insan yaratılmadığı zaten var olan maddelerden oluştuğu için dolaylı olarak bu soru yanlış olurdu.
Bu bugün abiyogenez ve evrim ile ortaya çıkan şeyler.
Peki maddeyi ne yarattı dersek orada tanrı'nın neliği sorunu ortaya çıkıyor.
Bir tanrı varsa dahi onun özellikleri nedir asıl tartışılması gereken.
Belki tanrı insanı yaratmadı, insan oldu.
Bunun üzerine çok şey söylenebilir. Ama fantastik düşünmeyeceksek olası bir tanrıyı bilme şansımız yok.
Bilemediğimiz bir tanrının varlığının yada yokluğunun pek bir önemi de yok.
Çünkü bildiğimiz tanrının insan ürünü olduğu insansı veya insanın aklına gelebilecek özellikler taşımasından belli.
Varlığımızın bir şey katmadığı veya eksiltmediği bu büyük evrende tanrı en büyük avuntumuz.
Canlılık dediğimiz kendimize kattığımız bütün kavramlar bile " bize göre"
Bize göre canlıyız. Çünkü cansızı bize göre sınıflandırıyoruz. Bize göre düşünüyoruz. Düşünceyi tanımlayan biziz.
Belki bütüne baktığımızda bunların hiçbir önemi yok.
Adamlar kendi alfabelerine göre basit kalan latin alfabesini de biliyordur herhalde sonuçta tembel bir toplum değiller.
Fakat her şeyden önce "kendi alfabeleri " var. Bizim de vardı 1300 sene önce.
megadeth'in son albümü dystopia'dan klibi daha taze yayınlanmış şarkısı.
Yesilcam filmlerindeki kabadayılar gibi bir duruşu var şarkının. Ortalara kadar sabit sonrasında yine ağır başlı sololarla bitiyor.
judas priestin sad wings of destiny albümünden dur kıpraşma aleti bozacaksın tadında bir şarkı.
Metal müzüğün en yaratıcı rifflerinden birine sahip olmasına rağmen pek öksüz kalmıştır.
Lamartine hastalığından dolayı o civardaki havadar bir yere gider. Oralarda gezerken gölde boğulmakta olan bir kadın görür ve kadını kurtarır. Sonra kadınla aralarında aşk başlar filan.
Türkçe çevirisi ;
--spoiler--
ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin
hep başka sahillere doğru sürüklenen biz
zaman adlı denizde bir gün bir lahza için
demirleyemez miyiz?
ey göl, henüz aradan bir sene geçti ancak,
seyrine doymadığı o canım su yanında
bir gün onu üstünde gördüğün şu taşa bak,
oturdum tek başıma!
altında bu kayanın yine böyle inlerdin;
yine böyle çarpardı dalgaların bu yara,
ve böyle serpilirdi rüzgarlarla köpüklerin
o güzel ayaklara.
ey göl, hatırında mı? bir gece sükut derin,
çıt yoktu su üstünde, gök altında, uzakta,
suları usul usul yaran kürekçilerin
gürültüsünden başka.
birden şu yer yüzünün bilmediği bir nefes
büyülenmiş sahilin yankısıyla inledi
sular kulak kesildi, o hayran olduğum ses
şu sözleri söyledi;
‘‘zaman, dur artık geçme, bahtiyar saatler, siz
akmaz olunuz artık!
en güzel günümüzün tadalım o süreksiz
hazlarını azıcık!
ne kadar talihsizler size yalvarır her gün,
hep onlar için akın;
günleriyle birlikte dertlerini götürün,
mesutları bırakın.
nafile isteyişim geçen saniyeleri;
akıp gidiyor zaman.
geceye:‘‘daha yavaş! ’’ deyişim boş; tan yeri
ağaracak birazdan.
sevişmek! hep sevişmek! akıp giden saatin
kadrini bilmeliyiz!
insan için liman yok, sahil yok zaman için,
o geçer, biz göçeriz! ..’’
kıskanç zaman,kabil mi sevginin kucak kucak
bize zevki sunduğu sarhoş edici anlar,
kabil mi uzaklara uçup gitsin çabucak
matem günleri kadar?
nasıl olur kalmasın bir iz avucumuzda?
nasıl yok olur her şey büsbütün silinerek?
demek vefasız zaman o demleri bir daha
geri getirmeyecek?
loş uçurumlar: mazi, boşluklar, sonrasızlık,
acaba neylersiniz yuttuğunuz günleri?
alıp götürdüğünüz derin hazları artık
vermez misiniz geri?
ey göl! dilsiz kayalar! mağaralar! kuytu orman!
siz ki zaman esirger, tazeler havasını,
ne olur, ey tabiat o günlerin saklasan
bari hatırasını!
sakin demlerde olsun, deli rüzgarda olsun,
güzel göl, etrafını süsleyen oyalarda,
o kapkara çamlarda, sularına upuzun
dökülen kayalarda!
ister meltemlerinde, bir ürperişle esen
seslerde, ister uzak ister yakında olsun,
yahut gümüş pullarla sular üstünde yüzen
ay ışığın olsun!
kuduran fırtınalar, sazlar bize dert yanan,
meltemini dolduran kokular, hep beraber,
ne varsa işitilen, görülen ve koklanan,
desin ki: ‘‘seviştiler! ’’
--spoiler--
Kulaklıkla dinleyince insanı yarım saat koşmuş gibi yoran death şarkısı.
Aralarda öyle şeyler var ki vay amk diyene kadar şarkı bambaşka bir hal alıyor.
Doğaldır. Biz onların yerinde olsak kendimizi orada barındırmayız herhalde.
insan ile maymun arası bir popülasyonuz amk. Arada ergenliğim tutunca omegle filan açıyorum türkiye'de dolaşırken kara kara tipler, arkada arabesk rap, ekrana görüntü gelince saniyenin onda birinde küfür..
Yabancı ülkelere bakıyorsun insana benziyor adamlar. Görünce küfür etmiyor. mal mal heraketlerde bulunmuyor.
Özgürlük var. Bizdeki gibi cahilliğin en derin boyutlarında gezmiyorlar. istisnalar tabiki olabilir zira genelleme yapıyorum lakin ciddi ciddi sıkıntılı bir milletiz.
Bizim yanı başımızdakiler de öyle. Coğrafyadan herhalde.
Moderen hayatta can sıkıntısını giderdiğimiz unsurların olmadığı zamandır.
Acaba bu insanlar nasıl sıkılmıyordu diye düşündürür.
Şimdi telefonun şarjı bitse insanlar intihara sürükleniyor.
Duygusal, sakin, huzur verici ve dinlendirici bir şarkının halet-i ruhiyesinde bedenin yitip gitmesine ramak kalmışken birden bire rastgele çal butonuna tıklanmışlığın verdiği hezimettir.
Bütün o derinlik, iç dünyanın yüzülen berrak okyanusları kararır, insan hızla şarkıyı değiştirir lakin artık çok geçtir.
bütün o ilham-ı gam, o titrek düşler yok olmuştur bir kere.
Bir gerçeklik.
Şişirilmiş bir balondan başka bir şey değil şu şarkı.
Yani rock-metal alemini bilen bir adam bu şarkıyı kırk altı kere imana getirecek şarkılar olduğunu bilir.
Bir nevi rock'un pop'u.
Sürekli tükenen ömrü, yaşlanan bedeni görmeye rağmen olandır.
Yine de bir akil adam çabayla netice farklılaşır mı diyebilir.
Gardaş ben anlamam o işlerden deyip geçiniz.
Zordur.
yaşanılan Durumlara uygun cümleler hep sonradan akla gelir, düzgün cümleler kurmak için gerekli olan kelimeler o dumanlı ve karanlık arazide bulunamaz.
iyi başlar kötü biter çok şey . istikrar olmaz.
Çok şeye heves edilir çok çabuk vazgeçilir.
hiçbir şey yaşanmamış olsa dahi bir şeyler yaşamaya istek bulunmaz, enerji yoktur.
meraklar giderilmeye çalışılırken onlardan da bıkılır.
Dalgınlık denen şey hayata bile mâl olabilir. zira zaten öylesine mal mal gezilir ki esasında normal biri sizi öldürüp bu hayattan kurtarmak isteyebilir.
Kısaca bomboktur. Çevrede herkes size yapmanız gerekeni söyler, yapmanız gerekeni siz zaten bilirsiniz ama onlar bunu niye yapamadığınızla değil niye yapmadığınızla ilgilenir.