2015 itibariyle bosch and siemens hausgeraete firmasindaki %50 hissesini bosch ag ye devretmistir. isim hakki ise uzun bir sure daha bosch grubunda kalacaktir. bu da demektir ki onumuzdeki yillarda siemens beyaz esyalari bosch tarafindan uretilecektir
2011 yilinda yanlis hatirlamiyorsam hicbir bilgimiz olmamasina ragmen sadece vize olmamasi cekiciligiyle 10 gunluk tatil yaptigimiz, daha sonra takip eden her sene min 1 hafta gecirdigim guzel ulke.
ulkedeki insanlar oldukca sakin, stressiz, efendi ve kendi halindedir. bu adamlarin 10 yil evvel ic savas yasadigini bilmeseniz de biri anlatsa siktir cekersiniz.
dalmacya kiyilari muhtesemdir. Split hem tatil beldesi hem de buyuk sehir oldugundan izmir konseptindedir. Hvar ve Brac adalari tavsiye edilesidir.
seyahatlerimizden birinde o kadar gaza gelmistik ki tr ye ucmak icin zagrebe dondugumuzde konsolosluga gidip atese ile gorusmek istemistik. cikardik sortlari, parmak aralarini efendi gibi bi kanvas bi de gomlek cektik gittik konsolosluga.
ticari atese muazzam efendi, tam bir bürokratti, sagolsun bizimle de oldukca ilgilendi, bilgiler verdi. iclerinden en ilginci bize yaptigi su aciklama olmustu :
"cocuklar, 15 yildir dunyanin cok farkli yerinde gorev yaptim, zurich, kopenhag, usa vs vs. hep derdim ki, yine de istanbul da yasamak isterim, turkiye de yaslanmak isterim. simdi 3 senedir buradayim. diyorum ki ben galiba burada yaslanip olmek istiyorum."
yazildiginin aksine bir baden württemberg sehridir. sadece neu ulm olarak adlandirilan kisim ise bavyeraya aittir
almanyanin en yasanabilecek bolgelerinden biridir. cevresindeki kucuk sehirleri de alirsak sanayisi gelismis, is imkanlari oldukca fazladir. fakat bunun yaninda yesili, dogasi ve atmosferi mukemmeldir. universitesi de vardir, dolayisi ile ogrenci nufusu da fazladir.
Ulmer münster, dunyanin en uzun kilisesidir. onunde durup dakikalarca bakip detaylarini inceledigim olmustur.
Kisacasi Ulm guzeldir, baldir, sekerdir. Tek sorunu bu bölgede konusulan dilin almancanin pis aksanlarindan olan schwaebisch olmasidir. onu da sktret nazar boncugu olsundur.
kütahya da havacı olarak göver yaparak içinde bulunacağım yazarlar grubudur. lakin kısa dönemlerde yaygın olan gittigin yerde kalma muhabbeti bizde yokmuş sanırım. olsun bi ince stres daha yaşarız acemilik bitimi, dün akşamkinden alıştık nasılsa.
net bilmiyorum ama türkiye nin belki de en yoğun sınav yeri olan tuzla piyade okulunda az evvel girdiğim sınavdır.
dün gece 11 sularında gidilip sıra alınması ile başlayan telaş -bu arada sıra no 7671 falandı- ancak ertesi gün akşam saatlerinde sona erdi. daha önceki dönemler tuzlada aynı şeyleri yaşamış arkadaşların anlattıklarının aksine oldukça düzenli bir sıra ve işlemler silsilesi ile karşılaştık. tabi sınav kısmı işin sadece en sonu ve 1 saat sürüyor, ama içeride işlemler, beklemeler ile de birlikte 4 saat civarı. oradan oraya git oraya imzalat o formu doldur derken bi ufaktan askerliğin acı tarafını tadıyorsunuz.
yani işin özü bu sınav bitimi itibariyle resmen asker oluyorsunuz ve bunu bir o kadar da hissediyorsunuz.
sabah 6 da başlayıp akşamüstü 4 gibi sona eren bakırköy askerlik şubesi maceram sonrası sarı zarfımı ve 8,91 tl mi alarak dahil olduğum gruptur. o parayla da bi paket sigara aldım 2 de kaşarlı tost yedim, cepten de biraz ekledim bi ayran içtim.
devlet babadan da ufak da olsa bir nasibimiz varmış bu hayatta demek ki. şimdi tuzla yolları taştan var mı büyük beşiktaştan...
bilmem kaç bin alevinin değil kürdün öldürüldüğü katliamdır.veya temizliktir. nası isimlendirildiği önemli değil benim için fakat küçük bir yanlış anlaşılma var onu düzeltelim. "alevi kürdü" diye bir şey olamaz. kürdün hristiyanı olur, süryanisi olur, ateisti olur, musevisi olur ama alevisi olmaz. tarih boyu kimlik arayışında olan kürtlerin sığındıkları limandır alevilik.
nitekim ezelden beri alevi oylarının % 95 i chp ye gitmekte ve her alevinin evinde ataturk posterleri bulunmakta ve en sağlam atatürkçüler olarak bilinmektedirler.bu da bunun bir nevi kanıtı olmuştur. yoksa 70 sene önce binlerce insanını öldürmüş kişinin posterini duvara atıp partisine oy atmak çok da manalı değildir.
işin özü anadolu alevilerinin hiçbiri dersim katliamının kendilerine yönelik olduğunu düşünmez ki zaten öyle de değildir.
avustralya'nın sokak kedisidir efendim bu hayvan. her yerde görürsünüz, genelde geceleri çıkar. oldukça atik bir hayvandır ağaca çıkar zıplar oynar. ilginç bir özelliği elektrik, telefon telleri üzerinden rahatça yürümesidir.
bunun yanında zararsızdır, lakin sevmeye çalışan bir arkadaşımı tırmaladığı da görülmüştür. buradan hareketle bana dokunmayan yılan bin yaşasıncıdır diyebiliriz.
bunun üzerine bir horonlu halaylı bir düğün yapıp şöyle şanıyla şöhretiyle başgöz etsek adamı o zaman tamam olacak. O değil de yarın öbürgün bu herifi millet vekili adayı olarak görürüz demedi demeyin. ona doğru gidiyoruz.
ilk önce bir şok, sonra telefonda durumu söyleyen arkadaşa "taşak dimi? brak yalanı" demeye çalışırken sesin çıkmaması... sonra ne zaman olduğunu, dayının kim olduğunu öğrenmeya çalışmak gibi gereksiz çaresiz sorular...
ardından bilgisayar başına oturulması, eski fotoların açılması, ikinizin şarkınızın çalınması... sonra facebook dan ortak arkadaşlardan 1 adet düğün resmini görmek... "ulan orda ben olabilirdim belki... kısmet işte demek"
sevgi değil hissedilen, zira 1 senedir sesini dahi duymamışsınızdır... ama garip bir duygudur, ağlatmaz belki ama içe ağlamak gibidir...
yine de allah mutlu etsin dersiniz yarım yamalak içinizden...
daum un gelişiyle beraber kendini bulacağına ilk andan itibaren inandığım futbolcu. nitekim yavaş yavaş verimli olmaya başladı özellikle geçen seneye kıyasla. tabii ki o eski galatasaraylı emre değil ki zaten öyle bir şey şahsi kanaatimce imkansız.
öte yandan takımımın oyuncusu olmasına rağmen saha içi tavırlarından dolayı bu arkadaşa hala gıcıklığa yakın bir duygu beslemekteyim. guzel kardeşim sanki inanılmaz başarılara imza atmış avrupa da adından söz ettirmiş, kupa uzerine kupa kaldırmışsın, maç içerisinde o bakışlar o tavırlar sanki böyle burun deliklerinin altına tezek koymuşlar gibi surat şekileri neden. tamam hagi nin ogrencisisin de sen onun çeyreği kadar kariyer yapmadan onun saha içi ağırlığını taklit etmeye çalışırsan komik duruma düşersin.
herşeye rağmen fena başlamadı çocuk sezona umarım artan bi performansla devam eder, çünkü o bölgede cristian ın defansif yönde etkisiz olacağını düşündüğümden üzerine çok yük binecek. inşallah bu kritik alanda görevini hakkıyla yapar.
yaklasik 3 aydir yasadigim avustralya'nin 3. buyuk sehri. Son 10 senede akil almaz gelismeler olmus ve olmakta.Yakin zamanda sydney ve melbourne gibi populer olabilir.
En buyuk ozelligi bagli oldugu queensland eyaletinin bircok sehri gibi yilin her zamani gunesli olmasidir. Henuz yaz mevsimini goremedik ama persembenin gelisini carsambadan anlamak sanirim bu olsa gerek cunku bahar doneminde olmamiza ragmen sicaklik bayagi bir yuksek.
Bu sehirle ilgili ilginc birsey de avustralyalilarin sehrin adini soylerken "brisbeyn' yerine "brisbin' seklinde telaffuz etmeleridir.
yaşasaydı, kendisinin ve düşüncelerinin yolundan giden ya da daha doğrusu gittiğini zanneden tayfanın, bugünlerde başörtüsü hakkında gösterdikleri saçma ve aşırı reaksiyonu üzülerek izleyeceğini düşündüğüm önderimiz.
kendisi gerçekten harikulade bir oyuncu değildir, hatta belki iyi bile değildir. ama bir gerçek vardır ki kendisini geliştirmiştir. ilk bölümlerini hatırlayınız dizinin... idealist öğretim görevilisi tipini, tavırlarını ve konuşmalarını... şimdi ile kıyasladığınızda dağlar kadar fark olduğu aşikardır.
not:çakırın ölümünden beri kurtlar vadisi izlemem, izleyenle görüşürüm, ama samimi olmam, laubalilikten hoşlanmam, ciddiyeti severim, disipline hayranım.