Shaun Murphy, otizm ve savant sendromu olan genç bir cerrahttır. Prestijli bir hastanenin cerrahi birimine katılmak için, sessiz, sakin bir ülkeye taşınır. Dünyada yalnız olan ve çevresindeki insanlarla iletişim kurmakta zorlanan Shaun, iş arkadaşlarının kendisinden şüphelenmemeleri için onlara değişik tıbbı hediyeler verir.
Shaun Murphy'nin hastanedeki hayatını konu alan dizinin oyuncu kadrosunda Freddie Highmore, Richard Schiff, Hill Harper, Nicholas Gonzales, Chuku Modu ve Irene Keng yer alıyor.
Okul tuvaletinde birlikte sigara içen 3 erkek öğrenci öğretmene yakalanır. Öğretmen 3 erkek öğrenciye sorar: ‘Siz içeride sigara mı içiyorsunuz?’ Öğrencilerden biri ‘Hayır hocam’ diye cevap verir. Öğretmen tekrar sorar ‘Sigara içmiyordunuz da 3 erkek 1 tuvalette ne yapıyordunuz?’ bu sefer diğer erkek öğrenci ‘Hocam vallahi sigara içiyorduk’ diye itiraf eder.
Şimdi soruyorum dünkü oylamada, aynı kabinde, birlikte oy kullanan 3 erkek AKP’li vekil eğer birlikte oy kullanmıyorduk, vallahi Anayasa’yı ve gizliliği ihlal etmiyorduk diyorsanız 3 erkek bir kabinde ne yapıyordunuz?
1-sola ya da sağa girecek sırada değil, girmeden önce sinyal verin.
2-sol şeritten gidiyorsanız hızlı gidin, arkadaki insanlar sizinle birlikte yavaş gitmek zorunda değil.
3-sağ şeritte giden kişiye arkadan hızlı gitsin diye selektör yapmayın. onun sağ şeritten gitmesi yavaş gideceği anlamındadır.
4-cep telefonuyla konuşmayın. alkollü araç sürmekten bile tehlikelidir. alkollü araç sürmeyi tabi ki tavsiye etmiyorum. ancak alkollü de olsanız en azından bir nebze de olsa farkındalığınız vardır. ancak telefonla konuşup msjlaşırken, %100 dikkat dağınıklığı demektir.
5-aralardan makas atarak gitmeyin, terbiyesizlik yapmayın. kendiniz cehennemin dibine gideceksiniz belki ama makas atıp da dikkatini dağıttınız aracın içerisinde bebek olabilir ya da en yakın arkadaşınız, akrabanız veya sevgiliniz olabilir.
şimdi diyeceksiniz ki ne alaka bunlar ya da ne gerek vardı.
hatırlatmak ve tekrar tekrar belirtmek lazım ki unutulmasın.
lanet olası arapların yaptığı utanç verici hareketlerden biri. evet siz müslümansınız değil mi ? siz inananlardansınız.
şunu söyleyim, sizden hiçbir halt olmaz kralın para avcısı köpekleri.
Dostumuzla beraber, yaralanır kanarız,
Her nefeste aşk ile, yaratanı anarız.
Erenler meydanına, vahdet ile gir de gör,
Kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız.
kürtçü terör örgütünün maşası olan, tuvalet kağıdı niyetine bile kullanılmaya tenezzül edilmeyen gazete parçasının aybüke yalçın isimli müzik öğretmeninin öldürülmesi için attıkları başlık.
erdoğan'ı gerçekten desteklemiyorum ve kendisinden ideolojik olarak hazzetmiyorum. ancak terörle mücadele kapsamında kapatılması ve kapısına kilit vurulup çalışanlarının birçoğunun içeriye alınıp hukuk çerçevesinde yargılanmasını isterim.
dün, yani pazar günü aile gezintisinden sonra oturup birşeyler yiyip içmek istedik. gidenler belki bilirler; ufacık ve denizin dibinde üç beş tane masası olan görüntüde bir restorandır.
3 tane midye tava siparişi verdik ve boş diye deniz kenarında oturmak istedik. ilk garsona midye tavanın olup olmadığını söylediğimde var var hiç merak etmeyin dedi. ancak oturduktan sonra siparişi almaya gelen başka garsona midye tava siparişi vereceğimizi sorduk. önce bir bakalım var mı falan diye söyledi, bende diğer arkadaş olduğunu söyledi dedim. sonra kapıda otoparkçı gibi çömelmiş beyaz gömlekli biriyle 5 dakika birşeyler konuştuktan sonra yanımıza gelerek, "deniz kenarındaki masalar sadece balık yiyen müşterilerimiz için. malesef sizi geri taraftaki masalara almamız gerekecek" dedi.
bunun üzerine ise, orası ile buranın ne farkı olduğunu ve biz müşteri değil miyiz ? dercesine birkaç bişey söyledim nazikçe. ancak söyleminde ısrarlı olan beyefendiye madem mekanınızda böyle bir ayrımcılık var, kalkıyoruz o halde dedim.
yani zengin ya da orta sınıfta olabilirsiniz bu hiç farketmez. zengin olup da acıkmamış, sadece sırf canınız midye tava çekti diye orada oturmaya hakkınız yok mu oluyor ? müşteri ayrımı mı var ya da ? ve şunu da söyleyim, eğer ki midye tavayı beğenseydik, üzerine bir de balık söyleyecektik ancak kendileri kaybetti. birkaç kez yurtdışında bulundum farklı avrupa ülkelerinde ve hiçbirinde inanın böyle kaba ve saçma bir muamele görmedim.
belki de bir garsonun bu muamelesinden restoran sahibinin haberi bile yoktur. kışın müşteri gelsin diye ağzının içine bakan ciğeri beş para etmez kişiler, yaz gelince insan ve müşteri ayrımı yapıyorlar.
sizden ricam bunları yaymanız. bugün bana olur, yarın ise ailenizle ya da sevdiğinizle gidip sizi de rezil etmeye çalışırlar.
”Din ne demek? Kelime anlamı biliniyor mu? Din yol demek. Ama hep manipüle edilmiş bilgilerin arasında kaybolunca pes ediyorsun ve dinle ilgilenemez hale geliyorsun. Kuran-ı Kerim yüzlerce yıldır yanlış yorumlanmış ve yanlış anlaşılmıştır.
Din… yol demek. Tamam. Peki neyin yolu? Araba kullanırken yakalanan kadının kafasına kadar toprağa gömülüp çocuğunun önünde taşlanarak öldürülmesinin yolu mu? On dört yaşındaki kız çocuğunun okula gitti diye kurşunlanmasının ve sağ kaldı diye hakkında ölüm fermanının yayınlanmasının yolu mu? Ya da cihat adı altında önüne geleni öldüren manyakların yolu mu? Ya da cennete göğüsleri erginleşmemiş huri kızlarının dünya erkeklerini beklediği yol mu?! (Ayet 78, Nebe 33’ün bazı mealleri Huri kızlarını, yanlış olarak, ”Göğüsleri erginleşmemiş huri kızları” olarak çevirmiştir. Halen günümüzde bu mealler doğru olarak pazarlanmaktadır.)
Bilmek zorundasın! Çünkü ancak bilirsen anlarsın ve anlamı yutan bu cahilliği, caniliği yenebilirsin. Minarelerin süngüye, kubbelerin miğfere, camilerin kışlaya ve müminlerin askere dönüştürülmeye çalışıldığı, Allah’ın canından intikam alırcasına, kulu kuldan dinle ayıran ve insanı insana kırdıran ancak şeytanın hizmetinde olabilir! ibatedi candan hınç alır gibi kullanmak cehennemi dünyaya indirmektir! Cana zarar veren Allah’ı incitir. Bilmek zorundasın, bilmek ve hakiki insanın var olmasına yardım etmek zorundasın yoksa senin her görmezden gelişinde ışığımızı yağmalamaya devam edecekler!”
dünden beri düşünüyorum. belki de kendimce yarattığım teori de olabilir. ancak herşey gayet iyi giderken özellikle son penaltıların tosic ve mitrovic'e bırakılması, tosic'in göstere göstere penaltıyı atması ya da mitrovic'in alelacele bir yere birşey yetiştiriyormuş havasında attığı penaltıdır.
görüntüyü tekrar tekrar izlerseniz anlarsınız demek istediğimi. sanki birileri mani oldu birşeylere gibi.
zira biliyorsunuz ki hangi türk takımı olursa olsun ciddi paralar geliyor. şimdi diyeceksiniz ki "batı bizi kıskanıyor safsatası". hayır alakası yok aslında. diyorum ya, sadece gerçekten kafamı kurcaladı çok.
