet yapmak için rte derim. ama kardeşim yiğidi öldür hakkını yeme.
ulu önderimizin büstlerinin yanında başbakanımızın büstü de olsa güzel olmaz mı? o bizim için gecesini, gündüzüne katıyor. yoksulu doyurup, baldırı çıplağı giydiriyor. objektif aynı zamanda, karizmasına hiç girmiyorum.
atatürk'ten sonra bu milletin başına gelen en güzel şey.
hakkını verelim biraz o'nun, teşekkürlerimizi bu yolla ödemeye çalışalım. inanın kendisi hiç hazzetmez böyle şeylerden ama biz yine de yapalım bunu.
üniversite zamanlarında birçok erkek öğrencinin halkevlerinde yatıp kalkmasına vesile olan durum. taş gibi biraz avam bir tabir/benzetme gibi dursa da bu gerçek ey kariler.
solcu bir hatunu dünyanın merkezine koy yer yerinden oynar, ama erkekleri için aynı şeyi söylemek mümkün değil. zaten bize ne erkeklerinden, solcu erkekler biraz efeminedir. kız gibidir.
ama ya o kızlar, o güzel vücutlar. o kıvrımlarda kaybolmayı istemek, çok kişinin hayat felsefesi.
imam denilen canlı türündeki mistik yapı ve aura kişiyi ister istemez değişik boyutlara sürüklüyor. ister ateist ol, ister satanist eğer mahallenin hocasını gördüysen kardeşim yelkenleri suya indireceksin.
eller kendiliğinden göbek hizasında kitlenecek, isterse kitlenmesin, taş olur taş.
bizim imamın ruhani yapısıda, beni tarumar etmeye, kimyamı bozmaya yetiyor. lan ne zaman bu herifi görsem yüksek sesle salavatlar getirip, müezzinliğe soyunuyorum.
ellerine sarılıyorum öpmek için. hayır sanki bu saygı duruşunda bulunan puşt kedi kesip, bakire kız hoplatan adam değil de cemaatin en hızlı namaz kılan herifi. yuhh be.
çocukluk dönemlerinde yapılan mallıklardan biri. zaten bir kişi aldığı elbise ve ayakkabılarla uyuyorsa ya maldır ya da çocuktur.
bende çocuktum, bayram sabahını iple çekmenin ne olduğunu, nasıl aşıldığını öğrendiğim günler çok geride kaldı. hoştu, bayramlıklara, bakire kız muamelesi yapmak.
kızı yabancısı olduğu şehirden kurtarmak için en yakın polis karakoluna başvurmayı gerektiren eylem. ya da verin cep harçlığını memleketine dönsün.
şimdi aklıma geldi, vakti zamanında kahrolsun satanisler temalı haberlerde bolca endam gösterdiğimiz zamanlar izmirli eli yüzü düzgün bir kardeşimize muhabirin teki soruyor;
-muhabir : ayinlerinizde bakire kızları kurban ediyormuşsunuz, doğru mu?
satanist kardeş : yok be abi, izmir'de bakire kız ne arar?
fem dershaneleri kesinlikle satanistleri içinde barındırmayan oluşum. vakti zamanında benimde yolum düştü bu dershanelerden birine. eğitim kalitesi olarak kati süretle tartışılmayacak yerler amenna.
ama farklı görüşlere karşı nedense bir savunma duvarı geliştirmişler kendi içlerinde. birgün dedim dershane müdürüne ''hacı ayin yapmamız lazım, kediler hazır şu tesettürlü olmayan kızlardan birkaçını tongaya düşür de bizde ekmeğimize bakalım.''
yok efendim bu nasıl bir istekmiş, böyle şey mi olurmuş.
hani lan biz mozayiktik, bezeliydik, nerde kaldı diyalog? anamız ağladı sokaktan kedi yakalayıp da ayin yapacağız diye. sen iki üç kızı bizden esirgiyorsun. yazık lan.
laz bir amcanın feryadı. karakter sınırlamasına takıldın ey benim bir eli her daim cepte tombala çeken kahraman amcam.
yeşilin her tonunu büyük bir zevkle görme imkanınızın bulunduğu güzel, şirin bir karadeniz yaylasında yankı buluyor bu ses.
nataşaların karadenize akın ettiği, milletin gözünün gönlünün bayram ettiği o mutlu günler. amcamız işini bitirmiş ve kafası hülyalı bir şekilde naralara başlamıştır.
''biz daha önce eşşekle sevişiyormuşuz da haberimiz yokmuş''
ne güzel demiş baba erenler...
dört bir tarafı hatunla çevrili kişinin içinde bulunduğu durum. bacaklar, göğüsler sebil olmuş, teneffüs edilen havada ağır bir kadın kokusu var.
tam olarak içinde bulunduğum ortam bu şekilde. nereye kadar diye soruyor insan. daha ne kadar sevişebilirim ve içimdeki o pompacı görünümünü almış küçük çocuk daha ne kadar dayanabilir bu iniltilere.
şehir 18. yüzyılda ''yerba buena'' (güzel çayır) adıyla ''assisi'' li ''aziz francesco'' ya adanmış bir ispanyol misyonunun çevresinde kurulmuştur.
''abd'' 1846 yılında burayı meksika'dan aldı ve adını değiştirdi.
insanların sahip oldukları milli ve manevi değerlerini elinden alan, az gelimiş ülkeler için bir hastalık halini almış, medya ve görsel yayınlarla bireyleri silahsız bir şekilde hakimiyeti altına almayı amaçlayan emperyalizmin en vahşi kolu.
eski yunan'da eskrim ''gymanasion'' adı okullarda ''hopromakkos'' adı verilen öğretmenler tarafından öğretilirdi.
modern eskrimin temelleri ispanya'da atılmıştır.