bloglarında bugün yozgat'ı bizim bildiğimiz özelliklerinin dışında anlatmışlar. cağnım anadolunun cağnım şehrini okumak oldukça keyifliydi. teşekkürler biletall!
konya'dan mersin'e giden otobüs firmalarının biletleri hep farklı farklı. akıllarına o an ne gelirse o fiyatı çekiyorlar. illallah etmiştim. geçen gün arkadaşım neden uğraşıyorsun ki dışarıda bilet almakla dedi. biletall.com a girdik, bütün firmalar var zaten. fiyatları karşılaştırdım, en uygun olanı aldım. mutluyum sözlük.
Ortadoğu'da güvenilecek tek adam sanırım. Amerika ve israil ile ilgili konuşmasında "savaşımız onlar bizi rahat bırakana kadar sürecek, onlar gittiğinde onlarla hiçbir sorunumuz kalmayacak" sözleriyle ne kadar aklı başında biri olduğunu görmüştüm, "tüm kafirleri öldüreceğiz" gibi saçma sapan şeyler söylemiyordu.
israil ile savaşırken bir oğlunu kaybetmiştir, bir insan birilerinin maşası olsa o davada oğlunu feda edemez, bağdadi gibi doğum yeri ve tarihi bile şaibeli olan biri olarak ortaya çıkar ve süresi dolunca bir şekilde kaybolur. işte bu adamda bunu göremedim.
düzeltme: ayrıca Lübnan'daki Hristiyanların da saygı/sevgisini kazanmıştır. kendinden olmayanı ezip, kendinden olanı yükseltmemiştir. islam'ı en iyi yorumlayan liderlerden birisi.
kesinlikle zaman. boş zamanın yoksa, para kazanıyorsan ama 12 saat evde olamayıp, evdeki saatlerinde büyük bölümünde uyuyorsan ayrıca haftanın 7 günü işteysen sokayım öyle paraya.
bundan 5000 yıl sonra burada hayat olacak ama biz belki bir avuç toprakta Dünya'nın diğer ucuna rüzgarlar ile savrulacağız ve bunlar evrende yok hükmünde olan Dünya'da olacak, yaşadıklarımız ya 2-3 video kaydında ya 3-5 fotoğraf karesinde kalacak, iyi de kötü de hiç olacak. Yani evet istediğin kadar iyi yaşa ya da kötü, hepsi yok olacak bu yüzden her hayat boşa geçer.
vazgeçmek için yeterli bir sebeptir. hiç kimse kendinizi parçalamaya değmez, sizi anlayan birini bulunca görürsünüz bunu, zaten inandıramadığınız biri ile olsa da olmuyor, farklı bir hayat görüşüne sahip olduğunuzu anladığınız an samimiyet "var mı var" durumuna kadar düşüyor yani çıkar ilişkisi gibi, aslında sevmiyorsunuz doğanın getirdiği bir üreme iç güdüsü o.
yani sizi anlayan birini bulun anlamayan biri işinizi görmez, zaten ilk fırsatta gider ve ne derseniz deyin duvar gibidir.
yakın mesafeden (max. 45-50 m.) şevrotin denen 9 iri saçmalı fişek ile ateşlendiğinde hedefe büyük hasar verir. onun dışında biraz abartılmış bir silahtır tek kurşun ile 80-100 metreden sonra işiniz şans işidir.
en iyileri:
benelli m3
remington 870
winchester defender 1300
gibi dünyaca ünlü modellerdir.
yerli olarak ise hatsan'ın pompalı modellerini tavsiye edebilirim.
gündeme, ülkeye ve ekonomiye dair derin analizleri bulunan dindar ve üstün bir yazar. taş atanlarda cehape zihniyetinin temsilcileri, şaşırmamak gerek.
eğer yalnız kaldığınızda tuhaf hisedip ağlamaklı oluyorsanız, kalabalıkta ise iyi hissedip daha fazla neşeliyseniz, genel olarak hüzünlü ama garip bir şekilde iyi hissediyorsanız seviyor olabilirsiniz. (genellikle böyle başlar)
onun dışında görünce heyecan yapmak, çok ama çok beğenmek, gidip konuşamamak tek başlarına belirti değildir.
not: 16 yaşında başlayıp 20'sinde bitti bu dediklerim bende. (aynı kişiye karşı) ondan sonra ise hiç olmadı.
trafoya sprey boya ile yazı yazmak.
hoşlanılan kızın evinin önünü boyamak.
kahvehane şartellerini akşam 8 gibi indirmek.
park şartellerini gece indirmek.
kopya çekerek teşekkür belgesi almak. (2 dönem)
staj yapılan yerde çalışanlara işçi haklarını savunmak. (12 ila 18 saat arasında çalıştırılıyorlardı) *
not: sonuncusu hariç hepsi 16-17 yaşındayken yapılmıştır.
acıya, sıkıntıya karşın yaşamaya devam edebilmek için muhtaç olan kudrete yine aynı acının, sıkıntının içinden sahip olunabileceğini söyleyen baba. aydınlığın karanlığın içinde olduğunu söyleyen baba. aydınlıklar içinde olanlar tarafından anlaşılamayacak baba...
dr. stephen denen terbiyesiz, hasta yatağında tedavi edilmeyi bekleyen trevitt'e beth aracılığıyla 'clonazepam' yerine 'clozapine' enjekte ettirip sonra da 'no, ı didn't.' dedi ya la. satan satana.
82.eğer bir true blood manyağıysanız, ya da en azından daha önce true blood izlemişseniz, bünyenizde derin etkiler uyandırmayacak, hatta 'bu ne amk, o öyle olur mu, ı ıh yannış yaptınız hocu, sıçtınız amüniym' gibi istemdışı tepkiler vermenize sebep olacak dizidir, demedi demeyin.
elbette bir sürükleyiciliği var, merak ettiriyor, haz veriyor, iç gıcıklıyor, ama tekrar söylüyorum; bir true blood değil.
29.salvador dali'nin sürrealizmine taş çıkartacak nitelikte imajlardan ibaret olabilen şey.
bazen sizi o kadar etkiler ki tüm gününüz mahvolabilir. o kötü rüyanın nereye çıkacağını düşünürsünüz. en mühimi, ne zaman?... rüyaları çıkan biri olarak bana en büyük işkenceyi yaşatan işte bu ne zaman sorusudur.
