önce şehrin dört bir yanından çiftçiler en güzel hasatlarını getirir ve her yıl meydandaki şirin mi şirin saat kulesinde eserlerini sergiler. o gün bayram gününde gibidir yozgat, yediden yetmişe, genci, yaşlısı herkes kolkola girer, şarkılar söyleyerek, bonzai tüketirler ve gözden kaybolur yozgat, herkes etrafındadır, konuşur o bunları bir fısıltı halinde duyar ve yok olur.
paralel yapıyla mücadelede kritik bir soru. mesela bir ortamda kimin osurduğunu nasıl anlarız? kim kokudan en çok şikayet ediyorsa, osuran odur. bu durumda? yok canım daha neler, ama olur mu olur. yok bee!
ayrıca gezi'de tavrı ismail türüt ayarında olan cemaat medyası, 17 aralıktan sonra 180 derece dönünce halk da samimi bulmuyor tabii.
edit:son olarak yazdıklarımı silme isteğim beliriyor, zira cemaatçilerden korkuyorum. bu korkuya sahip bir sürü insan da gösterebilirim. bu algıyı değiştirmek için cemaat ne yaptı?
okunmasını istediği yazıyı okudum, hak veriyorum insan emek verdiği şeyin görülmesini istiyor.
yalnız beyefendinin cemaatle alakalı atladığı çok önemli bir şey var. o da devlet kadrolarına cemaatçilerin yerleştirilmesi mevzuu, insanların çoluğu çocuğu var, her sene milyonlarca kişi kpss'ye giriyor. torpille alınan her cemaatçi adamın önüne konan engel demek. bu konuda bu cemaat tek bir aklı başında açıklama yapmış mıdır? kul hakkı yemenin de islamdaki konumu aşikar.