türkiyedir. bir serzeniş. hazan dolu bir sonbahar akşamı.
geçenlerde dünya tarihi üzerine okuma yaparken beynimde yanan şimşek! o kadar ülke gördüm, o kadar lider gördüm, o kadar önder gördüm ama böylesini inanın hiç biriniz görmediniz..
vakti zamanında mustafa adında birini töre etmişler malum ülkede. her şey ondan sorulur olmuş, iktisadi hayat, siyasal hayat, askeri düzen ve hatta kamyoncular bile..
ne beklenir ki bu ülkeden? balık baştan kokar geyiğine girmeye bile gerek kalmadan her şey ortaya çıkıyor. sadece birazcık düşünmek lazım..
mustafa adında tanınan insanlara baksanız bile ne demek istediğimi anlarsınız.
mustafa sarp, mustafa keser, mustafa sandal...
hala anlamadıysan benim elimden hiçbir şey gelmez..
sözlükteki abazanlar için açmayı uygun gördüğüm başlık.
evet eli zikinde dolaşan arkadaşlar, şimdi size entelektüel bir ibne kılığında takılarak nasıl kız düşürüleyeceğinizi anlatacağım. ilkin bazı kafa kitaplar vardır bilmeniz gereken, okumanız gerekir aslında ama beyin fukarası olduğunuz için kitap bitireceğinizi zannetmiyorum hiç neyse devam edelim..
ilkin dediğim gibi kafa kitaplar var mesela ney? suç ve ceza. amcıklı boncuklu bir ortamda muhabbet dönerken ' ahah bu halin bana sonya'nın halini hatırlattı ayşe' diyeceksin, eee haliyle ayşe de meraklanacak, kim lan bu amınakodumun sonya'sı diyecek, sen de o zaman dostoyevsky'nin suç ve ceza'sı diyeceksin. 5 dk sonra arkasını dönüp yap beni diye bağıracak, garanti veriyorum, rahat olun, yapın göreceksiniz.
sonra hani ki entelektüelim ayaklarında takılacaksınız. mesela konu anlaşamayan iki insandan açıldı işte o zaman devreye girip ' aslında bu olayda turgenyev dostoyevski arasındaki münakaşaya benzer geldi bana, ' bak baaak baaaaaak. kızın götü düştü, kız haşat, kız yerlerde, kız fena, kız verdi verecek..
son celsede size bir kaç karizma kitap ismi söyleyeceğim muhabbetlerinize bu kitapların isimlerini sıkıştırın. çağımızın bir kahramanı, ve durgun akardı don, tükeniş, pornografi, stepançikovo köyü, kaplazanlar ha bir de vahşetin çağırısı. evet bu kitaplar size karı olarak dönecektir.
kürtçe kelimelerin fonetiğinin daha iyi olmasından ileri gelir.
hem tınısı, hem buğusu türkçe'den daha güzel, daha estetik. konuştuğun zaman ya da konuşan birini duyduğun zaman dinleyesin geliyor, ama türkçe konuşan birini duyduğun zaman ya da konuştuğun zaman dinleyesin geliyor mu? cevabımı vermek bana düşer, hayır.
öncellikle, merhaba sözlüğün bütün güzel kızları, daha doğrusu merhaba sözlüğümüzün kızları, kadınları, karıları.. güzel sıfatını eklemeye gerek yok emin olmasam da bir his diyor ki bana 'sözlük kızları çok iyi aga'. hisli bir adamım, belki taşşak burcu erkeği olmamdan kaynaklanıyordur.
neyse..
yaklaşık bir kaç yıldır profesyonel olarak sözlüklerden karı düşürürüm. bir yerden sonra sıkıcı oluyor tabi. mesela şu an da cazip gelen bir uygulama değil şahsım için ama biliyorum ki bir çoğunuzun içi yanıyor, göt çatalları büzüşüyor, meme uçları dikleşiyor, belki sikerim umuduyla yana yana giriyorsunuz sözlüğe, isyeeaaaaağğnn'dan bir önceki aşamadasınızı bir çoğunuz.
tamam ama bu sözlük kızlarına saldırmak ne olum? ahaha bana da hiç yakışmıyor la karı savunması yapmak. baksana hala karı diyorum, biraz daha kibar olsam birçok hanfedinin artı oyunu kapmıştım çoktan. ama olsun kadınlar beni seviyor bende kadınları..
yok sözlükte güzel kız mı var, yok sözlükteki kızların hepsi amele, götünde bir karış bok var, kültürsüz gariban hepsi, açlıktan nefesi kokuyor foseptik çukuru gibi.. bir dakika ya? siz kimsiniz?
yani sizin gibi ayakkabı boyacısı tipler, hayatını mendil satmak ile idame ettiren fakirler, 7/24 eli sikinde dolaşan tipler, bir delik olsam da girsem diye aranan bebeler, nasıl olur da bir tane bile sözlük kızı düşürmeden böyle bir hadsizlik içerisinde bulunabiliyorsunuz? gaflet ve delalet içinde.. zaruret ve kasr içinde..
var mı bana veren diye 365 gün bağırsanız, bir tanesi acıyıp bile vermez size, bunun farkında olduğunuz halde kime o tripler? beni mi sikmeye çalışıyorsunuz? nasılsa bu kızların bize vereceği yok diyerek..
lütfen arkadaşlar, hepimizi biliyoruz sizi. sözlük kızları bu ülkenin ehem evet evet bu ülkenin pırlantalarıdır. en güzel, en kültürlü, en lima kızlar sözlüklerde muhafaza edilmektedir. yapmayın amk böyle.
şöyle bir düşünüyorum da çoban bile bazılarından daha entelektüel birikime sahip değilse ne olayım. hayır en anlamadığım şey bütün kıroluklarına rağmen kalkıp sağa sola laf etmeleri, gerçekten ilginç, hımmm, evet hayret verici - ny times.
aga biz neden göremiyoruz ya hiç bok, ben neden göremiyorum güneş yarılması, mars tutulması, denizleri dağa yürütme vs. hayır görsem valla piçim 24 saat namaz kılarım ama yok ki yok yok. sadece günümüzde değil, bu foto video olayları olduktan sonra ben hiç mucize haberi alamıyorum.
- aga dün dağ yarıldı içinde bişe çıktı valla bak.
+ hımm doğru söylüyo olabilir..
hayır olsun biz de görelim aga, valla beraber namazlara falan gidelim, zincirlerle zopalarla.
iki biradan sonra bohem hayat yaşadığını zannaden bildiğin türk kızıdır.
içtiği zaman aman aman hayatı ne kadar dikine yaşıyorum tribine giren bir sosyo-garibandır.
içmeyiversin ya o iki birayı, o ortama girmeyiversin, kimse tutamaz onu artık.
sigarasını eroin çekermiş gibi çeker, kısa ve anlaşılmaz cümleler kurar, 40 tane yarrak yemiş gibi bir buğu verir sesine, biz etrafında olanlar da deriz ki ' vay bee kahpeye bak ne kadar özgür, ne kadar marjo, ne kadar dikine bir hayat yaşıyor'
sonra dilden dile gezer bu. ya işte zehra çok marjinal kız abi ya, hiç bi şeyi takmaz, hatta geçen gün evinde erkek arkadaşını sikmiş..
çok fazla erkekle birlikte yaşamamış kadınları yeğlerim.
bekâret beklemiyorum ama deneyimle duyarsızlaşmamış
kadınları yeğlerim, bu kadar basit.
erkeklerini tutumlu bir şekilde seçen kadınların
kendilerine özgü nitelikleri vardır;
yürüyüşlerinde,
gözlerinde,
kahkahalarında ve müşfik kalplerinde kendini belli eder.
çok fazla erkeği olmuş kadınlar
bir sonraki erkeklerini
duygudan ziyade
intikam arzusuyla seçerler sanki.
oyunu bencilce oynadığında
her şey aleyhine çalışır insanın;
aşkta ısrar edemez
ya da şefkat talep edemezsin.
sonunda vermeye razı oluduğunu
almakla yetinmek zorunda kalırsın ki
genellikle hiçtir.
bazı kadınlar hassas şeylerdir
bazı kadınlar leziz ve harikulade.
güneşe işemek istiyorsanız işeyin
ama lütfen iyi kadınlardan uzak durun.
mesela troll demek yerine ''gazi astsubay bordo bereli muhittin akbatur'' diyebiliriz. hem bu sayede muhittin dayımın ismi de ölümsüzleşmiş olur. yine de siz bilirsiniz,
türkiye' deki halkın istenildiği gibi yönlendirilebilen bir sürü olduğunun kanıtıdır.
allah' ım yarabbim. israil filistin' e saldırıyor, islami kesim ayakta. tüm çarşaflı kadınlarımız bağırıyorlar " hamas hamas" diye, israil bayrakları yakılıyor. israil konsolosluğuna yürünüyor, kuşatılıyor konsolosluk. türkiye' deki islami kesim " siyonizm" çığlıklarıyla kuşatıyor beynimizi. ama o da ne? ırak' a noldu lan? ırak' taki müslümanların günahı neydi biriniz tepki koymadınız?
ırak' ta 16 yaşındaki yusuf tecavüze uğrarken nerdeydi bu islami kesim? hayır, amerika çok kuul, ondan mı tepki koymadılar? " amerikalılar çok modern insanlar, ırak' a demokrasi götürdüler" mi diyorlar? yoksa abd' deki mesihleri izin falan mı vermedi acaba?
" israil saldırıyor, cihat ulan. saldırsın türkiye israil' e, yürüyün konsolosluğa yürüyoruz. hamas' a selam direnişe devam. kahrolsun israil, kahrolsun siyonizm."
sizin tepkiniz salt siyonizme olduğu müddetçe, siyonistleri lanetleyip emperyalistlere tepki göstermediğiniz sürece maalesef böyle ezilmeye devam edeceksiniz. türban girsin üniversitelere, hamas' ın direnişi meşrudur, kahrolsun siyonizm, filistin halkı yalnız değil.
cemal süreya gibi hayasız, bir adama hiç yüzleri kızarmadan "off süper şair olm bu" diyebilen insanlar , bizim milli değerlerimize uyuyor mu şimdi bu cemal süreya? alakası yok. böyle ahlaksız şiirler yazmakla şair mi olunuyor yani, nedir bu? toplumumuzun ahlaki değerlerinin bir bir çürüdüğü, sokaklarımızda fuhuşun kol gezdiği bir ortamda bulunmamızın sebebi cemal süreya gibi cinsellikten başka bir şeye kafayı yormayan insanlar değil midir? bırakın arkadaşım, yemişim edebiyatını. cemal süreya şair falan değildir, geçeceksiniz o işi. cemal süreya okuyacağınıza gidin birkaç erkek dergisi alın, daha işinizi görür.
elif şafak gibi türkiye'nin yetiştirdiği harika bir yazar varken franz kafka'ya sırf yabancı olduğu için tapan tuhaf insanlar. tüm gün cnbc-e izlemeyi marifet sanan insanlara benzeseler de durumlarının onlardan daha vahim olduklarını söyleyebilirim. hayır arkadaş, franz kafka gibi bir herif nasıl sevilir anlamıyorum. neymiş, adam uyandığında böcekmiş. amına koyim bi insan nasıl böcek olur uyandığında, akıl var mantık var. oysa elif şafak toplumsal konulara değiniyor, mantığa uygun yazıyor. çocuk masalı gibi "uyandığında bukalemundu ahah" tarzı saçmalıkları okumak bence özentilikten başka bir şey değil.
katliamın ilk adımı, 19 aralık 1978'de atıldı. o gün, faşistlerin denetiminde bulunan çiçek sinemasında "güneş ne zaman doğacak" isimli, gerici bir film oynatılmakta idi. katliama dönüşecek provokasyon da burada başlatılacaktı. plan, önce sinemanın bombalanması, sonra bombalamanın solcuların üzerine atılması idi.
tam olarak "bu şiir " diyemediğimiz yazılardır. ama benzemiyor da değil yani şekil itibariyle.
ülkücülerin yarrak gibi (yarrakımsı, yarrakımtrak) şiir yazdıkları gerçeğine daha önceleri değinmiştik. ama bu olay çok başka. bak bir tane örnek veriyorum ki iyi anlayın;
"oğlumuz kürşat diyor ki;
''öyle bir köprü ki geçmem gerek
türk oğlu türk' üm değilim ürkek
gelin görün olacağım sünnet
herkes bilsin nasıl olurmuş erkek"
ülkü ocaklarında sırf bu tarz çükümsü (çük gibi, çükçesine) şiirler yazan kadrolu elemanlar var. şahsen okuduktan üç saniye sonra çükümü bir daha kestirip daha bir türk olmaya, yedi saniye sonra bir daha kestirip en bir türk olmaya karar verdim. teşekkürler ülkü ocakları.
yurtdışında bir arkadaşımla "che mi büyük atatürk mü" tartışması yaparken "ulan, che'yi görüyorsun da kendi ülkendeki en büyük devrimciyi görmüyorsun. atatürk koskocaman şapka devrimini sadece 12 arkadaşı ve 7 şapka ile yaptı" şeklinde bir argümanla ısrarla savunduğum, çok doğru bir olay. evet arkadaşım, şapka devrimi ciddi ciddi bir devrimdir. ama işte, elalemin ülkesindeki küba devrimini, yok bolşevik devrimini abartanlar, kendi ülkelerindeki en büyük devrimci atatürk'ün yaptığı bu devrimi görmezden geliyorlar. açık söylüyorum, şapka devrimi olmasaydı bugün benim adım corç, amcamın oğlu nurettin'in ismi ise kıristiyan olurdu. hatta hiç doğmayabilirdik de. babamız kim bilemezdik. annemizi bile bilemeyebilirdik, öyle de ciddi bir devrimdir şapka devrimi.
amına koyim ben onun. ulan 20 senedir "ki ayrı olucak", "canım orda dahi anlamındaki -de var, ayrı olmalı" diye diye siktiniz hayatımı. orda adam hayatın sırrını veriyor, siz hala "ay -de ayrı olcak" diye dolanıyorsunuz ortalıkta. ulan bi bak bakayım adam ne yazmış, varsa yoksa -de ve -ki di mi? başka yeteneğiniz yok zaten, bi sik öğrenmişsiniz, onu da bilmeseymişsiniz ne bok yiyecekmişsiniz bilmiyorum amk.
marmaris, altınoluk, akçay, edremit, antalya, fransa, nepal, ankara... her sahil kasabasında görülen, kimi zaman görmemezlikten gelinen, kimi zaman görüp "abi benim bi işim var sağdan kaçıyorum" şeklinde fıyışılan bir adam tipi fedon.
esmer, beyaz saçlı, 70 yaşında olmasına rağmen her an sevişebilecekmiş gibi bir hal içerisinde, dövmeli, küpeli, önüne tabak uzatılınca kırmaya teşebbüs eden, tabak göremedi mi krize giren, "mal bulun banaaa, mal" diye sayıklayan ve dağıtıcısıyla irtibata geçen;
- abi elimde çok iyi mal var, paşabahçe.
- 250 dolar, sahilde buluşalım çok kötüyüm.
şeklinde dolanan bağımlı ve pişkin bir adam. her sahili dolaştım ve anladım ki bu adam her yerde. şu ana kadar göremediğim tek sahil küçükçekmece halk plajı. orda da 70 yaşındaki adamların "oyy kuma gömem de kendimi şöyle bacaklarıma iyi gelsin" şeklindeki lakayit hareketlerini görünce anladım ki burası bir fedon canlısının yetişmesi için uygun ortam değil.
uzun don ile denize girme yaşları gelen adamların sahillerde kaslı ve karizmatik biçimde dolanmaları en kısa zamanda yasaklanmalı. fedon bu işin ana kraliçesi, sanıyorum onu öldürürsek tüm kopyaları yok olacak ve 70 yaşındakiler çok daha huzurlu bir biçimde uzun donları ile denizde köpek stili yüzebilecekler.
tam hayatımı yola soktum, güzel bir işim var, hoop. bu geliyor aklıma. "ya şahane pazar yayınlanırsa tekrar? aman tanrııım" diyerek hayatı kendime zindan ediyorum. sanıyorum bu sendrom şahane cumartesi'den kalma. tam yeşil ceketli herif artık yok, kurtuldum diye sevinirken bir anda şahane pazar geldi ve gelir gelmez de psikolojimi bozdu. şimdi hep o korkuyla yaşıyorum, "ya şahane salı olarak gelirlerse?" diye sayıklıyor, ürperiyorum. allah kimsenin başına vermesin.
ülkücüler, yapıları gereği toplumsal olaylara herhangi bir yorum, eleştiri getiremediklerinden böyle bir mekanizma geliştirmişler kendi içlerinde. bu bir mekanizmadır. bu mekanizmayı kullanırken dikkat edeceğimiz husus ise söylediğimiz cümlelerin hiçbir zeka kırıntısı barındırmaması olacak;
" ülkü ocağı o gün yine ideolojik tartışmalar yumağı olmuştu. bir yandan demli çaylarını yudumlayan ülkücüler, bir yandan fikirlerini havada uçuştuyor, kültürel seviyelerini ve zekalarını hunharca kullanıyorlardı;
- şimdi arkadaş hepimiz ermeniyiz diye yürüyenler neden hepimiz türküz diye yürümedi yanlış mıyım? - kesinlikle haklısın berke arkadaşım. aynı şekilde berkin elvan'a gösterilen ilgi neden şehitlere gösterilmedi? yada gezi? bunlar da hep işte medyanın ikiyüzlülüğü. - ardasu arkadaşıma katılıyorum. dün mesela timuçin esen magazincileri dövdü diye ayaklandı milllet, neden bir şehitimiz olunca da böyle ayaklanılmıyor? illa bi şehidimiz kalkıp magazinci mi dövsün nedir yani? - mertcan arkadaşımız çok doğru bir noktaya parmak bastı. tarkan erevizyonda bizi temsil etsin diyenler neden akıllarına bir kere de şehitlerimizi getirmiyorlar?"