dişlerdeki konum, renk ve şekil bozukluğunu basit yöntemlerle düzelterek kısa sürede daha güzel gülüşler kazandıran, günümüzde özelikle sanatçıların dahi %95'inin tercih ettiği bir diş hekimliği dalı.
takımda 3'ü ana grup olmak üzere 8 farklı grup var. birinci ana grup, selçuk ve umut bulut'un başını çektiği "türk abiler" yapılanması. gökhan zan, hakan balta, selçuk, yekta, yasin, olcan, burak ve umut bulut'tan oluşan "türk abiler" takımın omurgası durumunda. "türk abiler", selçuk'un insiyatifini elinden aldığı gerekçesiyle sneijder'e mesafeliler. bu grup, sürekli tribüne oynadığını iddia ettikleri melo'ya da pek sıcak bakmıyor.
sneijder ve nando, melo'ya küs
ikinci ana grupta muslera ile sneijder'in ittifak halindeki gruplarının oluşturduğu "avrupalılar" yer alıyor. aslında bu sezona kadar "yabancılar" tek gruptu. fakat felipe melo yüzünden yabancılar 3 gruba ayrıldı. sneijder, italya'dan tanıdığı dzemaili ve pandev'le yakınlaştı. muslera yedeği sinan ve chedjou ile üçlü oluştururken, melo ise vatandaşı telles'i ve portekizli bruma'yı yanına çekti. yabancılardan sneijder ve muslera, melo'yla konuşmuyor.
hamit kümenin dışında
dzemaili ve pandev ile muslera'nın grubundan sinan ve chedjou da melo'ya karşı soğuk. üçüncü ana grupta "gençler" var. semih'in ön planda olduğu grup, diğer oluşumlara eşit mesafede. "türk abiler" ise "gençler" grubunu yanlarına çekmek istiyor. alt gruplardan biri de veysel ve tarık'tan oluşan "eskişehirliler." bu ikili "türk abiler"e yakın. ayrıca sabri'nin de 3 gün öncesine kadar aralarında olduğu "kadro dışılar" ve bağımsız hamit de var.
kabaca şöyle bir tatildir.
yaz tatili: 75 gün (aslında daha fazla ama neyse)
sömestr: 14 gün
ramazan bayramı: 3.5 gün
kurban bayramı: 4.5 gün
hafta sonu: 40x2= 80 gün (52 haftanın 12 haftası yaz tatili ve sömestr içinde kaldığı için 40 hafta olsun hadi)
29 ekim: 1 gün
30 ekim: 1 gün
23 nisan: 1 gün
24 nisan:1 gün
1 mayıs: 1 gün
19 mayıs: 1 gün
20 mayıs: 1 gün
1 ocak: 1 gün
+________________
toplam: 185 gün
ayrıca kar tatili, seçim tatili, karne tatili, genel sınav tatili, aşı tatili vs ve ders programını ayarlayıp boşaltılan günlerle 200+ gün olan tatildir.
2 aylık yazar olarak gözlemlediğim seviye şudur. uludag sözlükten çıkmayın...burayı terk etmeyin. bom bok bir mecra lan orası.
bok atıyor falan diyeceksiniz ama, bunu diyenler girsinler ve dünün en beğenilen entry'lerine ve geçen haftanın en beğenilen entry'lerine baksınlar.
diyelim uludag sözlükte bir başlık açtın...altına mecbur tanım girmek zorundasın değil mi? orda öyle değil. tanım şu" geçen gün yaptığım eylem" ben o tanımı burada yapsam entry silinir.
bir diğer husus ise "oo xx alırım bir dal" bkz en beğenilenlere girmesi. ben sözlükte böyle bir bkz versem "bkz amacı dışında kulanı mı" gerekçesiyle silinir.
emin olun şuan seviye yerlerde. uludag ın dünün ve geçen haftanın en beğenilen entrylerine bakın, en az 2 paragraf olan entryler giriyor, ben pek fazla bkz entry'sinin bu listeye girdiğini görmedim. ekşide şahsımda dahil olmak üzere kaç kez bkz entry'si soktum o listeye. biz burada modlara kızıyoruz, bazen haklı bir şekilde kızıyoruz ama...emin olun şimdi daha iyi anlıyorum onları.
buranın kıymetini bilmek gerekiyor. şu an orada ki seviye yerlerde. sadece sayılı bir kaç yazar var orada onlarda olmasalar okunacak gibi değil.
bu siktigimin isviçreli bilim adamlarının hiç işi gücü yok mu aga? yok. yok ki adamlar bunu bile hesaplamışlar lan, nasıl yapmışlar bilmiyorum ama...yapmış adamlar.
şimdi bundan bir ay önce "aşk acısı" çekmeye başladım ben. farketmişsinizdir pek fazla yazmıyordum bu aralar.(tamam lan tamam kimsenin sikinde bile olmadığımı bende biliyorum, aşk acısı çektiğimi ispatlamak içindi o örnek) neyse, ben bu sikik tespiti duydum bir yerden. başladım saymaya. dedim dayan amkoym. şunun şurasında 3 hafta sonra bitecek. şerefsizim 3 hafta sonra acı maçı kalmadı. ama o 3 hafta hiç görmemeye gayret edeceksin. sen 10 günde gidip kapısına zırıl zırıl ağlarsan, ben ne anladım lan senden. geçmez aga o.
geçti, şerefsizim ona ait bir bok kalmadı içimde. şimdi siktirsin gitsin başkalarının canını yakıp "yhaaa ben seni arkadaş olarak görüyordum" desin.
Allah'ın da bir hesabı vardır unutmasın.
isviçre de başı boş bilim adamlarının sikim sonik tespiti.
artık zamanı gelmedi mi?
nereye kadar bilgili insan görümünde ki yazarlara prim verme telaşın
bize ne faydası olacak o bilginin
istediğim yerde ulaşa bilirim ben o bilgiye
ben sözlüğüm'de bu tür bilgi istemiyorum.
diyorsan! hiç bir şey için geç değil. haydi gel bugünden itibaren eksiliyelim şu bilgi manyaklarını.
ulan ne zaman girsem sözlüğe bir haftadır gelişmeler butonunda yeni bir gelişme var ışığı yanıyor. gelişmede gelişme olsa görsel eklemiş, gene televizyona falan çıkmış vs. rahatsız etme amk bizi artık zall. yeter.
en nihayetinde 17 aralıkta babamız bizi de aradı amk...bizde babamızla bir görüşme gerçekleştirdik, ama paraları saklayamadığım noktasın da değil...bu ay ki maaşı ne yaptığım noktasında bir görüşme oldu.
devlet bahçelinin en sert konuşmasıdır tahminen, çok duygulandırmıştır.
not: ülkücü değilim.
şırnaklı kemal, hataylı rıza, ığdırlı ali, diyarbakırlı hüseyin, trabzonlu ayşe, sinoplu filiz, mersinli osman çalışacak ve hayatını idame ettirecek bir işten mahrumdur.
çünkü bunların ismi bilal veya sümeyye değildir. çünkü bunların bırakınız para saklayacak kutularını ve kasalarını giyecek ayakkabıları dahi yoktur. çünkü bunların usame kutub gibi dostları, yasin el kadı gibi tanıdıkları, muaz kadı gibi arkadaşları, tayyip erdoğan gibi babaları bulunmamaktadır. haram okyanuslarında yüzen ve yakıtı rüşvet, dümeni alavere dalavere, pusulası sahtekârlık, yükü kaçak mallardan ve tayfası hırsızlardan oluşan gemi filoları da olmamıştır.
türk gençliği aç ve açıktayken, işsiz ve güçsüzken; başbakan’ın çocukları kamu arazilerine çöreklenmekte, yetimlerin hakkını bol bol cebe indirmektedir.
gençlerimizin özeline karışan, nasıl giyinip, nasıl yiyip, ne içtiklerine müdahale eden, “her üniversiteyi bitiren iş bulacak diye bir kaide yok” diyerek gelecek nesilleri tersleyen başbakan, konu bilal’i olunca neredeyse göğe merdiven dayayacak kadar iştahlı ve heyecanlı olmaktadır.
evlatlarımız başlarını sokacak bir göz evi ancak hayallerinde görürken, başbakan’ın kızı-oğlu villa siparişi vermekte, nasıl bir saray istediklerini detaylı olarak yandaş işadamlarına bildirmektedir. (bkz: sümeyye erdoğan ile latif topbaş'ın ses kaydı)
başbakan için varsın türk gençliği işsiz kalsın. bunlar önemsizdir. önemli olan bilal’in karun kadar zenginleşmesi, soygunlarla küpünü taşırması ve bilo ağa seviyesine terfi etmesidir.
değerli milletvekilleri,
başbakan erdoğan ve hükümetinin temiz, masum ve meşru hiçbir yanı kalmamıştır. rüşvet akp’yi karartmıştır. yolsuzluk akp’yi kaplamış ve her tarafını kapatmıştır.
esasında başbakan’ın insan içine çıkacak yüzü kalmamıştır. ancak yüzündeki deri öylesine kalındır ki, utanmak şöyle dursun, hala kendisi ve hükümeti hakkındaki iddiaları komplo, paralel devlet, darbe laflarıyla bastırmaya uğraşmaktadır.
başbakan erdoğan’ın rüşvet tanımından sonra, gündeme getirdiği yolsuzluk izahı da tam bir kara mizah örneğidir. kendisi yabancı bir gazeteye verdiği beyanatta şöyle demiştir:
hakikaten de bu başbakan şakacı bir adam olup çıkmıştır.
yalan, dolan, inkar, iftira, asılsız haber yayma, uydurma bilgi verme, tezvirat, gıybet, dedikodu, akla hayale sığmayacak yorumlarda bulunma başbakan’ın karakteristik özellikleri arasına girmiştir.
devlet soyan, devlet arazilerini parselleyen, devlet ihalelerinden yüzde alan, irtikap ve nüfus ticaretiyle servetine servet katan birisine dünyanın her tarafında hırsız, vurguncu ve hortumcu denmektedir.
telefonlarda parola parfüm ve maden işi diyen başbakan yakınları ve kadim dostları soyguncu değil midir?
etiler’deki polis okulu arazisini önce kiptaş’a devredip, ardından da talan düğmesine basmak yolsuzluk değil midir?
bu arazinin yasin el kadı'nın oğlu muaz kadı ve işadamı usame kutub'un da ortakları arasında bulunduğu bir şirkete ihalesiz olarak verilme hazırlığı ve bu şirketin gizli hissedarları arasında bilal erdoğan’ın da yer alması yolsuzluk değil midir?
başbakan’ın etiler polis okulu arazisinin malum şirkete devri için istanbul büyükşehir belediye başkanı’na emir vermesi yolsuzluk değil midir?
iranlı karanlık işadamının, rüşvet kölesi yaptığı dönemin içişleri bakanı’na “bana operasyon var mı?” sorusuna, bu bakanı’nın “abicim rahat ol, öyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım” demesi yolsuzluk değil midir? (bkz: senin önüne yatarım reza)
bir bakan düşününüz ki, rüşvetçiler buyurdu diye emniyet müdürlerinin hayatını karartacak kadar nevri ve gözü dönsün.
bir bakan düşününüz ki, rüşvet alması yetmiyormuş gibi, haramın eseri olan özel uçakla umre’ye gitsin, kara para ve altın kaçakçılığı işinin ana üssü haline gelsin.
bir bakan düşününüz ki, çantaların ve elbise kılıflarının içinde getirilen rüşvetlere tamah etsin, haysiyetini iki paralık yapsın.
ve bir başbakan düşününüz ki, doğru bir işi olmasın, ne kadar uğursuz, hırsız, düzenbaz varsa etrafına toplasın.
başbakan besmeleyle soygun yapacak kadar günahkar olanların, allah’ın selamıyla yolsuzluk gemisini yürütecek ve cebini dolduracak kadar münafık olanların koruyucusudur.
görüyorsunuz, “17 aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması” başbakan ve hükümetinin karşı ve kural tanımaz saldırılarıyla yıpratılmaktadır.
başbakan’ın adalete yerleştirdiği adamları şüphelileri bir bir serbest bırakmaktadır.
ayakkabı kutularında dolar hesabı açan ve hırsızlığa yepyeni bir ekol getiren halk bankası eski genel müdürü’nün 57 gün sonra gelen tahliyesi her şeyi gözler önüne sermiştir. (bkz: 14 şubat 2014 süleyman aslan'ın tahliye edilmesi)
ilave olarak 12 kişinin daha serbest kalması fazla söze gerek bırakmamıştır.
önümüzdeki yakın vadede, malum bakan çocuklarıyla birlikte iranlı rüşvetçinin dışarıya çıkması kimseyi şaşırtmamalıdır. gelişmeler bunu göstermektedir.
mahkemeleri ve savcıları terbiye eden, tehdit ve menfaat vaadiyle adeta kılıçtan geçiren hükümetten başka bir şey beklenmesi mümkün değildir.
başbakan erdoğan’ın kendi çocuğuyla birlikte bakan evlatlarının da 17 aralık savcıları hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söylemesi, hırsızlığın ne kadar da pervasız hareket ettiğine en açık karine teşkil etmiştir.
hukukçuların rejim krizi çıkar diye itiraz ettikleri, cumhurbaşkanı’nın anayasaya aykırı göndermeyin dediği, herkesin ağız birliği etmişçesine mahsurlarını dile getirdiği hsyk kanun teklifi meclis’te tekme, tokat ve dökülen kanlar eşliğinde kabul edilmiştir.
şayet sayın cumhurbaşkanı sözünde durmaz ve sil baştan yazılan hsyk kanunu onaylarsa yargı tamamen hükümete bağlanmış olacaktır. kuvvetler ayrılığı ilkesi tümden rafa kalkacaktır. hakimler ve savcıların akıbeti adalet bakanı’nın iki dudağı arasında olacaktır.
korkarım ki, başbakan erdoğan hsyk’daki yeni yapılanmayla yargının tepesine başyargıç olarak oturacaktır. iyice azacak, tek parti sultasının, tek adam devrinin son rötuşlarıyla birlikte ilamını yapacaktır.
1 haziran 2013 günü, gezi parkı olaylarının sürdüğü bir ortamda, kabataş’ta bir başörtülü kardeşimizin dövülüp tacize uğradığı yandaş basın ve bizzat başbakan tarafından uzunca bir süre gündemde tutulmuştu.
başbakan konuyu meclis grup toplantısına kadar taşımış, günlerce sakız gibi ağzında çiğnemişti. sanki bu ülkede başörtülü kardeşlerime sistematik bir saldırı vardı.
bu meselenin ayrıntısına girmeden şu kadarını söylemeliyim ki, geçtiğimiz hafta kabataş’taki olayın kamera görüntüleri ortaya çıkmıştır. ve hiç de söylendiği gibi bir saldırının olmadığı anlaşılmıştır.
her şey netleştiğine ve kabataş’ta herhangi bir saldırı olmadığı görüntülerle sabitleştiğine göre başbakan çıkıp türk milletinden özür dileyecek erdemi gösterebilecek midir? gezi parkı’nda türk gençliğinin tepkisini “başörtülü hanımlara saldırdılar, camilerde içki içtiler” diyerek püskürtmeye çalışan ve mütedeyyin insanlarımızın duygularını istismar eden bu batılın temsilcisi mertçe yanlış yaptım diyebilecek midir?
başbakan çekirge misali bugüne kadar yeterince sıçramış, yeterince hoplamıştır. imana istismar karıştıranlar, fesat katanlar, cehalet ekleyenler, kibir ve zulüm dahil edenler allah katında da kul içinde de yüz karası, günah kubbesi olmaktan kurtulamayacaklardır."
daha dün emre'yi yerin dibine vuran ahlak bekçilerinin konuşmadığı küfür. adam resmen Antalya sporlu bir futbolcuya "ananın amı var, senle görüşeceğiz" demiştir.
ülkücü ve milliyetçi geçinenlerin facebook ve twiter sayfalarında rastlanan durum.
sert bakışlar, elde tesbih...parmakta kurtlu bir yüzük, el çenede bir şekilde çekileni en favorisi. bazen arka fonda türk bayrağı olanı da vardır.
bi bitin artık amk.
sevgilisi olmayan erkek 14 şubat sevgililer gününde "şükür bi 14 şubatı da maddi kayıp yaşamadan atlattık" diye düşünür, sevgilisi olmayan kadın ise "hediye gelmediği için ana avrat soy sop söver hayatın anlamına. o gün facebook a hiç girmez.
son gelen internet sansüründen etkilenmeyeceğini anlatan tiptir. yani diyor ki "benzine istediği kadar zam gelsin sikimde değil, ben zaten hep 50tl lik alıyorum benzini"
gündemi takip edeyim diyorum, yok nisanda atama, yok mart ta atanma...bi bitmediniz gitti amk. atanmalara doymadınız. devletin hiç işi gücü yok sizi atamakla meşkul olacak.
her gördüğüm yerde yaptığım eylem. olum çok komik değil mi la? adamın biri canhıraş bir şekilde başlık açmış, belki tutar ümidiyle...bizim kisi de hemen yapıştırmış altına bu bkz...komik geliyor bana.