Başbakan recep tayyip erdoğan ışınlanma ile ilgili verdiği konferansta esti gürledi. Muhalefete yüklenen erdoğan şok açıklamalarda bulundu.
Işınlanmanın önemine değinen erdoğan, "biz muhalefetten her zaman daha ileriydik, adını ağzıma almadığım için söylemiyorum ama siz anladınız." Dedi. Ayrıca erdoğan, abye giriş için çalışmaların devam ettiğini ve partisinin bunun için çalışmaları devam ettirdiğini açıkladı. Cebinden çıkardığı not defterini göstererek çalışmaları yakından takip ettiğini belirten erdoğan abye göz kırpmayı unutmadı.
Erdoğan konuşmasını "ışınlanmayı sizden öğrenecek değiliz." Diyerek noktaladı ve salonu ışınlanarak terk etti.
Seçim zamanı, 4 yıl kadar önce, arkadaşımla otururken yanımıza gelmiş bizimle sohbet etmiş ve fotoğraf çektirmiş chp manisa milletveli. Saatlerce oturup sohbet ettik kendisiyle çok iyi bir insandır adeta bir abi gibi. Bize ayriyeten çay söylemesi de ayrı bir incelikti...
Lakin özgür bey, fotorafları resmi web sitesine atcam dediniz atmadınız çok kırıldim haberiniz ola.
geçen sokakta karşımda birini gördüm. dedim içimden teni ne kadar bembeyaz.
sonra biraz dikkatli bakınca karşımdakinin kendi yansımam olduğunu fark ettim.
sonra eve geldim, elimi kardeşimin elinin yanına koydum, benim elim o kadar beyaz kaldı ki kardeşimin yanında.
zaten doğduğumda doktor bile demiş, ''ben hayatımda ilk defa bu kadar beyaz bir bebek görüyorum'' diye.
annem derdi de sen bembeyazsın diye inanmazdım.
yazın bronzlaşamıyorum da, herkes güneşte rahat rahat gezerken ben güneş kremlerine bakıyorum hangisinin koruma faktörü daha yüksek diye.
beyazlık çok zor.
pamuk beyazı bir tenim var.
Platonik takılıyor ama o olmazsa yaşayamam modunda değil.
Kısacası aşık değil, ufacık bir hoşlantı ama karşılıklı olup olmadığı konusunda şüpheli. Bir ışık bekliyor.
Aman her neyse.
Gülmeyi öğrenmek. Gülümseyebilmeyi.
Aslında her şey o kadar basit ki doğarsın ve ölürsün. Ne diye kendini bu kadar kasvetlendirip hayatı zindan ediyorsun ki? Mutluluk o küçük kimyasallarda değil. içinde, kalbinde. Bir kere gülümsemeyi başarabilsen devamı gelecek aslında.
Sinirlendiğin zamanlarda aç camı derin derin nefes al. Hava ne kadar soğuk ya da sıcak olursa olsun. Gözlerini kapat derin bir nefes al. Sonra gülümse. inan rahatlıyor insan en azından ben rahatlıyorum. Hap, sigara, alkol... nereye kadar bunların verdiği mutluluk. Mutlu olmak için parayla aldığımız o şeylere mi muhtacız? Yağmurun yağması bile mutluluktur bir yerde o yağmurun yağarken çıkardığı ses. Dinleyebilene en büyük mutluluktur aslında.
Gülümsemek bulaşıcıdır. Bir kez gülümsedin mi, binbir gülümseme belirir çevrende.
Benim bu. Hem de arkasından haftalarca ağladığım hayvan pazardan 4 tlye aldığım ördekti.
Ve evet mezar da yaptım hatta başına taş bile koydum basmasınlar üstüne diye.
Şaka gibisiniz...
Evet benim en büyük korkum arıdır. 3 defa eşek arısı ısırdı beni bal arıları kaç tane olmuştur bilmiyorum bile. Şu an bile hafiften kasılmaya başladım psikolojik bir şey benimki.
yaklaşık on, on beş tane kürt arkadaşım var. o yüzden kürtler hakkında genelleme yapmayı pek sevmem. ama kimisi var illallah ettirir.
bir arkadaşım mesela van'lı. genel kültürüyle hepinizi ezer geçer.
ama biri var mesela şırnak'lı öyle kız olmaz olsun...
Bir arkadaşım var. Ya kız cidden çok güzel hani burdaki erkekler görse peşinden ayrılmazlar. Fahriye evcen var ya hani, aynısı. Kızın ses tonu bile aynı abartmıyorum bak. Boy pos hepsi var kızda çok uzun değil 167 civarı ama güzel kız. Kıskanmıyor değilim hani.
Her neyse bir gün derste bana dedi ki akşam yurtta kalıyoruz bir arkadaşım çağırdı sen de gel güzel oluyo falan tamam dedim ben de gittik yurda. Oturduk saatlerce ders çalıştık gece herkes uyudu. Herkes ama koca yurtta bir biz varız uyanık kalan sanırım 7 kişiydik. Aşağı indik orda baya konuştuk. Kız bana her şeyini anlattı. Normalde kızı pek sevmiyorum kıskandığımdan falan değil biz aynı okuldaydık ilkokulda ordan kalan bir şey. Anlattı normalde kız için pek iyi şeyler demezler ama gerçekte öyle değilmiş be. iftira atmışlar hep kız güzel ya güya hava yapcak millet buna çaktım diyince.
Sen de güvenme herkese bu kadar dedim. Bak herkes madem sana bu kadar şey söylüyor git burdan kazan şu okulu sonra yepyeni bir sayfa aç dedim. Haklısın ama ben nereye gidersem beni hep yargılıcaklar sırf görünüşümden dolayı beni burnu havada havalı bir şey sanıyorlar ama öyle değil dedi. Aynısı bende de olur hep sen takma onları dedim ben de.
Güzellik de zormuş vesselam...
yani kısacası demek istediğim ön yargılarımız batsın.
sınıftayız, biri giriyor içeri tanıyorum babası yoktu onun da.
söylüyorum ''biliyor musun babası yok onun çok üzülüyorum ben ona ya...''
gözleri doluyor, benim de...
''benim de babam yok.'' diyor o an.
o andan sonra ne desen boş, ne söylesen boş...
Sırf sınavı kazandığımda nereyi kazandığımı buraya yazmak için duruyorum burda.
Geçen seneden içimde kaldı çok kıskandım buraya yazanları. Yoksa çoktan hesabımı sildirip gitmiştim.
Ustam!
Aklım firarda.
Göz bebeklerimde müebbet hüzün,
Dilimde ay kesiği bir yara,
Düşüm kırık dökük,
Umudumun boynu bükük,
Bir öksüzün omuzlarında sükut.
Yüreğim sana emanet sıkı tut.
Tut ki; kancık pusulara düşmesin.
Bir hain kurşunu gelip deşmesin...
Ustam!
Ne zaman o senin bildiğin zaman,
Ne sevda gördüğün masallardaki.
Eskiden,
Halı tezgahında dokunurdu aşklar,
Nakış nakış, körpe kız ellerinde.
Mendillere yazılırdı isimler,
Yüreklere kazılırdı gizlice.
Sevdalılar asil ve de yürekli
Sevdalar, kavgalar iki kişilik.
Oysa şimdi;
Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
Meşru sevdalardan,
Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara,
Günahkar gecelerden...
Beni herkes sevdaya asi sanır,
Oysa aşk, beni nerde görse tanır,
Hasret tanır,
Zulüm tanır,
Ölüm tanır,
Yüzüm yüzümden utanır....
Yorgunum ustam;
Ne katıksız somun isterim senden,
Ne bir tas su,
Ne taş yastıkta bir gece uykusu.
Var gücünle asıl sükunetime,
Çığlığım kopsun,
Uzat ellerini güneşe dokun,
Uyandır uykusundan,
Tut yüreğimden ustam tut,
Tut beni, sür güne...
O kadar amaçsızım ki gördüğüm her mesleğe acaba yapabilir miyim gözüyle bakıyorum.
Dün psikolog olmak isterken az önce icra memuru olmaya karar verdim. Yarın neye karar veririm bilmiyorum.
Amaçsız olmak çok zor.
şöyle bir alışkanlığım var ki kimse bilmiyor.
şimdi benim karşımda biri mesela diyelim ki saçını düzeltti, yani şöyle bir dokundu ben de kendi saçıma dokunuyorum.
aynı şekilde mesela yüzünde herhangi bir yere dokunursa ben de aynen tekrarlıyorum.
neden mi?
küçükken misafirliğe gittiğimizde annem yüzümde herhangi bir yer leke olmuşsa karşıdan bana işaret eder yüzümde neresi leke olmuşsa kendi yüzünde oraya dokunarak bana temizlemem gerektiği mesajını verirdi. alışkanlık oldu şimdi. dizilerde bile dizi karakteri yüzüne dokunursa ben de dokunuyorum farkında olmadan.
kalabalık bir ortamda yemek yencekse, ilk ben başlayamıyorum yemeğe birilerinin başlamasını bekliyorum ve sofradan ilk ben kalkamıyorum sanki saygısızlık gibi geliyor. sınavlarda bile ilk bitirsem bile en son ben çıkarım sınıftan.
okul servisini kaçırıp şehir içinde kayboluşum.
her an her saniyesi silinsin kafamdan.
yeni taşınmıştık, ilk defa servisle gidiyorum okula.
neyse gittim ama dönüşte servis olayını unuttuğum için ben yine aheste aheste hazırlanıyorum sonra birden aklıma servis geldi. koştum ama nafile, yetişemedim.
o bölgeyi bilmiyorum, evle okul arası da en az 1 saat var.
her yeri dolaştım belki başka servis bulurum diye, kayboldum.
yeni karşı komşumuz beni tanımasa ne yapardım bilmiyorum.
Mahlas veya kalem adı, edebiyatta yazarların kendi isimleri yerine kullandıkları takma adlardır. Yazarlar bazen cinsiyetlerini veya kendilerine dair diğer bilgileri saklamak istediklerinden, bazen de yazılarına karşılık istemediklerinden kalem adı kullanırlar. Yazarın adı bazen sadece yayımcı tarafından bilinebilir fakat herkes tarafından bilinen kalem adları da mevcuttur. Bazı sanatçı gruplarında isim kullanmak ve övgü almak olumlu karşılanmadığı için yazarlar kalem adı kullanmak zorunda kalmışlardır.