at yarışındaki varış hakemlerini yıllardır* barış hakemleri zannediyordum. hiçbir mantık hatası yoktu demek ki benim için. yarış hakemleri bile değil...
bunu yapan insan dudağı fincana, bardağa, her neyse işte ona değmeden bir kaç saniye önceden vakumlamaya başlıyor. yani öncesinde havayı, fincana ulaştıktan sonra da çayı içine çekmiş oluyor. höpürdetiyor... aslında çözüm basit:
bırak önce bir bardağa değsin dudakların
bırak giderken bende kalsın sarı saçların... *
zaten saç kestirmek başlı başına savaşa girme kararı kadar zor bir adımken bünyede, bir de berbere derdini, istediğin saç kesimini anlatma, anlatamama, berberin anlayamaması gibi bir dolu uğraş gerektirir.
ciddi durumlarda gelen gülme hissi, aslında beynin düşünme eylemini salladığı durumlarda görülür daha çok. şöyle ki; o an için komik gelen bir şeyden başka bir olaya, duruma ya da hisse geçemez beyin. yani apışıp kaldığı ana tekabül eder.
insanın hayatında sadece bir kişiye karşı duyabileceği bir hissin tezahürüdür. birçok kişiyi sever insan hayatında ve her birinin yeri farklıdır. ama öyle biri vardır ki işte o deler de geçer yüreğini, o unutturmaz kendini. yalandan en bihaber andır bu türkünün söylendiği zaman. neşet ustanın aşkının en çok dokunduğu, içimize işlediği an...