Vasattan nasihat dinlemeye kadar gidecek yolun başlangıcıdır. Yapılmaması gereken, karşı tarafın kesinlikle sizi küçük düşürecek davranışlarına maruz kalacağınız bir özelliktir.
Günümüz dünyasında facebook, youtube veya twitter'da yazan her hangi bir gönderinin içerisindeki bilgiyi direkt doğru kabul etme durumudur.
Özellikle ülkemizde ve belirli bir yaş üstü vatandaşlarımızda sıklıkla karşılaştığım olay. Hiç sorgulamadan, sormadan o kaynağı kabul ediyor ve kolu-komşuya aktarıyorlar.
Örneğin; ''bill gates insanlara çipi takmış ve tüm dünyayı bilgisayarı başından yönetiyormuş'' diye bir video klip izledim. Kurgusu, içeriği, müzik, ses ve efekt o kadar net ki insanı tav ediyor. Böyle bill gates falan derken arkada yüzü maskeli amerikan bayraklı insan fotoğrafları falan... diyorsun tamam.. bu iş olmuş...
Öncelikle doğru kaynağı sorgulamalı, öyle insanlara aktarmalıyız. Ayrıca bill gates taktı çipi, kesin bilgi.
Bankalarda 10 seneden beri işlem görmeyen, yaklaşık bir milyon banka hesabında unutulmuş paranın tutarıdır. Ulan ben ceketin cebinde 5 lira unutuyorum elim ayağıma karışıyor, geçen giydiğim pantolonun cebinde kaç kuruş bozuk para var biliyorum. Millet milyon unutuyor, milyon..
Bu arada unutan arkadaşlarımız için hatırlatmak isterim parayı son alma tarihiniz: 15 Haziran. Almazsanız TMSF alıyor ama dert etmeyin.
Yapılan eylemlerin hemen sonucunu görme isteğidir. Okul hayatından başlar, iş hayatına ve ölene kadar da devam edeceğini düşündüğüm duygu. Basamakları atlayarak merdiven çıkmaya benzer.
Lise'nin ilk yılı, hemen üniversite'ye gitme isteği doğar, diyete gireriz hemen incecik olalım isteriz, iş kuralım hemen milyoner olalım isteriz.. Sonuca hızlı ulaşmak bir boka yaramıyor aslında. Duyguları hızlı tüketme sendromu, kötü.
Sözlük yazarlarının toplum tarafından tanınmış kişilerle yaşadıkları anılardır.
Birkaç sene önce Cem Yılmaz Bodrum'da özel bir marinada önümden birkaç kere geçti. Bir geçti, iki geçti derken dedim ki bir daha geçerse gidip bir fotoğraf çektireyim hem anı olarak kalır hemde tanışmış olurum. Hiç huyum değildir ama yapmak istedim. Bir baktım bir daha geçiyor. Hemen gittim yanına ama biraz arkası dönük gibiydi.
Diyalog şu şekilde gerçekleşti;
Ben: Cem abi bir fotoğraf çektirelim mi anı olarak tutmak isterim?
Cem Yılmaz: Dur canım.
Bu sırada elinde nakit para varmış ben görmedim, sanırım bir yere ödeme yapmaya gidiyordu. Bende durdum. Elindeki nakit parayı 50, 100, 150, 200 diye saymaya başladı. Önümde duruyor. Ve sonra durdu, para saymayı bıraktı.
''Al bakalım tamamdır bu senin'' dedi. Parayı bana uzattı.
10 saniyelik derin sessizliğin sonunda kahkaha attı ''hadi gel çektirelim'' dedi. Zafer Algöz fotoğrafı çekti.
Ülke topraklarımızdan çıkmış ''girişimci'' ruhlu kişi veya kişilerdir.
Girişimci olmak kot pantolon altına, spor ayakkabı giyip powerpoint sunum hazırlamak değildir. Ofis içerisine masa tenisi veya langırt koyup ''biz çok kurumsal bir firmayız'' diyen yöneticilerin ''hiç'' olmadıkları gibi. Ürünün, fikrin veya hayalin tüm risklerini göz önüne alarak zaman içerisinde sürdürülebilir bir geri dönüş kazanmayı hedefleyebilmektir. Kısaca; kişiliğinizin ne kadar ''cesur'' olabildiği ile doğru orantıdadır. Girişimci bir insan; torpil yaptırmak, orantısız hayal kurmak, yorulmak, özgünlükten uzaklaşmak gibi kavramları bir kenara bırakmalıdır.
Ne üzücüdür ki, ülkemizdeki dedikodu oranı oldukça fazla olduğu için büyük dezavantajları da vardır. Bir fikire inanırsınız, kalbinizi o işe adarsınız ama aceleci bir toplum olduğumuz için hemen arkanızdan ''onun durumu çok kötü'', ''büyük battı abi çaktırmıyor, ne gereğı vardı'', ''eskiden nerelere kaçardı şimdi baksana evden bile çıkmıyor'' gibi cümleler duyarsınız. Çevreniz sizin başarılı ''olamadığınızı'' görmekten daha çok mutlu olur. Çünkü teselli etmek çok daha kolay bir eylemdir. Ama servet sahibi olduğunuz zamanda ''belliydi abi zaten zehir gibi çocuktu'', ''banada gel beraber girelim bu işe dedi, ben istemedim'' gibi anlamsız sözlerde duyacaksınızdır. O nedenle; George Bernard Shaw'ın sözünü hatırlayalım;
''Bu dünyada ayakta kalabilenler yataktan kalktığı andan itibaren istedikleri koşulları arayan ve bulamadıkları taktirde onları yaratanlardır''.
Başlığa örnek olaraksa Türkiye'den; (bkz: Nevzat Aydın)
Ülkemizde çoğu zaman protokol çerçevesinde kıyılan nikahlarda nüks eden durum. Ancak küçük belediyelerin himayelerinde daha çok gözükür. Ayrıca ''Belediye başkanımızın bana verdiği yetkiye dayanarak'' cümlesinide ortadan kaldırır.
iş yerinize gelip sizi ''esir'' eden yakın arkadaş hareketidir. Ortak özellik olarak; yanınızda çalışan elemanlarla aşırı gereksiz samimiyet kurarlar, gelen müşterilerle inanılmaz bir yakınlık çabasına girerler ve tabiki sürekli olarak sizi dükkandan dışarı çıkartıp her hangi bir etkinlik yapmak isterler.
- bacanak etkiledi mi sizi şimdi bu döviz möviz ya?
- Aga bayii toplantıları falan olmuyor mu?
- Bunun gelişi ne mesela? Ne bırakıyor. *
iskoç bir ''flört adamının'' araştırmaları sonucu bulduğu hile.
Tinder'da beğendiğiniz profili sağa, beğenmediğinizi sola doğru sallıyorsunuz. iskoç bir genç ''fotoğraflarını ters yüklüyor'', bu sayede kızlar profile bakmak için telefonu ters çeviriyor ve sizi beğenmedikleri taktirde ekranı sola kaydırıyorlar ancak telefon ters olduğu için aslında sağa kaydırmış oluyorlar ve ''like''lar havada uçuşuyor. *
Buyrun: https://www.dailymail.co....-hack-Tinder-matches.html
Araba sürme eylemini gerçekleştirirken, "sarsıcı" bir biçimde akciğerlerdeki havanın dışarı doğru çıkmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus; araba sürerken ki o "sarsılma". Başıma bundan dolayı büyük bir kaza gelmesinden korkmuyor değilim.
Sorduğunuz bir soru üzerine "tahmin et" diyen ve sizi saçma, sapan tahminlere sürüklemeye çalışan insan grubudur. Gerçekten çok sinirimi bozuyor ve "tahmin et"'çiler günden güne çoğalıyor. Daha bugün başıma geldi;
- Siz nerelisiniz abi?
- Tahmin et?
Ulan nasıl tahmin edeyim senin nereli olduğunu. Bir de bunların yaş tahmini yaptırmaya çalışan modelleri var. Onlar daha tehlikeli. Gereğinden büyük söylerseniz yüz göz asılıyor ama küçük söylerseniz klasik kalıp olan "ne ısmarlıyım kardeşime" gibi gereksiz samimiyetler doğuyor.
Toplumun bazı kesimlerinin vurulup, ekonomik olarak dağılmasıdır. Krizin kapıda olduğu bir gerçektir. Hatta ayakkabıları falan çıkardı şuan salonda çay içiyor. Bir aralar popüler hale gelmiş mahalle abileri vardı bir de;
"- e olm ben tekstil işindeydim 2001 krizinde battık. Bakma yanee biz zamanında pehh..." derlerdi.
Umarım bu nesil de;
"- e olm bizi 2017 krizi yedi valla, yoksa bu kardeşin çok büyük yürümüştü" gibi cümleler kurmayız. Bu sefer teğet geçmedi çünkü.
Uzun süredir görülmemiş kişiye söylenen yalan mı, doğru mu belli olmayan sözdür. "Tam da seni arayacaktım" yalanı ile kapışır. Sonrasında muhabbet gelişir "kesin görüşüyoruz bak" denilerek konuşma son bulur. Sonuç: bir kaç sene daha görüşülmez.
Kebabın altına gizlenmiş, üstüne pul biberlerle karışık yağ suyu bulaşmış, yumuşaklığının verdiği nahoşlukla masadakileri "acaba yesem sığır derler mi" ikilemine düşüren kebap çarşafıdır. *
Bir anlık gaz ile gerçekleşen eylemdir. Yazıldıktan sonraki hafta ve takiben ikinci haftanın ilk yarısı gidilir. Sonra insanın içini "ulan biraz dinleneyim" diye bir his kaplar. Sonuç olarak; bir daha içeri adım atılmaz.
Bilgisayarınızın kamerasından birileri sizi izliyor mu diye paranoya yapma durumudur.
Son zamanlarda oldukça taktığım durumdur. Ulan bu hacker babalar banka hesaplarından tut, en güvenilir sitelere kadar ulaşabiliyorken, bu bilgisayarların kameralarına neden ulaşamasınlar. Hayır tamam bana ulaşıp ne yapsın da ama yinede hiç normal değil. Umarım teknik bir cevabı vardır. Son olarak şu resimi görünce daha da kafam karışmıştır;
Kumarhanelerde yaşanan oldukça enteresan durumdur. Kıbrıs'a ilk gittiğim zaman bir arkadaşım söylemişti, inanmadım. Sonra baktım garsona öpücük yolluyor. Bir nevi sesleniş. *
Gerçektir, troll değildir.
not: eksi veren arkadaşlar kumarhanede garson galiba?
Bir çok farklı ekibin bir araya gelip oluşturdukları setlerdir. Nedir bu ekipler;
- Prodüksiyon
- Reji
- Sanat
- Kostüm
- Saç ve makyaj
- Ses
- Işık
- Kamera
- Catering
- Ulaşım*
Bu ekipler sayesinde bir dizi veya sinema filmi ortaya çıkar. Setler, sıcak bir aile ortamı gibidir. içeride tatsızlık çıkaran bir kişiyi hemen uçururlar. Setin güvenliğinden ve huzurundan önemli hiç birşey yoktur. Çalışma koşulları çok ağırdır. Buz gibi havada ufak bir ısıtıcı ile veya bir bardak çay ile ısınmaya çalışırlar. Çalışan herkes birer emekçidir. Çaycı abisi, ablasından, yapımcısına kadar her birey çok kıymetlidir. Dayanışmanın en güçlü olduğu çalışma ortamlarından biridir. Bazen bağırış, çağırışın yüksek olduğu anlar elbette vardır. Ama gün sonunda seksen kişilik ekibin çektiği bir parçayı milyonlar izleyince tüm yorgunluk unutulur.
not: set çalışanına hakkını vermeyen yapımcılara gereken cezalar verilmeli.
Sağ tarafta oturan erkek öğrencinin "bunlar ne yapıyor amk" bakışlarının harika olduğu görsel şölendir. içinden "ne için geldik ne çıktı" gibi cümleler geçirdiğini düşünüyorum.**
Türk kültürünü yansıtan, yerli ve milli emoji klavyesidir. içerisinde simitten, martıya, halay ekibinden, ramazan davulcusuna, sünnet düğününde altın takma emojisine kadar varmış. genç bir girişimci olan Deniz Hotamışlıgil'in projesiymiş ve hayata geçirmiş. Whatsapp ve mesajlaşmalarımızı şenlendirebileceğine inandığım proje. Son olarak; Hürriyet'in Kelebek ekinde denk geldiğim haberdir. Umarım, halkın emoji klavyesi başarılı olur.
Son zamanlarda daha da popüler olan, liderlerden ve siyasetçilerden duyduğumuz zaman önemli değişikliklerin geleceğine işaret olmaya başlamış kalıptır. En önemli güçtür, ancak kontrolsüz kullanılmaması gerekir.
Dünya'nın en içten hareketlerinden biri olabilecek güce sahipken, karşı tarafa itici de gelebilecek harekettir. Samimiyet göstergesidir. Aile büyükleriniz yaptığı zaman içiniz ısınır.
insanın üzerinden atması en zor iftiradır. Açmak gerekirse; her akşam evinizde içki içersiniz ve bunu tüm mahalle bilir. Sonra bir akşam kaza yaparsınız ve tüm mahalle "ee abi adam her akşam içiyor, normal" der. Aslında siz ayıksızındır ama herkes alkollü kaza yaptığınızı düşünür. Bu sebeb ile;
Ülkemizdeki, hayatımızdaki ve belki de ilişkilerimizdeki bazı 'karmaşık' terslikleri en iyi özetleyen cümle yapılarından biridir. Bazen öyle sorunlarla karşılaşırsınız ki ağzınızdan çıkan cümleler bile yapı gereği ters gözükür.
Metroda, otobüsde, minibüsde kısaca tüm toplu taşıma araçlarında bindiği durakta uyumaya başlayıp inmek istediği durakta uyanabilen amcadır. Takdir edilmesi gereken bir özelliğe sahiptirler. Sonuç olarak metrolardaki anonsun uyandırmak için yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bir gün deneyeceğim eğer son duraklarda uyuyan bir genç görürseniz benimdir.
Herkes sevgilisi ile dışarıda yemekteyken, eğlenirken sizin sözlüğe entry girme durumunuzdur. Fakat sevgililer gününü bir ''pazarlama günü'' olarak görenler için hiçbir sorun yoktur.*
izlediğimiz her programın alt yapısını hazırlayan ve belli bir senaryoyu programa dönüştüren kişilerdir. Önlerinde bulunan bir çok monitör sayesinde kameraları, hazır VTR'leri ve grafikleri görüp ekrana yansıtmak istediğini resim seçiçiye söyleyip eylemi gerçekleştiren kişilerdir. Resim seçicilerin önlerinde bulunan resim masası ise kilit noktadır. Bu makine sayesinde yönetmene kameraların önizlemesi yapılabilir veya direk olarak ekrana 'cut' tuşu ile yansıtabilir. Son olarak VTR, alt yazı gibi görüntülerde bu cihaz sayesinde ekrana yansıtılır. Televizyon yönetmeni kameraman arkadaşlarına hangi açılardan çekim yapmaları gerektiğini ileterek nasıl bir görüntü istediğinide söylemek ile sorumludur. Son olarak programlarda genel olarak sunucu ile direk konuşur ve gözüne çarpan bir hata (saçının durumu, kameraya duruşu, oturuşu vs..) varsa uyarır. Zor iştir ama bir okadar da keyiflidir. Genel olarak her program sonu 'geçmiş olsun' deyip bir diğer program için hazırlığa başlarlar.
Türk bireyin tanışmış olduğu turist kişisine kendi öz dilimizden bazı kelimeleri öğretme ve ona doğru söyletmeye çalışma çabalarıdır. Aslında iyi niyetli bir eylemdir. Bu kelimelerin başında 'merhaba' veya 'nasılsın' gelir. Ayrıca yurdumun güzel insanı öğretmekle de kalmaz ve turist bireyin o kelimeyi doğru söylemesi için uzun süreler çabalar.*